..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir dost nedir? Öteki ben. -Zenon
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Yeraltý > Þenol Durmuþ




24 Aðustos 2010
Kemikkýran Mustafa  
Þenol Durmuþ
"Kim olduðun ne olduðun hiç önemli deðil" demiþti."Nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun umurumda bile deðil" diyordu. "Bu birim farklýdýr, en önemli iþimiz sorgudur. Sorgu yaparken hiç acýma olmaz, yufka yürekli adamlarý sevmem anlaþtýk mý? Adýmý duyduysan nasýl biri olduðumu bilirsin. Beþ senedir koca Ýstanbulun güvenliðini ben saðlýyorum. Ben müdür vali tanýmam. Deðil babamý Allahý bile tanýmam anlaþtýk mý, söyle bana bu iþi yapabilecek misin þimdiden söyle tercih senin. Eðer yapamazsan seni þimdi hemen bir semt karakoluna gönderirim ne diyorsun Mehmet Çetin" derken aðzýndan köpükler saçýlýyordu.


:AIHH:
Ýnsanoðlu yaþamý boyunca bekler. Korkar acaba ne zaman gelecek diye. Endiþe, korku iç dünyasýný bir kurt gibi kemirir durur. Beklenen acaba bu kadar korkunç mudur? Çoðunluk için belki öyle olabilir ama benim için hiçte öyle olmayacak. Ona kaç kez meydan okudum. Onu tahrik ettim. "Gel bir an önce gel diye, neyin nesisin kimsin, kimden destek alýyorsun, buyur gel seni bekliyorum." dedim defalarca binlerce kez. Onu bu kadar istememe raðmen maalesef gelmedi. Sonunda kararýmý verdim madem o gelmiyor ben ona gidiyorum. Artýk azrailin bana bir borcu olacak. Yetmiþini devirmiþ bir ihtiyar fosilim. Bir ayaðým artýk bok çukurunda. Hayattan zevk alma iþlemim tükendiði için bir an önce gebermenin mutluluðuna ulaþmak istiyorum.

Sinir sistemim tahrip oldu. Ýskeletim artýk beni taþýyamýyor. Karým benden kaçtý. Yetmezmiþ gibi üstelik bir de kýrk yýl hizmet ettiðim devletim beni terk etti. Emekli edip toplum denilen o çöplüðe fýrlatýp attý beni. Adeta kullanýlmýþ bir eþya gibi. Eski bir apartmanýn bodrum katýnda tek odalý bir evin içindeyim, ortalýk pislikten geçilmiyor. Koku dayanýlmaz hale geldi. Odam çöp ev haline dönüþmek üzere. Sayýsýz boþ içki þiþeleri, konserve kutularý, poþetler, ekmek artýklarý odamýn yarýsýný kapladý. Belki yakýnda tavana kadar yükselecek ama buna müsaade etmiyeceðim. Sokakta yakaladýðým iki kedi çöplerin arasýnda týkýnýyor.

Aylardan beri belki bu iki kediden bile daha beter halde yaþýyorum. Karyolam, yataðým ahýr kokusu yayýyor. Bazý geceler altýmý ýslattýðým zamanlarda oluyor. Böyle bir yaþama insan ne kadar dayanabilir ki?.. Ayakta zor duruyorum. Vücudumdaki deri sarkmaya baþladý. Boynum bir hindi boynu gibi pörsümüþken, kartal burnum nerdeyse aðzýma girmeye çabalýyor. Elim ayaðým her tarafým titriyor, yer çekimine artýk direnemiyorum. Aylardýr yýkanamadýðýmdan it gibi kokmaya baþladým. Bazý haþereler sýrtýmda, bacak aralarýmda dolaþýyor. Bastonum olmadan tuvalete dahi gidemiyorum. Bütün bunlara artýk bir son vereceðim. Bu iþ bana yakýþan bir þekilde olacak. Masamýn üzerinde beylik silahýmýn yanýndaki þarap þiþesini bitirdikten sonra günlüðüme son þeklini vereceðim. Okusunlar da beni anlasýnlar. Gazetelerde baþ sayfada görsünler. Çýkacak haberi þimdiden hayal edebiliyorum.
"Devlet üstün hizmet madalya sahibi komiser yalnýz yaþadýðý evde intihar etti.." diye yazacaklar.

Böylelikle karýmdan ve meslektaþlarýmdan intikamým alýnmýþ olacak. Eðer cehennem varsa tabii ki oradaki yerimi de almýþ olacaðým. Bu sonu beklediðim azrail dahi ayarlayamazdý. Bu sonuç daha þimdiden bana öyle bir zevk veriyor ki adeta zevkten çýldýracaðým. Duvarda ki fotoðrafým bana bakýyor. Sert, çatýk kaþlý, üniformalý resmim belki de geçmiþten sesleniyor, sanki benimle konuþmak istiyor. "Ýhtiyar keçi sen yýllarýn memurusun, sen Komiser odun Mehmetsin sen ne badireler atlattýn. Bunu da atlatýrsýn, biraz sakin ol, öfkene, nefretine hakim ol, bu sefil insanlara hemen teslim olma" diyor ama lakin bu sesler öylesine bir an gelip gidiyor.

Resmim belki de doðrularý söylüyor fakat hayat maalesef hep tersini söyledi. Meraklandýðýnýzý tahmin ediyorum. "Sen kimsin kardeþim psikopat mýsýn nesin, yoksa kafayý mý yedin" diye düþünebilirsiniz. Eðer beni tanýsaydýnýz hiçte öyle bir adam olmadýðýmý hemen anlardýnýz. Ben hayatýmda hiçbir zaman ucuz adam olmadým. Yaklaþýk onbeþ yýl kadar evvel beni zorla emekli ettiler. Halbuki ben son nefesimi býrakmayacaktým görevimi, üniformamý. Felaket günümü hiç unutmuyorum. Karakoldaki masamýn üstünde o yazýyý görünce oturup saatlerce hüngür hüngür aðlamýþtým. Arkadaþlar telkin edip moral vermeye çalýþtýlar, ama buna raðmen günlerce kendime gelememiþtim.

Üniformasýz sokaða çýktýðýmda sanki anadan üryan dolaþýyormuþum gibi paniðe kapýlmýþtým. Üniforma aþký bence aþklarýn en büyüðü sayýlýrdý. Üstelik bu toplumda üniforma herþeyin üzerindeydi. Maalesef iþ iþten geçtikten sonra ancak farkýna varabildim. Üniforma gittikten sonra emekli olduðumda gerçekleri öðrenme devrem yeni baþlamýþtý. Önce selam verenlerin sayýsýnda bir azalma baþladý, sonra ki günlerde bu sayý iyice artmýþtý. Diðer aylarda ise artýk kimse selam vermemeye baþladý. Bütün çevrem sanki iþbirliði içinde hareket ediyordu. Arada sýrada karakola çay içmeye gidiyordum ki birgün çay bile söylemediler.

Meslektaþlarým da benden býkmýþ olacak ki kapýdaki nöbetçi çömez memur beni içeri sokmadý üstelik beni tanýdýðý halde tanýmamazlýktan geldi. Cafer komiseri göreceðim dediðimde "Yok burada gece görevi çýkmýþ" dedi. Hamdi komiseri istiyorum dediðimde "Bir vukuat var oraya gitti karakolda þimdilik mukayitten baþka kimse yok" dedi.Namussuzlar, hainler anlamýþtým herþeyi beni içeri sokmamak için bu pezevengi tembihlemiþlerdi. Ýþte asýl o zaman periþan olmuþtum. Kimse beni istemiyordu. Bundan sonraki emeklilik günlerim sefalet içinde geçerken bir serseri gibi kahvehanelerde sürünmeye baþladým.

Son yýllarým sefilce tükeniyordu. Benim gibi yaþlanmýþ iþi bitmiþ moruklar günlerini sabahtan akþama kadar çay içmekle, tavla oynamakla geçiriyordu. Hiç unutmuyorum bir kahveci sabahleyin hepimize baðýrmýþtý: "Geberinde kurtulalým sizden be, karýlarýnýz çocuklarýnýz, damatlarýnýz sizleri evden kovuyor biz size bakýyoruz. Kaç kere söyledim size yahu balgamlarýnýzý yere atmayýn, öksürerek kahveye verem salýyorsunuz" diyerek öfkeyle masamýzýn altýný süpürmüþtü.

Biz ihtiyar keçiler ise birbirimize sadece bakmýþtýk çünkü gidecek hiçbir yerimiz yoktu. Kahvecinin baðýrdýðý gün bir an elim belime gitmiþti silahýmýn horozunu bile kaldýrmýþtým, onu neredeyse mermi yaðmuruna tutacaktým. Ama söylediði sözlerde gerçek payý vardý ve bu beni durdurdu. Çünkü bu kahveciden baþka kimse bize bakmýyordu, hiç kimse...Günler geçtikçe aramýzdan ayrýlýp öbür dünyaya gidenler oluyordu fakat onun yerine yeni emeklilerde dolduruyordu. Her gün birbirimize bakýyorduk korku ve þüpheyle, yarýn sýra kimde acaba diye.

Aramýzda her türlü meslekten emekli vardý. Ýtfaiyeci, baþçavuþ, belediyeci, iþçi ne ararsanýz vardý hemde sürüsüyle. Suskun bir adam olmuþtum, bastonuma elimi dayayýp düþünüyordum. Birçoðumuzun ayrý meslekten emekli olmasýna raðmen hepimiz ayný havuzun balýðý sayýlýrdýk. Bu balýklarla adeta yoldaþ olmuþtuk. Zaman geçtikçe nefret vücudumun her zerresini dolduruyordu. Devlete kýzýyordum, karýma kýzýyordum, insanlardan, önümden geçen bir kediden, havada uçan kuþtan, aðlayan bir çocuktan nefret ediyordum. Yýllarca komünistlerle mücadele etmiþ bir adam olduðum halde neredeyse aklýmý kaçýrýp komünist olup eylem yapmayý bile düþünmüþtüm. Ben bunlarý hak edecek kadar ne yapmýþtým.

Böyle mi olacaktý devletine, milletine hizmet etmenin bedeli. Bu muydu insanlýk, bu muydu adalet.

Geçmiþim peþimi býrakmýyor. Son günlerde rüyalarýma giren üç kiþi gecemi adeta kabusa çeviriyor. Rahmetli amirim Kemikkýran Mustafa, sadýk adamým Bekçi Haydar ve birçok gece zorla rüyamýn içine girip beynimi gasp eden Tuðla Osman. Aylardýr bu üçü beni yalnýz býrakmýyor. Hadi iki meslektaþým neyse de, bu Tuðla Osman denen eski sokak kabadayýsý serseri adam kaç yýl aradan sonra nereden çýkýp geliyor anlamýyorum. Geldiklerinde eski günlere taþýyýp beynime yüklüyorlar. Bekçi Haydar "Gomserim gomserim verin þu mübarek elinizi öpeyim" diyerek bana sarýlýyor. Dile kolay koca yirmi sene beraberdik. Karým dahi yirmi sene bana tahammül edemedi. Benim tam adamýmdý Haydar. Her zaman falakanýn sað ucunu tutardý. Gözlerime bakýp ne yapacaðýmý hemen anlardý.Onu çok seviyordum..

Nelerini konuþturduk, bülbül gibi saksaðan gibi öttürdük. Bazýlarýný hele mandalar gibi, buzaðýlar gibi böðürttük. Belki bazý meslektaþlarým bozulacak belki de bana çok kýzacaklardýr, niye yapýyorsun meslek sýrrýmýzý neden ifþa ediyorsun diye sitem edeceklerdir ama artýk bunaldým. Niçin neden yazmayayým, ölmüþ eþek kurttan korkar mý hiç. Kimi gün falanca emekli büyükelçi, filanca emekli bakan yahut artist anýlarýný yazýyor hatta ve hatta emekli dolandýrýcý emekli pezevenkler anýlarýný yazarken ben, üstelik ben devletine, milletine, vatanýna yýllarca þerefi ile hizmet etmiþ emekli komiser Odun Mehmet yazmayacak he,artýk bunu kaldýramam. Beni tanýsaydýnýz demiþtim ama bu halimle deðil bundan tam kýrk yýl evvelki halimle. Mesleðime yeni baþladýðýmda pýrýl pýrýl gri üniformam ile uzun boylu yakýþýklý aslan gibi genç polis memuru Mehmet’i bir görseydiniz eðer, iþte o zaman þok geçirirdiniz. Tanrýnýn beni özel yarattýðýna inanýyordum. Kanun kaçaklarýyla vatan hainleriyle yýllarca mücaadele ettim. Üstelik canýmý ortaya koyup diþlerimle, yumruðumla bu mücadeleyi sürdürdüm. Tabir-i caizse kelle koltukta devletim için savaþtým. Hey gidi günler hey.

Rahmetli amirim Kemikkýran Mustafa benim her þeyimdi. Ýlk günü hiç unutmuyorum, benim doðum günüm gibiydi. Onu tanýdýðým ilk gündü.

Menderes’in baþbakanlýk koltuðundaki son yýllarýydý.Ýlk görev yerim dönemin Ýstanbul Emniyet Müdürlüðü binasý olan Sansaryan Han’a yani Ýkinci þubeye tayin olduðumda rahmetli amirim Kemikkýran Mustafa’yý tanýdým. Cinayet, gasp masasýnda görevlendirilmiþtim. Þubenin merdivenlerinden çýkarken ayaklarým zangýr zangýr titriyordu. Kapýyý çalýp içeriye girdiðimde onu masasýnda görmüþtüm. Ne heybetli adamdý Mustafa. Benden daha iri kýyým bir vücudu vardý. Kalýn kaþlarý, kalýn býyýklarý, koca kafasý ile kemikkýran Staline çok benziyordu. Ben ise mesleðe yeni baþladýðýmdan olacak ki bir ilkokul öðrencisi gibi heyecanlýydým. Babacan bir tavýrla eliyle koltuðu iþaret ettikten sonra sert bakýþlarýný bana yöneltmiþti.Neler anlatmýþtý neler, bir baba gibi.

"Kim olduðun ne olduðun hiç önemli deðil" demiþti."Nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun umurumda bile deðil" diyordu. "Bu birim farklýdýr, en önemli iþimiz sorgudur. Sorgu yaparken hiç acýma olmaz, yufka yürekli adamlarý sevmem anlaþtýk mý? Adýmý duyduysan nasýl biri olduðumu bilirsin. Beþ senedir koca Ýstanbulun güvenliðini ben saðlýyorum. Ben müdür vali tanýmam. Deðil babamý Allahý bile tanýmam anlaþtýk mý, söyle bana bu iþi yapabilecek misin þimdiden söyle tercih senin. Eðer yapamazsan seni þimdi hemen bir semt karakoluna gönderirim ne diyorsun Mehmet Çetin" derken aðzýndan köpükler saçýlýyordu.


Sonra da sigarasýndan duman çekip yüzüme doðru üfleyip bana sertçe bakmýþtý. Donup kalmýþtým aman Allahým ne heybetli ne dehþet bir adamdý Kemikkýran. Öyle bir kalýn ses tonu vardý ki rahmetli sanki su borusundan konuþuyordu. Onun adýný Ýstanbulda deðil Karsta bile duymuþlardý. Birçok suçlu onun korkusundan Ýstanbulu terk edip altmýþyedi vilayete kaçmýþtý bile. Kemikkýran Mustafa bu meslekte bir efsaneydi ve bu efsane karþýmda oturmuþ bana iþ ortaklýðý teklif ediyordu. Bu bir mucizeydi belki de Allahýn lütfuydu bu ne þanstý tanrýma binlerce kez þükür etmiþtim. Aðzýmdan kelimeler titreyerek çýkmýþtý.

"Ne emrederseniz baþüstüne Komiserim. Sizi hiç mahçup etmeyeceðim, ne vazife verirseniz sonuna kadar yaparým emin olun" demiþtim.

Gözlerimin içine sertçe baktýktan sonra ikinci sigara dumanýný da hýzla suratýma doðru üfledikten sonra bir sigara da bana uzatmýþtý. Sigara içmiyordum ama hemen alýp yaktým. Madem Kemikkýran sigara içiyor ben de içecektim hatta zehir içse onu da içmeye hazýrdým, heyecanlýydým. Görev aþkýyla yanýp tutuþuyordum. Bana gülüseyerek baktýktan sonra kalýn sesini biraz yumuþattýktan sonra bir baba þefkatiyle son talimatlarýný iletmiþti.

"Güzel Mehmet seninle anlaþacaðýmýzý tahmin ediyorum. Zamanla iþi öðrenirsin adam nasýl dövülür, nasýl konuþturulur, gerekirse kemik nasýl kýrýlýr, cop nasýl kullanýlýr, odun çeþitlerinin dayanýklýlýðý gibi hususlarda zamanla sana bilgi vereceðim ayný zamanda uygulamalý biçimde daha çok kavrayacaksýn. Bir de yeni çýkan bir makina var Amerikalýlar siyasi þubedeki arkadaþlara öðretmiþ elektirikle konuþturma metodu ben de merak ettim geçen gün müdür bey’e söyledim en kýsa zamanda o cihazlardan birisini bizim kýsýma verecekmiþ. Bakalým söz verdi bugün yarýn gelecek tamam mý þimdilik gidebilirsin, yarýn sabah iþbaþý yapabilirsin" dedikten sonra ayaða kalkýp elimi sýktý.

Öyle kuvvetli bir adamdý ki neredeyse serçe parmaðýmý kýracaktý. Rahmetlinin elleri mübarek fýrýncý küreði gibiydi.
"Ýtiraf edeyim Mehmet senin bu meslekte istikbalin parlak, gözlerinden belli oluyor. Ýleri de benim yerimi bile alabilirsin haydi hoþçakal" diyerek yolcu etmiþti.Sevinç içinde emniyet binasýndan çýkýp Eminönü sahilinde dolaþmaya baþladým. Sanki büyük bir ikramiye tutturmuþtum da harcama planý yapýyordum. Para, mal, mülk hiçbirþey umrumda deðildi. Ben bugün için yaratýlmýþtým ve Kemikkýran uzun yýllardýr beni bekliyordu.

Ertesi günü iple çekmiþtim ve o gece sabaha kadar gözlerimi kýrpmadým. Onun yanýnda çalýþmaya baþladýktan sonra mesleðin inceliklerini daha çabuk öðrenmeye baþladým. Ýnsan nasýl bir mahluk diye çok düþünmüþtüm. Evliya adamý hýrsýz, dolandýrýcý yaparsýn, karýncayý incitmeyen bir adamý da azrail yaparsýn. Yeterki öðret, alýþtýr ve de yetiþtir. Yeterki þartlarý oluþtur.
Kemikkýran Mustafa da beni öyle yetiþtirdi ruhu þad olsun. Ýþini çok iyi yapardý onu iþ üstünde görecektiniz. Eðer biraz uzun yaþasaydý mesleðe çok büyük katkýlarý olucaktý, lakin kader alýn yazýsý iþte. Ýlk zamanlar biraz zorluk çekmedim desem yalan olur. Ýnsanlarýn inlemeleri, aðlamalarý, anýrmalarý beni etkiliyordu hatta geceleri uyumama mani oluyordu. Fakat saðolsun rahmetli amirim Kemikkýranýn sözleriyle telkin oluyordum.

"Bak Mehmet derdi ne yapýyorsak vatan için millet için memleket için yapýyoruz. Bu millet Viyanalara, Yemenlere gidip geldi...Gerçi bir bokda beceremediler ya neyse, atalarýmýz onun için rahat uyuyor, yaþayanlarda daha rahat uyuyacak sende rahat uyu.. Mehmet biz yapmamýz gerekeni yapýyoruz. Biz yapmasak baþkalarý gelip yapacak bizden evvelde yapanlar vardý bu bir nöbettir rahat ol Mehmet" derdi.

Nerde þimdi böyle amirler memurlar hey gidi rahmetli Mustafa hey... O gerçek bir öðretmendi..Ona tapýyordum. Neyse efendim bu azim ve hýrsla görevimizi yaparken günlerde geçiyordu.
Þubedeki çalýþmalarýmýz tüm þehire yayýlmýþtý. Sayýsýz zanlýnýn mahalle kabadayýlarýnýn iþini bitirmiþtik. Kýrdýðýmýz kemiklerin, kol ve bacaklarýn haddi hesabý yoktu. Yalnýz birgün çok enteresan tuhaf bir durum olmuþtu.Bir zanlýnýn üstünde çalýþýyorduk onu fena halde eziyorduk. Adam bayýldýðý halde Kemikkýran hala vuruyordu. Biz memurlar þaþkýnlýkla birbirimize ve rahmetliye bakýyorduk. Kemikkýranýn adeta gözleri kanlanmýþtý, aðzýndan köpükler çýkarken mýrýldanýyordu. Zanlýnýn pantolonundan dýþký ve sidik saçýlýyordu adam öldü ölecek.Artýk dayanamadým koþarak rahmetlinin kollarýný tutup zaptetmeye çalýþýrken baðýrmaya baþladým:

"Amirim durun adam ölecek gitti gidiyor amirim" derken diðer iki memurda yardýma koþtu.
Çýldýrmýþtý Mustafa adeta krize girmiþ bir eroinman gibiydi. Birden durdu ve bize baktý, sonrada yerde baygýn yatan zanlýnýn karnýna bir tekme vurduktan sonra elindeki odunla biz memurlara vurmaya baþladý. Yanýmdaki arkadaþlar kapýdan çýkýp kaçtýlar. Ben ise þok geçirdiðimden olduðum yerde heykel gibi kalmýþtým. Odunu kaldýrýp tekrar sýrtýma vuracakken birden eli havada kaldý. Birkaç saniye bakýþtýk. Delirmiþ miydi bu adam. Gözleri tekrar eski haline dönmüþtü, aðzýnda ki köpükleri sildikten sonra odunu yere attý.

Yanýma gelip elini omuzuma koydu, adama baktý, anden bana baktý çok tuhaf bir gülümsemeyle:
"Aferin Mehmet tam zamanýnda müdahale ettin bravo sana iþte bazen böyle oluyor, yani kendimi kaybediyorum bazeni anlayacaðýn kontrol mekanizmamý yitiriyorum. Aslýnda senede birkaç kez oluyor ama sebep nedir bilmiyorum, bir ara Fatihteki þalvarlý hocaya gidip kendimi okuttum. Bana dediðine göre ara sýra bazen cinler gelip aklýma giriyormuþ. Yarýn tekrar gideyim de pezevenk birkaç dua daha okusun. Ne oldu diðerleri kaçtý yine he?" diye sorunca þaþkýnlýkla.

"Evet amirim arkadaþlar kaçtý galiba" demiþtim.

Kafasýný salladý. Sonrada:

"Sana demiþtim zor bir meslekteyiz Mehmet. Diðer arkadaþlarýný görüyorsun herkes bu iþi yapamaz, üç ay evvel yine kaçmýþlardý. Neyse zabýt tutun bunu hemen adliyeye sevk etsinler. Ben eve gidiyorum kendimi hiç iyi hissetmiyorum" dedikten sonra kapýdan çýkýp gitmiþti..

Birkaç gün bu olayýn etkisinden kurtulamamýþtým, bu iþler böyle mi oluyordu? Tereddüt de kaldýðým günlerdi. Bir hafta kadar sonra meyhanede raký içerken þöyle demiþti :

"Seni biraz sýkýntýlý görüyorum, seni anlýyorum, bak koçum Mehmet sana bir sýr vereyim..Bizim toplumun birliðindeki beraberliðindeki mayada ne vardýr biliyor musun. Dayak vardýr. Bu devlet þimdiye kadar neden yýkýlmadý iþte bu yüzden. Düzen böyle kurulmuþ, bin yýllýk devlet sistemimiz bunu gerektiriyor devletin verdiði yetkiyi sonuna kadar kullanacaksýn, hiç korkmadan vazifeni yap kimseye acýma, zor durumda devletin sana sahip çýkacaktýr merak etme...Biz devletin ete kemiðe bürünen bir organýyýz, sen vücudunun herhangi bir yerini incitebilir misin yapamazsýn çünkü canýn yanar. Haydi þerefe bunlarý sakýn unutma" diyerek kadehini uzatmýþtý.

Bunun gibi sayýsýz nasihatlerini kafama hep yazýyordum. Kendi kendime sorduðum zamanlar hep olmuþtur, Kemikkýran haklý mýydý acaba. Evet Kemikkýran haklýydý. Çünkü bu iþleri devlet için otoritenin güvenliði için yapýyorduk. Benim de yapmam lazýmdý. Daha sonra vazifeme dört elle sarýlýp çalýþmaya baþladým. Aldýðým eðitimin hakkýný veriyordum ve çok baþarýlý olduðumdan bir süre sonra komserliðe kadar yükseldim. Fakat aksilik bu ya terfi nedeniyle tayinim Çarþamba karakolu amirliðine çýkmýþtý. Ben de Kemikkýran da bu tayin sebebiyle çok üzülmüþtük. Birbirimize o kadar alýþmýþtýk ki adeta bir elmanýn iki yarýsý gibi olmuþtuk.

Ama rahmetli çok metanetli bir adamdý, ayrýlma saati geldiðinde bana bir baba þefkati gösterip sarýlmýþtý:

"Üzülme Mehmet altý sene beraberdik, ancak devlette devamlýlýk esastýr gittiðin yerde daha baþarýlý olursun, bu terfiyi sen çoktan hakettin. Ben de seni gibi yeni Mehmetler yetiþtirmeye devam edeceðim. Bir sorun yaþarsan beni her zaman arayabilirsin.Konuþturamadýðýnýz biri oldumu hiç çekinme bana gönder, ben hallederim Sana hakkýmý helal ediyorum Mehmet" diyerek beni þubenin kapýsýna kadar yolcu etmiþti.

Beni ben yapan rahmetli hocam Kemikkýran Mustafaydý. Ya adamým Bekçi Haydar, ya Tuðla Osman serserisi?.. Bu ikiliyi de iþte Çarþamba karakolunda tanýdým. Daha ben gelmeden namým bu karakola gelmiþti. Ýkinci þubenin namlý komseri Odun Mehmet artýk bu karakolun amiriydi. Bütün memurlar ve bekçiler beni saygý ve korku içerisinde karþýlamýþtý. Ýlk toplantýda gerekli emir ve talimatlarý ilettikten sonra odama kapandým ve beklemeye baþladým. Birkaç gün geçtikten sonra kapýmý çalmýþtý Haydar. Kapýdan öyle bir ses çýkmýþtý ki sanki usta bir piyano virtüözü kapýyý çalýyordu. Ne yumuþak ne de sert. Kulaklarýmýn duymak istediði bir ses tonu çýkmýþtý kapýdan. Ýçeri girdiðinde bana gülümseyerek baktýktan sonra hemen bir asker duruþuyla selam çakmýþtý.

"Gomserim ben Bekçi Haydar Kantar, Kastamonu. Bir maruzatým olacaktý size, saygýlarýmý sunarým. Gerçi birkaç gündür makamýnýza çýkmak istiyordum ancak kýsmet bugüne oldu" dedikten sonra susup bakan bu tuhaf yaratýk dikkatimi çekmiþti. Kýsa boylu hafif tombul, kýrmýzý suratlý bekçinin gözleri fýldýr fýldýr dönüyordu. Gözleri parlýyordu, çok sinsi bakýyordu. Bana sanki emrinizdeyim ne isterseniz yaparým, kollayýn beni amirim kulunuz köleniz olayým dercesine karþýmda dikilmiþti.

"Evet Bekçi Haydar ne istiyorsun?" diye sertçe sormuþtum.

Yine çok mahçup bir edayla, yaramaz bir çocuk gibi konuþuyordu:

"Gomserim mýntýka hakkýnda bilgi almak isterseniz her zaman emrinizdeyim. Mýntýkada toplam ondört kahvehanemiz var. Bunlarýn en az yarýsý kumar oynatýr ve de en çok parayý kahveci Þaban kazanýr. Ýki de esrar torbacýsý var.Bir kaç tanede pezevenk, hýrsýz var. Ayrýca Beyoðlunda pavyonlarda çalýþan üç orospu da mýntýkamýzda oturuyor. Birkaç tane de kabadayý var, ama aralarýnda en tehlikeli olaný Tuðla Osman denen serseri. Vallahi deve gibi boyu gaz tenekesi gibi kafasý var. Onu zaptedemiyoruz sizden evvelki Mahmut gomserim bir türlü baþedemedi onunla karakolun baþýna bela oldu serseri" dedikten sonra susmuþtu..

Hala esas duruþta olduðu halde yere bakýyordu, yere bakarken de göz ucuyla beni izliyordu. Aðzýmdan çýkacak kelimeleri duymak için iki kulaðýný da sabýrsýzca oynatýyordu, kuyruðu olsa onu da oynatacaktý namussuz Haydar.

"Evet devam et Haydar geç þöyle otur bakayým þöyle" dediðimde sevinçle tavþan gibi zýplayarak koþar adým sandalyeye yerleþirken iki elini bir öðrenci gibi dizlerinin üzerine koyup anlatmaya baþladý. Hangi kasapýn günde kaç kilo et sattýðýný, manav Cafer’in günlük hasýlatýný, Nalbur Nusretin attýðý kazýklarý Cami imamýnýn kaç liraya mevlüt okuttuðunu anlattýkça anlatýyordu Haydar. Aðzým açýk kalmýþtý umduðumdan daha sansar ve tilki çýkmýþtý bu adam. Sonunda yeter yeter diyerek onu susturdum.

"Fazla uzatma iþe daha yeni baþladýk önce kimden baþlayalým onu söyle yeter" diye baðýrmýþtým.

Çok mutlu olmuþtum ve tahminimde yanýlmamýþtým, nihayet yýllardýr aradýðým adamý bulmuþtum. Daha sonraki yýllarda her görev deðiþikliðinde bir yolunu bulup onu da yanýmda taþýdým bir subayýn emireri gibi, bir zenginin uþaðý gibi yýllarca hep adamým oldu Haydar. Sonraki seneler karým dahi Haydardan nefret etmeye baþladý. Alt kültürden gelen bu adamda güce susamýþtý fakat gücünün sýnýrlý olduðunu da çok iyi biliyordu. Namussuz bu yüzden bana yaklaþýp güç kazanmayý planlamýþtý. Onun bana ihtiyacý olduðu kadar benim ona daha çok ihtiyacým vardý. Bunlarý da çok iyi biliyordu Haydar. Sadýk bir bekçi her polisin her komserin muhtaç olacaðý vazgeçemeyeceði bir þeydi. Bir polisin silahtan daha çok en önemli ihtiyacý iyi bir bekçi olmuþtur bu meslekte. Çünkü onlar bilirdi sokaklarý mahalleleri. Onlar polisin gözü kulaðý hatta istihbarat elemanýydý.. Kahverengi elbiseli adamlar olmasaydý bu teþkilat çoktan çökmüþtü. Bunlarý düþünürken sinirli bir pozda kafesteki bir aslan gibi odada dolaþýyordum. Burada da bir kabadayý vardý demek onun da iþini bitirmem gerekiyordu.

"Ne diyorsun Haydar iþe Tuðla Osmandan mý baþlýyalým" diye sorduðumda gözleri mutlukla parlamýþtý.

"Evet evet sayýn gomserim, onu halledin mýntýka önünüzde diz çöksün" dedi.

Gece yarýsý için gereken plan ve tertibatý aldýrdýktan sonra eve gidip dinlemeye çekilmiþtim. Bu kabadayý bozuntularý her zaman baþýmýza bela oluyordu. Osmanlýnýn son kalýntýlarýydý bunlar. Bu serserileri temizlemek bizim dönemimize denk gelmiþti. Gece saat onbir civarý Haydar karakolun jipiyle eve gelmiþti. Heyecan içerisinde durmadan konuþuyordu:

"Gomserim dediðiniz gibi bekçi arkadaþlar onu kahvede kaðýt oynarken görmüþler. Sizin yeni gelen gomser olduðunuzu tanýþmak için karakola çaðýrdýðýnýzý söylemiþler. Kafasý biraz sarhoþmuþ iki arkadaþý da onla birlikte gelmiþler emme karakola geldiklerinde arkadaþlarý içeri alýnmayýnca Osman herhalde þüphelenmiþ fakat bütün vardiya o an hazýr beklediðinden hemen üstüne çullanýp onu bodrum kata indirmiþler. Þimdi herþey hazýr gomserim" dediðinde lafýný hemen kestim:
"Tamam Haydar kýsa kes hemen þu meþhur Osman bey ile tanýþalým" dediðinde hareket etmiþtik.

Yaklaþýk on kiþilik polis ve bekçi timini Osman için ayýrmýþtým. Hepsini de özel seçmiþtim. Bodrum kata indiðimizde gaz lambasýný Osmana doðru tutmuþtum. Gerçektende koca cüssesi dev yapýsý ile heybetli bir görüntüsü vardý serserinin. Söylentilere göre sekiz on kiþi ile baþa baþ dövüþürmüþ. Etrafý kontrol ettiðimde halat ipler, falaka sopalarý, iki fýçý su tenekeler hatta üç tane demir çubuk hepsi hazýrdý. Osman için özel bir seans uygulayacaktým.

"Sen misin Tuðla Osman?" diye sormuþtum.

Aðýr aðýr argovari bir þekilde küstahça bana cevap vermiþti:
"Evet komserim benim hayrola gecenin bu vakti tanýþmakta nereden çýktý anlamadým gitti bir suç mu iþledim þikayetçi mi var" diye sorduðunda gaz lambasýný Haydara verip yanýna yaklaþtým ve suratýna sertçe baktýktan sonra..

"Bak tanýþalým Tuðla, adým komser Odun Mehmet bu karakolun yeni amiri benim. Buradan gittikten sonra mýntýkayý terk edeceksin senin o Ustura Kemal ayaklarýný ben yemem, gariban semt esnafýna yedirebilirsin. Esnaftan aldýðýn haraçlarla bayaðý semizlenmiþ iri kýyým bir adam olmuþsun" dediðimde birden lafýmý kesip konuþmaya baþladý:

"Siz esnaftan haraç almýyor musunuz ne olacak üç kuruþ bizde yolumuzu bulmuþsak ne olmuþ yani?" dediðinde sinirimden çýldýracaktým. Adamlarým bana bakýyordu, ne cesaretli adamdý bu serseri. Baþýna gelecekleri belki tahmin ediyordu ama buna raðmen adamlarýmýn yanýnda bana posta koymuþtu. Bir süre birbirimizin gözlerine baktýk iki avcý gibiydik. Öyle bir hain bakýyordu ki sanki gözleriyle konuþuyordu. Korkunç bir cesareti vardý serserinin tekrar konuþmuþtu:
"Bakýn amir bey beni iyi tanýmýyorsun belki beni þimdi döveceksiniz ama sen karakoldan evine gitmeyecek misin. Sivilleri giydiðin zaman bir gece yarýsý karþýna dikildiðimde ne yapacaksýn? El mi yaman bey mi yaman o zaman görüþmeyecek miyiz komser bey?" demiþti.

Fakat onun bakýþlarýndan da konuþmalarýndan da etkilenmeyecek derecede bir belaydým. Ýkimiz de bu yolun yolcusuyduk onun görevi belliydi benim görevimde. O ezilen taraf ben ise ezen taraftým. Onun arkasýnda kýçý kýrýk üç beþ serseri varken benim arkamda koca bir devlet vardý. Nereden bilsin zavallý serseri Asfalt Rýzanýn Ayý Sabrinin, Arnavut Niyazinin Eþkiya Kemal’in kemiklerini kýrdýðýmý onlarý hadým ettiðimi nereden bilsin zavallý.

Hiç bozuntuya vermeden ona son nasihatlerimi iletmiþtim.
"Evet bizimkilerde alýyordur ama aldýklarý vergi parasý. Kumarýn vergisi olmaz biliyorsun onu da biz tahsil ediyoruz. Hem sen kendini ne zannediyorsun iki tane zavallý gece bekçisini dövdün diye yýllardýr attýðýn hava yetmedi mi? Ben Çarþambanýn Allahýyým diye attýðýn naralardan býkmadýn mý beni baþka polislerle karýþtýrdýn herhalde ben baþka polislere benzemem. Beni dövmeye hatta öldürmeye gücün yeterse yapmazsan namertsin hatta yapabilirsen dahi son nefesimde bile sana dua ederim þimdi sana öyle bir ders vereceðim ki daha sonra ki yaþamýnda her dakika beni öldürmek için planlar yapacaksýn, beni parçalamak için Allaha yalvaracaksýn su içerken nefes alýrken dahi hep beni göreceksin. Zavallý sefil yaratýk sana acýyorum, yanlýþ zamanda yanlýþ muhitte olman senin suçun deðil hangi peygambere hangi tanrýya dua edeceksen etmeye baþla çünkü son inanacaðýn peygamber ben olacaðým" dedikten sonra susmuþtum.

Bu felsefi konuþma tarzým deðil Osmaný adamlarýmý dahi korkutmuþtu, iþte biz böyle polistik. Koca kabadayýnýn ayaklarý titremeye baþlamýþtý, aniden baðýrdý:

"Allahsýzlar ulan" diye nara attýktan sonra birkaç adamýmý yumrukla yere serdi. Ensesine yediði odun darbesiyle yere uzanmýþtý. Halat iplerle ayaklarýný kollarýný dört yerden baðlayýp çekmeye baþladýlar. Bir halatý da boynuna baðladýlar. Haydar devamlý su döküyordu, bir memur ata biner gibi Osmanýn sýrtýna binmiþti. Artýk dayak faslý baþlamýþtý. On adamým birden vuruyordu. Sayýsýz darbeler Osmanýn vücuduna iniyordu. Ama yine de helal olsun serseri ilk baþta biraz dayanýklý çýktý. Dayak yerken bizlere ana avrat küfürleri saydýrmýþtý. Ama doðadaki hiçbir canlý acýnýn kuvveti karþýsýnda dayanamazdý. Dört beþ kez bayýlmýþtý ama hemen ayýltmasýný da biliyorduk. Arada bir tahta parçasý kýrýlýr gibi seslerde çýkýyordu tabii ki bu Osmanýn kemiklerinden çýkan seslerdi. Sonunda hayvanlar gibi anormal sesler çýkarmaya baþladý. Bazen domuz gibi homurdanýrken bazen de tavuk gibi çýrpýnýyor kuþlar gibi ötüyordu.

Darwinin evrim teorisinin gerçek olduðunu bu meslek öðretmiþti bana. Gerçekten de insanlar yer yüzündeki tüm hayvanlarla akrabaydý. Sonunda yalvarmaya baþladý:

"Bokunuzu yiyim abi yapmayýn ne olur elinizi ayaðýnýzý öpeyim annecim annecim kurtarýn beni" diyordu.

Kabadayý Osman artýk bitiyordu ve bundan sonra kabadayýlýk mesleðini terk ediyordu. Yeterki býrakalým gerekirse travesti olmaya dahi razýydý. Dayak faslý iki saate yakýn sürmüþtü. Adamlarým kan ter içinde kalmýþtý. Bir teneke sidik onu bekliyordu. Yaklaþýk yarýsýný ona içirdik. Sonra Haydara talimatýmý verdim cebinden usturayý çýkartýp yerde yatan Tuðlanýn kalýn kaþlarýný ve býyýklarýný traþ etti. Daha sonra karakolun jipi sabah namazý saatlerinde Osmaný oturduðu sokaðýn Arnavut kaldýrýmýna fýrlatýp atmýþtý. Yakýnlarý hatta karýsý dahi onu tanýmakta güçlük çekmiþ. Duyduðuma göre o sabah hemen Edirnekapýda ki hayvan pazarýnda iki koyun kestirip taze derisiyle Osmaný sarýp sarmalayýp tedaviye sokmuþlar. Altý ay kadar bir zaman Osmaný Aðzýndan biberonla beslerlerken bir bebek gibi altýný bezlemiþler.

Biz iþte böyle polistik. Bir felsefemiz vardý.Bir amacýmýz, bir misyonumuz vardý.Bizim devirde terörist çete örgüt gibi þeyler yoktu. Bizim için tek düþman terörist bunlardý. Devir farklýydý yeni kurulmuþ bir devletin güvenliðini saðlýyorduk. Ne yapsaydýk yani, aferin Osman çok iyi yapýyorsun aslaným mý deseydik. Ramide ki eþkiya Kemal’e Balattaki ayý Sabriye sizlerde devam edin alýn haracýnýzý ortalýðý kasýp kavurun size hayýrlý iþler mi deseydik. Yarýn öbürgün adamlarýnýzý çoðaltýn çetenizi büyütün yükselin önce karakola sonra valiye yarýn Ankaraya kafa tutun mu deseydik.

Bu devletin milletin ne badireler atlattýðýný ne tehlikelerden geçtiðini azýcýk vakti olupta ansiklopedi karýþtýranlar bilir. Biz de çok iyi biliyorduk netekim. Buna müsaade etmeyecektik. Görevim gereði bulunduðum makamýn sorumluluðu ile devletin gücünü Tuðla Osmanlara göstermek zorundaydým. Osmanýn baþýna gelen hadise mýntýkaya çabuk yayýldý. Yanýma Haydarý alýp çarþýda sokaklarda dolaþmaya baþladýðýmda insanlar dehþet ve korku içinde bana bakýyordu. Bazý esnaflar saygý ile selam verirken bazýlarý dükkanýn içinden bile çýkmaya cesaret edemiyordu. Ben ise bu hareketleri zafer kazanmýþ bir kumandan edasýyla karþýlýyordum. Bundan sonra herkes bilecekti burasý benim çöplüðümdü. Ben devlettim en ufak baþ kaldýranýn baþýný kopartacaktým.

Fatih Çarþambaya adaleti sonunda getirmiþtim.Sonra da görev yaptýðým her yere . Bu hizmetlerin ödülü demek ki bir mermi olacak mýþ sonunda. Yazýklar olsun böyle kadere böyle insanlýða.


.Eleþtiriler & Yorumlar

:: selam..
Gönderen: Aysu / , Türkiye
25 Aðustos 2010
bu tarz insanlar heybetli dað gibi görür kendisini ve heybetli daðlarla yarýþýrlar ve yanýndaki küçük daðlarý hor görürler / yokk benden büyüðü / hade bakalým..




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yeraltý kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Hýrsýzlar Kralý
Köpeklerin Aþký
Topal Hayri
Pavlovun Köpekleri
Cafer Kalfanýn Ýsyaný
Pavlovun Köpekleri 2
Cafer Kalfa
Cafer Kalfa Konstantinopoliste
Gerzekler
Ýþsiz ve Öfkeli

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kurtarýn Beni
Güzel Ýstanbul
Sarýgöl Roman Mahallesi 2
Ýdam Ýsteriz
Pavyon Sokaklarý
Dilenciler Köyü
Gel Abi...
Emret Baþkaným
Cafer Kalfanýn Ýsyaný 2
Düttürü Düüüttt

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kurtlar Sürüsü [Þiir]
Ego - [Þiir]
Çingeneler Zamaný [Þiir]
Açým Ben [Þiir]
Olmalý [Þiir]
Zaman Geçsin [Þiir]
Hani [Þiir]
Konstantin Aðlýyor... [Þiir]
Kuyu [Þiir]
Sen Gidersen [Þiir]


Þenol Durmuþ kimdir?



Etkilendiði Yazarlar:
CERVANTES


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Þenol Durmuþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.