..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir gün karþýma biri çýkacak ve bana: "Herþey olmasý gerektiði gibi olmaktadýr, efendim" diyecektir. -A. Aðaoðlu, Yazsonu
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Sanat ve Sanatçýlar > Seval Deniz Karahaliloðlu




12 Aralýk 2010
Üç Kadýn, Üç Ressam, Üç Özgür Ruh  
Sanat, insanlara hayaller kudurabilmekten baþka nedir ki?

Seval Deniz Karahaliloðlu


Bakan ama görmeyen insanlardan farklý olarak, bu üç kadýn dünyayý akýl ve gönül gözleriyle görüyorlar. Bu üç kadýn, sokakta yürürken bu aðaçlar, bu evler nereye doðru gidiyor; görüyorlar. Gölgeler nereye doðru uzar; biliyorlar. Resmettikleri nesnelerin nereden ýþýk aldýðýný yüreklerinde hissediyorlar. Þimdi sokakta yürürken görerek, inceleyerek dolaþýyorlar. Hayatý resmin penceresinden yaþýyorlar.


:BEEC:
Üç Kadýn, Üç Ressam

Seval Deniz Karahaliloðlu

Üç özgür ruh. Ortak noktalarý; kendilerine ait özel bir resim dili, kendine has bir duruþ, dünyayý resim dili üzerinden tanýmlama hali. Bakan ama görmeyen insanlardan farklý olarak, bu üç kadýn dünyayý akýl ve gönül gözleriyle görüyorlar. Bu üç kadýn, sokakta yürürken bu aðaçlar, bu evler nereye doðru gidiyor; görüyorlar. Gölgeler nereye doðru uzar; biliyorlar. Resmettikleri nesnelerin nereden ýþýk aldýðýný yüreklerinde hissediyorlar. Þimdi sokakta yürürken görerek, inceleyerek dolaþýyorlar. Hayatý resmin penceresinden yaþýyorlar.

Nilüfer Çetin, Neslihan Yýldýz ve Tijen Hasçi usta ressam Nurhilal Harsa’nýn atölyesinde bir araya geliyor. Hocalarýnýn fotokopisi olmadan, özgürce kendi resim dillerini oluþturmanýn keyfini doyasýya yaþýyorlar. Bu noktada ressam Nurhilal Harsa’nýn katkýsý göz ardý edilemez. Öðrencilerin kendi yollarýný çizmesinde, kendi özgün resim dillerini oluþturma konusunda titiz davrandýðý, öðrencilerini bu yönde teþvik ettiði çok açýk. “Sadece bakmayýn, görün” yaklaþýmý bunun bir göstergesi. “Sokaða çýktýðýnýz zaman objeleri ve insanlarý inceleyin” tavrý öðrencileri çalýþmalarýnda yönlendirirken, özgür býrakýyor.

Her sanatçýnýn kendi yolunu çizdiði, bakýþ açýsýný yansýttýðý eserleri, 6-16 Aralýk tarihleri arasýnda Ýzmir Ýtalyan Kültür Merkezi’nde sergileniyor. Sergiyi gezerken üç kadýnýn eserlerinde gizlenmiþ küçük naif þakalar göreceksiniz. Belki de görmeyeceksiniz. Eðer dikkat etmezseniz küçük bulmacalarý kaçýrmak iþte bile deðil.

Ressam Nilüfer Çetin için kadýnlar ve cam öncelikli konular arasýnda yer alýyor. Üstelik yaðlýboya tablolarý hiç fýrça kullanmadan yapmayý tercih ediyor. Resim yaparken genellikle spatulayý, ellerini ve parmaklarýný kullanýyor. Pürüzsüz bir yüzey ve çok canlý renklerin sýrrý boyayý parmaklarda hissedebilmek. Tabii önceden ne yapacaðýný iyi bilmek de gerekiyor. Nilüfer Çetin’e göre, fýrçanýn býraktýðý mekanik izler çok itici. Çünkü fýrça ile yüzeyin üzerinden geçildiðinde her iki tarafý da zedeleme ihtimali mevcut.

En çekici objeler, eðlenceli spatula çalýþmalarýnýn sonucunda ortaya çýkan “neþeli çay bardaklarý” serisi. Yeþil, kahve, beyazlar ve üzerinde lacivert lekeler olan bir çay bardaðý ama içi kahverengi. Neden kahverengi? “Çünkü bu benim çay bardaðým” diyor Nilüfer Çetin. Farklý bir bakýþ açýsý. Senin aðacýn mor olabilir. Bu da benim çay bardaðým ve benim çayým. Ýlla ki kahverengi. Çünkü tablonun resim dili o an bunu gerektiriyor. Renk geçiþlerindeki ustalýðý görebilmek ve nesneyi farklý bir boyutta yeniden var edebilmek için farklý renklerde çalýþýlmýþ çay bardaðý serisinin ilki bu “yeþil çay bardaðý”. Çalýþma çok kýsa sürede, bir sürüþte ortaya çýkýyor. Ama ýþýk, perspektif dengesi hep göz önüne alýnarak çalýþýldýðý için spatula çok dikkatli kullanýlýyor. Tuvalin üzerinde aslýnda iç içe geçmiþ iki çay bardaðý var. Bardaðýn sureti belli belirsiz bir hale gibi nesneyi çevreliyor. Bu bilinçli yapýlmýþ bir espri, bir þaka. Tablolar saklanmýþ, ustaca gizlenmiþ þakalar barýndýrýyor.

Neþeli çay bardaklarý serisinin ikincisi, yine spatula ile lacivert fon üzerine çalýþýlmýþ kan kýrmýzýsý çay bardaðý. Yarýsý içilmiþ. Beyaz yansýmalar, camýn üzerine vuran ýþýklar, ýþýðýn dokunup kaçtýðý yerler, þakacý ýþýk taneleri çay bardaðýnýn üzerinde oynaþýrken, ýþýðýn camýn içinde kýrýldýðý noktada kýrýk bir çay kaþýðý görüyoruz.

Spatula ile çalýþmak eðlenceli ama bir o kadar da zor. Ne çalýþacaðýný bilerek esere baþlamak gerekiyor. Spatula ile iki üç kat boyayý sürüp üzerinden geçerek, sürprizlere açýk çalýþma tekniði ile alýnan sonuçlar her zaman sürpriz oluyor. Merak duygusuyla beslenen ve bir defalýk sürüþlerle, geri dönüþü olmayan hýzlý çalýþmalarýn ürünü eserler yapana da izleyene de keyif veriyor. Çünkü çalýþýlan objenin ardýnda farkýnda olmadan bir dünya yaratýlýyor.

Serinin üçüncüsünde klasik bir çalýþma var. Yansýmalarýn ve netliðin ön plana çýktýðý bir çay bardaðý bu. Ýnsanda mutfaða gidip çay demleme isteði uyandýran bir çalýþma. Ýnce bellide tavþan kaný çay. Þöyle olsa da içsek dedirten cinsten. Çayýn üzerinde yansýmalar, parlak, canlý, net renkler. Ayný netlikte çay içme isteði uyandýrýyor. Titizlikle çalýþýlan arka planýn incelikli yapýsý ön plandaki nesneyi daha net olarak görmemizi saðlýyor. Mesela dolap kapýsý, aðacýn belirgin budaklarý, aynanýn üzerine vuran bardaðýn ayný netlikteki yansýmasý. Renklerin pürüzsüz koyuluðu. Fonda ýþýða baðlý net ama yumuþak geçiþler görüntüyü son derece canlý ve çekici kýlýyor.

Camlarý böylesine büyülü ve çekici yapan unsur yansýmalarý. Çok güzel, çok derinlikli ve çok eðlenceli yansýmalar eþittir cam. Mesela “içki þiþeleri” tablosunda odanýn pencerelerini görebilmek mümkün. “Mavi lamba ve mavi kül tablasý” isimli eserde lambanýn seramik bölümünde, dikkatli bakýldýðýnda odanýn içini görebiliyorsunuz. Pencereler, odanýn kapýsý, odadaki insanlar, eþyalar hatta masanýn üzerinde duran mavi kül tablasýnýn bizzat kendisi.

Ayný yansýma ve derinlik etkisini “içki þiþelerinde” görüyoruz. Kahve rengi bira þiþesi, yarý dolu beyaz votka ve boþ yeþil viski þiþesinde ayný netlikte yansýtýlan temiz renkler mevcut. Yeþil viski þiþesinde, þiþenin içi keskin çizgilerle ayrýntýlý bir biçimde verilirken yakalanan boþluk duygusunu hissetmemek mümkün deðil.

Karaf ve kadeh. Kavuniçi ve tonlarýna çalýþýlmýþ bir þarap keyfi. Þarabýn konduðu sürahi (karafýn) boyun kýsmýnda ýþýðýn kýrýlmasý, ýþýðýn iç içe geçerek yansýmasý ve ýþýðýn camýn içinde kýrýlarak þarabýn üzerine düþüþü. “Bin Bir Gece Masallarýndan” alýntý bir aný gibi çýkýyor karþýmýza. Yarý dolu kýrmýzý þarapla karaf, saydam bir zemin üzerinde yükselen bir kadeh. Kadehin iþlemeli ayaklarý, damarlý geçiþleri karaftan gölge alýrken diðer yanda ýþýkla yýkanýyor.

Yansýmalar, ýþýk ve perspektif bütün bu olgular “görebilme yeteneðinin” bir sonucu. Renklerin parlaklýðý, canlýlýðýný domateslerde izleyebilirsiniz. Bir Pazar sabahý fakir sofrasý. Bir gazetenin üzerinde iki tane kan kýrmýzýsý domates, siyah zeytinler, sabah erken fýrýndan alýnmýþ sýcak sýcak ortasýndan koparýlmýþ bir somun ekmek. Öylesine taze ki dumaný üzerinde. Sonra alüminyum sahana kýrýlmýþ bir yumurta. Ye beni dercesine canlý ve öylesine gerçek bir kahvaltý sofrasý. Fakirdik ama hiç olmazsa bir aðýz tadýmýz vardý, gözümüz ve gönlümüz doyuyordu dedirten bir tazelik duygusu kaplýyor insanýn içini.

Sanatçý ellerinin sýcaklýðýný, samimiyeti tablolara yansýtýnca ortaya çok canlý konular çýkýyor. Böyle olunca resmin konusunu oluþturan kadýnlar ve objeler sanki yaný baþýnýzda duruyormuþçasýna gerçek oluyor. Mesela naif kadýnlarý, çok gerçek, pürüzsüz ve ýþýltýlý tenleriyle çok baþtan çýkarýcý. Sanatçý parmaklarýyla çalýþtýðý için boyarken ton geçiþlerinde aradaki sýnýrý kaybederek eserlerde kusursuz bir canlýlýk yakalýyor. Yüze krem sürer gibi boyayý tuvalin her yere yedirerek ýþýltýlý bir yüzey yakalýyor.

Gördüðünü yansýtma isteði ile resmedilmiþ kadýnlar. Bu tablolarda kirli renklere yer yok. Dünya zaten yeterince kirli. Sokaðýn kirli, pis dilinden uzakta, bu naif kadýnlarý hiçbir þey kirletemez, saflýklarýný bozamaz. Renkler kadar temiz, duru ve naifler. Ayný ölçüde canlý. Bilmediðimiz bir gezegende ve farklý bir hayatta yaþayan bu kadýnlar kendileri gibi temiz renklerde var oluyorlar. Sade bir resim dili. Net ve parlak olmalý. Bu resimlerde ýþýk çok önemli çünkü bu tablolarda ýþýk hayatýn ta kendisi. Tablonun ruhu. Gözü yoran karmaþadan uzakta, naif bir netlikte söyleyeceði sözü sakýnmadan söyleyen bir tavýrla var olan bu kadýnlarý hiçbir þey kirletemez.

Tapýlasý kadýnlar bütün doðallýklarýyla yarý gölge ve ýþýk içinde resmedilmiþler. Mesela “ýþýk içinde yýkanan küpeli kadýn” Siyah saçlarýný topladýðý mavi iþlemeli saç bandý ile dikkat çekiyor. Çünkü üzerinde bir tek o var. Sarkýk küpeleri ve yarý gölgede kalan belirsiz yüz þekli ve muhteþem sýrt çizgisiyle zamanýn farklý bir yerinde hala yaþýyor. Arka plandan ensesini gördüðümüz kadýnýn yumuþak ense kývrýmý, sýrtýnýn mükemmel oyuntusu, üzerine oturduðu sol kalçasýnýn üzerine vuran bir tutam ýþýk demeti, dirsekte yakalanmýþ parlaklýk, kolun içe dönüþünde oluþan gölge, vücudun sola doðru hafif kaykýlýþýyla elde edilen zarif tavýr, çok çekici, çok gerçekçi. Nerdeyse tablodan çýkýp gidecek kadar canlý. Resmin canlýlýðýný vurgulayan ten renginden griye doðru uzanan doðal renk geçiþleri. Kalçalarýn mükemmel yuvarlaklýðý üzerine vuran pembe grilikler. Ten rengi ýþýðýn içinde gümüþi bir renge dönüþür. Dönüþüm öylesine parlaktýr ki insanda dokunma isteði uyandýrýr.

Ýkinci masal kahramaný yine arka plandan gördüðümüz “yatan kadýn”. Baþ kýsmý karanlýkta kalan kadýnýn kalçasý üzerine düþen aydýnlýk, resmin koyu - açýk renk dengesini oluþturmada baþarýyla kullanýlmýþ. Kalçalar, bacaklar, baldýrlar ve arkadan gördüðümüz ayak tabanlarý üzerine vuran parlak ýþýk canlý ve çekici bir kompozisyon yaratmýþ. Ayak parmaklarý gibi küçük ama önemli ayrýntýlar incelikli bir dille yansýtýlmýþ. Kadýnýn duruþundaki serbestlik ve rahatlýk duygusu resme yansýyor. Iþýk gölge dengesiyle yakalanan hareket olgusu dirseðin gölgesi, sýrtýn eðimi, yayýlarak yatarken belinin aldýðý eðim ve kalçalarýn duruþuyla kendini ortaya koyuyor. Yumuþak yeþil yatak örtüsünün kývrýmlarý resme hareketlilik kazandýrýyor. Serbestçe sol bacaðýnýn üzerine koyduðu sað ayaðý ile vücudun hareketindeki serbestliði vurguluyor. Gölgeler, ýþýk geçiþleri, yumuþak kývrýmlar, estetik görselliðin zirveye týrmandýðý anlarý oluþturuyor.

Uçan kuþ. Kanatlarý açýk beyaz bir güvercin, kanatlarýn kemik kývrýmlarý çok ayrýntýlý ve incelikli çalýþýlmýþ. Mavi gökyüzü üzerinde özgürce süzülürken kanadýný sonuna kadar açmýþ. Siyah parlak gagasý, siyah tek gözü ile yarý profilden gördüðümüz güvercinin siyah ayaklarý anlatýmý çarpýcý hale getiriyor. Kendini rüzgara býrakýp süzülen bir güvercin bu. Alt gövdesi koyu griden açýk griye doðru dalga dalga açýlýr. Kanatlarýn ucunda beyazlýða ulaþýr. Tüyler beyaz fon üzerinde gri çizgilerden oluþuyor. Mavi gökyüzünde beyaz bulut kümelerini görürüz. Mutlu bir ilk bahar sabahýnýn esintisi var bu tabloda. Henüz bir yerlere konmaya niyeti olmayan güvercin tablonun sýnýrlarýný zorlarcasýna uçmaya devam ediyor. Çerçeveden çýkacakmýþ, uçup gidecekmiþ gibi süzülen bir güvercin bu.

Portrede ise bakýþlar ve gözler çok önemli. Sanatçýnýn oto portresinde iri iri açýlmýþ gözler dikkat çekiyor. Sanki bütün tablo göz olmuþ. Gözlerinin içinden ýþýk akýyor. Göz bebeklerinde pýrýltýlar oynaþýyor. Kaþýnýn üzerinde bir ben var. Yani olduðu gibi. Nasýlsa öyle. Dudaklarýnýn üzerinde olgunluk çizgileri, çenesinde sevimli bir gamze, sol kulaðýnýn ardýna attýðý serbest býrakýlmýþ saçlarý ile sanki bir þeyler söyleyecekmiþ havasýnda öne doðru eðilmiþ. Biraz yaklaþýrsanýz söyleyeceklerini duyabilirsiniz. “Dilimin ucuna takýlý hikayeler var, sizinle paylaþmak istediðim…” diyor sanatçý. Sohbet etmeye hazýr. Yeter ki kulak verin.

“Sen, mutluðun resmini yapabilir misin Abidin?” diye sordu Nazým. Neslihan Yýldýz’ýn tablolarýndaki figürlerin güçlü ifadeleri, insanýn içine iþleyen bakýþlarý, duygularý alabildiðine yansýtan yüzleri görünce insan ister istemez Nazým Hikmet’in Abidin Dino’ya sorduðu soruyu anýmsýyor. Bir jest, ellerin duruþu, delip geçen bir bakýþ, sorgulayan yüzler, hayaller kurduran hikayeler. Ýnsanýn önünde çakýlý kaldýðý duygu yoðunluklu insan figürleri. Þaþkýnlýkla, hüzünle, merakla, kýrgýnlýkla, homurdanarak, hesap sorarcasýna bakan yüzler. Yüzlerde yüreðe dokunan ifadeler. Soru iþaretleri.

Neslihan Yýldýz’ýn oto portresinde insaný çarpan ilk þey bakýþlar. Direk, net, karþýsýndakini delip geçen bakýþlar. Ýnsanýn ardýndakini göremeye çalýþan bir ifade. Görünenin ardýndakinin peþine düþen bir kadýnýn ifadesi bu. Vakur bir duruþ. Kendinden emin. Ne istediðini bilen. Taviz vermeyen. Bir meydan okuma hali var. Savunduðu deðerler için sonuna kadar var olma çabasý. Hatta ýsrarcý. Ben resim yapmak istiyorum. Ýstediðim þekilde ve biçimde. Hayatta yapmak istediðim þey bu. Nokta. Ýþte bu kadar. Dik durabilme inadý ve inancýnýn yansýdýðý oto portrede kesin ve net tavýr insaný etkiliyor.

Kim bilir hangi yüzyýl, hangi coðrafya ve ismi çoktan unutulmuþ hangi þehirde yaþadý. Ya da yoksulluk içinde hangi kenar mahallede yaþýyor. Hayatýn sivri, sert yüzünü çok küçük yaþlarda tanýmýþ binlerce isimsiz çocuktan biri. Elinden alýnmýþ çocukluðu, küçük yüzünde umutsuz, öfkeli, sorgulayan bakýþlar olarak yansýyor. Neden? Bana bunu neden yapýyorsunuz? Hafif yan dönmüþ portrede küçük yaþýna raðmen aðzýnýn çevresine yerleþmiþ belli belirsiz çizgiler. Yüzünü sertleþtiren bir ifade. Hafif büzülmüþ dudaklar. Renkli gözlerine vurmuþ ýþýkta bir meydan okuma, bir cengaver duruþu. Net ve incelikli bir çalýþma. Duyarlý bir resim dili. Gördüðünü kusursuz biçimde yansýtýrken, resme derinlik kazandýran duygu yoðunluðu resmi çok boyutlu bir düzleme taþýyor.

Sýrtý dönük, serbest oturmuþ bir adam. Kaslý gövdesi, doðal duruþu, hareketsiz ama bir o kadar hareketli yapýsýyla bu resim, Rönesans ressamlarýnýn çalýþmalarýný anýmsatan esintiler taþýyor. Adamýn vücudundaki her bir kas, her bir kývrým tüm doðallýðý ile resme yansýmýþ. Iþýk ve gölgenin ustalýklý kullanýmý adama canlý havasýný veriyor. Sanki poz vermek için oraya þimdi oturmuþçasýna gerçek. Hareketli renk geçiþleri, resmin doðallýk ve canlýlýk olgusunu güçlendiriyor. Resim, koyu kýrmýzý bir fon üzerinde yükselen görkemli bir yapý izlenimi veriyor.

“Þamdan, Gözlük, Kitap ve Tüy”. Romantik dönemin esintilerini taþýyan bir çalýþma. Muhtemelen gece bir çalýþma masasý. Eski moda klasik bir þamdan, üzerinde yanan mumlar. Arka planda, eskimiþlik, yaþanmýþlýk duygusunu veren görmüþ geçirmiþ bir hava. Yaþanmýþlýðýn getirdiði zenginliði yansýtan çok katmanlý, çok renkli bir doku. Zengin bir maden damarý gibi süzülen boyalar, akýntýlar arka plana çok hacimli bir doku kazandýrmýþ. Bu yapý resimdeki derinlik duygusunu güçlendiriyor. Þamdandan yansýyan ýþýk, iç içe geçmiþ hacimli bir alýný vurgularken, þamdan, gözlük, kitap ve tüy gibi objeleri de ön plana çýkarýr. Iþýðýn vurduðu bölgelerde dokunun zengin yapýsý açýða çýkar. Kitabýn açýk kalmýþ sayfalarý üzerine geliþi güzel býrakýlmýþ gözlük, insanda okuma isteði uyandýran belli belirsiz yazýlar, krem rengi küçük mürekkep hokkasýndaki tüy kalem geçmiþ yüzyýllarýn bir hatýrasý, eski zaman hikayelerinden alýnan bir pasaj gibi durur. Yarý gölgede kalan kitabýn yapraklarý, gölgenin uzantýsýnda var olan mürekkep hokkasý ve tüy kalem bu masalsý atmosferi güçlendirir. Iþýk ve gölgenin baþarýlý kullanýmý, kompozisyonda nesnelerin belli bir çizgi üzerindeki daðýlýmý resmin aðýrlýk merkezini belirler.

“Buzlu naneli içecek”. Kavurucu sýcaklarda insanýn içini ferahlatan bir resim. Bir serinlik, tazelik duygusu. Bardaðýn içindeki beyaz buzlar ve naneler insanda buzdolabýný açýp serin bir þeyler içme isteði uyandýrýyor. Nanenin yeþil, parlak, canlý ama ayný zamanda donuk rengi, buzun bardaða yansýmasý, yansýrken oluþturdu serinlik duygusu, ýþýðýn baþarýyla kullanýmýyla ortaya çýkmýþ. Renk tonlarý arasýndaki geçiþler bardaðýn buzlu havasýný oluþtururken, resmi dokunulasý, yaþayan bir objeye dönüþtürüyor. Baþlý baþýna camýn kendisini hissetmek, camýn arkasýndaki buzun ayrýmýna varmak, ýþýðýn camdan geçiþini, yeþil nanelerin ve beyaz buzlarýn üzerine nasýl vurduðunu görebilmenin hazzýna varmak. Koyu arka planda yansýyan ýþýk parçacýklarý ile aydýnlanan alanlar müthiþ bir tezat oluþturmuþ. Bardaðýn saydam bir zemin üzerindeki yansýmasý, bardak, buzlar ve nanelerin canlýlýðý sanki uzanýp bardaðý bir dikiþte içecekmiþçesine yakalanan bir gerçeklik duygusu. Resimde duygularýn çok güçlü ve çok canlý olarak yakalanmasý ve ifade edilmesindeki sýr ýþýðýn nasýl kullanacaðýný bilmekten geçiyor.

Sanatçý resim yaparken kendini resmettiði nesnelerin, nesnelere deðip geçen ýþýk parçacýklarýnýn yerine koymuþ. Mesela, ben bir masa üzerinde duran bir meyve tabaðý olsaydým bu resimde nasýl yer alýrdým ya da ben bir ýþýk demeti olsaydým nesneleri nasýl aydýnlatýr onlara nasýl hayat verirdim diye sormuþ kendine. Çalýþýrken resmin içine girmiþ. Yeri gelmiþ açýk duran bir kitap olmuþ, yeri gelmiþ parlak bir mum ýþýðý. Iþýðýn götürdüðü yere gitmiþ, deðdiði yerleri dokunduðu þiddet kadar aydýnlatmýþ. Canlandýrdýðý nesnelerin kimliðine bürünürken, onlar gibi davranýrken, onlarýn resimlerdeki yaþamlarýna bakarken ve nesnelerin býraktýklarý izleri takip ederken özel bir resim dili oluþturmuþ.

Buradaki soru þu olmalý. Ben bir meyve tabaðý olsaydým bu resimde nasýl davranýrdým? Sanatçý kendini masa üzerinde yer alan bir meyve tabaðýnýn yerine koyuyor. Onun gözünden bu resimdeki hayatý, objelerin yaþamlarýný, kendi aralarýndaki iletiþimleri, etkileþimleri ele alýyor. Bunu yaparken iletiþim aracý olarak ýþýðý kullanýyor. Sanatçý resmettiði nesnelerle sürekli konuþuyor. Onlara sorular soruyor. Objelerin anlattýðý hikayeleri can kulaðý ile dinliyor. Nesnelerin masalsý öykülerini renkler, çizgiler, dokular, yansýmalar, ýþýk, derinlik, perspektif, gibi estetik deðerlerin yardýmýyla tuvale aktarýyor.

Ben masa üzerinde yaþayan hasýr bir meyve tabaðýyým diyor sanatçý. Masayý beyaz seramik bir kupa ve yeþil bir þarap þiþesi ve yarým soyulmuþ bir mandalina ile paylaþýyorum. Siyah kadife masa örtüsünün geliþi güzel köþeye itildiði kahve rengi bir masa üzerinde yaþýyorum. Ýçimde çeþitli renklerde ve dokularda meyveler var. Kýrmýzý ve yeþil elmalar, mandalina ve bir portakal. Hayat ýþýk ve yansýmalar üzerine kurulu burada. Iþýðýn maceralý yolculuðunda az ya da çok dokunduðu yerlerde renkleri eskitir, soldurur ya da canlandýrýr. Artýk bu ýþýðýn isteðine kalmýþ. Onun býraktýðý izlerde renk geçiþlerini, arkadaþým olan nesnelerin dokularýný, uzayan gölgelerini görebilirsiniz. Örtünün kývrýmlarýný nasýl yalayýp geçtiðini, örtünün kadife dokusunu, üzerinde yaþadýðýmýz masanýn damarlý yapýsýný inceleyebilirsiniz. Iþýk, arkadaþým þiþeye dokunur. Onu aydýnlatýr. Dokunduðu objelerin ardýnda, mesela þiþenin ve seramik kupanýn arkasýnda bir gölge býrakýr. Yarýsý soyulmuþ mandalinanýn kabuklarýný ve meyvenin dilimlerini belirginleþtirir. Geçerken öylesine dokunduðu nesnelerin üzerinde renk geçiþlerine neden olur. Mesela açýk yeþilden koyu yeþile doðru derece derece yumuþak bir kayýþ masada gündelik hayatýnýn bir parçasýdýr. Sonra ýþýðýn, birleþtirici, kaynaþtýrýcý bir görevi de vardýr. Aramýzdaki birlikteliði, elbiselerimiz olan dokular ve renkler arasýndaki hatlarý yumuþatarak kurar. Bir renkten diðerine geçerken sýnýrlarý yumuþatýr, incelikli bir dil kullanarak resmin içinde bir denge oluþturur. Benim hasrýmýn örgülü yapýsý içinde gölgede kalan bölgeleri, örgülü yapýnýn ince iþlemelerini büyük bir beceriyle ortaya çýkarýr. Gölgeler uzar. Masaya bir dinginlik çöker. Ýþte masa üzerinde bir gün böyle geçer.

Yine bir masa ama bu sefer aydýnlýk bir ortam. Kahve rengi yüzey üzerinde duran cam kase içinde duran açýlmýþ bir nar. Arka planda bir bal kabaðý ve cam kasenin yanýnda duran iþtah açýcý bir armut ve ön planda yer alan bir cam bardak. Cam bardaðýn içinden görünen bal kabaðý, camýn içinde ýþýðýn kýrýlmasýyla oluþan yansýmalar ve yakalanan derinlik hissi. Bir kenara itilmiþ beyaz bir masa örtüsü. Armudun masaya yansýyan görüntüsü. Beyaz fonun önünde yer alan objeleri vurgulayan ve belirgin hale getiren yapýsý. Iþýðýn aydýnlattýðý parlak alan dýþýnda kalan gölgeli ve loþ alanlar açýk ve koyu dengesini belirliyor. Armudu belirleyen hatlarýn keskinliði dikkat çekiyor. Özellikle sap bölgesindeki titiz çalýþma. Armudun baþ kýsmýna vuran ýþýk sap kýsmýný aydýnlatýrken ayrýntýlarý da ortaya çýkarýr, gerçeklik duygusunu güçlendirir. Nesneyi üç boyutlu görmemizi, hissetmemizi saðlar.

Mum, þamdan, beyaz porselen bir mücevher kutusu. Kutunun renkli çiçek iþlemeleri ayrýntýlý bir biçimde iþlenmiþ. Iþýk, gölge, yansýma, parlaklýk ve renklerin yumuþaklýðý bu tablonun ana temasýný oluþturuyor. Loþ ýþýk altýnda görünen renklerdeki pastel tonlar baþarýyla yakalanmýþ ve yansýtýlmýþ. Mumun aydýnlattýðý alan parlarken fonun karanlýðýný da vurgular. Öte yandan masanýn zeminindeki parlak yansýmalar ile tezat teþkil eden beyaz porselen mücevher kutusu resimdeki açýk koyu renk dengesini de vurgular.

Beyaz uzun ince bir porselen vazodan sarkan kýrmýzý laleler. Porselen vazonun beyazlýðýný ve zarafetini vurgularcasýna çalýþýlmýþ arka planý oluþturan koyu bir zemin. Laleler yumuþak ve daðýnýk biçimde boyunlarýný bükmüþler. Koyu kýrmýzý taç yapraklarý aydýnlatan ýþýk, merkeze gidildikçe koyulaþýr. Koyu yeþil saplar ve yapraklar, hepsi dengeli bir zarafetle kompozisyonu tamamlar. Masanýn üzerine düþmüþ bir lale yapraðý resmin aðýrlýk noktasýný dengeler.

Seramik beyaz þekerdenlik beyaz sürahi, sürahiden aþaðý doðru boynunu bükmüþ tek bir papatya ve dalga dalga yayýlan beyaz bir masa örtüsü. Yeþil bir zemin üzerinde yer alan beyaz objeler ve altýn yaldýzlý kontur çekilmiþ hatlarýyla porselen objeler tablonun solundan gelen bir ýþýkla aydýnlanýr. Ýnce iþçilik papatyanýn taç yapraklarýnda kendini gösterir. Detaylar hassas bir iþçilikle te k tek yansýtýlýr. Papatyanýn merkezindeki sarý ton resmin aðýrlýk merkezini oluþturur. Iþýk vurduðu yerleri aydýnlatýrken, dokunduðu beyaz porseleni içindeki ton geçiþleriyle var eder. Tezat renklerin oluþturduðu kompozisyon, nesnelerin diziliþi ve boynunu bükmüþ tek bir papatya anlamý güçlendirir. Açýk koyu renk dengesinin baþarýyla kullanýldýðý bir resim daha.

Mahzun bakýþlý oðlan. Mahzun bakan gözler, gözlerdeki soran ifade, yüzdeki yumuþaklýk. Kývýrcýk saçlar, saçlarýn lüleler halinde serbest biçimde dökülüþü. Keskin ama yumuþak hatlar. Estetik, etkileyici ve derinliði olan bir oðlan çocuðu portresi. Antik Yunan gravürlerinde resmedilen buluð çaðý çocuklarýný anýmsatýyor. Genç bir oðlan çocuðu. Çocuklukla ergenlik arasýnda bir yerde. Sakin ama mahzun ve masum ifadesi, gözlerdeki delici bakýþlar ve hafif umursamaz bir duruþla birleþince ortaya büyüleyici bir karýþým çýkýyor. Bütün bu duygularý yansýtma becerisi, sözler yerine, renkleri, ýþýðý, perspektifi kullanarak, resim diliyle bir öykü anlatma baþarýsý resme yansýmýþ. Aydýnlýk ve vurgulu bir renk kullanýmý. Elmacýk kemiklerine yansýyan, yüz hatlarýný ortaya çýkaran, duruþu belirginleþtiren ve ifadeyi vurgulayan bir resim dili. Duyguyu fýrçayla yakalama becerisi. “Sen duygularýn resmini yapabilir misin?” sorusuna karþýlýk gelen bir çalýþma.

Þaþkýn bebek. Þaþkýn bir yüz ifadesi. Merakla bakan gözler. Bu da neyin nesi diyen bir ifade. Yukarýya doðru bakan yeþil gözler. Sýkýlasý tombik yanaklar. Minnacýk hokka gibi bir burun, minicik bir aðýz ve yeni yaþýný sürmeye baþlayan bir bebeðin saflýðý. Bebeði yandan, yukarý doðru bakan bir portre olarak görürüz. Bebeðin ten rengi, tonlar arasýndaki hassas geçiþlerle vurgulanmýþ. Özellikle bebeðin yeþil gözleri, göz bebekleri bir iðne oyasý inceliði ile çalýþýlmýþ. Bebeðin krem rengi yakasý, ten rengini vurgularken pürüzsüz tenini ve yeni doðanýn saflýðýný da açýða çýkarýyor.

Sigara tutan eller. Aðýr iþten, toprakla uðraþmaktan deforme olmuþ, bozulmuþ, boðum boðum olmuþ eller. Nerden baksan en az 70 yýlýn yükü var bu ellerde. Her bir çizgisinde bir ömür yükü hikaye. Yamulmuþ týrnaklar, orijinal biçimini çoktan kaybetmiþ parmaklar sorsan çok þey anlatýrlar. Sonu gelmiþ sigarasý, düþtü düþecek hissi veren uzamýþ gri sigara külü ve en az sahibi kadar eski kahverengi aðýzlýðý. Görmüþ geçirmiþ, çok yol kat etmiþ eller tarafýndan tutulan sigara aðýzlýklarýný, Anadolu’nun uzakta kalmýþ, uzakta býrakýlmýþ, çoktan unutulmuþ köy kahvelerinde görebilirsiniz. Bu ellerde unutulmuþluðun verdiði hüzün, takdir görmeyen emeðinin verdiði kýrgýnlýk, çok þeyler yaþamýþ olmanýn getirdiði bilgelik var. Koyu zemin üzerinde yer alan açýk renk eller ana temayý vurgulamýþ. Çok çarpýcý, insaný derinden etkileyen, çok þeyler söyleyen, çok þeyler anlatan bir kompozisyon yakalanmýþ. Her parmaðýn farklý duruþu, resimdeki hareket öðesini vurgular. Iþýk, hareket ve derinlik tabloya üç boyutlu bir anlam kazandýrýrken gerçeklik duygusunu da ön plana çýkarýr. Ellerin canlý gibi duruþu, parmaklardaki derin çizgiler, boðum boðum deforme olmuþ kalýn parmaklar, sigarayý gevþek bir tarzda tutuþ, zamanda asýlý kalan bir an gibi tuvale yansýyor. Her an hareket edecekmiþ gibi duran, bu çok günler görmüþ, bilge eller, artýk bütün zamanlara ve bütün emekçilere aittir.

Eski kullanýlmýþ siyah körüklü çizmeler. Büyük büyük dedenin süvariyken kullandýðý aðýz kýsýmlarý çizgi çizgi olmuþ körüklü çizmeler. Bütün sýnýr boylarýný arþýnlamýþ, Anadolu topraðýnýn her zerresini tanýmýþ. Büyük büyük dede süvari. Kaç kez bindi ata. Kaç kez üzengiye gitti ayaðý, ayaðýnda bu körüklü emektarlar. Üzenginin üzerinde binlerce kez esnedi ayak uçlarý. Her esneyiþe bir çizgi, her kavgaya bir çentik, her kahramanlýða bir aný düþer. Çok maceralar yaþamýþ, savaþlar görmüþ, hikayesi bol, tarihe tanýklýk etmiþ, tarih yazýlýrken bizzat orada bulunmuþ, kendisi tarih olmuþ, bu eski, kimsenin yüzüne bakmadýðý körüklü çizmeler. Þimdilerde unutulmuþ, eskinin anýlarýna sýðýnmýþ, süvarisini özleyen, paylaþtýklarý anýlarý bir sýr gibi saklayan siyah körüklü çizmeler. Çok yaþanmýþlýðýn eskittiði, bir kenara atýlmýþlýðýn yýprattýðý ama hala dimdik, inadýna ayakta, üzengiye uzanmaya her an hazýr, çok þey yaþamýþ bu çizmeler hala süvarisini bekliyor. Bir de öykülerini dinleyecek ziyaretçileri.

Tijen Hasçi grubun yaramaz, afacan kýzý. Hadi yaramazlýk yapalým, objelere, nesnelere yukardan bakalým, perspektif kurallarý ile oynayalým, nesneleri deforme edelim, onlarý baþka bir dünyanýn perspektif anlayýþýyla yeniden tanýmlayalým. Tijen Hasçi resimlerin içine giriyor, yaramaz, muzýr, sevimli bir “resim cinine” dönüþüyor. Perspektifi formlarý estetik bir biçimde bozarken çok eðleniyor. Öyle ki tuval boyunca, resimlerin çeþitli yerlerine eðlence tozlarý serpiþtiriyor. Bakanlar da en az kendisi kadar eðlensin, zevk alsýn diye.

Hadi biraz yaramazlýk yapalým. Týpký pembe bir fon önünde duran yeþil masa ve çalýþma lambasýnda yaptýðýmýz gibi. Resimde zarif, göz okþayan masalsý bir hava var. Çizgileri belirgin yer karolarý ile incelikli bir tarz yakalanmýþ. Pembe fon üzerinde dans eden gölgeler ve ýþýðýn þiddetine göre deðiþen tonlar. Estetik deðerler içinde bilinçli olarak deforme edilmiþ formlar, zarif bir anlayýþýn oluþmasýný saðlýyor. Nesnelere tepeden bakan sanatçý, esprili bir tarzda karikatürize edilmiþ ojelerle esprili bir resim dili yakalýyor. 1920’lerin havasýnýn hissedildiði resimler, þakacý bir perspektif anlayýþýyla sunuluyor. Pastel renklerin hakim olduðu tabloda tonlar arasýndaki geçiþler ve leke çalýþmalarý baþarýlý. Bu da aðýrlýk merkezinin resme dengeli bir þekilde daðýlmasýný saðlýyor. Iþýk dokunuþlarý, ufak kaçamaklarla resme deðip geçiyor. Bunlar anlýk küçük þakacý göz kýrpýþlar. Defterdeki yazýlar neredeyse okunur bir belirsizlikle sisli bir renk bulutunun ardýnda kaybolur. Lambanýn içinde ýþýðý ve gölgeyi görürüz. Göz okþayan canlý renkler resmi çekici hale getiriyor. Yeþil masadaki renk geçiþleri kesin olmayan hatlar içinde daðýlýyor. Iþýktan gölgeye geçiþler yumuþak bir resim diliyle ortaya konunca gözü okþayan bir atmosfer yakalanýyor.

Sarýnýn tonlarýnda çalýþýlmýþ gri çelik çaydanlýk. Resim, tonlar arasýndaki aþamalý geçiþler ve yansýmalar üzerine kurulmuþ. Gri çelik çaydanlýðýn üzerinde vuran ýþýk demetlerinde, oda içindeki objelerin, insanlarýn belli belirsiz yansýmalarý görülür. Çaydanlýðýn önündeki yer alan elmanýn üzerine düþen gölgeler küçük ama önemli ayrýntýlar. Cam çay bardaðý, tabak ve çay kaþýðý, bulunduklarý ortamýn sýcak bir unsuru olarak var olurlar. Kendi özel perspektif dilini oluþturan bir duruþ, bir tavýrla bizi samimi bir dünyaya davet ederler. Týpký “Alice Harikalar Diyarýnda” yaþayan, konuþan, hareket eden ve bir kimliði olan bu objelerin arasýnda hissederiz kendimizi. Beyaz gri dokunuþlarla oluþturulan arka plan, geometrik bir fon, farklý masalsý bir dünyanýn izlerini taþýr.

Yeþil masa örtüsü üzerindeki meyve tabaðý ve su sürahisi. Kahve rengi bir arka plan, mavi bir zemin ve yeþil bir masa örtüsünden oluþan bir kompozisyon. Canlý, albenili renklerin çarpýcý uyumunu yansýtýr. Mavi bir tepsi içinde var olan elma, armut, portakal ve muzlar izleyicileri renkler üzerinden tanýmlanan bir dünyaya davet ederler. Arka planda görülen pencere, sürahinin mavi kapaðý ve meyvelerin bir kýsmý aynadan yansýr. Ýç içe geçen dünyalarýn kapýlarýný açan, þakacý bir resim cininin parmaðý resme dokunmuþtur. Þakalar henüz bitmedi. Esprili bir dille karikatürize edilen masanýn duruþu ve masanýn ayaklarý, yeniden belirlenen perspektif kurallarý doðrultusunda, kendilerini gülümseten bir incelikle kabul ettirirler. Renk geçiþleri, açýk koyu renk dengesi tabloyu çekici kýlan unsurlar arasýnda yer alýr. Kahverengiden pembeye, sonra da açýk yeþile uzanan bir yolculukta ýþýðýn kat ettiði yolu izleriz.

Tuvalde çýplak bir kadýn gövdesi, önünde beyaz masa örtüsü serili bir sehpa, üzerinde pembe çiçekler ve yerde kahverengi zemin üzerinde uzanan yeþil bir kilim. Arka planda açýk kahverengi bir fon. Çok renkli, çok nesneli ve çok anlamlý baþka bir tablo daha. Anlaþýlan resim cini bu resme de uðramýþ. Resimde, tablo içinde baþka bir tablo görürüz. Þövalye üzerinde duran tabloda baþý olmayan çýplak bir kadýn gövdesi yer alýr. Sözde aklý, beyni, kafasý olmayan, kimliði elinden alýnmýþ bütün kadýnlara ithaf edilen baþsýz çýplak kadýn gövdesi, sömürüyü temel ilke edinen, kapitalist anlayýþýn hakim olduðu bir dünyanýn istismarýna açýktýr ve bu dünyada var olmaya çalýþan bütün kadýnlara adanmýþtýr. Sehpa üzerinde duran pembe, beyaz çiçekler kadýn ruhunu tanýmlar. Ayný zamanda, çiçekler estetik ve naif bir dünyanýn simgesidir, kadýn da öyle. Bu nedenle, birbirlerinin tamamlayýcýsýdýrlar. Beyaz masa örtüsü, kirlenmiþ dünyaya raðmen saflýðý çaðrýþtýrýr. Kahverengi zemin üzerinde uzanan yeþil kilim, sehpa ve çiçek hep birlikte oluþturduklarý kompozisyonda kadýný destekler biçimde yer alýrlar. Kadýnýn bu dünyada var olurken, her þeye raðmen bir duruþu, bir kimliði olduðunu ve bu kimliði ortaya koyabilme cesaretine ve kararlýlýðýna sahip olduðunu bize hatýrlatýr. Masa örtüsüne dökülen pembe çiçeklerin taç yapraklarý hüzünlü ayný zamanda kýrýlgan dokunuþlar olarak kalbimizi kazanýr. Çýplak kadýn gövdesi kirli deðildir. Doðallýðýn, estetik duyarlýlýðýn bir göstergesidir. Burada çirkin ve pis olan sokaðýn kirli dilinden ve anlayýþýnda uzakta, pembe beyaz çiçeklerle ayný düzlemde yer alarak o dünyadan baðýmsýz olarak var olur. Kadýn gövdesindeki kýrmýzý göðüs uçlarý ile pembe çiçeklerin ayný düzlem üzerinde yer alýþý renk dengesinden öte, resimdeki estetik duyarlýlýða iþaret eder.

Modern zamanlarýn teneke içecek kutularý. Gri, kirli beyaz tonlarda oluþan bir fon bizi modern zamanlarda gezegenimizde herhangi bir yere götürüyor. Lacivert bir zemin üzerinde kullanýlmýþ, tüketilmiþ, içilmiþ sonra da bükülerek atýlmýþ artýk bir atýða dönüþmüþ, var olma nedenini yitirmiþ, ömrünü tamamlamýþ nesnelerin ortak paydasý olarak karþýmýza çýkarlar. Beyaz kapaklarý, kopartýlan, kýrýlan açma yerleri, hýrpalanan, bozulan, çabucak vazgeçtiðimiz, eskittiðimiz ve tükettiðimiz hayatlarýmýza benziyor. Simgesel olarak insanlar, arkadaþlýklar, var oluþlar, olaylar, paylaþýlan anýlar, ortak amaçlar, yüceltilen deðerler ayný hýzda tüketiliyor ve zamanýn çöplüðüne atýlýyor modern zamanlarda. Tek içimlik meþrubat tenekelerinden ne farkýmýz var ki? Çeþitli formlarda, devrilmiþ, ortasýndan sýkýlmýþ, üzerine basýlmýþ, ezilmiþ, yamyassý edilmiþ, bükülmüþ tenekelerde duraðan görünen bir hareket olgusu yakalanmýþ. Orada, o kompozisyonda var oluþlarý bile baþlý baþýna bir baþkaldýrý gibi sunuyor kendisini. Mavi zemin üzerindeki beyaz lekeler bir an belirip sonra ayný hýzda kaybolan ýþýðýn görüntüsünü yakalýyor ve bir an onu üzerinde hapsediyor. Ýþte biz þu anda, “o ana” tanýklýk ediyoruz.

Gazete kaðýtlarý üzerinde kurulmuþ bir kahvaltý sofrasý. Bize çok aþina gelen, çok tanýdýk eski Türk Filmlerinden kareler gibi belleðimizde yer alan kahvaltý sofralarý. Yoksulluða inat, eski zamanlarýn kan kýrmýzý domatesleri, modern zamanlardaki gibi her þeyimiz yoktu ama kan kýrmýzý domateslerimiz vardý dedirten. Kocaman somun ekmeklerimiz. Ortasýndan kopardýðýmýzda, bütün evi taze ekmek kokusu sarardý. Tazeliði ve damaðýmýzý gýdýklayan kokusu, pamuk gibi bembeyaz aðýzda daðýlan dokusu, alüminyum sahan içinde banýlmaya bekleyen yumurta, bereketli Anadolu topraklarýnda yetiþen iri siyah zeytinler, Pazar sabahlarýnýn tadýna doyulmaz lezzetiydi. Evet, belki her þeyimiz yoktu, lüks tüketim maddelerinin baðýmlýsý olmamýþtýk henüz. Siyah beyaz çekilmiþ o filmlerdeki iyi niyetli saflýðý anýmsatan o sadelikle, mütevazý anlayýþla, bütün o yoksulluða, bütün o yoksunluða inat iþçi, memur, dar gelirli, emekli sofralarýnýn damaklarda kalan bir lezzeti vardý. Mesela,
1 Mayýs’ta çýkan gazetelerin üzerinde yapýlan bir Pazar sabahý kahvaltýsý çok þey anlatýyor modern zamanlarda kaybolmuþ, modern kent insanýna. Kan kýrmýzýsý domateslere hasret, taze ortasýndan koparýlmýþ bir somun ekmeðe, lezzetli kara zeytine hasret, bir de altýna serdiði gazetelerin samimiyetine, dürüst duruþuna, içtenliðine ve o gazetelerdeki saðlam kimliðe. Þimdinin çok boyalý, çok promosyonlu, çok satan, haddinden fazla renkli kartel gazetelerine karþýn; bir duruþ, bir tavýr, bir kimlik vardý 1 Mayýsta basýlan gazetelerde.

Yeþil yapraklý çiçek saksýsý. Kahverengi saksý içinde baþ veren, yayýlan, serpilen, hayata, güneþe, ýþýða doðru uzanan yeþil damarlý yapraklar. Geniþ yapraklarýn üzerindeki belirgin damarlar ve çiçeðin gövdesindeki çizgiler titizlikle çalýþýlmýþ. Arka planda pencereyi, pencerenin demirlerini görüyoruz. Camýn ardýnda sokaðýn ve evlerin belli belirsiz siluetleri kendini gösterir. Pencerenin ardýnda hayat akar gider. Belirsizlik içinde evimizin, evlerimizin dýþýnda akýp giden hayata, “pencere önü çiçeði” gibi bakar dururuz. Kahverengi saksý ve koyu renk tabaðý, yine koyu renk zemin ve açýk renk arka planda yer alan yeþil yapraklar ön plana çýkmýþ. Açýk koyu renk dengesi ve tezatlýklar etkili bir þekilde kullanýlmýþ. Gri pencere demirleri geometrik bir þekilde resmedilirken resmin iç dengesini saðlam biçimde yakalamaya yardýmcý oluyor.

Pembe zemin üzerinde mavi çinili bir sürahi. Kütahya seramik çinilerin anýmsatan kýrmýzý mavi çiçeklerle bezeli beyaz seramik eski bir sürahi, koyu pembe bir tespih, kapaðý açýk gümüþ bir mücevher kutusu ve sürahinin ardýna saklanmýþ pembe cam bir bardak. Üzerinde yeþil lekelerle sarý gri bir fon. Zengin bir arka plan. Ve pembe tonlarýna adanmýþ eski zaman objeleri. Artýk bizim için antika olmuþ, eski zamanlara ait hikayeleri, öyküleri ve anýlarý üzerinde taþýyan bu nesneler, anneannelerin, dedelerin tarih olmuþ anýlarýný tablonun dört bir yanýna daðýtýr. Açýk pembe örtünün kývrýmlarý tabloya ayrý bir hareket kazandýrýyor. Kütahya çinilerinin kusursuz formuna karþýn sanatçý, kendi öykülerini, kendi çini sürahisini, tespihini kendi bildiðince yorumlamýþ. Onlarý yine estetik bir dille yeniden yaratmýþ, bozmuþ, üzerlerinde oynamýþ, deforme etmiþ. Arka planda giderek açýlan fon resme bir ýþýk veririr. Fon üzerindeki küçük yeþil dokunuþlar, eskiye ait küçük hatýrlatmalar gibi duruyor.

Açýk Pembe Vazolar. Üçlü grup. Kahverengi sehpa üzerinde yansýmalarýný gördüðümüz vazolar 1920’li yýllarýn sanat anlayýþýnýn esintilerini taþýyor. Vazolarýn üzerine vuran ýþýk tabloyu aydýnlatýrken pastel tonlarýn yumuþak yansýmasý göz okþuyor. Ucu açýk hikayelere uygun zengin bir atmosfer oluþturan romantik göndermeler ve küçük dokunuþlar var. Vazolarýn þekilleri kendi içinde esprili bir þekilde, bilinçli olarak deforme edilmiþ. Perspektif anlayýþýna, þakacý pembe bir itirazla kendilerini yeniden istedikleri formda var ediyorlar. Çarpýk sevimli duruþlarý, leylak ve toz mavi tonlar arasýnda gidip gelen bir fon içinde göz okþuyor. Vazolarýn aðýz kýsýmlarýnda görülen belirgin gölgelere karþýn, beyaz konturlar ve ýþýðýn düþtüðü aydýnlýk noktalar, ýþýk gölge dengesini vurguluyor.

Otoportre. Masum, hafiften hüzünlü, kabahat iþledikten sonra, “ben bir þey yapmadým” diyen küçük kýz çocuðunun muzýr masumiyeti. Þakacý bir tavýr. Her an gülecekmiþ gibi ucu kývrýlmýþ dudaklar. Daðýnýk saçlar, spor bir anlayýþ. Vesikalýk çektirir gibi objektife bakan bir hal var üzerinde. Perspektifle dalgasýný geçen, bildiðini okuyan, þakacý bir resim cini. Hatlarý estetik bir þekilde karikatürize edilmiþ özgür bir ruhun portresi bu.

Gramofon önünde duran kahverengi bir kalemlik. Kýrmýzý gramofon, altýn sarýsý çiçeksi aðzýyla, 1920’li yýllarýn melodilerini odanýn dört bir yanýna daðýtmaya hazýr. Siyah plak iðnesi eski taþ plaklarýn üzerinde gezinirken, bizi Art Deco anlayýþýn hakim olduðu romantik zamanlara götürür. Canlý bir zemin üzerinde bütün bir resme yayýlan gramofon, kirli beyaz bir fonun önünde daha vurucu bir görünüm kazanýr. Iþýk gölge farký, ton geçiþleri, gölge konisi içinde kalan nesnelerin uzamýþ görüntüleri resmi çekici kýlan özellikler. Iþýðýn deðdiði noktalarda oluþan pýrýltýlar, masalsý bir atmosfer yaratarak resme canlýlýk katýyor.

Eski bir telefon, bir kadeh kýrmýzý þarap, þarap þiþesi yine kahve rengi bir sehpanýn üzerinde bir araya gelmiþler. Belki de bir akþamüstü vakti, tam da günün yorgunluðunu alacak bir aperatif zamaný. Kim bilebilir? Resme 1920’lerin romantik atmosferi hakim. Zengin ayrýntýlar. Siyah beyazýn çarpýcý buluþmasý, nesnelerin masanýn üzerindeki belli belirsiz oluþan suretleri, arka planda görünen aynadan yansýyan nesneler. Þiþenin, camýn ve telefonun üzerine düþen parlak ýþýk demetleri resme ayrý bir zenginlik katýyor. Aynaya yansýyan görüntüler resme derinlik kazandýrmýþ. Çok boyutlu bir yapý içinde asýllarýna paralel bir düzlemde yeniden var olan nesnelerin görüntülerinin yanýnda odanýn farklý bir bölümünü de keþfederiz. Arka planda kahverengi kapý ve anahtar deliði gibi ince ayrýntýlar tabloya renk katýyor. Kýrmýzý kadehin içinde þarabýn parlamasý, camýn ýþýðý kýrmasý, telefonun siyah zemin üzerindeki beyaz numaralý delikleri þýk bir tezat oluþturuyor. Aynadan yansýyan pencere demirleri arkasýnda kalan sisli alan, hayal gücünü harekete geçiriyor. Belki arkada canlý bir sonbahar bahçesi vardýr. Yazdan kalma günlerde bahçeye atýlan beyaz demir masa ve iskemleler bu zengin görüntünün bir uzantýsý olabilir. Orada olmasýný ümit ettiðimiz sonbahar bahçesi, bu romantik ve zengin ayrýntýlar içeren atmosferin tamamlayýcýsý olarak zihnimizde yerini alýrken bize hayaller kurduruyor. Sanat, insanlara hayaller kudurabilmekten baþka nedir ki?












Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sanat ve sanatçýlar kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
'Kafkas Tebeþir Dairesi'nin Sebeb-i Hikmeti... ''
Uluslarararasý Ýzmir Festivali 20. Yaþýný Kutluyor.
Anton Çehov'dan Arthur Miller'a, Modern Zamanlarda Düþlerin
Ahmet Adnan Saygun"un Mirasýný Taþýyan Onurlu Bir Sanatçý : Rengim Gökmen
Ýlhan Berk"in Þiirleri ve Sait Faik"in Öykülerini Gravürde Eriten Adam: Fatih Mika
Commedia Dell"arte Ýþliði : Michele Guaraldo, Simone Campa ve Korsanlar
Cemal Süreya"dan "Üstü Kalsýn" : Hakan Gerçek
Aðýr Abla Cecilia"nýn Müridinden Faydalý Hayat Dersleri : Ayhan Sicimoðlu
Romanya Ulusal Tiyatrosundan Bir Baþ Yapýt : Fýrtýna
Shakepeare"den Verdi"ye : Falstaff Operasý

Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Varmýþ Hiç Yokmuþ
"Beni Ben mi Delirttim?" : Ferhan Þensoy
Ermiþler Ya da Günahkarlar, Ýyilik Ya da Kötülüðün Dayanýlmaz Lezzeti…
Sineklidað"ýn Efsanesi : Keþanlý Ali"nin Ýbretlik Öyküsü
Sahibinden Az Kullanýlmýþ "Ýkinci El" Stratejiler
Tek Kiþilik Oyunlarýn Efsane Ýsmi : Müþfik Kenter
Yaðmur Yaðýyor, Seller Akýyor, Kral Übü Camdan Bakýyor
Efes'li Herostratus ve 'Hukukun Üstünlüðü Ýlkesi'
Tanrýlarýn Takýlarý
Ruhi Su"nun Ýzinde : Köy Enstitüleri

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.