Yaþam ciddi, sanat neþelidir. -Schiller |
|
||||||||||
|
Seval Deniz Karahaliloðlu Deliler, Allah’ýn elçileridir. Delilerle, veliler el ele gezerler. Bir Yezidi geleneði der ki, “bir daire içinde sýkýþýp kalan adam için yaþadýklarý trajiktir ama dýþarýdan bakanlar için adamýn hali komiktir”. Mitomani hastalýðýna yakalanmýþ bir toplumda, tanýmadýðýmýz adamlarýn arasýnda sýkýþýp kaldýk. Baþýmýzý suyun üzerinde tutabilmek için bir takým hikayeler yazýyoruz. Sonra kendi uydurduðumuz bu hikayelere, kendimiz inanýyoruz. Çünkü gerçeklerle yüzleþmek yerine, kendi hayatlarýmýzý, özümüzü ret ettiðimiz için “iþimize öyle geliyor”. Mitomoni sarhoþluðu içinde “tanýmadýðý adamlarla” kol kola dolaþan, baþý sýkýþtýðý zaman “kendi çizdiði daireler içinde dolanýp duran” bu topluma en uygun oyun Orotontopolis Týmarhanesinin hazýrladýðý müsamere olur dedik. Aldýk sizi buraya getirdik. Yer, “Orostontopolis Týmarhanesi”. Peki burada ne iþimiz var? “7 Numaralý Koðuþun” hazýrladýðý müsamereyi izleyeceðiz. Havada “Damda Deli Var” þarkýsýnýn ezgileri, arka planda Altan Erbulak’ýn karikatürlerinden oluþan kartondan yapýlma bir dekor. Kadýn erkek karikatürlerinin üzerinde konuþma balonlarý. Altan Erbulak’ýn karikatürü bir sokak lambasýna týrmanmýþ konuþma balonunda “ben de buradayým” diyor. Þiþman cüsseli adamlar, son düðmesine kadar ilklenmiþ takým elbiselerinden çýkan küçücük kafalarý ile sýrýtýyorlar. Güzel, mini etekli, sarýþýn bir kadýnýn etrafýnda pervane olmuþ erkekler. Sýrýtkan, sýrnaþýk, kendini beðenmiþ, yaltaklanan. Bir aðacýn arkasýndan uzanmýþ þaþkýn bakýþlý kafalar. Kadýnýn karikatürü konuþma balonunda “tanýmadýðým adamlar” der. Laf aramýzda, bu adamlarý kim tanýyor ki? Bir aðacýn dalýna tünemiþ, aðzýnda peynir tutan adam en gerçekçi ve anlamlý karikatür. Çünkü biz bu adamý tanýyoruz. Sen, o, öteki, biz, onlar, her birimiz aðzýnda peynir tutan karga misali bulduðumuz her hangi bir dala tünemiþ adamlarýz. Ali Poyrazoðlu Tiyatrosu “Tanýmadýðým Adamlar” oyunuyla, Aziz Nesin ve Ali Poyrazoðlu’nun yazdýðý oyunu sahneliyor. Ali Poyrazoðlu’nun sahneye koyduðu oyunda baþ rolleri, Ali Poyrazoðlu, Bülent Kayabaþ, Özdemir Çiftçioðlu, Suat Ünaldý, Ümit Kantarcýlar, Burak Alkaþ ve Hüseyin Kara paylaþýyorlar. Altan Erbulak’ýn karikatürlerinden oluþan dekorlara, Esin Engin’in müzikleri eþlik ediyor. Arþaluz Taþaklayan dediðine göre, “oturduðu Kurtuluþ’taki apartmanýndan, Monte Carlo Devlet Tiyatrosu baþ aktristliðine yükselmiþ, oradan da sanat kariyerine þu anda Orostontopolis Týmarhanesinde, “genel sanat yönetmeni” olarak devam ediyor”. Madan Arþaluz akýl saðlýðýna tekrar kavuþsun diye yatýrýldýðý týmarhanede o bildik, alýþýk olduðumuz kararlý kiþiliði ve müthiþ organizasyon yeteneðini kullanarak, kýsa sürede bütün delileri ele geçirip bir müsamere düzenlemeye karar verir. Hastalarý iyileþtirmek için kullanýlan psikodrama tekniði ile hazýrlanan müsamere delilere, deliren bir topluma ve topluca deliliklerimize ayna tutuyor. Ýçimizde barýndýrdýðýmýz, özenle kendimizden bile sakladýðýmýz o kiþilikler, o yabancý insanlar, “tanýmadýðýmýz adamlar”, yavaþ yavaþ su yüzüne çýkýyor, hayat buluyor, soruyor sorguluyor, diðer yabancý kimliklerle kimi zaman çatýþýyor, kimi zaman uzlaþma yollarý arýyor. Bu bir müsamere, bu bir “öz eleþtiri”, bu içimizdeki “tanýmadýðýmýz adamlarla” yapýlan “uzlaþma çabalarý”, kendimizi “tanýma”, “anlama” yolarýndan biri. Müsamere öncesinde Arþaluz sahnede, seyircileri selamlýyor. “Hoþ geldiniz Balýkesirliler”,…bir an duraksama, evet hatýrladý. “Hoþ geldiniz sayýn Erzurumlular”, yine bir boþluk, yine bir kopuþ, bir siyaha düþme durumu. “Hoþ geldiniz sevgili Edirneliler, sefalar getirdiniz”… Yine lafý ortasýnda unutuyor, sahnenin ortasýnda kala kalýyor….Yüzünde kocaman bir gülüþ. Ama bir de boþ bakmasa. Hani bir þeyini kaybetmiþ de ne olduðunu hatýrlayamama hali var üzerinde. Sevgili Arþaluz Taþaklayan nerede olduðuna bir türlü karar veremiyor ama olsun hiç bozuntuya vermiyor. Unutkanlýk hastalýðýndan muzdarip. Arþaluz yeri geliyor yaþadýklarýný, hissettiklerini diðer hastalarla ve bizimle paylaþýyor. “Etrafýna bir daire çiziyorsun. Ýçine giriyorsun. Kendin o dairenin içinde, “rol modeli” olarak sýkýþýp kalýyorsun. O dairenin içine gömülüyorsun, kýrmak istiyorsun sýkýþtýðýn hücrenin duvarlarýný, kýramýyorsun. Biz burada psikoanaliz yöntemiyle hastalarýn kendi içlerine gömdükleri, kendilerini, öteki kimliklerini tanýmalarýný istiyoruz.” Sevgili Arþaluz ne kadar haklý. Yaþadýklarý, gündelik hayatta toplumun bireylere çizdiði daireler içine sýkýþýp kalan bizlerin, hepimizin yaþadýklarýyla bire bir örtüþmüyor mu? Gelelim müsamereye katýlan sanatçýlarýmýza ya da daireler içine sýkýþýp kalmýþ delilerimize. Her biri bir adým öne çýkýp kendilerini tanýtýrlar. Sacit Topan. Namý diðer “Parlak Sacit”. Arkadaþlarý tempo tutarlar. Parlak Saciiiiiit, parlak, parlak, parlak,….Sacit onlara aldýrmaz konuþmaya devam eder. “Eskiþehir’den geldim. Eskiþehir’in Urfa’sýndan geldim. Ben buradan çýkýnca salýncaða bineceðim!” Arþaluz “oyuncu delilere” kendince destek verir. “Daireleri silmek için uðraþacaklar. Kim dairesini silmeyi baþarýrsa, kim daha iyi oynar ve oyunun sonunda seyirciden en çok alkýþý alýrsa o bu týmarhaneden çýkacak, özgür olacak. Hadi bakalým gösterin kendinizi.” Hakan Düzgün 30 yaþýnda. “Muðla’dan geldim. Bana elektrik vermesinler. Doðruyu söylüyorum. Çok iyi oynarsam, bu týmarhaneden çýkacaðým.” Hüseyin Ünlü 24 yaþýnda. “Ýzmirliyim. Üç tane hap alýyorum. 2 tane beyaz, 1 tane mavi. Ben maviyi çok seviyorum”. Þefik Kurt. Göstermeyi çok seviyor. Seyircilere dönerek ayýp bir hareket yapýp gülerek selam verir. Ömer Balatlý. Delikanlý Ömer. “Eðer çok çalýþýrsanýz geçmiþteki her þeyi unutursunuz dediler. Aynur’u da unuturmuþum. Alçak kadýn Aynur.” Ömer birden çýldýrýr. Aynur’un adýný sayýklayarak kendi çevresinde daireler çizmeye baþlar. Sözü Arþaluz alýyor. “Daireler çizmek yok! Kendini dairelerin içine hapsetmek yok! Daireleri kýrýp çýkacaðýz buradan. Kim deli, kim akýllý belli deðil. En deli dediðin fevkalade akýllý çýkar bu ülkede.” Doðru söze ne denir? “Yalnýz kalmak istediðim zaman, etrafýmda dönüyor ve hayali bir daire çiziyor, içine kendimi hapsediyor, kendime bir “rol” belirliyorum. O daire sonra bir “hücreye” dönüþüyor. Yalnýzlýktan, acýdan, üzüntüden, korkulardan kaçmak için “daireler çiziyoruz”. Eve hýrsýz girerse, çiz daireyi, otur içine, hýrsýz sana dokunmasýn. Toplum senin etrafýna iki tane daha daire çiziyor, sana bir “rol modeli” veriyor. Biz burada, kendi çizdiðimiz o dairlerin dýþýna çýkacaðýz.” Ýlk dersimiz siyasetteki daireler. Politikacýlarýn kendi çevrelerine çizdikleri ve kendilerini hapsettikleri daireler. Akýllý uslu siyaset yapmaya çalýþan adamý, bu memlekette nasýl “zorla deli ettiklerine” dair bir öykü bu. Bir yerleþime baþkan seçilecek her kafadan bir ses çýkar. Önerilen her isim için bir bahane bulunur. Mesela; “Kimi baþkan seçsek deliriyor. Demek ki delirmek için kendisini o makama getirmemizi bekliyorlar.” “Benim bildiðim delileri baþa getirmeyelim, tekrar bir zýrdeliyi baþa getirmeyelim” “Bunlar makama çýkýnca zývanadan çýkýyorlar.” “Rasim Bey tok sözlü, tok gözlü, namuslu, dürüst.” Oy birliði ile Baþkanlýða Rasim Bey seçilir. Rasim Bey baþkanlýk teklifini tek þartla kabul eder. “Halka hizmet edeceksem, katiyen dalkavukluk istemem. Benden önceki baþkanlara yaptýðýnýz gibi beni öve öve, þiþire þiþire göklere çýkarýp, insaný zývanadan çýkarmayýn. Dalkavukluk istemiyorum. Ýnsaný delirtmeyin!” Rasim Bey’i baþkan seçtirenler Rasim Bey’in kuyruðundan ayrýlmazlar. “En büyük sensin. Çok yaþa, Sultan Rasim”. Çevresini saran dalkavuklarýn aralýksýz iltifatlar ve övgülerinden bunalan Rasim Bey sonunda çileden çýkar. “Allah topunuzun belasýný versin” Rasim Bey’in yanýndan bir an bile ayrýlmayan dalkavuklar sürüsü hep bir aðýzdan cevap verir.”Amiiin”. Dalkavuklar Rasim Bey’e inat baþkanýn “egosunu þiþirmek” için ellerinden geleni yaparlar. “Allah baþkanýmýza kalkmamak üzere koltuk versin. Amiiiin” Sonunda, aralýksýz iltifat saðanaðýna dayanamayan Rasim Bey gerçekten “çýldýrýr”. “Anayasayý cýrt cýrt yýrtýp, onu ben kendim yeniden yazacaðým”. “Avrupa Birliði bizi mutlaka alacak. Hele bir almasýnlar. Onlarý mahvederim!” “Amerika bizim köpeðimiz olacak!” “Ýsrafa son verilecek!” “Her gün yeni bir tesis açacaðým.” Artýk Rasim Bey’i tutabilene aþk olsun. Sonra hep bir aðýzdan þarký söylemeye baþlarlar. “Anayasa derken döndük terelelliye, lay, lay, lom…” Bilge Arþaluz küçük oyun aralarýnda hem kendini, hem de içinde yaþadýðý toplumu sorguluyor. “Ötekileþtirdiklerin senler ne oluyor? Ötekileþtirdiðimiz içimizdeki bizler, þizofrenik bir duruma dönüþüyor. Adam kendi çizdiði dairenin içinde sýkýþýp kalmýþtýr. Bir de devletin vatandaþýn etrafýna çizdiði kalýn çizgili daireler var. Devlet siyaset dairesinden çýkýp, vatandaþýn özel hayat dairesine giriyor.” Osman Öztürk. Farkýndalýðý olan, haksýzlýklarý protesto etmeyi seven, muhalif vatandaþ. “Yýllardýr biz Ankara’dan rahatsýzýz, biraz da onlar bizden rahatsýz olsunlar” mantýðý ile yaþayan, yaþadýðý toplumu ve yöneticileri sorgulamaktan kaçýnmayan vatandaþ. “Özgürlük ve demokrasinin olmadýðý bir yerde “sözde özgürlük” ne iþe yarar?” diye sorar. Mesela, özgürlük ve demokrasi parkýnda “Özgürlük Heykelinin” önünde ailesiyle birlikte çoluk çocuk “kendin piþir, kendin ye” partisi düzenler. Emniyete çaðrýlýr, bir devlet memuru tarafýndan sorgulanýr. “27 Mart’ta karýn ve yeðeninle birlikte, kullandýðýnýz bisikletlerle trafiði engellemiþsiniz.” “Her ailede dört kiþinin arabasý var. Biz bisiklete binerek hava kirliliðini engelliyoruz.” “2 Nisan’da plastik bir silahla, þehir içi vapurunu kaçýrmaya kalkmýþ, kaptanýn baþýna silahý dayayýp “çek Küba’ya” demiþsin.” “Castro’ya bir gemi hediye edeyim dedim. Ne var bunda?” “Bunlarý neden yapýyorsun kardeþim? Sen manyak mýsýn?” Muhalif vatandaþ Osman Öztürk’ün cevabý hazýr. “Var olduðumu hatýrlamak, düþünülmek, fark edilmek, “saygý duyulmak” için yaptým. Hiç kimsenin umuru deðil. 40 yýldýr arayýp, sormuyorlar. Kaç çocuðun var? Eðitim sisteminden memnun musun? Memur maaþýyla geçinebiliyor musun? Evde kaç kiþi iþsiz? Çocuðunu okutabiliyor musun? Umutlarýnýz, hayalleriniz, gelecekten beklentileriniz nedir?” Muhalif vatandaþ içini dökmeye devam ediyor. “Devletin bana yüklediði bütün sorumluluklardan baðýmsýz olmak istiyorum. Milletin vekili baðýmsýz oluyor da “milletin kendisi” neden “baðýmsýz” olamýyor? Ben bu vatandaþlýk kimliðinden sýyrýlarak kendi “baðýmsýzlýðýmý”, kendim “ilan etmek” istiyorum. Ýktidarýn iþi hep cek, cak. Mutlu olmak istiyorsan ne söyle, ne iþit” Uzun bir sorgu sürecinin sonunda muhalif vatandaþ Osman Öztürk protestoya son noktayý koyar. “Düzülen ben olduktan sonra, düzen deðiþse ne olur?” “Deliyle, devlet kendi bildiðince iþler!” Yine deli kadýn Arþaluz sahnede. “Ýnsan farklý yaþlardaki hallerini hep içinde taþýr. “Tanýmadýðýn adamlar” çöplüðüne koyduklarýný artýk beðenmiyorsun. Tanýmadýðýn o adamlar sonra baþlarýný kaldýrýyorlar içinden dýþarý çýkmaya çalýþýyorlar. Ötekileþtirdiðin “senler” ne olacak? Onlarýn lehine ne zaman konuþacaksýnýz? Onlarýn lehine ne zaman empati kuracaksýnýz? Mesela, 10 yaþýndaki çocuk halini hatýrla. 15 yaþýnda deli fiþek, ergen. 20 yaþýnda býçkýn delikanlý. 25 yaþýnda evli adam. 30’un da evliliðin getirdiði sorumluluklarla yol almýþ halin. 35’inde daha baðýmsýz, 40 yaþýnda olgunlaþmýþ kimliðin. Bütün bu kimliklerin hepsini içinde taþýyorsun. Kimini sevmedikçe, üstünü örttükçe, onlarý içinde daha derinlere itmeye kalktýkça, onlar daha çok kabusun olarak üzerine saldýracaklar. Yüzleþemediðin, hesaplaþamadýðýn kimliklerin kabusun olacaklar, öcü gibi ortaya çýkacak, sana tekrar takrar saldýracaklar.” “Acýlarýnla uzlaþ!” “Küçük bir çocukken topunuz hiç inþaata kaçtý mý?” “Çocukken hiç tacize uðradýn mý doktor?” Bütün deliler kendi acýlarýný anýmsar. “Aynur, çýk ulan beynimden!” Hepsi kendi çevresinde daireler çizmeye baþlar. Acýlarýnla yüzleþ! Acýlarýndan kurtul!” “Toplumda sosyal Alzheimer (alzaymýr diye okunuyor) nasýl ortaya çýkýyor? Bu nasýl kitlesel bir hastalýða dönüþüyor? Toplum nasýl unutuyor? Toplumun hafýzasýný siliyorlar. Toplumun belleði yavaþ yavaþ kendisini sýfýrlamaya, kendisini boþaltmaya baþlýyor. Anýlarý siliyor. Devlet vatandaþýn çevresine kalýn daireler çiziyor. Devletin, toplumun ve kendinizin çizdiði dairelerden kurtulun.” Unutmayýn, “hayattaki müsamere” devam ediyor! Biz de kendi dairelerimizden kurtulalým dedik. Ali Poyrazoðlu ile delilerde, Yezidi geleneklerine ve “muhalif olma” haline dair konuþtuk. SDK – Neden Orostontopolis Týmarhanesi? Ali Poyrazoðlu – Orostontopolis, orostopolluklar kenti demek. Eski Yunanca’da “polis” kent demek. “Orostoplluk” ise kalleþlik, alçaklýk, hak yeme, adam kayýrma, hýrsýzlýk, dolandýrýcýlýk, üç kaðýtçýlýk demek. Orostontopolis, insanýn insana yaptýðý eziyetlerin baþ rolde olduðu kent demek. Kýsaca, “Orostopolluk Ülkesi” anlamýna geliyor. SDK – Oyunda hep bir “müsamereden” bahsediliyor? Neden oyunu müsamere temasý üzerine kurdunuz? Ali Poyrazoðlu – Müsamere temasýný kullandýk çünkü onlar gerçek tiyatrocu deðiller. Onlar, hastanedeki hastalar. Hastanedeki hastalarýn hazýrladýðý gösteriye de okul çocuklarýnýn hazýrladýðý gibi müsamere denir. O nedenle, oyuna müsamere dedik. Zaten müsamere çerçevesinde, oynayýþ estetiði de abartýlý bir oyunculuk hakim. Oyuncular, aktörler ama aktör deðillermiþ gibi yapýyorlar. Aktörlüklerini, kendi karakterleri ile ilgili bölümlerde gösteriyorlar. Yani sahiden “kendileri” olduklarýnda. Müsamere kýsýmlarýnda ise “gibi yaptýklarý” yerlerde de müsamere estetiðini kullanýyoruz. SDK – Yezidilerdeki “bu inanýþý” oyunda kullanma fikri nasýl oluþtu? Ali Poyrazoðlu – Aziz Nesin’den çýktý. Aziz Nesin, “Yezidi gelenekleri” diye anlatýyor. Çok eskiden bizim tiyatronun dergisine bir yazý yazmýþtý. O yazý, hiçbir yerde yayýnlanmadý. Aziz Nesin “Yezidi geleneklerinde, ortaya bir daire çizilir. O daireyi çizen silmedikçe, dairenin içinde kalan dairenin içinden çýkamaz” diyor. Bu bir ritüel. Onun için dairenin içinde kalanýn için durum trajik, dýþarýda kalanlar için durum komiktir. SDK – Daire olgusunu sadece kiþisel bazda mý ele alýyoruz.? Bu ritüeli topluma uygulamak mümkün mü? Ali Poyrazoðlu - Kiþisel bazdan yola çýkarak topluma bakmaya çalýþýyoruz. Oyunda kiþilerin baþýna gelenler kapalý yada açýk biçimde kiþinin ait olduðu toplumu da yakýndan ilgilendirir. Kiþinin içine düþtüðü hallerin sorumlusunun toplum olduðunu düþündüðümüz zaman o dairenin geniþ bir biçimde bütün bir toplumu saran bir çember olduðunu görebilirsiniz. SDK – Arþaluz Taþaklayan karakterini biz “Tak Tak Takýntý” oyunundan tanýyoruz. Arþaluz Hanýmý baþka bir oyunda daha görecek miyiz? Bu bir seri oluþturma projesinin ilk ayaðý mý? Ali Poyrazoðlu – (kahkahalarla gülüyor) “Arþaluz’un Dönüþü”, “Arþaluz’un Ýntikamý”, “Arþaluz Sürpermene Karþý” gibi þeyler düþünüyorum. ( Hala kahkahalarla gülüyor) Bu oyunda böyle bir karakter gerekiyordu. Arþaluz karakterini týmarhanede düzenlenen müsamerenin kahramaný olarak tasarladým. Arþaluz týmarhaneye düþtü. Týmarhanenin “genel sanat yönetmeni” oldu. Oynayanlar deli, yöneten de deli olsun diye Arþaluz’u koydum. SDK – Arþaluz’un ortalýðý toparlama ve gayet iyi bir “organize etme” kabiliyeti var deðil mi? Ali Poyrazoðlu – Arþaluz bir mitoman. Her þeyi uyduruyor. Anlattýðý her þey “yalan”. Uydurukçu Arþaluz Taþaklayan. O Monte Carlo hikayeleri hep yalan. Arþaluz Kurtuluþ’un dýþýna çýkmýþ deðil. Arþaluz kendi anlatan, kendi inanan tiplerden. “Mitoman” deniyor onlara. Arþaluz kendi hayatýný ret ediyor. Asýl onun normal hayatý, yaþadýklarý trajik. Evi yanmýþ, çocuðu yanmýþ. Yaþadýklarý çok trajik. Arþaluz o hayattan kendini kurtarmak ve belleðini sýfýrlamak için kendine baþka bir “hayat icat” ediyor. O hayatýn içine yerleþiyor. Orada yaþýyor. Ama bunu toplumumuzda bir çok insan yapýyor. Kendilerine bir hayat uydurup “öyleymiþ gibi” davranýyorlar. Bu bir nevi “þizofreninin” açýkça ortaya çýkýþý. Arþaluz’da da öyle. Bu þizofrenik belirtinin bizim toplumumuzda bir çok örneði olduðu için Arþaluz karakterini kullandým. SDK – O zaman bu durum bütün toplumu etkileyen bir hastalýk diyebilir miyiz? Ali Poyrazoðlu – Hepimiz “gibi yapýp” kendimize bir hayat uydurup, içinde girip, o hayata inanýp, yaþýyoruz. Dahasý bazýlarý “gibi yapmýyor”, dizilere bakýp, dizilerde yaþadýðýný düþünüyor. Aþk-ý Memnu’nun evinde oturduðunu zannediyor. Ezel’le aþk yaþadýðýný düþünüyor. Toplumda ciddi bir biçimde, dizilerin içine yerleþip, onun bir parçasý olduðunu düþünme hali baþladý. Gerçekle, hayali bir birine karýþtýrýp yaþýyoruz. Bu tipik bir “þizofreni” belirtisidir. SDK – Arþaluz’un etrafý derleyip toparlayan, sözünü dinleten, otoriter bir “lider olma” vasfý var. Arþaluz’un lider tavrý, toplumun aradýðý lider boþluðunu, lider açýðýný, bir lider arayýþýný da vurguluyor diyebilir miyiz? Ali Poyrazoðlu - Toplumlar çabuk lider tüketen organizmalardýr. Birisini lider yapar, inanýr, peþine takýlýr. Bir süre sonra aleyhinde konuþmaya baþlar. Sonra muhalefet eder. Sonran o lideri bir kenara fýrlatýr. Sonra yeni bir lider çýkartýr. Bu da net bir biçimde, Azizi Nesin’in yazdýðý “Adamý Zorla Deli Ederler” bölümünde anlatýlýyor zaten. Rasim Bey diye bir adamý lider yapýyorlar. Etrafýný sarýyorlar. Adamý sürekli övüyorlar. Adamýn dýþ dünya ile iletiþim kurmasýný engelliyorlar. Adamý delirtiyorlar. Sonra adamý çöpe atýp baþka bir lider aramaya baþlýyorlar. SDK – Peki, delilikle, “yönetmek” arasýnda nasýl bir iliþki var? Ali Poyrazoðlu – (Gülüyor) Böyle bir þey hiç düþünmedim. Tuhaf. SDK – Peki, delilikle, “yönetilmek” arasýnda nasýl bir iliþki var? Ali Poyrazoðlu – Ben deliliðin zekanýn parladýðý anlar olduðunu da düþünüyorum. Yani, deli var, ama deli var. Çeþitli. Deli dediðin bir tane deðil ki. Ne kadar deli varsa, o kadar deliliði tedavi etme yöntemi var. Bir kiþide geçerli olan tedavi yöntemi, öteki kiþide geçerli olmuyor. SDK – Deliler “muhalif” midir? Öyleyse, neden? Ali Poyrazoðlu – Tabii ki. En büyük özellikleri “muhalif” olmalarýdýr. Baþýndan sonun kadar her þeye “muhalif”. Deliler “düzenin üzerine tüküren” insanlardýr. SDK – Oyunda, “acýlarýmýzla yüzleþme” meselesi var. Bunun için ne söyleyebiliriz? Ali Poyrazoðlu – Korkularýmýzý yenip, hatalarýmýzla yüzleþemediðimiz için onlarý içimize doldura doldura zamanla, birer hastalýða dönüþerek dýþarýya çýkmalarýna neden oluyoruz.. Þeffaflýk her zaman için iyidir. SDK – Delilerin protesto biçimi bir harika. Özellikle, Hürriyet Heykelinin altýnda “piknik yapmak” gibi çok hoþ örnekler var. Delilik ve “protesto etme” biçimleri arasýndaki iliþkiyi nasýl deðerlendiriyorsunuz? Ali Poyrazoðlu – Bu oyunu çýkarýrken ben ve arkadaþlarýmýn temel çýkýþ noktasý þu oldu. Madem bu ülkede politik konular konuþulmuyor, politik tiyatro, þaka, alay, siyasi hiciv, politik taþlama yapýlmýyor ya da çok az yapýlýyor. Kullarýn söyleyemediðini bari “deliler söylesin” istedik. SDK – Altan Erbulak’ýn karikatürlerini dekor olarak kullanma fikri nasýl ortaya çýktý? Ali Poyrazoðlu – Bu oyun, “açýk biçim” bir oyun. Hiçbir þey önceden hesaplanmýþ deðildi. Oyunu çalýþýrken, prova ederken dekor böyle düþünülmüþ deðildi. Oyunu çýkarma aþamasýnda, tartýþýrken, düþünürken, oyunun üzerinde çalýþýrken, yavaþ yavaþ parçalar ortaya çýktý. Deliler sahneleyecekleri müsamereleri için kendilerince, sahnenin ortasýna kýrmýzý bir tiyatro perdesi koymuþlar. Delilerin yapacaðý bir tiyatro perdesi bu. Ayný zamanda bu ortaçaðda tiyatrosunda “delilerin resmi geçidi” denen bir olgu. Meydanlarda, tiyatro yapanlar yüksek bir yerde iki direk arasýnda kýrmýzý perde geriyorlar. Aþaðýdan bakan seyirci bunu zihninde bir tiyatro, bir oyun alaný olarak kabul ediyor. Bizim ortaoyununda bir paravana koyup parkta, bahçede, sokakta, kahvede oynama geleneði var. Bütün bunlarý kullanýyoruz. Bütün o sahnede kullandýðýmýz iskemleler ortaoyununda kullanýlan iskemleler gibi. Paravana kullanmak istemedik. Karagöz ve Hacivat’ta “göstermelik geleneði” vardýr. Altan Erbulak’ýn karikatürlerini “göstermelik yapýp” öyle kullanalým istedik. Önceden hesaplayarak deðil, dekor oyun çýktýkça yavaþ yavaþ oluþtu. Baþka bir dekor yapýsýnýn peþindeydik. Baþka tarafa doðru gidiyordum, kapý buraya açýldý. Kapýyý açtým, karþýma Altan Erbulak çýktý. Ben de o esnada Altan Erbulak’ýn kitaplarýný okuyordum, eski çizdiði karikatürlerine bakýyordum. Altan Erbulak, “akýllý geçinen delilerin” dünyasýný çizmiþ. Bizim oyunun içeriðine çok uygun olduðunu düþündüm ve dekorun göstermelik bölümü böylece ortaya çýktý. Altan Erbulak’ýn ailesinden izin alýnarak, dijital ortamda karikatürler büyütülerek dekor haline getirildi. SDK – Oyunun künyesinden bahsedersek Aziz Nesin, Esin Engin ve Bedri Koraman gibi çok büyük ustalarýn adlarýný görüyoruz. Ali Poyrazoðlu - Gelmiþ geçmiþ en “akýllý deli” olan Aziz Nesin ustanýn oyunda üç hikayesi yer alýyor. Esin Engin biliyorsunuz rahmetlik oldu. Eskiden Ali Poyrazoðlu Tiyatrosu’nda sahnelenen “Deliler Boþandý” oyunu için yaptýðý üç müziði alýp oyunda kullandýk. Dekorun göstermelik bölümünde ise Altan Erbulak’ýn karikatürleri var. Büyük usta Bedri Koraman oyunun afiþini tasarladý. SDK – Sahnede beþ kiþilik bir koro var. Ama sýradan þarkýlar deðil oyunun içeriðine uygun “bilgece” þeyler söylüyorlar. Biraz bu korodan bahsedebilir miyiz? Ali Poyrazoðlu- Koroda söyleyen arkadaþlarýmýz, arkada kasetten ses gelirken sanki söylermiþ gibi yapmýyorlar. Sahnede “canlý” olarak þarký söylüyorlar. Kabare tarzý, açýk biçim oyunlarda arada söylenen þarkýlar ya da benim yaptýðým gibi monologlar ya bir önce oynanan sahnenin altýný çizmek içindir ya da bir sonra oynanacak olan oyunun altýný çizmek içindir. O þarkýlar da bir sonra oynanacak olan “oyuna baþlýk atýyor”, manþet atýyor. Veya bir önce oynanýp bitmiþ olan “oyunun son sözü” oluyor. Koro demek, akýl adýna, halk adýna, “saðduyu adýna düþünen grup” demek. Koro burada “halkýn sesini”, saðduyunun sesini temsil ediyor. SDK – “Tanýmadýðým Adamlar” oyunu için ne söyleyebilirsiniz? Bu oyun sizin için ne ifade ediyor? Ali Poyrazoðlu – Ben bu oyunu yaptýðým için çok mutluyum. Herkesin eðleneceði bir oyun yapmak istedim. Yazýn oyun oynadýðýmýz zaman klasik biçimde hazýrladýðýmýz oyunlarý sahnelemekte çok büyük güçlük çekiyoruz. Turneye çýktýðýmýz zaman, açýk hava tiyatrolarýnda çok geniþ imkanlar yok. Bütün yaz gideceðimiz yerlerde teknik imkanlar çok kýsýtlý. Bu nedenle, sahneleme açýsýndan hem kýþa, hem de yaza uygun oyun yapmak zorunda kalýyoruz. Yaptýðýmýz iþi pratik nedenler, oynayacaðýmýz binalarýn mimarisi ve orada teknik olanaklar da belirliyor. Kapalý biçim bir oyun yapmak istemiyoruz. Çünkü bu oyunlarý sahneleyeceðimiz teknik olanaklar yok. Biz sürekli hareket eden ve devamlý yer deðiþtiren bir tiyatroyuz. Onun için bu þartlara uygun bir oyun biçimi tasarladýk. Hareketli, eðlenceli, seyircinin çok gülüp eðlendiði, düþündüðü, zihninde sorularla çýktýðý, birbirine anlattýðý bir oyun çýkardýðýmýzý düþünüyorum. Mesela, daireler ve Alzheimer meselesi bütün seyirci tarafýndan ezberleniyor. Oyun sonrasýnda dýþarý çýktýðýmýzda, seyirci evet kendimizi “toplumsal Alzheimer” dan ve özellikle “sosyal bellek kaybýndan” koruyacaðýz diyorlar. Oyun sýrasýnda ben sahnede daireler çizerken sandalyelerde oturan seyircilerin baþlarýný sallayarak beni onayladýklarýný görüyorum. Bu seyirciler de etraflarýna daireler çizip, o dairelere saklanmaya çalýþmýþ olan insanlar. Bir þeyi unutmamak lazým. Bir oyun, seyirciyi ezen, “bak, sen bilmiyorsun, biz çýkýp bir oynayalým da, sen gör” diyen, seyirciye fazla ukala tavýrla yaklaþan bir yapýda olmamalý. Ben bu tarz oyunlardan hoþlanmýyorum. Bu oyun, benim sevdiðim tarzda “seyirciyi iktidara taþýyan” bir oyun. Ben, “seyirciyi iktidara taþýyan” tiyatro yapýyorum. Amacým bu. Çünkü seyirciler benim meslektaþlarým. Tiyatroyu onlarla birlikte yapýyoruz. Onlara raðmen, onlarýn kabul edemeyeceði þeyleri yapmak istemiyorum.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |