Bir daðýn uçurumunun ucuna dökülen bir damlasýn. Düþsen dað hiçbir þey kaybetmeyecek. Yerinde kalsan kuruyup kaybolacaksýn. Bir hiçsin güzellik dolu kabalýðýn içinde. Bir katedraldeki en ve boysun; düzlem ve yüzeysin. Sýnýrlýsýn ve pek tabi ki üçüncü boyutsun. Derinliksin yani. Oysa bir katedralin sýnýrlarý olmamalý. Sonsuzluðu aradýðýn yer üç boyutlu deðil, dört boyutlu olmalý. Yani sonsuz olmalý. Kendine ne kadar kutsal deðerler yüklesen de ey sevgili, sonsuz deðilsin. Sýnýrlýsýn ey sevgili! Zamanýn içinde bir dakika, bir saniye, bir saatsin, birkaç yýlsýn. Bir caminin taþlarý arasýndaki çizgisin. Kendini taþlar arasýnda gizleyen Tanrý'nýn sözlerisin. Yine de Tanrý deðilsin ey sevgili. Bir sütun baþlýðýndaki bezemesin. Çok güzelsin; ama tapýnaksýn. Tapýnýlacak kadar sonsuz ve dört boyutlu deðilsin. Kimsenin dört olmadýðý gibi sen de üçsün. Üç boyutlusun. Sonu olan bir güzelliksin. Bu yüzden kabasýn ey sevgili. Prizmatik ögelerin yan yana ve üst üste dizilmek suretiyle oluþturduklarý geometrik hareket manzumesisin. Küpsün, üçgen prizmasýn; ama iki sayý arasýndaki sonsuzluk deðilsin. Birsin; ama tek deðilsin. Yani, bir bütün birlik içinde yer alan parçalarýn kendi içlerinde de bir bütün birlik oluþturmalarý anlamýnda tektoniksin. Yüreðimde depremler yaratsan da, Tanrý deðilsin. Bir bütünün içinde ya sayýsýn ya renksin ya ögesin. Yani manzarasýn; ama gözlerime muhtaçsýn. Bir aðlasam, bakýþlarýmdan silinip gideceksin. Iþýk ve gölgenin dilinde bir bezemesin. Karanlýkta ise yokluksun. Varlýðýn ve yokluðun masalsýdýr. Bir varmýþ bir yokmuþun arasýndasýn. Ey sevgili böbürlenme bu kadar. Dünya kalabalýðýnýn içinde, sadece bir yerin var. Hayat o kadar sýkýþýk ki, sen gidersen, yerini hemen bir baþkasý alýr. Sanma ki bu dünyada yaþayan herkes, sonsuz yerinde kalýr. Sonsuz deðilsin sevgili, bir sonsun. Deðerli mobilya ve döþemelerin güneþ ýþýnlarýndan korunmasý gibi, sen de gün kaçaðýsýn. Gecelerimde ise bir mum ýþýðý kadarsýn. Titreyen ay ýþýðý altýnda sallanan bir dalsýn. Beni bu þekilde korkutamazsýn. Bir pencere kenarýndaki sardunyasýn. Bir evin pervazlarýna takýlýp kalansýn. Asla güvercinler gibi uçamazsýn. Ayný nokta içinde binlerce noktasýn. Sonuçta bir virgül olamazsýn. Sen gecelerimde bir mum ýþýðý kadarsýn. Sabahýn ilk ýþýklarýyla yok olacaksýn. Yataðým yorgun olsa da, kollarým iki kürek gibi sallanýp boþlukta mezarýmý kazsa da, sen saçaklarýmda erimeye yüz tutan buzlar gibi hayatýmdan su gibi akýp kaybolacaksýn. Ve hayatýma bahar gelince de sana dur demeyeceðim. Günün ilk sýcaklýðýyla sana güle güle diyeceðim. Çünkü sen gecelerimde bir mum ýþýðý kadarsýn.
Çürüyen bir meyveyi dalýnda tutmanýn anlamý yok. Senli öpüþlerin dudaklarý çürürken, sana hoþçakal demek düþer. Çünkü sen dudaklarýmdan bir çürük elma gibi düþerken yere, gülüþlerimde kokun kaybolur gider. Sen istemezsen de, aþk ilk önce dudaklarda biter.