Herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez. -Joe Louis |
|
||||||||||
|
Kadýn kimseyi zorlamadý kýyafetini giymeye, kimseye baský yapmadý… Sessiz ve sakin bir þekilde yürüdü kumlarýn üzerinde ve adým attý suya. Bu güzel denizi içindeki bütün güzellikleriyle birlikte yarataný düþündü önce. Ýnanan, inanmayan, bikinili haþemalý, insan hayvan herkes istifade edebiliyordu bu nimetten. Þükretti Rabbine yüzerken.. Tekrar tekrar þükretti… Ama üzülmüþtü birileri.. O kadýn denize girdi diye. Kocasý, çocuðu, ailesi, ideolojisi, inancý, kýyafeti farklý olan o kadýn denize girdi diye çýldýrmýþtý birileri… Çünkü o kadýncaðýz diðerlerine göre daha kapalý bir mayo ile girmiþti denize. Bu kýyafete de alýþýldýk þekilde haþema deniyordu. Çünkü o kadýn Beyaz Türklerin sevmediði, nefret ettiði Zenci Türkler’dendi. Beyaz Türklere göre yanlýþ yapmýþtý kadýn. Hapis olarak kalmasý gereken evinden çýkmýþ ve normal bir insan gibi denize girmiþti. Zenci Türkler bunu asla yapamazdý. Hayvanlarýn bile denize girmeye haklarý vardý ama bu kadýnýn denize girmesi imkânsýzdý. Nasýl girebilirdi ki? Bu kadýn cahil, gerici, yobaz, örümcek kafalý, soykýrýmý hak eden Zenci bir kadýndý… Ýyi ki geçenlerde büyük dahi Cemil Meriç’in kýzý sayýn Prof. Dr. Ümit Meriç’i de haþemasýyla birlikte denize girerken görmüþtük. Yoksa denize haþemalý girenlerin her türlü rezil sýfata layýk olduklarýna neredeyse inanacaktýk. Yoksa yeni bir soykýrýmýn fitilini ateþleyecek saldýrýlarda bulunacaktýk haþemalý bayanlara karþý… Sonra da medeni bir insan olarak kalmaya devam edecektik… Halbuki deniz kimsenin malý deðildi. Deniz Allah’ýn bütün kullarýna verdiði ortak kullanýlacak bir nimetti. Zenci Türklerin kendileri gibi düþünmeyenlere baský yaptýklarýný iddia eden zihniyet bir kere daha iflas etmiþti… Zenci Türkler hiçbir zaman baský yapan deðil, her seferinde beyaz Türkler tarafýndan aþaðýlanan, özgürlükleri kýsýtlanmaya çalýþýlan, kýyafetlerine varana kadar her türlü tacize maruz kalmalarý normal kabul edilen örümcek-bidon kafalý, göbeklerini kaþýyan garip yaratýklar olarak kabul edilmiþlerdi. Örneðin bir bayan yazar, bir haber sitesinde haþemalý bayanlar hakkýnda her türlü hakaret tohumunu saçmýþtý ortalýða… Belki de o haþemalý bayana saldýran kadýn da bu yazýdan etkilenmiþti, kim bilir? Yazar, haþemalý bir bayanýn denizden çýkýþýný öyle þehvetli ifadelerle resmetmiþti ki, erkeklerimiz bile böyle þehvetli tasvir edemezlerdi durumu. Üstelik bu ifadeleri okuyanlar, bir kadýnýn diðer bir kadýn hakkýnda nasýl bu kadar þehvetli düþüncelere sahip olabileceðine aðýzlarý açýk bir þekilde, belki de ömürlerinde ilk defa þahit olacaklardý.. Erkeklerin bile aklýna gelemezdi bu tür tasvirler. Çünkü bizim namuslu erkeklerimizin denizden çýkan haþemalý kadýnlarýn vücutlarýna hayvanca heveslerle bakmayacaðý belliydi… Hem haþemalý kadýn hakkýnda bunlarý düþünenler, bikinili ya da mayolu kadýnlar hakkýnda neler düþünmezlerdi ki? O kadýnýn kýyafetinden önce eðer gerçekten varsa, kadýnlarýn bedenlerini taciz eden bu sapkýn düþünceleri eleþtirmeli deðil miydi bu bayan yazarýmýz? Bu magandalarý haklý bulmak yerine, onlarýn bakýþlarýndaki tatminsizliði, sapkýnlýðý yanlýþ bulsaydý daha doðru deðil miydi? Sanki bikinili ya da mayolu kadýnlara hiç kimse bakmýyormuþ, bu kýyafetler erkeði, hele maganda tabir edilen erkekleri hiç cezp etmiyormuþ gibi, tek suçu kapalý bir kýyafet giymek olan bir hanýmý adeta bir porno yýldýzýymýþ gibi resmedebiliyordu yazar… Buna karþýlýk bikinilileri ise övüyordu. Açýk bir inanç, ideoloji, insan, ýrk ayrýmcýlýðý örneði deðil miydi bu? Holokost öncesi Yahudiler için de benzer davranýþlarda bulunmuþtu Naziler. Sanki kendilerini, dünyada sadece kendileri gibi düþünen insanlarýn var olduðuna inandýrmýþtý bu insanlar. Baþka düþünce ve kýyafetlere yaþam hakký olamazdý. Halbuki Türkiye’deki kültür farklýlýklarý Hindistan’dakine nisbeten yüzde bir bile deðildi. Açýkça söyleyeyim ki asla umutsuz deðilim. Beyaz Türkler tarafýndan umarsýzca iþlenen bütün bu insan haklarý ihlalleri bir gün son bulacak. Ýnsana, insanlýðýn en güzel meyvesi olan kadýnlara yapýlan bu hakaretler, aþaðýlamalar, baskýlar bir gün son bulacak… Yaptýklarý bu yanlýþlardan dönecek bir kýsým Beyaz Türkler. Zenci Türklerin de kendileri gibi insan olduklarýný anlayacaklar… Zenci Türkler, onlarýn bu gerçeði anlamasýný sabýrla bekleyecek… Belki de dönüp özür dileyecekler bayanlarýmýzdan, erkeklerimizden ve çocuklarýmýzdan. “O günlerde çok yanlýþ düþünmüþüz. Ýnsan olmanýn ne demek olduðunu anlayamamýþýz. Kendimizi ise kast sisteminin en üst basamaðýndaki imtiyazlýlar sýnýfý olarak görmüþüz… Kendimize, çocuklarýmýza, kadýnlarýmýza layýk görmeyeceðimiz her türlü aþaðýlamayý, hakareti, baskýyý sizler için uygun görmüþüz. Bunu þimdi anladýk. Aslýnda hepimiz eþitmiþiz. Çok özür dileriz.” diye haykýracaklar belki de gözyaþlarý eþliðinde.. Böyle düþünenler ve yaptýklarý zulümlerden piþman olanlar elbette maþeri vidanda affedilecekler ve yüreklerimizde güzel bir makam kazanacaklar. Bir daha oradan hiç çýkmamak üzere dualarýmýzda ve hayallerimizde en tatlý hatýralarla yaþayacaklar. Birbirimizin sevgisiyle, aþkýyla, inancýyla sonsuza dek yaþayacaðýz. Özgürce, dostça, kardeþçe yaþayacaðýz birlikte. Ýnsanca yaþayacaðýz… Hakaretlerinden, zulümlerinden ve aþaðýlamalarýndan dolayý piþman olmayanlar da olabilir elbette. Hâla kendilerini en üstün, kendileri gibi düþünmeyenleri ya da giyinmeyenleri aþaðýlýk birer mahluk gibi kabul edenler olabilir. Kadýnlarýmýzýn haþemalarýna, iç kýyafetlerine, baþörtülerine ya da çarþaflarýna halen nefretle ve hakaretle saldýranlar elbette var olabilir. Zenci Türkler sonuna kadar sabretmeye devam edecekler. Bu fevri saldýrýlara karþý kendileri asla þiddet ya da kuvvetle mukabele etmeyecekler. Sabýrla bekleyecekler. Satýr satýr kaydedecekler kendilerine yapýlan haksýzlýklarý. Asla unutmayacaklar. Belki çok yakýnda kurulacak bir “Türkiye Ýnsan Haklarý Mahkemesinde” arayacaklar haklarýný. Ýnsanlýðýn onurunu, þerefini, haysiyetini inciten hangi uygulama, söz, davranýþ varsa bu mahkemelerde masaya yatýrýlacak. En ufak insan hakký ihlallerinin bile karþýlýðýný bulacaðý adil mahkemeler olacak. Herkes eteðindeki taþý dökecek ve ak kara ortaya çýkacak… Bikiniliye hakaret edenler de, haþemalýyý aþaðýlayanlar da yargýlanacak bu mahkemede. Beyazlara küfredenler de, zencilere saldýranlar da gerekli cezaya çarptýrýlacaklar. Adalet ve hukuk bir zümrenin hakkýný deðil herkesin hakkýný koruyacak. Hiçbir yanlýþ, hiçbir zulüm unutulup es geçilmeyecek… Þimdi ne gerek var bir Hitler, Stalin, Mussolini ya da Firavun gibi “insanlýk düþmaný” kabul edilmeye. O gün yargýlanmadan, bugün yargýlayalým kendimizi vicdanýmýzda. Empati yaparak, ezdiðimiz, aþaðýladýðýmýz ve üzdüðümüz insanlarýn farkýna varalým. Onlardan özür dileyelim… Zenci ya da Beyaz herkimse, onlarýn bizim gibi olmak zorunda olmadýklarýný anlayalým. Onlarý olduklarý gibi kabul edelim. Eðer bunu yaparsak, çevremizdeki olaylara adaletli bakmayý öðrenirsek, kimseye hakaret etmeyiz ve kimseyi de aþaðýlamayýz. Er geç gideceðimiz sonsuzluk mahkemesine de kul hakkýyla gitmemiþ oluruz. Zenci beyaz, hayvan bitki, kadýn erkek, anne çocuk, Budist Müslüman, ateist dindar hatta canlý cansýz fark etmez. Herkesin ihlal edilmemesi gereken bir hakký, bir hukuku vardýr. Hepimiz demiyor muyuz, Allah her türlü günahý affeder ama kul hakkýný asla. Bir düþünün bakalým. Sorumsuzca eleþtirdiðiniz, hakaret ettiðiniz, denizde saldýrdýðýnýz o haþemalý kadýn size hakkýný helal etti mi? Peki ya o haþemalý kadýn ve onun gibi hakaret edilen, aþaðýlanan milyonlarca Zenci Türk, haklarýný helal etmezlerse, o dönüþü olmayan yolun mahkemesinde ne yapacaksýnýz? Yargýlanacaðýnýz dünyevi Ýnsan Haklarý Mahkemesinden önce bundan korkmanýz lazým… Hadi diyelim sonsuzluktaki bu mahkemeye de inanmýyorsunuz. Vicdanýnýzdaki mahkemede yargýlayýn kendinizi, korkmadan, kaçmadan iç sesinizden... Empatiniz savcýnýz olsun, nefis avukatýna karþý. Ezdiklerinizin, aþaðýladýklarýnýzýn yerine koyun kendinizi. Yanlýþlarýnýzý fark edeceðinize adým gibi eminim o zaman.. Bu da fayda vermezse ve yüreðinizde merhamet namýna hiç bir hareket oluþmuyorsa hakaret ettiklerinize karþý ne diyebilirim artýk? Ýnsan olmanýn ABC'sini talime yeni baþtan baþlayýn o zaman... Muhakkak bir yerlerde, bir þeyi yanlýþ öðrendiðinizi fark edeceksiniz...
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Oðuz Düzgün, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |