..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Bilmezlik ile ne hoþtum; hayalimde ne güzellik, ne de aþk vardý." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Din > Oðuz Düzgün




2 Aralýk 2010
Kur'an-ý Kerim ve Arsenik'te Yaþayan Bakteriler  
Oðuz Düzgün
Kitap eleþtirmenliði öyle kolay bir mesele deðildir ve hele eleþtirilmeye çalýþýlan kitap, Sonsuz Allah’ýn „lâ raybe fih“ (içinde þüphe yok) mühürlü kitabýysa, iþler daha da imkansýzlaþmaktadýr.


:BECJ:
Kitap eleþtirmenliði öyle kolay bir mesele deðildir ve hele eleþtirilmeye çalýþýlan kitap, Sonsuz Allah’ýn „lâ raybe fih“ (içinde þüphe yok) mühürlü kitabýysa, iþler daha da imkansýzlaþmaktadýr. Çünkü o kitabý eleþtirebilmek için en azýndan yazarýnýn ilmi donanýmýna yakýn bir donanýmda olmak gerektir ki, bu baþarýyý elde etmek biz sonlu ve sýnýrlý insanlar için imkansýzdýr. Böyle bir eleþtiri gayreti sadece ve sadece „eleþtirme gayreti“ içine giren zihnin fakirliðini, ilmi yetersizliðini, bu gölge fikrin o Sonsuz Akýl karþýsýnda içine düþtüðü sonsuz acizliði ortaya koymaktan baþka da bir gerçeði göstermez. Aslýnda Allah, sonsuz ilim sahibi bir yazar olarak kendi indirdiði/yazdýðý kitabýn ayetleri arasýna, bu eleþtiriyi yapma giriþiminde bulunacaklarýn muhtemel itirazlarýna karþý öyle cevaplar yerleþtirmiþtir ki, bu cevaplar o eleþtiri heveslilerinin beyinlerinin kývrýmlarýnda birer tokat deðil atom bombasý gibi patlamaktadýr. Zaten bu zayýf výzýltýlara karþý Sonsuzluktan süzülen o müthiþ cevap tokadýný yiyenler de, her denemelerinde kafalarýný camlara çarpan sinekler gibi, Kur’an’ýn mucizelerine beyinlerini çarpmaktadýrlar ama, nedense bu yenilgilerinin ardýndan yeni eleþtiri denemelerinden de asla vazgeçmemektedirler. Elbette bu eleþtirme özgürlüðü onlara zaten o Kutsal Kitaplarýn Yazarý tarafýndan verilmiþtir. Bu dünya þartlarý içinde herkes istediðini seçip seçmemekte elbette özgürdür. Bizim de onlarýn özgürlük sýnýrlarýna müdahele etmek gibi bir düþüncemiz olamaz. Sadece bir mümin olarak o düþüncelerin anlamsýzlýðýný; sýfýrlýðýný, Kur’an’ýn Sonsuz Yenilmezliðini ve Üstünlüðünü güçlü bir þekilde ispat etmek gibi bir görevimiz de vardýr. Bu gibi yazýlarýmýzla kimseye hakaret etmeden bu kudsi vazifemizi ifa etmekteyiz...

Belki de Allah’ýn Sözlerine karþý böyle saygýsýz ve kibirli hakaret benzeri fikirler beyan edilmeliydi ki, inanan insanlar imanlarýný bu eleþtirilere cevap verebilmek adýna sorgulamalýydýlar. Allah’ýn sözlerinin yaþantýlarýndaki tahakkümünden sýyrýlmak için gerçekleþtirilen bu tür zihinsel çýrpýnýþlar olmasaydý, belki de Kelam, Akaid, Fýkýh, Hadis, Tefsir ilmi gibi ilimler doðmaz, mesela Mevlana „Fihi Mafih“i, Ýmam-ý Rabbani „Mektubat“ý, Ýmam Gazali „Ýhya-yý Ulumuddin“i ve diðer eserlerini, Yunus Emre „Risale-tün Nush’u“ yazamazdý. Demek ki bu gibi haksýz eleþtiriler her ortaya konuþunda, Sonsuzluk kendi „mukaddesliðini ve münezzehliðini“ göstermek için öyle beyinleri, öyle ruhlarý görevlendiriyor ki, bu insanlarýn yazdýklarý eserler dönemlerindeki her türlü fikri ve imani sapmýþlýðý kökünden söküp atýyor. Zaten içimize yerleþtirilen nefis þeytanýnýn bizatihi kendisi bu fikirlerden daha dehþetli fikirleri yeri geldiðinde bizlere fýsýldamýyor mu? Bu da bir imtihanýn, ruhsal olgunlaþma sürecinin kamçýlayýcý bir unsuru deðil mi? Görüldüðü gibi Kur’an’a yöneltilen her haksýz eleþtiri aslýnda onu küçültmüyor ya da yaralamýyor, aksine bu haksýz eleþtirileri yapanlar, asýrlar önce gelmiþ ve de asýrlar boyu gelecek benzerlerinin de eleþtirilerine karþýlýk gelecek güçlü cevaplarýn Kur’an’ýn „altýn fikirler“ madeninden çýkarýlmasýna vesile oluyorlar. Bu nedenledir ki, zayýflatýlmýþ virüslerin enjekte edildiði vücutlarýn hastalýklara yakalanmamasý gibi, Allah da Ýslam bünyesinin ve iman bilincinin daha da güçlenmesi, daha büyük sarsýntýlardan zarar görmemesi için böyle zayýflatýlmýþ fikir virüslerinin ortaya konmasýna izin veriyor. Ýslam bünyesi her saldýrý sonrasýnda mucizevi bir þekilde her defasýnda güçleniyor, yenileniyor, karþýt fikirlerse her defasýnda daha bir ümitsizliðe kapýlýyor. Fikirde yenilenler inananlarý psikolojik hasta gösterecek derecede seviyesizce hakaretlere, bilimsel çarpýtmalara, duygusal abartmalara, mantýk hilelerine, güç gösterilerine baþvurmak zorunda kalýyorlar ki, iþte bu durum onlarýn Kur’an karþýsýnda yenilgiyi kabul ettiklerinin en bariz göstergesi olmaktadýr.

ÖZDEMÝR ÝNCE’NÝN ANLAMSIZ ÝDDÝALARI

Kendisi gibi düþünen seleflerinin binlerce yýl öncesinden ortaya attýðý iddialarý yeniden canlandýrmaya çalýþan Özdemir Ýnce’nin geçenlerde yazdýðý bir yazýsýný tekrar hatýrlayalým. Özdemir Ýnce, ne iddia ediyordu bu yazýsýnda?

„Bütün Kutsal Kitaplar mitolojik hikayelerden alýntýdýr“ gibi bir þey söylüyordu.

Üstelik bilimsel olarak ispat edilmesi imkansýz böyle bir subjektif genel yargýnýn bilimsel bir gerçek olduðunu bile iddia edecek kadar okuyucusunu yanýltma taktiklerine giriþiyordu. Bu taktik Dawkins gibi „Doðacýlarýn“ ve diðer Evrimcilerinin taktiklerinin apaçýk bir benzeriydi. Eðer bu iddia dünyanýn dönüþünün kesinliði ya da yerçekimi kanunun varlýðý kadar kesin bir bilimsel gerçek olsaydý, herhalde bugün dünyada bilim adamlarý dahil, inanan hiç kimsenin kalmamýþ olmasý gerekirdi. Ýddianýn temeli o kadar basitti ki, bu yoksu temelden yola çýkarak dinlerin hurafe ve uydurma olduðunu iddia etmek, örümcek aðýndan bir temel atýp koca bir saray inþa etmekten daha imkansýzdý. Tarihte yaþamýþ pek çok toplumun, mesela Sümerlerin inanýþlarýný, yaþayýþlarýný ortaya koyan pek çok tablet gerçekten de bulunmuþtu. Ama bu gerçeklik sadece o tabletlerin yazýldýklarý kendi dönemlerinin geliþmelerini ortaya koyan bir gerçeklikti. Bu keþiflerden yola çýkarak o tarihi dönemler hakkýnda elbette çok þey öðrenebilirdik. Elbette buraya kadarý bilimsel olma sýfatýný hak ediyordu. Ama o günkü gerçeklikten yol çýkarak, söz gelimi bin yýl sonraki bir Tevrat gerçekliðini ya da üç bin yýl sonraki Ýncil gerçekliðini hatta dört bin yýl sonraki Kur’an gerçekliðini yok saymak felsefi bir oyundan baþka bir þey deðildi. Yüz yýl önce yaþamýþ bir insanýn arþivlerden bulunan karnesindeki „5“ notunu görüp, yüz yýl yýl sonra okula gitmekte olan bir çocuðun karnesindeki „5“ notunun bu önceki nottan alýntý olduðunu iddia etmek kadar imkansýz bir iddiaydý ortaya atýlan iddialar. Böyle yaparak sevilmeyen o çocuðun ya da insanýn aldýðý o güzel not anlamsýzlaþ mý oluyordu? Elbetteki hayýr. Bu iki benzerlik arasýnda „bir benzerlik“ olmaktan öte hiçbir baðlantý kurulamazdý. Hatta bu iki benzerlik arasýnda fikir baðlantýlarý kurarak ortaya konulacak bütün hikayelerin bizatihi kendisi „kurgusal ve masalsý“ kuruntulardan baþka da bir þey olamazdý.
Bir de bu tarz kafalar Kur’an’ý eleþtirmeye çalýþýrken Tevrat ve Ýncil gibi kutsal kitaplar için kullanýlan eleþtiri argümanlarýný kullanmaya çalýþmaktadýrlar ki, bu eleþtiri tarzý Kur’an-ý Kerim’in güçlü delilleri karþýsýnda hiçbir tutunacak dal bulamamakta, sönüp kalmaktadýr. Aslýnda Kur’an-ý Kerim nazil olmaya baþladýðý andan itibaren Allah, mucize bir þekilde Kur’an-ý Kerim hakkýnda ortaya atýlabilecek bütün iddialara cevap vermiþtir. Hatta bu iddialar bilimsellik süsüyle ortaya atýlmadan binlerce yýl önce Kur’an-ý Kerim bütün o iddialarý cevaplamýþtýr ki, bu durum bile Kur’an’ý eleþtirmeye çalýþanlarýn yine Kur’an’ýn örnek gösterdiði eleþtiri yörüngelerine takýlýp kalarak, bir ileri bir geri gidip durduklarý, komik bir eleþtiri oyunu oynamalarýna sebebiyet vermiþtir.

„Onlara “Rabbiniz ne indirdi?” denildiði zaman, “Öncekilerin masallarý” dediler.“ (Nahl 24)
Sonraki ayette ise Allah böyle iddialarda bulunanlarýn neden böyle saçma bir iddiada bulunabildiklerini de ortaya koyar:

„Bunu söylemelerinin sebebi þu: Kýyamet günü, kendi günahlarýný tam olarak yüklendikten baþka, bilgisizlikleri yüzünden saptýrmakta olduklarý kimselerin günahlarýndan bir kýsmýný da yükleneceklerdir. Dikkat edin, yüklendikleri günah ne kötüdür“

Bir de bu iddialarda bulunanlar, Ýslam dininde Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar gelen bütün Peygamberlere suhuf, levha ya da kitaplar vahyedildiðine inanýldýðýný unutuyorlar… Bu inanç, Ýslam dininin deðiþtirilemeyecek kesin bir inancýdýr. 1400 yýl önce ortaya konan bu inancýn Müminlerin iman esaslarý içinde olduðunu (Peygamberlere ve Kutsal Kitaplara iman) görmezlikten gelip, Hýristiyan ya da Yahudilerin kitaplarýna getirilen eleþtirinin bir benzerini Kur’an-ý Kerim için getirmeye çalýþmak, Dalton Atom modeliyle Atom’un yapýsýný anlamaya çalýþmak kadar anlamsýzdýr. Yani bir mümin, zaten ilk insandan bu yana Ýlahi Sözlerin vahyedildiðine, sahifelere ya da levhalara kaydedildiðine inanmaktadýr. Bu durumda „Nuh Tufaný“ benzeri bir büyük olayýn Gýlgamýþ Destanýnýn kitabelerinde ya da pek çok tarihi hikayede tasvir edilmiþ olmasý, Kur’an-ý Kerim’in kesin bir ilahi vahiy olduðu inancýný kuvvetlendirmekten baþka hiçbir þüphe verici hüküm icra edemezler. Aksine bir mümin de þöyle düþünür:

„Madem ki Kutsal Kitabýmýn haber verdiði böyle bir Tufan gerçeði pek çok destanda ve efsanede geçiyor, o halde farklý farklý milletlerin haber verdiði böyle bir tufan olayý, tarihin herhangi bir zaman diliminde mutlaka olmuþ olmalýdýr. O halde Kutsal Kitabým’ýn anlattýðý bu hikaye asla bir hurafe ya da uydurma olamaz. Öyle ki, böyle bir Tufanýn olduðu gerçeði, jeolojik araþtýrmalarla da desteklenmektedir. Madem ki onun her söylediðinin ardýnda mutlaka tarihi bir gerçeklik yatýyor, o halde bütün bu tarihi gerçeklikleri bizzat gören birisi yani Allah’ýn kendisi, bize bu olaylarý anlatmaktadýr. Yine Kutsal Kitaplarda geçen bazý hükümlerin ya da dini prensiplerin baþka tarihi kaynaklarda da benzer þekilde geçiyor olmasý, Hz. Adem’den bu yana Allah’ýn göndermiþ olduðu Hak Dinin kalýntýlarýnýn bir delili olabilir ancak. Yahudi’nin ya da Hýristiyan’ýn inancýný bilemem ama bir Müslüman’ýn inancý kesinlikle böyledir ve kimse böyle bir inancý bu tarz basit iddialarla sarsamaz. „

DÜNYA HAYATI OYUN VE EÐLENCE MÝDÝR?

Allah kendisine bakan cihette „hiçbir þeyi oyun ve eðlence olarak yaratmamýþtý“ ancak mutluluk hormanlarýnýn oyuncaðý olan insanlar için dünya, sadece mutlu olunmasý gereken bir yer ve ölümden sonrasý olmayan kýsa süreli bir „oyun ve eðlence“ mekanýydý. Ýlahi vahye göre bu dünyaya baðlanýp kalýnmamalýydý. Ýnsanlar vehimlerle kendilerini kandýrabildikleri ve de mutlu olmayý baþarabildikleri için þu dünya ile aldanýyorlardý. Halbuki ondan sonrasý, bütün gerçeklerin ortaya konulacaðý, bütün zýtlarýn ayrýlacaðý, iyilerin ve kötülerin yaptýklarýnýn karþýlýklarýný eksiksiz göreceði bir Sonsuz Adalet Mekanýydý. Yüce Allah bu gerçeði þöyle ortaya koyuyordu Kur’an-ý Kerim’de:
„Biliniz ki dünya hayatý bir oyun, bir eðlence, bir süs ve kendi aranýzda övünme, mal ve evlat çoðaltma yarýþýndan ibarettir. Bu, týpký bir yaðmura benzer ki; bitirdiði ot, ekincilerin hoþuna gider, sonra kurur, onu sapsarý görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; (ya da) Allah'tan maðfiret ve rýza vardýr. Dünya hayatý, aldatýcý bir zevkten baþka bir þey deðildir.“ (HADÝD/20)

MEVLANA BU MESELE HAKKINDA NE DÝYOR?

“MEN BENDE-Ý KUR'ANEM EGER CAN DAREM /MEN HÂK-Ý REH-Ý MUHAMMED MUHTAREM / EGER NAKL KUNED CÜZ ÝN KES EZGÜFTAREM / BÝZAREM EZ U VEZ AN SUHEN BÝZAREM” Yani “Bu caným var oldukça ben Kur'ana tutsaðým / Muhammed Mustafa'nýn yolundaki topraðým / Benden baþkaca bir söz nakledenler olursa / Hem onu söyleyenden hem o sözden uzaðým” diyen Mevlana da bu gerçeði bakýn eserlerinde nasýl haykýrmýþtý:

“Gece, kalpazanýn bahtý sahihin bahtsýzlýðýdýr. Karanlýkta iyiyle kötü, kalp altýnla sahici olan kucak kucaðadýr. Kalp altýn ister ki bu gece hiç bitmesin ve foyasý ortaya çýkmasýn. Saf altýnsa gündüze âþýktýr. Ta ki bulaþýklýk töhmetinden kurtulsun, kadri kýymeti belli olsun. O gece dünyadýr gündüzse ahiret. Bu âlemde hakla haksýzlýk, iyilikle kötülük, zulümle adalet iç içe kucak kucaðadýr. Ama hesap günü kurulacak terazi kimin kaç ayar olduðunu tek tek açýklaya-cak. O gün altýn gibi bir gönül götürenlerin günüdür, gönül kalpazanlarýnýn deðil.”

“Bâki nur, bu aþaðýlýk dünyanýn ardýndadýr. Unutma ki; süt de kan nehirlerinin içinden akarak saf oldu.” “Bil ki ahiret deve kervaný, dünya da deve tüyüdür. Katara sahip olursan yün de deve de mal da sana gelir. Yünü alýrsan deve senin olur mu?”

"Dünya nedir! Allah'tan gafil olmaktýr.”

“Dünya uykudaki kiþinin gördüðü rüyadýr.”

DÜNYAYI OYUN VE EÐLENCE GÖRENLER...

Gerçekten de bu dünya günahlarýný, zulümlerini hiçbir engelle karþýlaþmadan iþleyebilenler için kýsa süreli bir „oyun, oyalanma ve eðlenceden“ baþka bir þey deðildir. Hatta bu dünyada en zor þartlarda yaþayan insanlarýn yaþayýþlarýyla, Sonsuz Alemin ceza mekanlarý karþýlaþtýrýldýðýnda, gerçekten de bu dünyadaki yaþamýn bir geçici „oyun ve eðlence“den ibaret olduðunu anlayacaktýk. Mutluluk hormonlarýný tatmin etmek uðruna sapkýn iliþkiler içine girenler, çocuklara tecavüz edenler, kendi çocuklarýný öldürenler, suçsuz insanlarý katledenler, baþkalarýnýn mallarýný ya da paralarýný çalanlar, uyuþturuculara müptela olup insanlarý da bunlara müptela edenler, fuhuþu yaygýnlaþtýranlar, rüþvet alanlar, insanlarýn ve yetimlerin kul haklarýna tecavüz edenler, belki mutluluk hormonlarýný ve egolarýný tatmin etmek açýsýndan dünyayý kendilerine „oyun ve eðlenceye“ çevirmiþ olabilirlerdi ama, bu dünyada kurtulsalar bile baþka bir hayatta yaptýklarýyla yüzleþeceklerdi. Bu yapýlanlar cezasýz ya da mükafatsýz kalacak olsaydý, o halde Adaletli Bir Allah’ýn varlýðýna inanmamýzýn ne anlamý kalacaktý ki? Demek ki Allah kendi açýsýndan kainatý, dünyayý ve her þeyi oldukça anlamlý, ciddi sebepler ve sonuçlar üzerine yaratmýþtý ama insanlar „Sonsuz Hayatý“ redderek, kendilerini adeta Ýlahlar gibi „sorumsuzlaþtýrarak“, bu geçici dünyada „mutluluk hormonlarýnýn“ götürdüðü en uç noktalara bile gidebiliyorlar, suçsuzlar için dünyayý cehenneme, kendileri içinse „oyun ve eðlence“ mekanýna çevirebiliyorlardý. Allah da Kur’an-ý Kerim’inde kainata dönük kendi amaçlarýyla, kendi hükümlerinden özgürleþen insanlarýn amaçlarýný þöyle karþýlaþtýrýr yer yer:

„Biz gök ile yeri ve aralarýndaki þeyleri, boþ bir eðlence için yaratmadýk. Eðer bir eðlence edinmek isteseydik, elbette onu katýmýzdan edinirdik. Yapacak olsaydýk öyle yapardýk“ (ENBÝYA/16-17)

Görüldüðü gibi Allah kainatý boþ amaçlar için yaratmamýþtýr. Ancak mutluluk hormonlarýyla, biyolojik zevklerle, egoyla sýnýrlandýrýlmýþ insanýn bakýþ açýsýna göre bakýldýðýnda dünya bir „oyun eðlence“ mekaný olarak görülmektedir. Örneðin evlilik, pek çok yüce amaçlarý içinde barýndýran kutsal bir birlikteliktir ama bir kaç dakikalýk cinsel zevk o evlilik için biyolojik bir teþvik edici kamçýdýr. Ýþte evliliðin bu yönü „oyun ve eðlence“ yönüdür ve bu da Allah tarafýndan insanlara bilhassa soyun devam etmesini saðlamak için verilmiþ bir gerekli özelliktir. Fakat sadece bu özelliði öncelemek, hayatýn sadece bu bir kaç dakikalýk zevk üzerinde durduðunu iddia etmek, bu özelliðin yüksek sonuçlarýný ve ulvi gayelerini düþünmemek Allah’ýn kainatý yaratýþ gayesiyle uyumlu bir davranýþ olmayacaktýr.

Demek ki dünyanýn iki yüzü var. Birisi insanlarýn biyolojik yönlerine bakan „oyun ve eðlence“ dünyasýdýr ki Kur’an-ý Kerim’de bu durum:

„Biliniz ki dünya hayatý bir oyun, bir eðlence, bir süs ve kendi aranýzda övünme, mal ve evlat çoðaltma yarýþýndan ibarettir. Bu, týpký bir yaðmura benzer ki; bitirdiði ot, ekincilerin hoþuna gider, sonra kurur, onu sapsarý görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah'tan maðfiret ve rýza vardýr. Dünya hayatý, aldatýcý bir zevkten baþka bir þey deðildir.“ (HADÝD/20)

Ayetleriyle ifade edilir. Diðeri ise Sonsuz bir Bakýþ Açýsýna sahip Allah’a bakan yönüdür ki, bu bakýþ açýsý az önce de dilediðim ayetle dile getirilir:

„Biz gök ile yeri ve aralarýndaki þeyleri, boþ bir eðlence için yaratmadýk. Eðer bir eðlence edinmek isteseydik, elbette onu katýmýzdan edinirdik. Yapacak olsaydýk öyle yapardýk“ (ENBÝYA/16-17)

Demek ki bu iki ayet arasýnda hiçbir çeliþki bulunmamaktadýr. Televizyonu üreten bir firma düþünün. Bu televizyon üreticisi, bizim televizyondan beklediðimizden daha baþka amaçlarý gaye edinmiþtir. Para kazanmak, toplumu dönüþtürmek, insanlýðýn iletiþimine katkýda bulunmak gibi gayeleri olabilir o üreticinin… Ancak biz televizyonu seyrederken daha baþka gayelerle bu eylemi gerçekleþtiririz. Ýki bakýþ açýsý da apaçýk bir gerçekliktir. Yine kitabý yazanla, kitabý okuyanýn gayeleri arasýnda müthiþ farklar bulunabilir. O kitabýn yazarý bu kitabý „þu amaca yönelik“ yazdýðýný söylerken, o kitabý okuyanlar okuma eylemi sýrasýnda „baþka amaçlarý“ güdebilirler. Ýþte Allah katýnda þu kâinatýn Yaratýlýþ Amacý pek çok ulvi gayeye yönelikken, biyolojik yönlerine hapsolmuþ insanlarýn çoðu için dünya bedensel manada lezzet alma ve istediklerini elde etmek açýsýndan mutlu olma yeridir. Ýþte Allah bu ciheti „oyun ve eðlence“ olarak nitelemektedir. Aslýnda en dindar insanlar bile dünyanýn bu biyolojik merkezli „oyun ve eðlence“ yönünden nasiplerini almaktadýrlar. Çünkü o biyolojik merkezli zevk ya da lezzet alma istekleri, tad alma organýmýzdan tenasül organýmýza varana kadar bizzat Allah tarafýndan bizlere verilmiþtir. O’nun bizden istediði, kendi yarattýðý bu biyolojik gerçekliði bütün bütün red etmemiz deðil, bütün bu zenginliklerimizi, sýnýrlarýný kendisinin tayin ettiði „helal dairesi“ içinde kullanmamýzdýr. Çünkü bütün bu gerçekliklerden daha büyük gerçeklik, aslýnda her yerde ayan beyan ortada olan ama þiddetinden dolayý zuhurunu fark edemediðimiz o Sonsuz Gerçekliktir.

Allah, insanlarýn ilahi bakýþ açýsýyla, yani onlarýn ve evrenin gerçek yaratýlýþ amacýna uygun olarak þu kâinata bakmalarýný istemektedir. Elbette insanlar bu evrende yaþamayý kolaylaþtýrýcý ve güzelleþtirici mutluluk hormonlarýyla iritbatlý „oyun ve eðlence“ yönüne de açýktýrlar ve bu da Allah tarafýndan onlara yerleþtirilmiþ biyolojik bir gerçekliktir ama, bilinç yoluyla bu fani bakýþ açýsý „Ýlahi bakýþ açýsýna“ uyumlu hale getirilecektir ki, biz bu sürece, olgunlaþma, Cennete layýk olma, imtihan ya da deneme sürecini kazanabilme, diyoruz. Bu bakýþ açýsýný kazanabilirsek aslýnda dünyadan aldýðýmýz lezzet de azalmaz, aksine artar. Çünkü o zaman Hz. Muhammed’in de söylediði gibi dünyayý „Ahiretin tarlasý“ olarak görmeye baþlar, onu „kesben“ deðil, ama özellikle „kalben“ terkederiz. Ancak o zaman „hiç ölmeyecekmiþ gibi dünyaya, yarýn ölecekmiþ gibi ahirete çalýþýn“ hadis-i þerifinin bizlere ne demek istediðini de anlamýþ oluruz…

ARSENÝKTE YAÞAYAN BAKTERÝLER

Hayatýn kendiliðinden ve tesadüfen oluþmuþ olduðuna inanan bir kýsým bilim adamlarý, „yaþam“ denilen mucizenin formüllerle ifade edilebileceðine inanmaktaydýlar. Buna göre ''karbon, hidrojen, azot, oksijen, fosfor ve kükürt“ gibi elementlerin basitçe birleþimi sayesinde hayat oluþmaktaydý. Onlara göre bu elementler uygun þartlarýn da tesadüfen bir araya gelmesiyle hayatý meydana getirmiþlerdi. Ancak NASA’nýn son buluþu hayatýn oluþumu konusundaki bütün teorileri adeta anlamsýzlaþtýrdý. Ýnternette konuyla ilgili yayýmlanan haberde þu gerçeklere yer veriliyordu: „Felisa Wolfe-Simon, yüksek düzeyde tuz ve arseniðin bulunduðu Kaliforniya'daki Mono Gölü'nde bu teorisini deneylerle ortaya koymak için çalýþmalara baþladý. Gölün tortularýndan numuneleri çok miktarda arsenik ve çok az miktarda fosfor içeren bir þiþeye koydu. Deneyin sonunda kökü GFAJ-1 olarak bilinen bir bakteri yaþamýný sürdürdü. Bunun bilinen bir bakteri olduðunun altýný çizen bilimadamlarý, bunun aslýnda yeni bir durum olmadýðýný, ama þimdiye kadar kimsenin ''arsenik gibi yaþam düþmaný bir ortamda geliþimin'' olabileceðini düþünmediðini, farketmediðini kaydettiler. Profesör Anbar, ''Burada yeni olan unsur, arseniðin bir organizma için yapý taþý olarak kullanýlmasýdýr'' dedi. „ Görüldüðü gibi Allah, hayatý hesapsýz bir þekilde veriyor varlýklarýna… Arsenik gibi bir yaþam düþmanýnda varlýklarý yaþatan böyle bir Yaratýcý’nýn insanlara Sonsuz bir Yaþam vermesi hakikatinin de en azýndan bugünkü bilimin ulaþtýðý nokta açýsýndan da imkan dahilinde görülmelidir. Ahiretin varlýðýný ortaya koyan binlerce delil arasýna bir delil daha girmiþ oldu böylelikle. Bilhassa arsenik gibi bir hayat karþýtý maddede yaþayan böyle bir varlýðýn bir Yaratýcý tarafýndan oluþturulduðuna inananlar için, ölüm gibi hayat düþmaný olduðuna inanýlan görece korkunç bir olayýn ötesinde de hayatýn devam edebileceðine kendilerini inandýrmalarý gerekiyor. Böylelikle koskoca kâinatlarý Yaratabilen, kendisi ölümsüz olan ama insanlarýn en büyük derdi olan ölüme derman bulamayan (Haþa) Bitkisel Hayat’ta yaþayan bir Tanrý inanýþýný derhal terk etmeleri; Sonsuz Olan’ýn iyiye ve zalime layýk olduðu mükafatý ya da cezayý verebilecek Sonsuz Adaleti olduðuna ve O Sonsuz’un Sonsuz Yaþatýcýlýðýnýn varlýðýna inanmalarý gerekiyor…

http://www.internethaber.com/nasanin-tarihi-kesfi-foto-galerisi-10617.htm




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Yurtdýþýna Kitap Gönderin
Wikileaks: What I Know It Leaks...
Obama'nýn Mektubumuza Cevabý
Ab'nin Yeni Dil Arayýþý ve Türkçe
Mevlânâ Ýranlý mý?
Almanya'da Barýþ ve Türkçe Rüzgârý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sen Var Ya Sen! [Þiir]
Çakkýdý Çakkýdý [Þiir]
Bâlibilen Dilinde Þiir [Þiir]
Üç Boyutlu Þiir [Þiir]
Miraciye [Þiir]
Saðanak Sen Yaðýyor [Þiir]
Bülbüller Þehri Ýstanbul [Þiir]
Türkçe Hamile Beyanlara [Þiir]
Burasý Sessiz Biraz [Þiir]
New Orleans'lý Siyahi Kirpiklerin [Þiir]


Oðuz Düzgün kimdir?

Yazar edebiyatýn her alanýnda çalýþmalar yapýyor.

Etkilendiði Yazarlar:
Bütün yazarlardan az çok etkilendi. Zaten insanoðlunun özelliði deðil midir iletiþimde bulunduðu varlýklardan etkilenmek?


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Oðuz Düzgün, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.