..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bu hafifçe kenara itilecek bir roman deðil. Daha büyük bir þiddetle uzaða fýrlatýlmalýdýr. -Dorothy Parker
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > Umut Salih Tiryakioðlu




10 Aðustos 2010
Damarlarýnda Dolaþan Yazgý...  
Umut Salih Tiryakioðlu
“Göreceksin Tinhu. Tüm varlýðýnla kaderin pençesinde kývrandýðýnda göreceksin. Yazgýnla beraber yürüdüðünü öðreneceksin. Sen zindanda yaþamakta diretsen de o, beyninde tutsak olmayý kabul etmeyecek. Kanýnla beraber bedeninin her yanýna yayýlacak. Ciðerlerin, beni alteden kollarýn ve tüm uzuvlarýn çürüyecek. Bir an gelecek ve o çok güvendiðin zekanýn sana faydasý dokunmayacak. Zehir kusarak...” Devam edemiyordu. Son nefesini vermek üzereydi sanki. Tinhu iyice meraklanmýþtý. Cümlenin devamýný duymak için sabýrsýzlandýðý her halinden belliydi. Haberci, Tinhu'nun sormasýna fýrsat býrakmadan tamamladý sözünü. “... Zehir kusarak yeni bir ölümü bekliyor olacaksýn. Ve unutma ki Güç Daðý yalnýzca her adýmda ölebilenlere geçit verir!”


:AIFA:
Parkta çimenlerin üzerinde yürüyen kadýnlý erkekli gruplarý gördükçe içten içe öfkeleniyor; her birini kaldýrýp denize savurma, çiðneme dürtüsüne zor hakim oluyordu. Yalnýzlýðý deðildi onu asabileþtiren... Çimlere üzülüyordu. Kendi yapýtlarýyla doðanýn tüm düzeninin üzerinde 'Tanrý' edasýyla hüküm süren insan ýrkýna raðmen, türlerin, çeþitliliklerini onlarýn yaþam merkezlerinde dahi sergilemesi ilahi gücün tezahürüydü. Her biri kendi özgünlüðünü haykýran aðaçlar, kuþlar, balýkçý tezgahýnýn ötesinde pusuya yatmýþ aç sokak kedileri... Ve en sevdiði: Güller... Bu harikulade dünyada sonsuza kadar tek baþýna yaþayabilirdi.
Havayý kokladý. Karadeniz'i bu yüzden seviyordu. Yaðmur kokusu aldý. Akabinde ilk damla, alnýný serinletti. Diðerleri ile bu ilk damla arasýnda saniyelerle ölçülebilecek uzunca bir zaman geçecekti. Ama onlar yaðmasa da olurdu. Bu ilk damla, yaðmurun idesiydi çünkü. Tek baþýna gelmiþ geçmiþ bütün yaðmurlarý temsil ediyordu. Çevresinde yaðmurun idesini algýlayabilen yalnýzca Tinhu oldu. Yeryüzüne bu ilk düþüþüydü. Olaðan olan onun hareketsiz, duraðan bir ilke olarak yerinde kalmasýydý. Havayý koklayan demek ki Tinhu deðildi sadece. Üçüncü tür de yazgýnýn kokusunu almýþ olmalýydý. Ufak ufak süzülüyordu hayatýna. Yaðmur -su- iyidir. Akýþkanlýðý hýzlandýrýr.
     Az sonra, yaðmur saðanaða çalýnca, insanlar kaçýþtýlar. Tinhu, yaðmurluðunu -zarifçe- ve tek parça gömleðini çýkarýp kollarýný göðe açtý. Yaðmurun çýplak bedenine iþlemesini, ardýndan onunla birlikte buharlaþýp göðe yükselmeyi diledi. Lakin özü, gerçeði toprak olan bedeni yaðmur suyunu tutmuyor; her damla üzerinden kayýp beton zemine çakýlýyordu. O zaman anladý ki, insan yaratýlýþýnda topraktý; ancak zamanla ne olduysa o artýk betonlaþmýþ, yaðmur geçirmez olmuþtur. Binasýný da bu yeni varoluþuna koþut kendi harcýndan, betondan inþa etmiþtir. Ýnsan ýrký için bütün ümitleri tükeniyordu. Bu beton kalýbýndan sýyrýlmak, yokolmaktý arzusu. Hiç varolmamýþçasýna... Duraklara sýðýnmýþ yaðmurdan korkan Tanrýlar, tuhaf tuhaf bakýyorlardý. Gömleðini giydi Tinhu.
     Küçük gösterisi, ona pahalýya malolacaktý. Ýlk hapþuruktan sonra baþýna geleceði anladý. Soðuk algýnlýðý.... Zaten hastalýklara karþý zayýf olan bedenini yine fazla zorlamýþtý. Hapþuruðu kesilmeyince sýzý burnuna da vurdu. Kaçarý yok, yine yakalanacak... Gururu, duraða sýðýnmasýna da mani oluyordu. Ama kar beyaz saçlarý olan genç bir hayalet, Tinhu'nun iþaret ve orta parmaklarýna yapýþtý o esnada. Zaten küçücük avuçlarý ancak adamýn iki parmaðýný kavrayabiliyordu.
     “Hasta olacaksýn, gel!”
     “Hayýr, oraya girmem. Saklanmayacaðým!”
     Hayalet, parmaklara var gücüyle asýlýp çekiþtirdi.
     “Gel dedim, üþüyeceksin!” Tinhu'yu zorla duraða çekti ve yaðmur kesilinceye kadar da elini býrakmadý.
     Yüreðinin temizliði dýþ görüntüsüne de yansýyordu. Çok özel bir görünüþe ve güçlü yetilere sahip sanatçý bir ruhtu o. Þeffaf bedeninin altýnda pürüzsüz, düzgün, ak iskeleti rahatlýkla seçilebiliyordu. Beyni ve tüm çehresi ateþten yaratýlmýþtý. Bu da hammaddesinin ateþ olduðunu gösteriyordu. Çevresini her daim esrarlý bir duman perdesi sarýyor; sanatsal tüm yetenekleri etrafýný saran bu efsunla dýþa yansýyordu.
     “Onlara haksýzlýk ediyorsun Tinhu. Neredeyse tüm dünyayý tufana boðmak istediðini düþünecektim.”
     Ýyi fikirdi... Miskinliði, korkaklýðý, laf ebeliðini, lakaytlýðý ve düþmana yaranma, kendini sevdirme çabalarýný; dýþardan empoze edilen ve memleketin öz çocuklarý feda edilirken feda edilemeyen kaypak ideolojileri; kurþunlarý, gofretle balonla savuþturma sevimliliklerini silip süpürecek bir tufan gayet iyi olurdu. Kopacaksa hakiki bir tufan kopmalýydý. Asla tazyikli su deðil...
     “Bazen en doðru çözümün bu olabileceðini düþünüyorum!”
     Hayalet, küçük oyunlarý seviyordu. Duman suretinde yükselip boþluða bir gemi çizdi. Bunu yaparken Tinhu'nun parmaklarýný býrakmak zorunda kalmýyordu. Çok maharetli bir ressam olduðu belliydi. Ayrýntýlarýna kadar geminin her unsurunu betimledi. Suret'i dumandan, tüten bir baca da bekliyordu Tinhu. Ama beklediði olmadý. Havada bir yelkenli yükseliyordu. Yükseldikçe çizgileri yokolmaya yüz tuttu ve sonunda hepten görünmez oldu. Genç hayalet, bu esnada, Tinhu'ya önerisini sunuyordu.
     “O zaman gemi inþa etmeye baþlasan iyi olur. Kim bilir dualarýn kabul olur belki.”
     Tinhu, kayýp giden geminin izindeydi hala. Onu evine kadar takip etti gözleriyle. Eþikte kalakaldý. Ve daha ötesini bilemedi.
     “Gemi?! Aklýmdan geçmedi deðil. Lakin kurtarýlmaya deðer kimse kaldý mý bilmiyorum. Ben de dahilim bu güruha. Kendimi ayrý tutmuyorum elbette!”
     Ýç alemine sirayet ettiði andan beri, umutsuzluk, süregelen ruh haline dönüþmüþtü. Keskin ve kesin bir iyileþmeye inanmýyordu. Yalnýz mutlak bir fýrtýna, bir ihtiras kasýrgasý... Meleklerden kurulmuþ bir tümen diliyordu. Gerçekleþmeyecek hayallerdi, onun gündemini oluþturan... Ve idolleri de iflah olmaz hayalperestler! Sahte tarih kitaplarý, öyle çaðýrýyordu onlarý: Hayalperestler... Birileri kancýk hayallerini kuradursun, onlar hayal kurmakla mahkum edildiler. Mutlaký deðil muðlaký hayat biçimi kabul edenler tarafýndan...
     “Kendinden umut kesme Tinhu. Bilmediðin bir yerlerde sana inanan birileri vardýr muhakkak. Seni yaþatmak için kendilerini feda eden kahramanlarý düþün. Onlar böylesine karamsarlýða kapýl diye atýlmadýlar ölüme. Halet'i ruhiyeni de yalnýz kendine mahsus sanma. Genel ruh halini yansýtýyorsun. Sana hak da veriyorum esasýnda. Koca uygarlýðýn vârisleri maddenin kölesi olagelmiþ. Ama kendini paralamayý býrak. 'Göç' nidalarý çýnlayalý çok oldu. Yakýnda gidiyorsun...”
     Göç sözcüðünü duyduðu lahza, kaný kaynadý. Kabýna sýðamýyordu. Nice kafileler yol alýrken o meçhule, sel olup akmýþlardý ayný taþkýnlýkla. Önlerine çýkan her seddi yýkýp geçerken korku nedir bilmiyorlardý. Kýzýl elma'ya... Saygýyý hakeden tek erdem -cesaret-, Kýzýl elma'ya yürüyenlerle beraberdi. Ne zaman ki durdular... Duraðanlýk, kulaklarýna korkuyu fýsýldadý. Onlara anlamýný bilmedikleri endiþeyi öðretti.
     Göç; tatminsizlik, mevcutla yetinmeme iþaretiydi. Yalnýzca yürüyen ayaklar, nal sesleri onu tasvirde çaresiz kalýyordu. Öyle bir ayetti ki en büyük medeniyetler göçle sevgili idi. Yalnýzca göçebeler baki kalýyor; yerleþik zavallýlarsa, göç yerine avareliði ikame ederek mazinin foseptik çukuruna yuvarlanýyordu. Böylesine büyük bir müjdenin doðruluðunu teyit etmeliydi Tinhu.      
     “Seni karþýma çýkaran tesadüfler... Nasýl bu kadar emin konuþabiliyorsun?”
     “Rastlantýlar deðil kadim dostum! Seni bekliyordum.”
     “Niçin bekliyordun?”
     “Gayptan mesajýn var. Yaklaþ bana!”
     Hayalete doðru eðildi. Acýmasýz bir el onu kendine çekiyor gibiydi. Genç hayalet, Tinhu'nun kulaðýna eðilip fýsýldadý. Aðzý mezarlýk kokuyordu.
     “Göç!”
     Ýðrentiyle çekildi.
     “Nasýl?!”
     Gayrýihtiyarý dile gelen suali, onu, alacakaranlýk kuþaðýnýn içine düþürdü. Hayalet, cebinden býçaðýný çýkarýp Tinhu'ya doðru savurdu. Tam sol göðsünün üzerine... Refleksleri saniye þaþsa kalbine saplanacaktý demir. Üç adým geri çekilip hayaleti karþýsýna aldý. Kaçsa ya da yardým çaðýrsa yeriydi. Kolaylýkla da yapabilirdi. Ama o, bu olasýlýklarý reddetti. Panikten deðil... Göçebeler korku nedir bilmezdi. Þaþkýnlýk mý? Lugatinde yoktu. Genç hayalet yeniden saldýrdý ama ardý ardýna yaptýðý hamleler Tinhu'nun çevikliðiyle her defasýnda neticesiz kalýyordu. Hep ayný noktayý hedef alýyor, paslý demir parçasýný Tinhu'nun kalbine saplamaya uðraþýyordu. Var gücüyle yaptýðý son hamlesi de boþluðu bulunca dengesini yitirip sarsýldý. Bu boþluk da rakibini altetmek için Tinhu'ya yetmiþti. Býçaðý bedeninin bir parçasýymýþ gibi ustaca çevirip, sol eliyle yýktýðý hayaletin boðazýna dayadý. Ölümün soðuðunu gýrtlaðýnda hissedince soluklarý sýklaþmýþtý.
     “Dur yapma! Ben yalnýzca bir haberciyim. Seni uyarmak için gönderildim.”
     “Ne uyarýsýndan söz ediyorsun. Beni öldürmeye kalktýn.”
     Hayaleti kaldýrdýðý gibi -öfkeyle- duraðýn önündeki kaldýrýma çaldý. Kaldýrým taþýna hýzla çarpan vücudu yerde birkaç kez sekerek yol kenarýnda gittikçe büyüyen akýntýya karýþacaktý. Direnmeye çalýþan genç hayaletin takati tükenmiþ; gençlik ateþi -saldýrganlýðý- ezici bir karþý atakla sönüvermiþti. Ateþinin sönüþü hayli sancýlý oldu. Suya deðdiði anda “Coss!” diye inleyerek son kez Tinhu'nun yüreðine deðmeye kalktý. Ancak -ölümüne ramak kala- çevresini saran duman hüzmesinin, buna gücü yetmemiþti.
     “Kalbini sökmek zorundaydým!”
     Akýntýda sürüklenen hayalet, uzaklaþýrken böyle haykýrýyordu.
     Tinhu, suikast giriþimini baþarýyla savuþtursa da hatasýný çabuk farkedecekti. Bu olayýn ardýnda hangi güçler olduðunu öðrenmeden, hayaletin uzaklaþmasýna müsaade etmek ciddi bir hata olurdu. Sorguya çekmeden onu býrakmayacaktý. Yayýndan kopup hayaletten geriye kalana koþtu ve iskeleti, mazgaldan içeri yuvarlanmadan önce yakalayarak gýrtlaðýný sýktý.
     “Konuþ! Kim gönderdi seni?”
      Ölmek üzere olduðundan olsa gerek kesik kesik konuþuyordu
     “Anlamazlýktan gelme Tinhu... Beni bu... Vazife için... Sen görevlendirdin. Bunu ikimiz de biliyoruz.”
     “Saçmalamayý kes! Þimdi bana gerçeði anlatacaksýn: Hakikat istiyorum!”
     “Yüreðindeki karanlýk.” dedi hayalet. Sesi titriyordu. “Beni kalbinin en eriþilmez, kuytu yerinde beslediðin o karanlýk gönderdi. Bu kalple yola devam edemeyeceðini biliyordun. Yardým isteyince vakit kaybetmeden seni buldum. Amacým yalnýzca kurtarmaktý seni...”
     Hayatýnda ters giden, sýradýþý birþeyler olduðunu görebiliyordu. Hayaletteki gizemi de sezebiliyordu. Dinlemeli miydi onu? Belki bu meczup kafasýndaki düðümleri bile çözebilirdi. Ama bunlarýn yine saçma kuruntularý olduðundan adý gibi emindi. Peki adýndan emin miydi? Uyur uyanýk gördüðü düþlere alýþkýn olsa da ilk defa ölüm bu denli teðet geçmiþti yanýndan. Yoksa onlara aldýrmamayý öðrenmiþti. Yalnýzca bedene giren bir demir parçasý kadar mý deðerliydik? Böylesine zayýf olan benliðimize sonsuz kudretler biçmek ne büyük körlük! Hayaletin kendisine zarar verecek durumda olmadýðýný bile bile -tedbir olsun diye- mesafeli duruyordu.
     “Anlat bakalým haberci. Ne yoluymuþ bu?”
     “Yazgý kadim dostum...”
     Ýkidir 'kadim dostum' diye hitap ediyordu hayalet. Kim kendi eceliyle dost olurdu ki! Tinhu, bu hitabý manasýz buldu. Yalnýzca deliler yahut ölümsüzler eceli dost belleyebilirdi.
     “Kaderimde benim için çizilmiþ bir yol olduðundan mý söz ediyorsun?”
     “Kaderden deðil, yazgýdan -yazýlmýþ ve henüz yazýlmakta olandan-... Damarlarýnda gizlenen bir yoldan söz ediyorum.”
     “Ben niçin haberdar deðilim bu yoldan?”
     “Sen istesen de istemesen de akýþkanlýk seyrini sürdürecektir çünkü. O, þimdilik, damarlarýnda gizleniyor. Hissettiðini biliyorum.”
     Baþýna gelecekleri birebir kestirecek kadar yetenekli deðildi elbette. Geleceði okuyamazdý. Nihayetinde herkes gibi et ve kemikten yaratýlmýþtý. Yeryüzünde dolaþan fanilerden biriydi o da. Ama bazý güçlü meziyetleri olduðunu biliyordu. Zaman zaman, bilinmeyenden görüntüler yakalýyor; kendini baþka bir alemin huzurunda buluyordu. Bu ileri trans halini de, sadece, -türü ne olursa olsun- sanat harekete geçirebiliyordu. Bu yüzden zihninde belirip kaybolan görüntülerin hayal gücü ile baðlantýlý olduðunu düþünmüþtü hep. Gerçekte var olabileceði zannýna kapýlmak istememiþ; akýl saðlýðýný koruma içgüdüsü baskýn gelmiþti. Ama o ne kadar yüz çevirse de, kendisine haberci diyen bu hayalet gibi, gölgeler sürekli karþýsýna dikiliyorlardý.
     “Þimdi çaðýn ne kadar ilerisinde olduðunu farkettim. Kim kendi damarlarýnda rahat rahat dolaþabilsin diye birinin kalbini deþmeye kalkar! Metoduna hayran kaldým. Tinhu'nun kalbini çýkar ki damarlarýnda gezinebilsin. Saygýmý kazandýn haberci! ”
     Öfle dolu alaycý üslubu, hasmýný hiç sarsmadý. Ölümün eþiðinde olmasý, sözlerini daha güvenilir kýlýyordu. Kaybedecek birþeyi kalmadýðý gün gibi ortadaydý.
     “Kendi bedeninde dolaþacaðýný söylemiyorum. Kanýna kazýnmýþ bir harita var. Göç yollarý, içindeki bu sývý maddeye kodlanmýþ bulunuyor. Ama neredeyse tüm dolaþýmýn kilitlendiðini söyleyebilirim. Kan akmýyor. Böyle giderse yazgý vukubulamaz. Yapmaya çalýþtýðým þey, hayati bir dokunuþ olacaktý. Dýþarýdan müdahaleye ihtiyacýn olacaðýný biliyordun. Þimdiyse tüm bu realiteyi görmezden geliyorsun.”
     Azarlar gibi çýkýþmasý Tinhu'ya gülünç geliyordu. Hayaletin sýradýþý tezi, yerinden sökülmesi gereken kalp üzre yoðunlaþmýþtý. Yaklaþýmýnda; neticeyi gerçekleþtirebilmek için her yolu mübah sayan, ilmin etik yönüyle pek de ilgilenmeyen çýlgýn bilim adamlarýnýn nüansý vardý. Öngörüsünü gerçekleþtireceðine böylesine inanmak... Ya tüm hücreleriyle odaklanmýþ olmalýydý yahut bir çýlgýn! Tinhu, hayaletin kiþiliðinde yakaladýðý ilginç ayrýntýlarla, onun hakkýndaki tanýmlamasýný geliþtirdi. Felsefi derinliði olan bir psikopat olmalýydý.
     “Filozof bir katille mi müþerref oluyorum!
     “Mahpus olduðun zindanýn derinliklerinden konuþuyorsun Tinhu. Demir parmaklýklarýn ardýndaki ruhlarý okþayan çaðlayaný göremiyorsun! Ýnan daha kolay bir yolu olmasýný ben de isterdim. Kalbindeki karanlýk o kadar güçlenmiþ ki artýk ýþýk barýnmasý imkansýz. Seni bu karadelikten kurtarmanýn tek çaresi yüreðini söküp atmak. Ya görevimi yapmama izin ver ya da kendin yap. Tabii cesaretin varsa...”
     “Anlattýklarýn gerçekten ilginç... Senin gibi yardýmsever þu tarih sahnesinde görülmüþ müdür?”
     “Benimle böyle eðlenmemelisin! Kendimi seni kurtarmak için feda ettiðimi görmüyor musun? Vefasýzlýðýna sebep: Ýçindeki sancý... Her ne ise, yüreðin kapkara kesilmiþ. Kalbin ihtiyacýn olan kaný pompalayamýyor. Bilhassa beynine...”
     Tinhu'nun kahkahasý gök kubbeyi inletti.
     “Esrarengiz olmanýn baþka yollarý da var haberci. Kahve fallarýndan araklanmýþ cümlelerle dikkat çekebileceðini mi sanýyorsun?”
     “Göreceksin Tinhu. Tüm varlýðýnla kaderin pençesinde kývrandýðýnda göreceksin. Yazgýnla beraber yürüdüðünü öðreneceksin. Sen zindanda yaþamakta diretsen de o, beyninde tutsak olmayý kabul etmeyecek. Kanýnla beraber bedeninin her yanýna yayýlacak. Ciðerlerin, beni alteden kollarýn ve tüm uzuvlarýn çürüyecek. Bir an gelecek ve o çok güvendiðin zekanýn sana faydasý dokunmayacak. Zehir kusarak...” Devam edemiyordu. Son nefesini vermek üzereydi sanki. Tinhu iyice meraklanmýþtý. Cümlenin devamýný duymak için sabýrsýzlandýðý her halinden belliydi. Haberci, Tinhu'nun sormasýna fýrsat býrakmadan tamamladý sözünü. “... Zehir kusarak yeni bir ölümü bekliyor olacaksýn. Ve unutma ki Güç Daðý yalnýzca her adýmda ölebilenlere geçit verir!”
     Siren sesleri iyice duyulur olmuþtu. Hayal meyal seçebildiði gölgeler hayaleti parmaklarý arasýnda yaka paça tutmuþ sürüklerken Tinhu'nun etrafýna üþüþtü insanlar. Biri habire “Ýyi misiniz?” diye soruyordu. Beyaz önlüklüler onu zorla ambulansa bindirmeye çalýþýnca öfkelendi. Ama ýsrarlara dayanamayarak direnmedi fazla. Yine de arka tarafa geçmeyi reddedip þoförün yanýna oturmayý tercih edecekti. Dýþarý göz attýðýnda habercinin sürüklendiði aný tekrar tekrar görür gibi oldu. Bu arada yanýndaki genç adam panik halinde yoldan çekilmeyen sürücülere fýrça atmakla meþguldü. Tinhu onun bu kadar telaþlanmasýna mana veremiyordu.
     “Sakin ol oðlum, birþeyim yok. Niye kafanýza girmiyor?”
     Genç þoförün dudaklarýndan iki kelime döküldü.
     “Aðabey kan...”
     Parmak uçlarýný dudaðýna götürdüðünde farketti kan kustuðunu. Kimseye derdini anlatamýyordu. Saðýrlar topluluðuna konser vermekten de zordu bu týpçýlara laf anlatabilmek. Kendi teþhislerinden baþkasýný kaale almýyorlardý. Hastanede gerekli gereksiz bir yýðýn testle canýndan bezdikten sonra hala kimseden tek cevap alamamýþtý. Acemi hemþire adaylarý, kolunu delik deþik ediyordu. Anladý ki Allah bir kavme kýzarsa üzerlerine týpçýlarý gönderir. Hemþireler sonunda dayanamayýp bu huysuz adamý doktora götürdüler.
     “Kimse bana niçin saatlerdir burada esir tutulduðumu söylemeyecek mi?”
     “Sýhhatiniz için ter döküyoruz Necati Bey. Kýzlarýmýzý delirtmiþsiniz.”
     “Kolumu çürüttüler. Kaným bana da lazým, neredeyse tamamýný çektiniz.”
     “Merak etmeyin, size yetecek kadarýný býrakmýþlardýr. Þimdi sizden metanet bekliyorum, çünkü haberler pek de iç açýcý deðil. Kan dolaþýmýnýzdaki bozukluk neticesinde koroner yetersizlik meydana gelmiþ. Kalp krizinden önce sizi yoracak birþeyle mi meþguldünüz?”
     “Ben kriz geçirmedim. Kimseye anlatamýyorum. Kendisine haberci diyen bir hayaletin saldýrýsýna uðradým.”
     “Mevzuyu açmasanýz o konuya hiç deðinmeyecektim. Þok etkisinde sayýkladýðýnýzý duydum. Konuþtuðunuz bir sigara izmaritiydi. Bu haberci parmaklarýnýzdaki zehir olmasýn sakýn! Ona da ayný þekilde hitap ediyordunuz.”
     “Sizi anlamýyorum doktor.”
     “O zaman iyi dinleyin. Yað, tuz ve kolesterolü hayatýnýzdan çýkaracaksýnýz. Sýký bir perhiz yazýyorum. Sebze ve meyveyi seviyoruz. Sloganýmýz bu... Bizi zafere götürecek kadar derin deðil mi? Ve en önemlisi... Müjdemi isterim elinizdeki son sigaranýz, sigarayý býrakýyoruz.”
     Beyninde müteaddit kez yankýlandý ayný cümle:
     “Doktorlardan nefret ediyorum!”
     Hastanenin bahçesine çýktý. O zaten sigara kullanmýyordu ki. Çektiði her nefes duman deðil bir hayalet efkardý. Geçmiþinden geriye kalan son kýrýntýyý, sigarasýný kimse elinden alamazdý. Kadim dost... Buna müsaade etmeyecekti. Aðzýna doldurduðu dumaný, penceresinden Tinhu'yu göz hapsine almýþ olan doktorun yüzüne savurdu...

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: ...
Gönderen: Ömer Faruk Hüsmüllü / , Türkiye
10 Aðustos 2010
Güzeldi. Ellerinize saðlýk. Kutlarým. Saygýlarýmla.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn beklenmedik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Sayýklamalar 3 (Hegel'i Düþlerken)

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
"Bastýðýn Yerleri Toprak Diyerek Geçme Taný"
Kalbindeki Karanlýðýn Yükseliþi
Sanat Üzerine...
Sayýklamalar (Platon'u Düþlerken... )
Bir Ýntihar ve Diriliþ (Sembolik Öykü)...

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Beyit [Þiir]
Bütün Sanatçýlarý Susturun [Þiir]
Sen Gitme [Þiir]
Allah'ý Bulmak [Þiir]
Türk Milletinin Evlatlarýna... [Þiir]
Þairin Hayatý [Þiir]
Biz... [Þiir]
Kýtalar [Þiir]
Aklýmdan Geçen Bazý Þeyler [Þiir]
Ýtiraf [Þiir]


Umut Salih Tiryakioðlu kimdir?

. . .

Etkilendiði Yazarlar:
..


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Umut Salih Tiryakioðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.