Bildiðim tek þey, ben bir Marksist deðilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
“Ýçeri git sen,” dedi sertçe. Osman, o an ayýlýr gibi oldu hülyali halinden. Selim’e çevirdi baþýný. Ne yapmasý ya da ne söylemesi gerektiðine onun karar vermesini ne kadar da çok isterdi. Bir lakýrdý etse, cengaverce çýkýþsa ve onlara hadlerini bildirse! Nafile yere suratýnda ne düþündüðüne dair izler aradý. O muhlis surette okuyabildiði, sadece, gözlerinde gezinen uykunun katmer katmer demleri oldu. Fatma yerinden kalkmadan, “Meyleri tazeleyelim mi?” dedi. Osman’dan cevap alamayýnca ekledi: “Hangi makamý istek buyurursunuz Aðam?” Endiþeliydi ama sesinin titrememesi, olan bitenden haberi varmýþcasýna kendinden emin konuþmasý gerekmiþti. Osman, Selim’e dönerek: “Sabahý ettik Selim Efendi, gayrý eve gitme vakti geldi,” dedi. Fatma’nýn üzerinden bir yük kalkmýþ; o kalkan yük, Efsun’un üzerine binmiþti. Hayal kýrýklýðýný, demirden bir zýrh gibi ruhuna doladý. Omuz baþlarý çöktü, bedeni külçeleþti, kollarý dermansýz iki yanýna düþtü, elindeki mendil kaydý ve yere serildi. Osman, gözleri yerdeki mendilde ayaða kalktý, mendilin üzerinden yürüyerek geçti ve merdivenlere yöneldi. Selim arkasýndan, Fatma ve yardýmcýsý da onun ardýndan indiler merdivenlerden. Fatma öne geçerek kapýyý açtý ve önceden kafasýnda tarttýðý konuþmalarý bir bir sýraladý: “Anladýnýz ya, Kýpti kýzýn gönlü varmaz er milletine. Güzel olmasýna güzel zilli, ama kusurlu. Elden bir þey gelmez. Yarýndan tezi yok göndereceðim onu. Efsun’a takmýþ þimdi de kafayý. Hülyalý hülyalý bir süzüþü var ki senin dilberi! Lakin, Efsun’un gözleri senden baþkasýný görmüyor, bilesin. Bu gece, gitmekle kalbi,” derken Osman eliyle susturdu onu. Tek kelime etmeden çýktýlar kapýdan. Yardýmcýsý, dýþ kapýya kadar geçirdi onlarý. “Uðurlar ola Beyler! Bu meþkhane yine yolunuzu gözler,” dedi esneyerek. Osman ve Selim sessizce yürüdüler taþlýk yollardan. Geçtikleri sokaklar, günü karþýlamak için uyananlarýn ayak sesleri ile çýnlýyordu. Kadýnlar çalý süpürgeleri ile bahçelerini süpürüyorlar; erkekler sabah namazý için hýzlý adýmlar ile camiye gidiyorlardý. Selim halini düþündü. Kanayan yüreði, aþk dergahýnda Kýpti kýzýn raksý ile yýkanmýþ; aþkýn baþka bir türü ile derman bulmuþtu. Henüz içinde isimlendiremediði bu tür, Tasavvufi bir aþktan baþka bir þey deðildi. Osman’ý düþündü sonra. Dermansýz bir aþka düþtüðü, gün kadar aþikardý. Birkaç lakýrtý etmeye yeltendi ama sonra kelimeleri yuttu. “Bazen,” dedi içinden “Bazen en iyisidir aþkla piþmek. Ruhun bilinmeyen dehlizlerine ancak onunla varýr, onunla aydýnlanýrsýn. Bu gönlüne düþen ilk cemredir. Bilmezsin ki ýþýðýna biraz daha yaklaþtýn. Oysa sen hala Arafta sanýrsýn kendini.” Osman acý çekiyordu, ama bunu Selim’e göstermeye niyeti yoktu. Onunla o kadar alay etmiþ, o kadar haline gülmüþken, benzer bir kozu eline vermek istemezdi. Yüreði, seher kýzýllýðý gibi alev alevdi. Kýpti kýzý, tüm güzelliði ile raks eden o ahu dilber, zehirli hançerini saplamýþtý sinesine bir kere. Artýk iflah olmazdý bu deli gönül. Hele ki dermaný addettiði o sinsi, çaresizliðe terk eyleyerek gidecekti buralardan, aþký zerk ettiði bu nefsin yavaþ yavaþ solacaðýný bilerek. Hele Efsun, bir tekme de o vurmamýþ mýydý? Tüm bu olanlar Osman'ýn izzetinefsine dokunmuþtu. Cebinden Efsun’un mendilini çýkarttý ve tiksinerek yere attý. Bir daha Afet Fatma’nýn meþkhanesine ayak basmamaya ant içti içinden. Döndü arkasýný ve üç kere tükürdü yere. Bu da andýnýn niþaný olsundu. Cebinden çýkarttýðý çakýsýyla, Selim’in kolunu tuttuðu gibi çizdi. Selim þaþkýn, bir koluna bir Osman’a bakarken Osman kendi kolunu da kesti. “Ne garip,” diye düþündü, “ Aþk acýsýnýn yanýnda bu acý, sadece bir zerreden ibaret.” Selim’e döndü: “Aþk bizi birleþtirdi, varsýn kanlarýmýz da birleþsin. Bundan gayrý, kan kardeþimsin,”dedi. Sabahýn aydýnlattýðý, evlerden ekmek kokularý gelen yollarda, yüzlerinde gülümseme, Osman’ýn eli Selim’in omzunda yürümeye devam ettiler. Biri aþka tutsak, diðeri aþktan azade. -SON-
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Seda Han Doukas, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |