..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Egoistlerin en güzel yaný baþkalarý hakkýnda konuþmuyor olmalarý. -Lucille S. Harper
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Güngör Demir




18 Þubat 2011
Ýçimdeki Baþkasý  
Güngör Demir
Evrenin ve Dünyanýn yaradýlýþýna þahit olan biri, belki de bir ruh, ya da bir bilinç, kendini birden bir bedenin içinde buluyor ve onun gözüyle, çok tanýdýk olaylara gözlemci oluyor.


:AGGA:
Karanlýk bir odada oturuyordum. Hiçbir yerde ýþýk yok, ses yoktu. Gözlerimi ve kulaklarýmý, ancak parmaklarýmla dokunarak hissedebiliyordum. Hiçbir þey görmüyor, duymuyor ve hatýrlamýyordum. Geçmiþim yoktu ve bir þey görüp duymadýðým için, þimdiki zamaným da yoktu. Kýsacasý sadece var ‘dým. Bu benim gerçeðimdi. Ben var ‘dým. Sanki, felçli bir vücudun içerisinde hapsolmuþ gibiydim. Düþünebiliyordum, ama belli bir þeyi deðil. Düþünmekten çok hissediyordum. Kimim ben? Nereden geldim? Neden yalnýzým? Her zaman burada mýydým? Hep burada mý kalacaðým? Bu düþünceler, sadece aklýmý doldurmuyorlardý, onlar aklýmdý. Bizim bildiðimiz þekilde bir zaman yoktu, sadece sorular, birinden diðerine deðiþip duruyorlardý ve nihayet, tek bir mantra ‘da birleþiyorlardý: Nereden geldim? Nereden geldim? Nereden geldim?

Siyah bir küre hissetmeye baþlamýþtým. Havada asýlý duruyordu. Birden, gözleri kör edecek bir ýþýk yayarak patladý. Bu kadar uzun süren karanlýktan sonra, bir kibritin çakýlmasý da böyle bir etki yaratabilirdi, ama öyle deðildi. Bir hidrojen bombasýnýn yarattýðý etkinin büyüklüðünde, tüm yönlere doðru olan bir patlamaydý bu. Tek farký, kendi içine çökmemesi ve mantar bulutu gibi açýlmamasýydý. Bitmek bilmeyen bir güç ve hýzla geniþledi. Kör edici ýþýk karanlýðý tükettiðinde, nasýl olduðunu bilmiyorum, ama bunun milyarlarca yýl boyunca sürebileceðini anlamýþtým. Sonsuz karanlýk, küçük ýþýk parçacýklarýyla dolmaya baþladý. Uzaklarda bir yerde, onlardan farklý olan bir tanesi çarptý gözüme. Maviydi. Süzülerek ona yaklaþtým.

Dünya‘ydý bu. Boþlukta asýlý duruyordu. Bugüne kadar görmüþ olduðum en güzel þeydi. Dönerek, sürekli þekil deðiþtiren beyaz bulutlara sahip, mavi ve yeþil bir Dünya. Yaþayan bir þey. Mükemmel bir kapalý sistem. Uçarak, beyaz bulutlarýn arasýndan içeriye dalýdým. Derin, mavi okyanusa doðru yapýlan, yüzlerce kilometrelik bir dalýþtý bu. Her yerinden hayat fýþkýrýyordu. Dev moleküller, çok hücreli canlýlar, denizanalarý, mürekkep balýklarý, yýlanlar, köpek balýklarý. Kara da, ayný þekilde yaþamla dolup taþýyordu. Her yaný vahþi ormanlarla kaplanmýþ, yeþil bir senfoni. Sahile vuran balýklarýn, karaya temas ettiklerinde, ayaklarý oluþuyordu. Tuhaf yengeçler kumun üzerinde hýzla ilerlerken, bugüne kadar hiç görmediðim hayvanlara dönüþüyorlardý. Zaman hýzlandýrýlmýþ bir þekilde ilerliyordu. Dinozorlar kuþa dönüþüyorlar, kemirgenler memelilere. Primatlar kýllarýný kaybediyorlardý. Buz tabakalarý vahþi ormanlarý ezip geçiyor ve eridikten sonra bozkýrlara dönüþüyorlardý. Bir solukta yirmi bin yýl geçmiþti.

Dünya’da artýk insanlar da vardý. Onlar beni göremiyorlardý ve ben de onlarý sadece anlýk olarak görebiliyordum. Sanki zarar görmüþ bir film þeridini izliyor gibiydim. Karmaþýk bir sýrayla bir araya getirilmiþ parçalardan oluþan bir film þeridi. Bir kadýn, sýrtýnda taþýdýðý bir bebekle yürüyor, adamýn biri, bir kuyudan su çekiyordu. Üniformalý bir asker, elinde ufak bir kýlýç taþýyordu. Bu kýlýç Gladius ‘tu. Okulda Latince dersinde öðrenmiþtim bunu. Demek ki gördüðüm bu asker, Roma’lýydý. Görüntü deðiþti. Saban çeken öküzler, sokakta kendini satan bir kadýn, para bozduran adamlar, üzerinde otoriter bir imparatorun resmi bulunan altýn ve bakýrdan yapýlmýþ paralar ve bir isim gördüm: Tiberius. Bu isim, aklýmda bir þeyleri tetikledi. O yüzden Internet ‘te araþtýrma yaptým. Tiberius, Augustus ‘un varisiydi. Hükümdarlýk süresinin çoðunu, Germanya ‘da askeri seferlere kumandanlýk ederek geçirmiþ eski bir komutandý. Onun döneminde gerçekleþen en önemli olaylardan birisi, Yahudilerin Kralý olduðu iddia edilen Yahudi bir köylüyle ilgiliydi.

Resim yine deðiþmiþti. Kerndimi, insanlardan oluþan bir çemberin ortasýnda otururken buldum. Dikkat kesilmiþ sakallý yüzler, beni izliyorlardý. Konuþtuðumu biliyordum, çünkü belli ki beni dinliyorlardý, ama ben kendi sözlerimi duyamýyordum.

Bir kadýn gördüm. Melek yüzlü, sýradan biriydi. Ve bir çift göz. Bu gözler anneminkilere benziyordu, ama ona ait deðillerdi Derin bir sevgiyle bana bakýyorlardý. Arkasýnda duran sakallý bir adam, oðluyla iftihar eden bir baba edasýyla beni izliyordu.

Sonra eþekler gördüm. Bir hurma aðacý, çýplak çocuklar, kahverengi bir nehir. Koyu renk saçlý, güzel bir kýz. beni öpmek için yüzüme doðru eðildi, sonra utanýp kaçtý. Yetiþkinler arasýndaydým. Yüzlerindeki ifade, ‘Bu çocuk diðer çocuklar gibi deðil’, diyordu.

Görüntü yine deðiþti. 7-8 yaþlarýnda bir erkek çocuðunun yataðýnýn yanýnda oturuyordum. Hareket edemiyordu. Gözleri kapalýydý. Ýki gün önce felç olmuþtu. Annesi ve teyzesi yanýmdaydý. Kýsýk sesle annesine, onun elini tutmasýný söyledim. Sonra eðilip çocuðun kulaðýna kendi adýný söyledim. Gözlerini öylesine sýkýtý ki, göz kapaklarýnýn arasýndan gözyaþlarý sýzmaya baþladý. Sonra açtý. Annesini tanýyýnca, yüzü aydýnlandý. Kadýn, heyecandan güçlükle soluyordu. Oðlunun eli hareket edince çýðlýk attý ve ona sarýldý. Oðlu da onu sardý. Ýkisi de mutluluktan aðlýyordu.

Þimdi de bir grup kadýnla birlikte yemek yiyordum: Zeytin ve kepekli ekmek. Kadýnlarýn bazýlarý, benimle göz temasýndan kaçýnýyorlardý. Yemekten sonra beni bir yatak odasýna götürdüler. Yatakta, hamile bir kýz yatýyordu. Bebeðin, çoktan doðmuþ olmasý gerektiðini, ama sancýlarýn bir türlü baþlamadýðýný söylediler. Çocuðun ölmüþ olabileceðinden endiþe duyuyorlardý. Onlardan çýkmalarýný istedim. Genç anne adayý benden korkuyordu. Onu, rahatlatýcý sözlerle sakinleþtirdim, sonra üzerindeki battaniyeyi kaldýrýp ellerimi karnýna koydum. Karný þiþkin ve bir davulun yüzeyi gibi gergindi. Uzun süre boyunca ellerimi orada tuttum. Kýsýk ve yumuþak bir sesle, onunla konuþmaya baþladým. Ne söylediðimi anlamýyordum. Yumuþak bir melodi gibiydi. Bir süre sonra, küçük anne adayý irkildi. Bir tekme hissetmiþti. Dýþarýdaki kadýnlara baðýrmaya baþladý:

“Bebeðim yaþýyor!”.

Kadýnlar, ellerini bana uzatýp dokunmaya çalýþýtýlar.

“O, muhakkak seçilmiþ olandýr!”, diyorlardý.

Dýþarýda, bir duvarýn dibinde oturmuþ, gökyüzündeki yýldýzlarý izliyordum. Yanýmdaki, kaftan giymiþ adam, üzgün görünüyordu. Adý, Peter di.

“Bunu neden yapmak istiyorsunuz?” , diye fýsýldadý.

“Eðer giderseniz, insanlar sizi dinleseler bile, rahipler ve yaþlýlar sizi kabul etmeyeceklerdir. Ya Roma ‘lýlar ne olacak? Sizi öldürmelerinden korkuyorum.”

Peter, yer adý vermediði halde, onun Kudüs ‘ten bahsettiðini anlamýþtýum.

“Git!” , dedim ona.

Kolumu tutup salladý.

“Beni bu kadar kolay kovamazsýnýz! Rüyamda gördüm. Giderseniz, öldürüleceksiniz.”

“Her kim ki hayatýný kurtarmaya çalýþýyorsa, bu uðurda ölebileceðini de hesaba katmalýdýr.” , diye cevap verdim.

Peter baþýný salladý. Aklý karýþmýþtý.

Sahne birden deðiþti. Yüksek bir daðýn tepesindeydim ve bir ovaya bakýyordum. Yanýmda üç adam oturuyordu.

“Kasabalarýnýza gittiðinizde,”, diye sordum, “benden kim diye bahsettiniz?”

“Mesih olduðunuzu söyledik.” , diye cevap verdiler.

Baþýmý salladým:

“Benim için böyle demeyin. Gördüklerinizi, olduðu gibi anlatýn. Daha fazlasýný deðil.”

“Evet Efendim!”, diye cevap verdi John isimli adam.

Gözleri, bir kadýnýnki gibi iri ve kahverengiydi. Peter ‘e baktý, sonra dikkatli bir þekilde benimle konuþmaya baþladý.

“Kudüs ‘e gitmeyi düþündüðünüzü duydum.”

“Evet.”, diye cevapladým.

John baþýný salladý.

“Bunu yaparsanýz, oradaki rahipler sizden korkacaklar ve sizi ölüme mahkum edeceklerdir.”

“Bu kupa bana verildiðine göre, içinden içmek zorundayým.” , diye cevap verdim.

Adamlar sustular. Ben aþaðýdaki ovaya bakarken, karýn boþluðumu yavaþ yavaþ bir korku doldurdu. Bu hayatýn, bu vücudun nasýl bir armaðan olduðunu bilmek ve bundan vaz geçmek...

Önümde, sarý taþlardan bir þehir kapýsý yükseliyordu. Yol boyunca insanlar sýralanmýþlardý. Kimileri hurma aðaçlarýndan kopardýklarý yapraklarý sallayarak tezahürat ediyor, kimileriyse gözyaþý döküyordu. Birkaç adamýn, benim için tuttuklarý bir eþeðe bindim. Yerine getirilmesi gereken bir kehanet vardý.

“Burasý doðu kapýsý Efendimiz. Ýçeri gireceðinize emin misiniz?” , diye sordular.

“Eminim.”, dedim.

Eþeðin sýrtýnda kapýdan geçtim. Borularýn çaldýðýný duydum. Roma ‘lý askerler beni dikkatli gözlerle izliyorlardý. Kadýnlar, cüppeme ve saçýma dokunmak için önüme atýlýyorlardý. Ýnsanlar açtýlar. Yiyeceðe deðil, umuda, yaþamak için bir nedene.

Yol birden yok oldu ve sütunlardan oluþan bir tapýnaða dönüþtü. Merdivenlerde oturmuþ, sakin bir þekilde, kalabalýk bir gruba konuþuyordum. Meraklý ve kararsýz yüz ifadeleriyle dinliyorlardý beni. Söyledikleriyle düþündükleri çeliþiyordu. Hepsinin de kafasýndan ayný þeyler geçiyordu: O seçilmiþ olan mý? Bu mümkün mü?

“Dünya ‘nýn ve Gökyüzü ’nün görünüþünü nasýl yorumlayacaðýnýzý biliyorsunuz.”, dedim onlara.

“Þimdiki zamaný nasýl yorumlayacaðýnýzý neden bilmiyorsunuz? Dünya’nýn üzerine bir ateþ yaydým ve o parlayana kadar onu koruyacaðým.”

Yüzlerini izledim. Sözlerim, farklý insanlara, farklý anlamlar ifade ediyordu. Adamlar onlarýn arasýndan istediklerini alýp, gerisini atýyordu. Bazýlarý nereden geldiðimi sordular. Bilmecelere cevap vermekten daha iyiydi bu.

“Bir parça odunu ortadan ikiye bölün, iþte oradayým. Taþý kaldýrýn, altýnda beni bulacaksýnýz.”

Tapýnaktan çýktým ve þehrin dar sokaklarýnda yürüdüm. Yalnýz kalmak istiyordum, fakat her taraftan sarýlýyordum. Rahipler gelip bana sorular soruyorlardý.

“Bu söylediklerini ve yaptýklarýný hangi ototrite adýna yapýyorsun?” , diye sordular.

Gülümsedim. “John insanlarý vaftiz etti. Onun yetkisi cennetten mi, yoksa insanlardan mý geldi?”

Rahipler, kalabalýðýn korkusuyla cevap verdiler. “Biz bundan emin deðiliz.”

“O zaman ben de size, tüm bunlarý kimin yetkisiyle yaptýðýmý söylememeliyim.”

Onlarý, sokaðýn ortasýnda, öfkeleriyle baþ baþa býraktým, ama bu iyi olmadý. Yine yanýma geldiler ve bana birçok soru sordular. Cevaplarým onlarý çýlgýna çevirdi.

“Sadece kýsa bir süre için sizinle olacaðým.” , dedim.

“Sonra geldiðim yere geri döneceðim. Orasý, sizin gelemeyeceðiniz bir yer. Beni arayacaksýnýz, ama bulamayacaksýnýz. Çünkü siz bu Dünya ‘dansýnýz, ama ben deðil.”

Benim yalancý olduðumu söylediler.

“Iþýk, sizinle kýsa bir süre daha kalacak.” , dedim.

“Karanlýða yakalanmamak için, ýþýða sahipken, onu izleyin. Her kim ki beni takip ederse, asla karanlýkta yürümeyecektir.”

Onlara baktýðýmda, gözlerinin içinde, kendi korkunç sonumu gördüm, ama yolumdan dönemezdim. Rahiplerden birinin bakýþlarýnda, nefret ve kendi ölümümü gördüm. Roma ’lýlar tarafýndan, onlara özgü bir yöntemle cezalandýrýlacaktým.

En büyük korkum, acý duymak deðildi. Güçlü bir adam buna dayanabilirdi. Katlanamadýðým þey, yalnýz kalacak olmamdý.

Sonsuza kadar yine yalnýz...

SON

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: muhteþem
Gönderen: Aysel AKSÜMER / , Türkiye
18 Þubat 2011
Kurgu ve anlatým mükemmeldi. Tebrik ederim. Selamlar...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn fantastik kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Palto
Dað Evi

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Gece Yarýsýndan Sonra
Yolcu

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Terk Ediliþ [Deneme]


Güngör Demir kimdir?

Ben aslýnda bir Çevirmenim, ama iþim, bir dildeki yazýyý, diðer bir dilde yeniden hayata geçirmek olduðuna gör, ben de bir nevi bir yazarým. Ýlk kez çevirilerimden yola çýkarak, kaynak dil olmadan, sýfýrdan yazmaya bu düþünceyle baþladým.


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Güngör Demir, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.