Deney, herkesin hatalarýna verdiði addýr. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Evvela, dinlerin bir kýsým hükümlerinin gerçekliðine inanmayan bir yazarýn, din bilgini olmadýðý halde dinler, ibadetler ve inançlar hakkýnda, bilimsel bilgiyle kuvvetlendirilmemiþ iddialarda bulunmasý, o yazar ne kadar iyi niyetli olursa olsun, masum inananlarý dinleri hakkýnda þüphelere düþürmekten baþka bir iþe yaramaz. Biz sayýn yazarý, araþtýrdýðý konular hakkýnda daha fazla bilgi sahibi olmaya, bu bilgileri saðlam bir þekilde edindikten sonra ilgili konular hakkýnda konuþmaya tekrar tekrar davet ediyoruz. Elbette ki, namaz ya da herhangi bir ibadetin yazar tarafýndan hiç eleþtirilmemiþ olmasý da arzumuzdur ama bu eleþtiri yazarýn kendi bireysel tercihidir. Herkes kendi yaptýðýndan ve kabulünden mesuldür. Yazar, namaz ibadetine inanmamakta ve bu ibadeti eleþtirmektedir. Yazarýn tercihi budur. Allah insanlarý hayýr ve þerri seçmede özgür býrakmýþtýr. Ancak yazar, inancýný ya da inançsýzlýðýný diðer insanlarla paylaþarak, onlarý da Namaz ibadetini hurafe olarak kabul etmeye çaðýrmaktadýr. Bu tercih, yazarla Allah arasýndaki bir durum olmaktan çýkmýþ, inananlar olarak bizi de ilgilendiren bir hal almýþtýr. Ortaya atýlan iddialar her ne kadar çok zayýf olsalar da, bu iddialar karþýsýnda susmamýz beklenemezdi. Biz, ilmi bir cevap vermenin dýþýnda, yazara hiçbir hakaretle karþýlýk vermeyeceðimizi, sadece okurlarýmýzý gerçekleri kabul etmeye sabýrla çaðýrdýðýmýzý/çaðýracaðýmýzý ilan edelim… ÝLAHÝ DÝNLER PAGANLIÐIN DEVAMI MIDIRLAR? Dinlerden önce putperestliðin var olduðu, dinlerin bu putperestlik üzerine evrildiði inanýþý yazarýn yanýlgýsýnýn en büyük kaynaðýdýr. Yazar, yeri geldiðinde Yunus, Mevlana, Ýbn-i Rüþt, Hacý Bektaþ gibi din bilginlerinden övgülerle bahsedebiliyor (Ýslam düþüncesini aþan çok üst bireþimlere ulaþanlar ) ama onlarýn uzmanlýk alanýna giren konularda, o büyük zatlarýn görüþlerine müracaat etmeden, kendi önyargý ve kabüllerini orta yere döküyor. Biz buna kesinlikle bilim diyemiyoruz. Halbuki yazar, dinlerin putperestlikten evrildiðini söyleyecek kadar ilgili bilginlerin inançlarýna ve de eserlerine uzak bir mesafede durduðunu, en azýndan inanç düzeynde göstermektedir. Mesela Yunus Emre’nin þu sözlerindeki ilk insan tasvirine bir bakalým: Biz uludan iþitdük evvel er yaratýldý Pâdiþâhun birligin evvel kadîm er bildi Togdý(Doðdu) ol dîn metâsý andan oldý kamusý Âdem Halîl ü Mûsâ hüccet ü bürhân bana (Divan s. 29) Âdem atadan berü velî evliyâ Nebî Hak müþerref eyledi Ahmed’i kamu yüzden (Divan s. 246) http://turkoloji.cu.edu.tr/ESKI%20TURK%20%20EDEBIYATI/guler_yaratilis.pdf Üstelik ilk insan Hz. Adem’in hakikatine melekler de secde etmiþti ve sadece Ýblis onun temsil ettiði hakikate secde etmemiþti. Bu secde gerçeði bile namazýn aslýnýn göksel boyutlardan yere indiðini göstermektedir. Meleklerin nasýl secde yaptýðý onlarýn manevi bedenlerini algýlayamadýðýmýzdan dolayý bizce meçhul olsa da, bugünkü varlýk bedenimizle secde ancak namazdaki þekliyle mümkün olabilmektedir. Peki ilk insan hakkýnda Mevlâna ne söylemiþtir ona bir bakalým: Hz. Âdem cennette iken aslan gibi çok güçlüydü. Þeytanýn tuzaðýna düþüp dünyaya indirilince, bedenden kopmuþ bir el hâline geldi. Kaza ve kader onu kedilerin pençelerine düþürdü. Þimdi, kediler et parçasý hâline gelmiþ o aslaný o tarafa bu tarafa çekip duruyorlar. Bu duruma düþmek insan için ne büyük felakettir? Cenneti kaybetmek ne büyük talihsizliktir? Þefik Can, Dîvân-ý Kebîrden Seçmeler, Ýstanbul 2006, I, 82. Zira Cenâb-ý Hak, ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Âdem'e isimleri öðretmiþ (Bakara, 2/31), bir baþka deyiþle Ýlâhî bir ikram olarak ilim vermiþ, onu meleklerden daha üstün bir konuma yükseltmiþtir. Bu üstünlüðün açýða çýkmasý için Hz. Âdem ve melekler Cenâb-ý Hakk'ýn huzurunda münazara etmiþler, bu münazaranýn gâlibi Hz. Âdem olmuþ; melekler ilim konusunda acizlerini itiraf ederek Hz. Âdem'e secde ederken, þeytan sýnýrlý ve kýsýr bilgisinin yanýltmasýyla yetersizliðini kabul etmeyerek secdeyi reddetmiþtir. Bu husus, sýnýrlý bilginin insaný hataya sevk edeceði konusunda ilk örnektir. Çünkü melekler bilgilerinin yetersizliðini beyanla Hz. Âdem'e secde emrine itaat ederken, þeytan bir anlamda Cenâb-ý Hakk'ýn her þeyi kuþatan ilmine itirazda bulunmuþ; kýsýr bilgisiyle kýyas yaparak ateþten yaratýldýðý için kendisinin daha üstün olduðu iddiasýný öne sürmüþ, gerçek hakkýnda yeterli bilgisi olmadýðý hâlde önyargý ile isyan etmiþ, Hz. Âdem'i yalnýzca balçýktan yaratýlmýþ bir suret olarak deðerlendirmiþ, yanlýþ bir kýyasla kendisini üstün, Hz. Âdem'i hakir görmüþtür. (Mesnevî, I:3502-3509) http://akademik.semazen.net/author_article_detail.php?id=840 Bu iki örnek bile Ýslam inancýna ve Kur’an-ý Kerim’e inanmýþ din bilginlerinin ilk insanýn inancý konusundaki bütün görüþlerini yansýtmaktadýr. Bu ilk insan öyle bir insandý ki Yunus’un tabiriyle: Pâdiþâhun birligin evvel kadîm er bildi Allah’ýn varlýðýný ve birliðini bilen bir erdi o er. Hz. Adem’di… Allah’a inanýyor ve sadece ona ibadet ediyordu. Sadece Ýslamiyet deðil, bütün kutsal dinler bu gerçeði ortaya koymuþtu. Hatta bütün insanlarda var olduðu Dean H. Hammer tarafýndan keþfedilen „Tanrý’ya inanç genleri“ de belki Hz. Adem’den bizlere miras kalmýþtý. Buna raðmen hala dinlerin putperestlik ya da paganizmden evrildiðini düþünmek saçma bir iddadan baþka bir þey deðildi. Baþlangýçta inanç vardý, ama Hz. Musa’nýn „Altýn Buzaðý“ kýssasýnda olduðu gibi insanlar nefislerine, hevalarýna uyduklarýnda Allah’tan baþka putlara da tapabiliyorlardý. Zira bir tek Ýlahý unutan için aslýnda her bir atom adedince ilahlar vardý. Dolayýsýyla bu insanýn putperset olmasý mümkündü. Allah’ý unuttuðu için evrendeki herhangi bir güçlü varlýða ilahlýk, tanrýlýk sýfatlarýný uygun görebilirdi. Bu durum bugün de olabilir, geçmiþte de olmuþtur elbette. Ama kronolojik ya da evrimsel bir sýralama yoktur ortada. Ýnsanlarýn seçimlerine göre bazen iman hükmeder, bazen de inançsýzlýk dünyada… Çünkü herkes seçiminde olabildiðince özgür býrakýlmýþtýr. MUTEZÝLE MEZHEBÝ ÝSLAM KARÞITI MIDIR? Yazar, Mutezile gibi ekolleri Ýslam’a karþý çýkanlar sýnýfýna sokar ki, bu sözleriyle Ýslami mezhepler konusundaki bilgisizliðini açýkça ortaya koyar. Adý üstünde Mutezile de Ýslami bir mezheptir ve Ýslam’a deðil, Ehl-i Sünnet ekolünün bazý görüþlerine karþý çýkmýþtýr o kadar.. Ýslam’ýn diðer bütün hükümlerini kabul eder Mutezile.. Mutezile, Ýslam’ýn ve de Kur’an-ý Kerim’in akýlcý prensiplerini ön plana çýkaran bir ekoldür, o kadar. Yani, Mutezile ekolü de Ýslam dininden ve Kur’an-ý Kerim’den kaynaklanmýþ bir zenginliðimizdir…Ýslam’a, Oruca ya da Namaza karþý çýkmýþ bir ekol filan deðildir kesinlikle… Mutezile Mezhebinin esaslarýndan bazýlarýný örnek olmasý için aþaðýya alýntýlýyorum: “1-Tevhid : Mutezile mezhebinin Özü budur. Ebû Hasan Eþ´-ari´nin Makâlât´ül-îslamiyyin kitabýnda dediði gibi tevhid demek: Allah birdir, O´nun misli yoktur, iþitir, görür fakat cisim, suret, þahýs, cevher, araz da deðildir, Renk, koku, tat, hareket, hurudet, rutubet gibi þeylerden uzaktýr, bunlar cevher ve arazýn" vasýflarý¬dýr. O herþeyî ihata eder, içine alýr, mahlûklardan hiçbirinin vasýf¬larýyla O vasfolunmaz. O akla gelen her tasavvurun üstündedir... Âlim, Kaadir, Hayy olarak devam eder, Gözler O´nu görmez. Ve¬himler onu ihata edemez.. Tek kadîm olan odur. O´ndan baþka Tan¬rý yoktur. O´nun ortaðý ve dengi yoktun Yarattýklarýný yaratmakta O´nun yardýmcýsý yoktur. Yarattýklarýný eski bir örnekten alarak yaratmýþ deðildir.[1] Mutezile tevhid hususunda gayet titiz davranýr. Allah eþyadan hiç birine benzemez. Cisim ve cihetten münezzeh olduðundan âhý-rette Allah´ýn gözle görülmeyeceðine kânidirler. Onlarca Sýfat, Zat¬tan baþka deðildir. Yoksa kadîmlerin çok olmasý icap eder. Taad-düd-i kudemâ ise bâtýldýr. Onlara göre Kur´an Allah tarafýndan yaratýlmýþtýr. 2- Ýkinci esaslarý adalettir. Mes´ûdi, Murûcuz-zehep´de bunu þöyle açýklýyor: «Allah´u Teâlâ fesadý sevmez, kullarýn davranýþlarýný ya¬ratmaz, Allah´ýn verdiði kudretle kullar Allah´ýn emir ettiklerini iþlerler. O ancak murat ettiðini emreder. Kerih gördüðü þeyi neh-yeder. Emir ettiði iyilikleri sever. Nehyettiði kötü þeyden uzaktýr. Tâkatlarý olmýyan þeyleri kullara emretmez. Güçleri yetmiyen þe¬yi onlardan istemez. Bir kimse ancak Allah´ýn verdiði kuvvetle eli¬ni yumup açar. Onlara bu kudreti veren Allah´týr. Ýsterse alýr yok eder. Dileme halký itaata mecbur eder, mâsiyyetten meneyler. Bunu yapmýyor, çünkü o zaman kullarý imtihana çek¬menin mânâsý kalmaz” Dinsizlik ve inançsýzlýkla en çok fikri mücadelede bulunan Ýslami ekol Mutezile olmuþtur: “Mutezilenin düþmanlarýyla yaptýklarý münazara ve mübâhaselerden kelâm ilmi meydana çýktý. Bu münazaralar Rafýzîler, Mecûsîler, Putperestler, dinsizlerle yapýldýðý gibi fýkýh ve Hadîs ulemâsiyle de yapýlýrdý. Bu münazaralar dairesinin merkezi Mutezile idi.“ http://www.haznevi.net/icerikoku.aspx?KID=1920&BID=32 Mutezile mezhebine göre ameller imanýn bir parçasýdýr.. Yani Ýnsan inanýyorsa namaz kýlmak, oruç tutmak ve diðer ibadetleri yapmak zorundadýr. Yoksa dinden çýkmýþtýr. „Mutezile'ye göre iman kalp ile tasdik, dil ile ikrar, ve amelden oluþur. Buna göre Mutezile inancýnda kiþinin mümin yani "inanan" sayýlabilmesi için kalbi ile Ýslâm'a inanmasý, dili ile bunu beyan etmesi ve hareketleriyle yani amel ile bunu göstermesi gerekir.” http://tr.wikipedia.org/wiki/Mutezile Mutezile mezhebi mensuplarý da yazarýn Pagan kalýntýsý diyerek inkar ettiði namaz ibadetini layýkýyla yapmaya gayret etmiþlerdir. Yazar tarafýndan örnek gösterilen; putperestliðe karþý çýkmýþ bu akýlcý mezhebin namaz ibadetini sorgulamamasý ve hatta ibadetlerini çoðunlukla Sünni fýkhýna uygun bir þekilde kabul edip uygulamasý, Müslümanlarýn beþ vakitte eda eyledikleri namazýn hakkaniyetini ortaya koyan ayrý bir delildir. http://www.ilyasucar.com/akademik-guncel-makaleler/513-mutezilenin-fikih-usulundeki-yeri-ve-etkisi.html Mu'tezile, Hanefiye hatta bir kýsým Eþ'arilere göre ise iyilik ya da kötülük fiilin kendisinde mevcuttur. Din bir fiili emretmeden ya da yasaklamadan önce de onda bu vasýflar vardý. Bu sebeple Allah bir þeyi emrederken, o þey güzel olduðu için onu emretmiþ; yasaklarken de, çirkin olduðu için onu yasaklamýþtýr. http://www.sorularlaislamiyet.com/index.php?s=article&aid=10913 Emr-i bil-maruf ve Nehy-i ani’l-Münker: Bu bütün Müslümanlara farzdýr. Ýslam’ýn davetinin yayýlmasý da buna baðlýdýr demiþtir. Söz ve fiille bunun ifasýný þart görmüþlerdir. Ne var ki Müslüman olmayana yumuþak davranan Mutezile mütefekkirleri, Müslümanlara ise günah iþlemeleri sebebiyle çok katý ve sert davranmýþlardýr http://www.fikirbahcesi.org/muceddidler/kel-m-ekoller-ve-mezhepler.html Mutezile mezhebinin kurucusu Vasýl B. Ata namaz ibadetine kitap yazarken bile devam ederdi: “Öyle ki, o geceleyin namaz kýlmak için saf tuttuðunda muhaliflerinin görüþlerini nakzedecek bir delil zihninde belirdiði takdirde oturur, onu yazar ve sonra da namazýna dönerdi” http://www.cumhuriyet.edu.tr/akademik/fak_ilahiyat/der71/007-selimozarslan.htm Yazarýn öve öve bitiremediði Mutezile ekolü de Ýslam dininin bütün ibadet esaslarýný kabul etmiþtir. Üstelik Mutezile mensuplarý, bu ibadetleri terk edenlerin dinden çýkýp kâfir olacaðýný da ortaya koymaya çalýþýyorlardý. Bu durum da gösteriyor ki yazar Ýslam dini hakkýnda bilgi sahibi olmadýðý gibi bu dinin bir itikadi mezhebi olan Mutezile hakkýnda da yeterli bilgi ve donanýma sahip deðildir. Bu mezhebi örnek gösteriyorsa, ilgili mezhebin namaz ve ibadetler konusundaki sarsýlmaz görüþlerini de kendisine rehber edinmelidir. Çünkü konu namazdýr. Ehl-i Sünnet ve Mutezile arasýndaki fark, bazý meselelerdeki anlayýþ farklarýndan ibarettir. Yoksa ibadetler yine ayný ibadetlerdir. Bu anlayýþ farklarýndan dolayý onlarýn dinden çýktýklarýný kimse söyleyemez. Çünkü onlar da bu iddialarýnda samimidirler ve iddialarýný kutsal metinlere dayandýrmaktadýrlar. Dolayýsýyla Ýslam içidirler. Fakat namaz ibadetinin inkârý gibi Ýslam dýþý bir anlayýþla Mutezile ekolü mensuplarý karþýlaþsaydý, herhalde bu konuda bizden daha sert bir cevap vereceklerdi. Çünkü onlar aklý, insanlarý Ýslam’dan uzaklaþtýrmak için deðil, Ýslam dininin, Kur’an-ý Kerim’in, ibadetlerin, imanýn doðruluðunu ispatlamak için kullanmýþlardý. Daha sonra ehl-i sünnetin de sahip çýktýðý Kelam bilim dalýný bu ulvi gayeler için geliþtirmiþlerdi. ÝNANÇ KONULARINA ÖNYARGILI BAKMAK ÝNKÂRI DOÐURUR Bir kiþinin dinler hakkýnda on yýllar boyunca araþtýrma ve incelemeler yapmasý o kiþinin bütün iddialarýnýn doðruluðunu asla ortaya koymaz. Çünkü bu araþtýrmalar ön yargýlý bir þekilde yapýlmýþ da olabilirler. Hz. Muhammed’in yanýnda yýllarca yaþadýklarý ve onun dürüstlüðünü bildikleri halde Hz. Muhammed’in yalancý bir Peygamber olduðunu iddia edenler çýkabildiði gibi, onun uðruna canlarýný bile feda edenler de olmuþtu. Bu durum insanlar arasýnda devam ede gelen iki farklý bakýþ açýsýnýn çarpýþmasýnýn doðal bir sonucudur. Birinci bakýþ açýsý, kabul etmemeyi, inkarý esas alan bir bakýþ açýsýdýr ki, bütün mesai yüz yýl da geçse inanýlmayan inancýn yanlýþlýðýný ispat etmek için harcanmýþtýr. Ortada bir kabul arayýþý yoktur. Hüküm zaten önceden verilmiþtir. Bu inanç kesinlikle yanlýþtýr, denilmektedir. Ortaya konulan hiçbir delil onu tatmin etmez. Çünkü bu delillere tatmin olmak amacýyla bakmaz. Onlarýn hangi yönünü eleþtiririm de inançsýzlýðýma bir delil bulabilirim diye düþünür. Hýristiyanlýk ve Yahudilik dinlerini, Ýslami mezhepleri çok iyi bilen, hatta bu konularda yýllarca ihtisas yapan Müslümanlar bilginler de vardýr ama onlar da eleþtiri amaçlý incelerler bu dinleri ya da mezhepleri. Ýkinci bakýþ açýsý da kabulü, imaný önceleyen bakýþ açýsýdýr. Bir inancý merak edersiniz, onun güzel yönlerini araþtýrýrsýnýz. Kalbinizde inanç ýþýðý belirir birden. Önyargýlarýnýzdan arýnmýþýnýzdýr. Bu durumda o dine inanmasanýz da kesin hükümlerden kaçýnýrsýnýz. Nasýl bu kadar emin olabilirim ki, bu dinin, ibadetin ya da düþüncenin yanlýþlýðýndan, dersiniz… Yazarýn eleþtirilerinden anlýyoruz ki yazar, namaz konusunda kesinlikle ön yargýlýdýr. Bu ibadetin hakkaniyetini çürütme arayýþýndadýr çünkü. Bu önyargýnýn sebebi piskolojik temelli de olabilir, inançsal temelli de.. Yazarýn namazý hurafe ilan edip, pek çok putperest, Þamanist inanýþta var olan Semahý üstünlemesi ise oldukça düþündürücüdür. Halbuki bize göre Allah için kýlýnan Namaz da, Allah aþkýyla gerçekleþtiren Semah da ibadettir. Ýkisi birbirinin alternatifi asla deðildir. Biri için diðerinin terk edilmesine hiçbir gerek yoktur. MEVLANA NAMAZ KILMIYOR MUYDU? Yazarýn, Mevlana’nýn “namaz” yerine “semayý” benimsediðini iddia etmesi bile en kibar deyimle yanlýþ bir bilgiden kaynaklanmaktadýr. Mevlana Hazretleri hiçbir zaman ne namazý terk etmiþ, ne de Kur’an’ýn hükümlerinden birisini eleþtirmiþtir. Bunu öðrenmek isteyenler Mevlana’nýn izinden halen gitmekte olan Mevlevi Babalarýndan bu gerçeði öðrenebilecekleri gibi Mevlâna’nýn eserlerinden ve onun hakkýnda yazýlanlanlardan da öðrenebilirler. Her Hak aþýðýnda olduðu gibi o da Allah’ý zikrederken cezbeye gelip sema yapmýþtýr elbette ama bu sema’ýn namaza alternatif olduðunu hiçbir zaman ne söylemiþ, ne de ima etmiþtir? Aksine eserlerinde Mevlana diðer dini ibadetlerin yanýnda namaz ibadetini de öðütler: “Ey Hak tâlibi can! Önce ambara giren fâreden kurtulma çaresini ara, ondan sonra buðday toplamaya çalýþ. Büyüklerin büyüðü olan, gönüllere gönül kesilen sevgili peygamberimizin; "Namaz ancak kalp huzuru ile tamam olur." hadisini hatýrla da nefisten ve þeytandan kurtulmak için kalp huzuru ile namaza baþla.” (Mesnevî, beyt: 380-387) http://www.namazzamani.net/turkce/mevlana.htm ALLAH’IN KUTSAL KÝTAPLARI Yazar Mevlana’dan alýntý yaparak “Ýnsanýn Tanrý kitabý” olduðu hakikatini, Kutsal Kitabýmýza gerek olmadýðýný ispatlamak amacýyla ifade etmiþ görünüyor. Zira “asýl kutsal kitap” tamlamasý onun ne demek istediðini açýkça gösteriyor. Halbuki bin küsur yýldan beri bütün din alimleri, üç kitabýn varlýðýna inanmaktadýrlar… Kelam sýfatýnýn tecellisi Kur’an-ý Kerim, Allah’ýn Kudretinin tecellisi Kainat kitabý ve de Hz. Ali’nin tabiriyle küçük kâinat olan insan… Bu kitaplar hiçbir zaman bir diðerinin yerini tutmamýþlar aksine, birbirlerinin anlamlarýný açýklar mahiyette olmuþlardýr. Ýnsanlýðýn hakikate ulaþabilmesi için bütün bu kitaplara ihtiyacý vardýr. Hatta Kur’an-ý Kerim’in ilk emri olan “Oku!” hitabý sadece Kur’an-ý Kerim okumayý deðil, kainat ve insan kitaplarýný da okumayý emreden bir buyruktur. Zira ayetlerin devamýnda okunmasý gerekenler þöyle ortaya konur: “Oku.. Yaratan Rabbinin adýyla oku… O insaný bir kan pýhtýsýndan yarattý” Ýki kitaba iþaret var burada öncelikle. Bir kainat kitabýna, ikinci olarak da insan kitabýna.. Bütün bunlarýn okunmasýný isteyen zaten Kelam kitabý olan Kur’an-ý Kerim.. Yani bu kitaplar asla birbirlerinin alternatifi deðiller. NAMAZ ZERDÜÞTLÜK YA DA SABÝÝLÝKTEN MÝ KALMADIR? Müslümanlýkta “namaz” kelimesi “Salat” kelimesiyle ifade olunur. Bugün Arapça konuþan bütün milletler namaz deðil “salat” kelimesini kullanýrlar ve bizim kýldýðýmýz beþ vakit namazý kýlarlar. Bizim ibadet terimlerinde Farsça terimleri kullanýþýmýz ise yaþadýðýmýz tarihi macerayla alakalýdýr. Müslüman olan ilk Türkler Ýslam dinini “Müslüman Ýranlýlardan” öðrenmiþlerdi ve dolayýsýyla bu terimler doðrudan Farsça karþýlýklarýyla Türkçe’ye girdiler… Namaz (Salat), abdest (vudu) gibi… Hatta Selçuklu devletinde Farsça’ya verilen ehemmiyeti de hatýrlamak gerekir. Bildiðimiz gibi Anadolu Selçuklularý Farsça’yý resmi dil olarak kabul etmiþlerdir. Elbette bu dilin etkisiyle dilimize Farsça terimler de girmiþ oldu. Zerdüþtlük ve Sabilik gibi dinlerin de Kur’an-ý Kerim’de ehl-i kitapla birlikte zikredilmesinin namaz ibadetiyle hiçbir ilgisi yoktur. Bu zorlama hatta imkansýz bir tevildir. Onlarýn ehl-i kitap olarak zikredilmesinin nedeni oldukça açýktýr. Mecusiler ateþe saygý gösterseler de Yaratýcýnýn varlýðýný kabul ederler. Üstelik onlarýn da Zandevesta adlý bir kutsal kitaplarý vardýr. Muhtemelen Zerdüþt hak bir Peygamberdi ama sonradan diðer dinlerde olduðu gibi onun da öðretileri deðiþtirilmiþti. Sabiiler de Zebur (Mezamir) ve El-Kenza gibi kutsal kitaplara sahiptirler. Üstelik onlarýn bir kýsmý Tevrat’ý kabul eder. El- Kenza adlý kitaplarýný ta Hz. Adem’e kadar dayandýrýrlar. Durum böyleyken Zerdüþtlerin ve Sabilerin Kur’an’da “kitap ehli” ile birlikte anýlmasýna þaþýrmamak gerekir. Onlarýn da Kutsal Kitaplar vardýr sonuçta. Kur’an-ý Kerim “her millete bir peygamber gönderildiðini” söyleyen bir kitaptýr. Sonradan o dinlere inananlar dinlerini tevhid hakikatinden uzaklaþtýrmýþlardýr. Hýristiyanlýkta “teslis” akidesinin oluþumu bu hakikatin en yakýn örneklerinden birisidir. Zerdüþtlük ve Sabilikte görünen Ýslam, Yahudilik ya da Hýristiyanlýk ibadetlerini andýran ibadetler de bu dinlerin aslýnda semavi kökenli olduðunu, ancak sonradan bozulmalara uðradýklarýný ortaya koyar. Kur’an-ý Kerim bir mucize eseri olarak bu dinleri de “kitap ehli” içine dahil eder. Onlarýn geçmiþte hak bir kökene sahip olduklarýný ve o dinlerin asýllarýný bilen Allah elbette o dinlerin kitap ehli olup olmadýklarýný söyleyecektir. Ýslam’ýn kabulüne göre baþlangýçta tek bir din vardýr. Hz. Adem’den bu yana ayný din farklý adlarla da olsa teblið edilmektedir. Dolayýsýyla bu dinin farklý dönemlerdeki görünümlerinde elbette ortak bazý özellikler olacaktýr. Namaz, oruç, hac, zekat gibi ibadetler her dönemde ufak tefek farklýlýklarla Hz. Adem’den bu yana gelen bütün semavi dinlerin müntesiplerine emredilmiþlerdir. Bunu bilen bir Müslüman, bilmem kaç bin yýl önce bugünkü namaz ibadetine benzer ibadetlerin yapýlmýþ olduðunu öðrendiðinde, bu onun imanýný daha da arttýracak, gerçekleþtirdiði ibadetinin bütün insanlarý kuþatýcýlýðýný ve de evrenselliðini fark edecek; bu gibi benzerlikleri bütün dinlerin ortak ilahi bir kaynaktan geldiðini kanýtlayan deliller olarak kabul edecektir. Hem zaten onun ibadeti hangi þekillere bürünürse bürünsün, sadece Allah’ýn rýzasý içindir ve o bu duygularla kýnayanlarýn kýnamasýndan korkmadan hak bildiði bu ibadetini gerçekleþtirmeye devam edecektir. Yazarýn Mevlana’nýn semahý örneðinde verdiði “dönerek” ibadet etme geleneði de Þamanlarda, bir kýsým Paganist toplumlarda ve pek çok dinde bulunmaktadýr. Bu durumda Paganist kavimler tarafýndan yapýlmamýþ hiçbir ibadet þekli yoktur. Bu ibadetlerin benzerlerini Paganistlerin yapmýþ olmasý, o ibadet þekillerinin deðerini asla küçültmez. Sonuçta zaten niyet farklýdýr. Ýnananlar ibadeti sadece ve sadece Allah için yaparlar. Paganistler de öncelikle aracýlarý için yaparlar bu ibadeti… Paganlarla semavi dinlere inananlarýn, yemek yeme, ev yapma, araç kullanma, yürüme, oturma, kalkma, uyuma, yýkanma, tuvalete gitme, evlenme gibi eylemleri birbirine benzeyebileceði gibi, bu insanlarýn ibadetleri de birbirine elbette benzeyebilir. Aradaki fark o yapýlan eyleme yüklenen anlamda gizlidir. Yaralý bir hastayý acil bir þekilde hastaneye yetiþtirmeye çalýþan Ambülans þoförü de, sahilde dolanmakta olan son model arabanýn þoförü de sonuçta araba kullanmaktadýrlar ancak onlarýn eylemlerine yüklenen anlam ayný deðildir. HAK DÝNLERDEN DE BOZUK MEZHEPLER VE DÝNLER ÇIKABÝLÝR Yazar hak dinlerden bozuk ve batýl mezheplerin, putperest dinlerin çýkmayacaðýný iddia etmektedir. Yazar burada da yanýlmaktadýr. Bu gerçeði anlamak için Hýristiyanlýðýn nasýl “üç Tanrýlý” bir dine dönüþtüðünü irdelemek yeterli olur. Ýslam dininden sonra bile bazý þahýslarý Tanrýlaþtýran akýmlar ortaya çýkmýþ, bu akýmlar da daha sonra neredeyse dinleþmiþlerdir. Mesela Mücessime mezhebi mensuplarý Allah’ý bir cisim olarak düþünürler. Nasihiler Cennet ve Cehennem inancýnýn dýþýnda Rearkarnasyon inancýna sahiptirler, pek çok putperest görüþleri de vardýr. Ayrýca Bahailik, Sih dini gibi pek çok din de kökenlerini Ýslamiyet’e dayandýrmaktadýr. Bu inanýþ ve dinlerin Ýslam dinine dayanýyor olmasý onlarý asla aklamaz ya da yüceltmez. Bunun gibi aslýnda Tek Allah inancýndan ve asýl hak dinden sapma olan bütün batýl dinler gibi paganist inançlar da hak deðillerdir. Onlarýn kökenleri onlarý asla aklamaz. Durum açýktýr. Ýnsanda nefis ve deðiþik kötü emeller vardýr. Her dönemde insanlar hak dinden sapabilir, Allah’ý unutup baþta kendi heva ve heveslerini Tanrý edinebilirler… Bu inanýþlarý sistemleþtirip batýl bir din haline de getirebilirler. Bu inanýþlar adý üstünde batýldýr. Ýnsan öncelikle aklýyla, ardýndan hak vahiylerin yönlendirmesiyle Allah’ý bulmakla yükümlüdür. Vahiylerin tebliðiyle karþýlaþmamýþ insanlar da olabilir. Ýslam dininde bu insanlar ehl-i fetret olarak kabul edilir. Hangi inanca mensup olursa olsunlar, hak dini duymadýklarý için mazurdurlar. Çünkü Allah adildir. Bu nedenle baþka putlara tapsalar bile bir Yaratýcýya inanmalarý halinde cehenneme gitmeyeceklerdir. Hakikati duyduklarýnda ise artýk onlar da sorumludurlar… AÇIKÇA SÖYLEYELÝM, NAMAZ MÜSLÜMAN ÝÇÝN ÇOK ÖNEMLÝDÝR Namazýn bedensel yanýndan öte unutulan bir manevi yaný vardýr ki, bu yan insaný onu yaratan Allah’la irtibatlý hale sokar. Bize verilen bütün bu nimetleri görüp de bu nimetleri bize verene teþekkür etme ihtiyacýný hissetmememiz imkansýz gibidir. Akýl bunu gerektirir. Ýþte Kur’an-ý Kerim bu teþekkürün bedensel boyutta, kýyam, rüku ve secdeyle yapýlmasýný istemektedir. Ancak insan sadece bedenden ibaret bir varlýk deðildir. Onun ruhu da vardýr. Namaz ibadeti yapýlýrken asýl ruhun kýyam, rüku ve secde etmesi istenir. Kýyam, kulu var eden Sonsuzun huzurunda her emre hazýr olmayý, rüku; onun bütün isteklerine boyun eðmeyi, secde ise varlýðýn sebebi olan Sonsuz Allah’ýn varlýðýnda varlýðýný yok etmeyi simgeler. Namazda kul O’nun huzurundadýr. O bütün varlýðýn sahibi sonsuz Allah’týr. Onun sýnýrsýz Uluhiyeti (Tanrýlýðý) böyle mükemmel bir ubudiyeti (kulluðu) istemektedir. O kendisine secde edilebilecek tek Vacib’ül vücuddur. (Varlýðý zorunlu olandýr) Mümin namazda böyle bir sonsuz zata ibadet eder. Allah’ýn bu ibadete ihtiyacý yoktur aksine kulun bu meditasyona ihtiyacý vardýr. Günün belli vakitlerinde bu ibadetleri gerçekleþtiren insan, rahatlar, sýkýntýlarýný seccadesine atar. Mevlâna da namazýn sadece bedensel hareketleri tekrarlamak olmadýðýný, aslýnda ruhun kýlmasý gereken bir namaza hazýrlayýcý olduðunu fakat ruh ve suretin de birlikte ibadet etmesi gerektiðini þöyle anlatýr: “Ýþte bu yüzden devamlý namaz ancak ruhun namazý olabilir. Ruhun da rükusu secdesi vardýr, fakat bunlarý açýkça þekille göstermek lazýmdýr. Çünkü mananýn suretle baðlýlýðý vardýr. Ýkisi bir olmadýkça fayda vermezler. Bu devamlý olan namaz, bütün gün kýyam, ruku ve sücud deðildir. Bundan maksat, namazda insanda olan o haldir. Ýþte bu hal daima seninle bir olmalý. Uykuda olsan, uyanýk bulunsan, yazarken okurken ve bütün hallerde Tanrý"nýn zikrinden uzak olmazsýn. Ýþte devamlý namazda olmak budur. Ýbrahim Makamýnda iki rekat namaz kýlmak iyidir. Fakat bu öyle bir namaz ki onun kýyamý bu âlemde, ruku"u öbür âlemdedir.” http://akademik.semazen.net/author_article_print.php?id=878 Namaz vakitleri aslýnda bir günün de önemli vakitleridir. Seher vaktinde bütün canlýlarla birlikte uyanýr insan. Bütün kuþlarýn tatlý zikir konserlerini dinler. O da bu varlýklarla birlikte ibadete baþlar. Sabah namazý budur. Öðlen, ikindi, akþam ve yatsý vakitleri de anlamsýz ve önemsiz vakitler deðildir. Namazý kýlan insan güneþin, ayýn, dünyanýn hareketlerini takip etmek zorundadýr. Çünkü dünyevi zaman bu hareketlerin bir sonucudur. Bu takip, insaný kainatýn ince düzenini fark etmeye yönlendirir. Hayatýný bu düzene uygun bir hale sokar. Müslüman bilginlerin Hindistan’ýn kadim bilgilerini de geliþtirerek, sýfýrý ve diðer rakamlarý bulmasý, cebiri, geometriyi geliþtirmeleri, uzay ve gök cisimleri hakkýnda bugün dahi örnek gösterilen bilimsel çalýþmalar yapmalarý bu nedenle tesadüfi olmasa gerektir. Günde beþ defa abdest alan Araplarýn sabunu ilk keþfedenler olmalarý da garip karþýlanmamalýdýr. Oruç gibi saðlýða faydalý bir ibadeti olanlarýn, Ýbn-i Sina gibi týp dahilerini yetiþtirmesi de önemsiz deðildir. Mümin zamanýn, nesnenin idrakinde olandýr. Onu çepeçevre kuþatan gerçekliðin, güneþ sisteminin ve bütün kâinatýn farkýnda olandýr gerçek mümin. Öðlen, ikindi, akþam ve yatsý vakitleri için güneþi ve göðü gözlemelidir. Kabe’ye yönelebilmek için de matematiksel ve coðrafi hesaplamalar yapmalýdýr. Namaz ibadeti insaný dünyevi gerçeklikten koparmaktan öte onu dünyayla barýþýk da kýlmaktadýr. Çünkü bu ibadeti gerçekleþtirebilmek için bilimsel bilgi gerekmektedir. Namaz kýlan insan, her þeyin Allah’tan olduðunu, Allah’ýn tek ilah olduðunu ve bütün kâinatýn da Allah’ýn emrinde hareket eden mahluklar olduklarýný fark eder. Günde yaklaþýk kýrk defa “Ýyyâke na’budu ve iyy’ake nestain” (Yalnýz sana ibadet ve yalnýz senden yardým bekleriz) diyerek diðer bütün putlarý, ilahlarý reddeder. Bütün kâinatýn yaratýcýsý olan Allah’ý birler. Böyle bir ibadetin Putperestlik olduðunu iddia etmek kadar gülünç bir sav olamaz. TEVRAT VE ÝNCÝL’DE NAMAZ Eski Ahid ve Yeni Ahid incelendiðinde görülecek ki, namaz hareketleri olan kýyam, rüku ve secde bu kutsal kitaplarda da önerilmektedir. ESKÝ AHÝD I.SAMUEL 20;41 41 Uþak gider gitmez, Davut taþýn güney yanýndan ayaða kalktý (kýyam) ve yüzüstü yere kapanarak (secde) üç kez eðildi(rüku) Ýki arkadaþ birbirlerini öpüp aðladýlar; ancak Davut daha çok aðladý. ZEBUR (MEZMUR) 55;16,17 16 Bense Tanrý'ya seslenirim, RAB kurtarýr beni. 17 Sabah, öðlen, akþam kederimden feryat ederim, O iþitir sesimi. DANIEL 6;10 10 Daniel yasanýn imzalandýðýný öðrenince evine gitti. Üst odasýnýn Yeruþalim yönüne bakan pencereleri açýktý. Daha önce yaptýðý gibi her gün üç kez diz çöküp dua etti, Tanrýsý'na övgüler sundu. Mezmurlar 95:6: Gelin secde kýlalým ve rüku’a varalým; bizi yaratan Rabbin önünde diz çökelim! Sayýlar 16:20-22: …Ve Musa ve Harun yüzleri üzerine yere kapandýlar… Tekvin 17:3: Ve Ýbrahim (as) yüzüstü yere kapandý… Çýkýþ 34:8: Ve Musa (as) acele ile rükua gitti ve ibadet etti. Nehemya 8:6: Ve Üzeyr (as) büyük Rabbi takdis etti. Ve bütün kavim ellerini kaldýrarak amin amin diye cevap verdiler. Ve rükua gittiler, secdeye kapanarak Rabblerine ibadet ettiler. YENÝ AHÝD Matta 26:39: Ýsâ (as) yere kapanýp… dua etti… Matta 17:6: Ve havariler yüzleri üzerine yere kapandýlar… MARKOS 14;32,33,34,35,36,37 32Sonra Getsemani denilen bir yere geldiler. Ýsa öðrencilerine,«Ben dua ederken siz burada oturun» dedi. 33Petrus'u, Yakup'u ve Yuhanna'yý yanýna aldý. Hüzünlenmeye ve aðýr bir sýkýntý duymaya baþlamýþtý. 34Onlara, «Yüreðim ölüm derecesinde kederli» dedi. «Burada kalýn, uyanýk durun.» 35Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanýp dua etmeye baþladý. «Mümkünse o saati yaþamayayým» dedi. 36«Abba, Baba[i], senin için her þey mümkün, bu kâseyi benden uzaklaþtýr. Ama benim deðil, senin istediðin olsun.» 37Öðrencilerinin yanýna döndüðünde onlarý uyumuþ buldu. Petrus'a, «Simun» dedi, «uyuyor musun? Bir saat uyanýk kalamadýn mý? 38Uyanýk durup dua edin ki, ayartýlmayasýnýz. Ruh isteklidir, ama beden güçsüzdür.» VAHÝY (ESÝNLENME) 22;6,7,8,9 6Melek bana, «Bu sözler güvenilir ve gerçektir» dedi. «Peygamberlerin ruhlarýnýn Tanrýsý olan Rab, yakýn zamanda olmasý gereken olaylarý kendi kullarýna göstermek için meleðini gönderdi.» 7«Ýþte tez geliyorum! Bu kitaptaki peygamberlik sözlerine uyana ne mutlu!» 8Bunlarý iþiten ve gören ben Yuhanna'yým. Bu þeyleri iþitip gördüðüm zaman, bunlarý bana gösteren meleðe tapýnmak üzere ayaklarýna kapandým. 9Ama o bana, «Sakýn yapma!» dedi. «Ben senin gibi ve peygamber olan senin kardeþlerinle bu kitabýn sözlerine uyanlar gibi Tanrý'nýn kuluyum. Tanrý'ya secde et! http://www.supermeydan.net/forum/forum540/thread67980.html http://www.hayatname.com/forum/semavi_dinler/tevrat_ve_incillerde_namaz-t3097.0.html Görüldüðü gibi namaz ibadeti Ýslamiyet’ten önce de vardý ve Hz. Adem’den itibaren bütün Peygamberler kendi tabilerine bu ibadeti öðretmiþlerdi. Hak dinlerden yaþanan inhiraflarla bu ibadetler, en azýndan þekilsel özellikleriyle Paganist dinlere de taþýnmýþ olabilir. Allah’ýn hoþnut olduðu ibadet, kýyam, rüku, dua ve secdelerden oluþan namazdý. Namaz kýlan bir Müslüman, bu ibadeti ifa ederken, bütün Peygamberlerle birlikteymiþçesine bu namazý eda eyler. Bütün hak peygamberlerin altýna imza attýðý Namaz ibadeti, elbette hak bir ibadettir diye düþünerek mutmain olur… KUR’AN-I KERÝM NAMAZI EMREDÝYOR Yazarýn bizim adýmýza korkmasýna hiç gerek yoktur. Herkes öncelikle kendi hurafelerini sorgulamalý ve herkes kendisi adýna korkmalýdýr evvela. Namaz ibadeti bütün bu boyutlarýyla asla bir hurafe deðildir. Aksine namazýn hurafe olduðunu iddia etmek Kur’an-ý Kerim’e göre batýl bir iddiadýr. Ýnanan için bu ibadet en az diðer ibadetler kadar çok önemlidir. Bu ibadetin önemi onun þekil ve hareketlerinden kaynaklanmamaktadýr sadece. Namaz, Allah’ýn emri olmasýndan dolayý önemlidir. Kur’an-ý Kerim’in Allah’ý kullarýna kýyam, rüku ve secdeyi yani namazý emretmiþtir. Allah’ýn sözlerine önem veren bir mümin için bu emir ima þeklinde bile olsa önemlidir. Ancak ilgili oldukça açýktýr. Bütün din alimleri namaz ibadetinin önemine dikkat çekmiþlerdir. Hz. Muhammed, bu ibadeti sünnetiyle bize öðretmiþtir. Kul, namazda Allah’ýyla beraberdir. Tekbir alýrken bütün kainatý seccade gibi altýna sermiþtir. Hz. Adem’in de, Hz. Ýbrahim’in, Hz. Musa’nýn, Hz.Ýsa’nýn da hatta bu peygamberlerin haricindeki bazý salih kullarýn da, meleklerin de bu ibadeti yaptýðýna inanýr mümin. Bütün o kullarla birlikte büyük bir cemaat oluþturarak Allah’ýn huzurunda olduðunu tefekkür eder. Bütün kâinatýn, her bir varlýðýn Allah’ýn huzurunda ibadet ettiðini düþünür. Sadece bedeniyle deðil bu ibadeti ruhuyla da yapar. Onun nazarýnda ibadet etmeyen hiçbir varlýk yoktur. Namazdaki tesbihinde “Yerde ve gökte ne varsa Allah’ý tesbih eder” ayetlerini tefekkür eder. Günde beþ defa bu ibadeti yerine getirerek gününün her saniyesini anlamlý kýlar. Kutuplarda ya da uzay üslerinde yaþayan insanlar bile günlük yaþamlarýný beþ vakte bölerek namaz ibadetini yerine getirebilirler. Bu konuda onlar için de bir zorluk yoktur. Ýnananlar, Allah’ýn kendilerinden ne istediðinin bilincindedirler ve bu ilahi isteðe uymanýn mutluluðunu yaþarlar. Aþaðýdaki ayetlerde Allah, kullarýna nasýl ibadet etmeleri gerektiðini öðretmektedir: Fetih 29. Muhammed Allâh’ýn elçisidir. Onun yanýnda bulunanlar, kâfirlere karþý katý, birbirlerine karþý merhametlidirler. Onlarýn, rükû’ ve secde ederek Allâh’ýn lutuf ve rýzâsýný aradýklarýný görürsün. Yüzlerinde secde izinden niþanlarý vardýr. Ýsra 107: De ki: “Ýster inanýn ona, ister inanmayýn. O, kendilerine daha önce ilim verilmiþ olanlara okunduðunda, onlar, çeneleri üstü secdelere kapanýyorlar. Fussilet 37: Gece, gündüz, güneþ ve ay O’nun âyetlerindendir. Eðer Allah’a tapýyorsanýz, güneþe ve aya secde etmeyin; onlarý yaratan Allah’a secde edin. Ali Ýmran 43: “Ey Meryem, Rabbinin huzurunda saygýyla el baðla. Secdeye kapan ve rükû edenlerle birlikte rükû et.” Furkan 64: Geceyi Rab’lerine secde ve kýyam ile ibadetle geçirirler Furkan 60: Onlara, “Rahman’a secde edin” dendiðinde þöyle derler: “Rahman da neymiþ? Senin emrettiðin þeye secde eder miyiz hiç?” Ve bu söz onlarýn nefretini artýrdý Secde 15: Bizim ayetlerimize o kimseler inanýr ki, onlarla kendilerine öðüt verildiðinde, secdelere kapanýrlar ve hiç böbürlenmeyerek Rablerine hamd ile tesbih ederler Kalem 42-43: Baldýrýn çýplak kalacaðý, secdelere çaðrýlacaklarý gün, onu da yapamayacaklar. Gözleri yere eðilmiþ, benliklerini zillet kaplamýþtýr. Onlar, sapasaðlam olduklarý zaman da secde etmeye çaðrýlýyorlardý. Tevbe 112: Tevbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliði emredip kötülükten men’edenler ve Allâh’ýn sýnýrlarýný koruyanlar… Ýþte o mü’minleri müjdele Hac 77: Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin; Rabbinize ibadet edin, hayýr iþleyin ki kurtulabilesiniz. Necm 62: Haydi Allah’a secde edin ve kulluk edin! Görüldüðü gibi Kur’an-ý Kerim’i indiren Allah’ýn kullarýndan istediði bedensel ibadetlerden birisi de; Allah’ýn huzurunda el baðlamak, kýyam, rüku, dua ve secde etmektir. Bu þekliyle namaz mümin için paganlýk kalýntýsý bir ibadet deðil, bütün yönleriyle paganlýða, þirke, putperestliðe meydan okuyan bir ibadettir. Çünkü bu ibadeti putlar deðil tek ve sonsuz olan Allah istemektedir. Bu ibadet namaz ya da salat þeklinde de adlandýrýlmaktadýr. Ýlahi buyruk budur. Bu ilahi buyruklara uyamamak farklýdýr, bunlarý bilinçli olarak inkar etmek farklýdýr. Bu sözlerin Allah’tan geldiðine inanan bir Müslüman, namaz ibadetini asla inkâr edemez. Bu ibadeti gerçekleþtiremese de, bir gün tövbe edip namaz kýlacaðým, der… Çünkü günün birinde bu ilahi buyruklarýn sahibinin diyarýna göçecektir ve Onun sözlerini dinlememek ya da hafife almak gibi aðýr bir sorumlulukla oraya gitmek istemez. Aslýnda samimi bir þekilde herkes düþünse anlar ki, bir daha dönüþü olmayan o sonsuz hayata gittiðimizde Namazý inkâr etmemizin bize hiçbir faydasý olmayacaktýr. Hem kendimiz inanmasak da, bu ibadete samimi bir þekilde inananlarýn da temiz inançlarýný incitmekle elimize ne geçecektir ki? Ey Sonsuz Merhametli olan, Tek ve Ulu Rabbim! Bizi son anýmýza kadar, hem ruhumuzla, hem de bedenimizle senin mukaddes huzurunda kýyam, rüku ve secde edenlerden; senin Sonsuz hakikatinin dairesinde aþk ile sema edenlerden eyle. Amin… Allah Allah… Hüü…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Oðuz Düzgün, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |