Tüm mutsuzluklar yokluktan deðil, çokluktan gelir. -Tolstoy |
|
||||||||||
|
Türkiye’de seçmen davranýþlarý üzerinde yeterince durulmamýþtýr. Çok partili siyasi hayata geçeli yeterince uzun denilebilecek bir süre geçtiði halde nedense bu alan geliþmemiþ, yüzeysel deðerlendirmelerle konu ele alýnmýþtýr. Hâlbuki seçmen davranýþlarýnýn neye göre deðiþtiði, hangi parametrelere göre þekillendiði siyasi partiler açýsýndan da son derece önemli olduðu halde genelde seçim öncesi oy verme davranýþlarý üzerinde durulmuþtur. Seçim anketleri popüler bir konu olmuþ ve genel geçer deðerlendirmeler yapýlmýþtýr. Seçim sonuçlarýnýn kapsamlý bir biçimde yorumu ve buradan belirli bir sonuca varma söz konusu olmamýþtýr. Siyaset sosyolojinin alanýna giren seçmen davranýþlarý, üzerinde çalýþýlmasý gereken, partilerin siyasi programlarýný oluþtururken mutlaka gözetmek zorunda olduklarý seçmene dair somut siyasi verilerdir. Sýnýrlý da olsa ülkemizde yapýlan seçmen davranýþlarý çalýþmalarýnda ulaþýlan en somut veri þudur: Seçmen oyunu verirken kendi ekonomik durumunu ve ülkenin verili ekonomik durumunu gözetir ve oyunu buna göre verir. Buna göre parti seçiminde ekonomik durum en baþta gelir ve temel parametredir. Buradan ülkemizin somut ekonomik verileri göz önüne alýndýðýnda, özellikle iþçi, emekçi, emekli ve dar gelirli kesimin aleyhine olan ekonomi politikasýna raðmen iktidar neden hala seçim anketlerinde birinci parti olmaktadýr ve neden sekiz yýldýr iktidardadýr. Bu sorunun cevabý oldukça zor ve karmaþýktýr. Zira seçmen davranýþlarýnda ekonomi baþta olsa bile en az onun kadar önemli baþka parametreler yok mudur? Elbette vardýr ve bunlar irdelenmelidir. Özellikle 2007 genel seçimleri öncesi patlak veren baþörtüsü meselesi iktidar partisinin ezici bir çoðunlukla birinci parti olmasýný saðlamýþtýr. Bu örnekte ekonomik durum tali önemdedir. Ýdeolojik bir konum alýþ ya da yaþam biçimi savunusu olarak deðerlendirilebilecek somut bir durum seçmen tarafýndan öne çýkarýlmýþ ve sandýða yansýtýlmýþtýr. Durum bu þekilde anlaþýlmasý gerektiði halde, hususiyetle vesayetçi kesim, baþörtüsü istismarý olduðunu savunmakta ve meselenin doðru biçimde kavranmasýna engel olmaktadýr. Baþka örnekler de verilebilir ama bu tipik bir örnek olduðu için bununla yetinilecektir. Çok partili siyasi hayat geçildikten sonra, 1950 seçimleri sonrasý iktidara gelen Demokrat Parti ile Cumhuriyeti kuran ve ülkeyi modernleþtirme yolunda çok önemli adýmlar atan Cumhuriyet Halk Partisi siyasi arenada mücadele halindeydi. Ýktidarda tam on yýl kalan Demokrat Parti’nin neden bir türlü seçim kaybetmediðini, etkili muhalefet yapan CHP’nin neden seçim kazanamadýðýný dönemin en önemli entelektüellerinden Yakup Kadri þöyle deðerlendirmiþti: “Oysa yukarýda alegorik bir tarifini yaptýðým polemiklerin baþ konusunu teþkil eden mali ve iktisadi buhranýn en aðýr yükünü taþýyan bu halk olduðuna ve bu yüzden çektiði ýstýraplarý, gerek basýný, gerek sözcüleriyle en iyi dile getiren siyasi teþekküllerin baþýnda CHP bulunduðuna göre, hiç deðilse gönlünce ona meyletmesi beklenilmez miydi? Evet, ama mahiyetini hala bir türlü anlayamadýðým bazý faktörler böyle bir meylin belirmesine daima engel olmakta idi. Kâh orta halli, kâh dar gelirli diye vasýflandýrýlan o halk tabakasý içinde, hallerinden yana yakýla þikâyetçi öyle kimseler tanýyordum ki, seçim günü gelince oylarýný yine gidip DP’ye veriyorlardý ve kendilerine bunun sebebini sorduðum vakit, beni, Halk Partisi’ne Demokrat Partisi’nden daha fazla bir güven beslemediklerini belirtir cevaplar karþýsýnda býrakýyorlardý. Bunlarýn kimine göre, þimdi çektikleri sýkýntýlarýn çoðu CHP iktidarý devrinde çýkarýlan ‘Milli Korunma’ Kanunu’nun sonucu idi ve DP iktidarý olsa olsa bu kanunu henüz kaldýrmamýþ olmakla suçlanabilirdi. Kimine göre, CHP muhalefeti DP iktidarýnýn ekonomik politikasýný tenkit ederken, gerçi, kendi dertlerini dile getiriyorlardý ama bu dertler nasýl bir çare bulacaðýný açýkça söyleyemiyordu. Söylese de sözüne inanýlabilir miydi?”(1). Yakup Kadri’nin yukarýda sarih bir biçimde ortaya koyduðu deðerlendirmeyi, aradan geçen uzun zamana ve konjonktür farkýna raðmen bugüne rahatça uyarlayabiliriz. DP yerine AKP yazdýðýmýz zaman bugünkü siyasi atmosferi tastamam tanýmlamýþ olur. Dönemin etkili entelektüeli ve siyasi gözlemcisi Yakup Kadri’nin “mahiyetini hala bir türlü anlayamadýðým bazý faktörler” tanýmlamasýyla ifade etmeye çalýþtýðý, DP’nin, neden, kendince belirttiði olumsuz koþullara raðmen hala iktidarda kalmasýydý. Tabii sýký bir Cumhuriyetçi ve Ýnönü hayraný olan Yakup Kadri’nin “bu faktörler” i anlamasý oldukça zordu. Muhafazakâr, mütedeyyin kesime konumu itibariyle de oldukça uzak olduðu için, bu kesimin zihniyetini anlamasý, idrak etmesi kolay deðildi. Hem de, modernleþmeye karþý bir direniþ içinde olduðunu düþündüðü toplum kesimlerini, yukarýdan aþaðýya doðru biçimlendirmek zorunluluðundan baþka çare olmadýðýna inanýyordu. Bu mantaliteye göre halký anlamaya çalýþmak deðil “doðru bilinen yola sevk etmek” önemliydi. Çok partili hayattan sonra, politika deðiþikliðine giden ve muhafazakâr kesimin “sesini” duymaya baþlayan CHP hükümetlerine karþý halkýn tavrýný ve CHP aleyhtarlýðýný DP’li Sadýk Aldoðan þöyle özetlemektedir: ” Yirmi beþ seneden beri masum halka her türlü fenalýðý yapan Halk Partisi ve hükümetleri þimdi onlarýn kýrýlan kalplerini tamir etmek için mekteplerde din derslerinin okunmasýný kabul ettiler… Ulan sen kimi aldatýyorsun? Artýk size kim inanýr?” (2). Bu ifadeden de anlaþýlacaðý üzere toplumsal belleðe yerleþmiþ yargýlarý yok etmek sanýldýðý gibi kolay olmamaktadýr. Kaldý ki, ekonomik zorluklarýn oy verme davranýþý üzerine olan etkileri burada da birinci planda deðildir. Tek Parti döneminin toplum mühendisliðine duyulan tepki asýl faktördür. Bugünkü siyasi atmosferi mercek altýna alýrsak, AKP’nin neden hala iktidarda kaldýðý ve alternatifi olmadýðý þeklindeki genel kabul gören hâkim düþünce, Yakup Kadri’nin DP konusundaki düþüncesinden farklý deðildir. Aslýnda bu da göstermektedir ki, seçmen davranýþý ve siyasi analizler iyi yapýlmamakta dolayýsýyla, siyasetin hangi unsurlar üzerine bina edildiði ve nasýl tebarüz ettiði anlaþýlamamaktadýr. Siyasetin gerçek zemininde cereyan etmesini engelleyen sembolik deðerler üzerinde bir uzlaþý olmadýðý için, zýtlaþmaya dayalý siyasi kültür hâkimiyetini devam ettirmektedir. AKP’nin siyasi arenada rakipsiz olmasýný nasýl deðerlendirmek gerekir? Bunun arkasýndaki amiller nedir? Nasýl bir siyasi çizgi izliyor ki, sekiz yýldýr iktidarda kalabiliyor ve ufuktaki seçimde de anketlerde birinci görünüyor. Bu sorularýn cevaplarý detaylý bir þekilde verilmeden ve verilen cevaplarý deðerlendirmeden AKP’ye alternatif olabilecek bir siyasi programýn oluþturulmasý neredeyse imkânsýzdýr. Bunun olabilmesi için de seçim sonuçlarýnýn çok iyi yorumlanmasý, seçmen davranýþlarýnýn hangi etkenlere göre þekillendiðinin iyi analiz edilmesi gerekir. Ki bahsettiðimiz sorularýn cevabýna dair deðerlendirmeler baþka bir yazýnýn konusudur. NOTLAR (1) Yakup Kadri KARAOSMANOÐLU,Politikada 45 Yýl,Ýletiþim Yay.,Ýstanbul 1999,s.211,212. (2) Aktaran Feroz AHMAD, Demokrasi Sürecinde Türkiye(1945-1980),Hil Yayýn, Ýstanbul 1996,s.40.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Akakiy Akakiyeviç, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |