Kürtaj sadece kendileri bir zamanlar doðmuþ insanlar tarafýndan savunuluyor. -Ronald Reagen |
|
||||||||||
|
Eþitlik, demokrasi, özgürlük kelimelerinin kendilerini gösteren adlar halinde kutsandýðý þu günlerde; örneðin Mýsýr’da, Tunus’ta, Yemen’de; meydanlara dökülmüþ halklara ‘’Özgürlük nedir?’’ diye sorsak, ne cevap alýrýz? Sistemin parametreleri dâhilinde kurgulanmýþ hayatlarýnýn daha yaþanabilir, katlanýlabilir olmasý taleplerinin dýþýnda bir cevap verebilirler mi? ‘’Yasalar karþýsýnda eþitlik istiyoruz, düþüncelerimizi ifade edebilme ve onlarýn doðrultusunda bir hayat sürdürebilme özgürlüðü istiyoruz., yöneticilerimizi, kurduðumuz örgütler aracýlýðýyla kendimiz seçmek istiyoruz, yaþanabilir düzeyde ücretler istiyoruz -yani, sistemi iyileþtirmek istiyoruz-’’ dan öteye gidebilirler mi? Bu anlamda en iyimser ifadeyle neredeyse yüzyýl geriden takip ettikleri Batý toplumlarýnýn düzeyine gelebilme özlemlerinin ötesine geçebilirler mi? Elbette ki hayýr. Bizler için baþka bir dünya yok. Baþka bir özgürlük, eþitlik, hak ve adalet yok. Çünkü sistemin tüm hatlarýyla en çok geliþmiþlik gösterdiði yerlerdeki özgürlüðe ulaþmadan daha ötesini istemek diye bir þey yok; daha ileri hak ve özgürlükler için sistemin de ilerlemesi gerekiyor -zaten tarihsel materyalizm de bize bunu iþaret ediyor- toplumlar böyle evriliyor. Buna göre bir aþama ötesi, sistemin en geliþmiþ olduðu yerlerde, yani Batý’da yaþanacak önce; ileri kapitalizmin ileri köleleri, geliþen hak ve özgürlülerini kullanarak daha da bilinçlenecek, yaþanan adaletsizlikler karþýsýnda direnç gösterecek ve devrimleriyle hak ve özgürlükleri bir adým daha öteye taþýyacaklar yine; sonra sýra bize gelecek. Ta ki; büyük devrimlerin yaþandýðý, üretenlerin, üretim araçlarýna sahip olarak, toplumsal çeliþkilere son verdiði o günler gelene kadar. O günden sonra bütün cep telefonu fabrikalarý, iletiþim saðlayýcý ara kurumlarý, hatta baz istasyonlarý bizim olacak. Google, Windows, Apple, ipod, iphone firmalarý; hastaneler, ilaç, kimya, uçak, araba, silah, þekerleme ve çerez fabrikalarý; yeryüzünün tüm fastfood maðazalarý ve mezbahalarý bizim olacak. Ýçlerinde oturduðumuz beton yýðýnlarý, doðal parklar, minyatür yapýlar, hayvanat bahçeleri, otobanlar, köprüler, toplu taþýma araçlarý, oteller, stadyumlar, TV kanallarý, gazeteler, reklam firmalarý, film platolarý ve giyim atölyeleri bizlerin olacak. Bankalar, borsalar, döviz bürolarý; çamaþýr, bulaþýk, ütü, ev-büro oturma gruplarý üreten fabrikalar ve iþlikler; barajlar, petrol boru hatlarý, doðalgaz kuyularý, uydu frekanslarý bile bizim olacak. Ýþte o günden sonra biz; sýnýf mücadelesi sona ermiþ bir dünyada, gerçek birer insan olmanýn doruklarýna týrmanacak, zorunluluklarýmýzýn bilinciyle dünyayý yeniden þekillendireceðiz. Gerçekten böyle mi olacak? Böyle olacaksa bu, hangi insan ve hangi araçlarla olacak? Ürettiði araçlar tarafýndan yeniden üretilmiþ insanlar ve üretilmiþ bu insanlarýn ürettiði, bu -çoðu önce insaný yýkýcý ve yozlaþtýrýcý- araçlarla mý olacak? Tüm bu öngörüler, sizce de gerçek dýþý görünmüyor mu? Evet, -sistemiçi dönüþümden baþka bir anlamý olmasa da- devrimlerden yanayým, evet, ezenler karþýsýnda hak ve özgürlüklerini alana kadar direnenlerden tarafým ama insaný kendi gerçekliðinden uzaklaþtýran bu yapay iþleyiþin tarihbilimsel insanlýk gerçeði olduðu düþüncesinde asla deðilim. Hele sistemin içinden yükselen ve sistemin iç dinamikleriyle zorunlu bir þekilde gerçekleþeceðine iþaret edilen kurtuluþ evresine hiç inanýyor deðilim. Çünkü bu sistemin, varoluþ için savaþýma hizmet etme mantýðýyla oluþtuðu, tüm birimleri ve araçlarý bu mantýða göre þekil bulmuþ olduðu gerçeði bu kadar net görülebilirken; her þey bir yana, her biri savaþ için üretilmiþ bu araçlarla barýþçýl bir dünyaya ulaþma düþüncesi kendini reddeden -paradoksal- bir düþünce hükmündedir. Bu baðlamda, þu an için insanlýk adýna taraf olduðum ama taraf olmakla insanlýk tarafýnda olmadýðým bir yerde olduðumu söylemek zorundayým. En az Batý’da yaþayan halklarýn kazanýmlarýna sahip olsunlar; daha özgür, daha demokratik ve daha eþitlikçi bir toplum düzenine kavuþsunlar diye, tüm geri býraktýrýlmýþ ulus halklarýnýn isyanýndan tarafým ama diðer yandan, ulaþmaya çalýþtýklarý toplumsal ve yaþamsal araçlar tarafýndan, eskisinden de acýmasýz bir biçimde kuþatýlacaklarýnýn da farkýndayým. Zira bu kuþatma dýþarýdan deðil içeriden, tüm alýþkanlýklarý ve yaþam biçimlerini dönüþtürerek, insanýn, önce araçlara baðýmlýlýðýna, sonra araçlarla özdeþleþerek kendini kendine araçsallaþtýrmasýna neden olan bir kuþatmadýr. Artýk sadece efendilerden deðil, kurtulmak zorunda olduklarý bir kendilerinden bahsedilmek gerekecektir. Týpký Batý insanýnýn ve otomasyona gitgide daha çok entegre olarak ilerlediði düþünülen, ülkemiz batýsýný oluþturan bizlerin olduðu gibi... Otomasyon sadece fabrikalarýn, iþliklerin ve hizmet alanlarýnýn makineleþerek, iþini makinelerle paylaþan insanlarýn da mekanikleþmesine sebep olan ekonomik bir durumdan ibaret deðildir. Otomasyon, ölçeði gittikçe büyüyen oranlarda yaygýnlaþan dünyasal düþünce, eylem, istek ve ihtiyaçlarda ortaklaþa bir yapýnýn oluþmasý halidir ayný zamanda. Ayný haberleri alan, ayný renkleri gören, ayný sesleri duyan, ayný etkiye maruz kalan insanlarýn, ayný düzlemde düþünmesi halidir. Hep beraber naklen bir savaþý izlemesi, dünyanýn diðer köþesindeki devrimleri takip etmesi, sonuçlarý üzerinde fikir yürütüp, tartýþmasý; olaylarý olgusallaþtýrmasýdýr. Bu her bir insanýn herkesleþmesi, bilginin daima verili olmasý, vasatlýðýn yol haline gelmesi ve hayatýn doðumdan ölüme her alanýyla aleladeleþmesidir. Biz bu çevren içre yeniden biçim almýþ -kendi özü baðlamýnda biçimsizleþmiþ- insaný hedef almak yerine, ekonomik özgürlükler temelinde verilecek savaþlarla, savaþtýðýmýza benzemekten öteye geçemeyiz. Önce insaný barýþçýllaþtýrmak gerekiyor, önce kendiyle... Ýþte yazýya baþladýðým ilk gün vurguladýðým senaryonun gözlerimizin önünde, hem sahnenin kendisi, hem en önemli oyuncusu, hem seyircisi olmamýzla hayata geçtiði ve dünya ölçeðinde sistemi onararak sürdürülebilir kýlmanýn gayretlerini sergilediðimiz bu günlerde, dikkatimizden kaçan bir gerçek var. Bu sistem (köleleri ve efendileriyle) kazanmayacaðý bir oyunu kurgulamaz. Oysa çaðýn bu iç dönüþümü aþamasýnda kaybetmesi gereken bir taraf var. Sokaklarý dolduran halklar kazanacaðýný düþündüðüne göre, kaybeden kim olacak? Kazanan gerçekten halklar olacaksa, dolayýsýyla kaybeden sistem olmayacaksa, kim kaybedecek? Efendiler mi? Lakin bu sistem egemenleri olmadan sürmez ki... (Devam edecek) Nilüfer Aydur
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Nilüfer Aydur, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |