..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Anlamak beðenmenin baþlangýcýdýr. -Spinoza
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Kent > Þenol Durmuþ




1 Nisan 2011
Açýk Hava Týmarhanesi  
Þenol Durmuþ
O yýllarda özellikle camiye namaza gitmek her babayiðidin harcý deðildi...Bir kaç tana doksanlýk sevimli dedeye izin verilmiþti.Günümüzün azýlý müslümanlarý henüz sahnede yoktu.Zaten o yýllar da o fýrsatý da hiç kimseye vermezlerdi..Aniden genç veya orta yaþ seviyesinden birinin avluda yer almasý hemen dedikodulara, eleþtirilere neden olurdu..."Bu adam kendisini çok mu akýllý zannediyordu.Bu kurnaz aklý sýra aradan sýyrýlýp cennete gidecekti.Yoktu öyle yaðma...


:BAGB:
Bu üç kelime bizim semtimizin fotoðrafýný tüm doðallýðý ile yansýtýr. Zaten belgesi de ayrýca mevcuttur. Geçmiþ yýllarda bir gazetede yer almýþtý. Ýstanbul ilinde yapýlan bir araþtýrmada deli oranýnýn en yüsek olduðu yer Rami semti çýkmýþtý. Çocukluk yýllarýmda bu semte taþýndýðýmýzda, daha gelir gelmez dikkatimi çekmiþti. Tek katlý, iki, üç katlý olan eski bahçeli evlerin pencerelerinden bakan bazý simalarýn bakýþlarý çok ürkütücü gelirdi. Her yaþ grubundan, cinsinden olan bu insanlar bir tuhaftý. Pencerelerden, balkondan ellerini sallayan insanlar adeta inliyordu.

Manyakça gülenler vardý. Baðýranlar, haykýranlar da oluyordu. Aile bireyleri bu insanlarý zorunlu olmadýkça kolay kolay dýþarý çýkarmazdý. Bir çoðu sakattý yahut felç geçirmiþ gibiydi. Kamburu, cücesi vardý. Bazýlarý daha sokaða çýkar çýkmaz insanlara saldýrýyordu. Ýnsanlarý ýsýrmak için çaba sarf ederlerdi. Hemen her evde ya bir özürlü ya da deli olduðu bilinirdi. Çoðunluðu balkan göçmeni olan bu insanlar sanki göçlerle doðu Avrupa döneminin bir tarihini insanlarý ile beraber buralara kadar taþýmýþtý.

Yaþama bakýþ açýlarý, felsefeleri acýmasýz ve bir o kadarda sertti. Dram ve mizah en önemli bir olayda bile bir saniyelik sürede yer deðiþtirebilirdi. Anadolu saf köylü kurnazlýðýnýn zerresine rastlanmazdý. Aðlama, sýzlama, veryansýn, bir gel bana, iki geleyim sana, yalakalýk kültürü de olmazdý. Hiç kimseye boyun bükmeyen, aðlamayan, sýzlamayan, üstelik ilahi güçlere, öbür dünyaya inanmayan insanlar çoðunluðu teþkil ediyordu.

O dönemin yokluk yýllarý, ülke þartlarýnýn zorluklarý gibi bir çok faktör, her yerde olduðu gibi buralarý da fazlasýyla etkilemiþti. Haliyle geçim sýkýntýsýndan dolayý acýmasýz yaþam düzeni tavan yaparken bir çoðuda egomanyak olmuþtu. Sayýlý bir kaç bakkal, kasap gibi küçük esnaflar da çok gaddardý. Az bir ölçü de hayvancýlýk, tarým dýþýnda,þehir merkezinde fabrika da, balýkhane, mezbaha da çalýþanlar olurdu. Kamçýyla, kemerle biricik evlatlarýný döven babalar vardý. Daha sonraki yýllarda bu çocuklarda babalarýný aratmayacaktý. Otoriter, sert adamlarýn belkide tek ortak yönü içki sofrasýydý. Öyle bir içilirdi ki bazen bir masanýn ya da ortamýn muhabbeti iki, üç gün aralýksýz sürerdi. Sayýsýz þiþeler, kilolarca et, peynir bu zaman diliminde acýmasýzca tüketilirdi. Sýra daha sonra tabii ki nara atmaya, kavga etmeye, adam dövmeye gelirdi.

Ýþte bu anlarda korkak, zayýf bedenler ortalýktan toz olurdu.Bir tilki bir sansar gibi. Ýri yarý vücutlar çevrelerinde sadece kendi gövdelerini görünce hayal kýrýklýðýna uðrardý. Sýra pehlivan yoklamasýna, el ense çekmeye gelirdi. Koca Yusuf gibi bir pehlivanýn hayatýndaki tek maðlubiyetini Rami meydanýnda aldýðýný eskiler çok iyi bilirdi ve kimse yenilmezde deðildi. En güzel yasa gücün kime yetiyorsa yasasýydý. Tabiat kanununu da zaten bunu emretmiyor muydu?.. Bir inasýn ölümü çoðunlukla bir diðerinin mutluluðu olurdu. Çünkü o artýk vazifesini tamamlamýþ üstelik sorun yaratmayan bir boyuta geçmiþ iyi bir insandý.Sevinenler de çoðunlukla ölenin en yakýný belkide can arkadaþý olurdu. Biraz üzülenler ise en uzaðýndaki insanlardý. O yüzden olacakki "taþ uzaktan gelmez, yakýndan gelir" meþhur atasözü sýk sýk tekrar da edilirdi.

Ýnsanlar tam sevinirken bazen hayal kýrýklýðýna da uðrayabilirdi. Ölen adamýn oðullarý babalarýndan daha beter çýkardý. Þimdi sýra veliahlara gelmiþti. Baba cimri ise oðlu daha da beter çýkardý. Yahut baba psikopatsa oðlu ondan beter çýkardý. Ölenlerin bu yüzden olacakki yüzünde tatlý bir tebessüm olurdu. Cenaze gömülürken son kez o yüze bakanlar, konuþurdu." Görmüyor musun be ya Tahir amca çok mutlu gitti" fýsýltýlarý kulaktan kulaða yayýlýrdý.

Güzel semtimiz de bir çok gün tiyatro sahnesi deðiþirdi. O yýllarda özellikle camiye namaza gitmek her babayiðidin harcý deðildi. Bir kaç tana doksanlýk sevimli dedeye izin verilmiþti. Günümüzün azýlý müslümanlarý henüz sahnede yoktu. Zaten o yýllar da o fýrsatý da hiç kimseye vermezlerdi. Aniden genç veya orta yaþ seviyesinden birinin avluda yer almasý hemen dedikodulara, eleþtirilere neden olurdu. "Bu adam kendisini çok mu akýllý zannediyordu. Bu kurnaz aklý sýra aradan sýyrýlýp cennete gidecekti. Yoktu öyle yaðma... Bütün gözler o adama bu sorularý sorarcasýna bakardý. "Seni zaten tanýmýyor muyuz..Býrak lan bu ayaklarý sahtekar herif" diye suçlanýrdý. Eðer hala ýsrar ederse dayak yeme ihtimali çoðalýrdý ve o kiþi dayaðý bir gün mutlaka yerdi.

Ramazan ayýnda özellikle sahne daha çok hareketlenirdi. Bazen davulcu sahurda davulunu son sürat çalarken bir sokaðý döndüðünde bir grup insaný görürdü. Ellerinde þiþelerle ayakta zor duran adamlar ona bakýyordu. Ve adamlarýn bakýþlarý hiç de iyi olmazdý. Bir tanesi davulcuya gülümserken "Çal bir oyun havasý da oynayalým" diye seslenmiþti. Sahura kalkan insanlar davulun anormal ritmini duyduðunda þaþýrýrdý. Pencerelerden bakanlar görürdü...Davucuya bir gitar eþlik ederken, bir grup insan halay çekiyordu. Davulcu dayak yemediðine þükür ederken aldýðý bahþiþle, sevinçle, mutlulukla o sokaktan ayrýlýrdý.

Teravih namazý bile bazýlarý için bir eðlence olmuþtu. Özellikle baþka bir grup sadece Ramazan ayýnda ortaya çýkardý. Bunlarýn ilgi alaný teravih namazýydý. Cemaatin en arka sýrasýnda yerini alan grup insanlarýn yatýp kalkmalarýný taklit eder sonra da avluya çýkarak kahkahlarla gülerdi. Sabah namazýnda camiden çýkan üç beþ ihtiyarda onlarý görmüþtü. Beyoðlunda pavyondan dönen arkadaþ grubu ayakta zor durmalarýna raðmen namaz kýlmak istiyordu. Bir tanesi ise çoktan minareye hocanýn arkasýndan fýrlamýþtý. Arkasýndan beliren adamý gören hoca korkudan titriyordu. Saçý sakalý daðýnýk periþan yüzlü adam elindeki þiþeyi zorla ona vermek, isterken ezaný kendisinin okumasýný rica ediyordu.

Karakol bu zamanlarda tabii ki uyuyordu. sterse uyumasýn?.. Dayak yemeyen gece bekçisi parmakla gösterilirdi. Bu hareketleri yapanlarý semt ahalisi çok iyi bilirdi. Bunlar hem deli hem de içkici takýmý genç kuþaktý. Babalarý, amcalarý, dayýlarý hala bunalýmda sayýlýrdý. Bir çoðu hala Balkan savaþýnýn, ilk cihan harbinin stresinden kurtulamamýþtý. Varyemez bir yaþam sürerken yeni bir savaþýn çokmasýndan korkanlar, endiþe edenler vardý.

Altmýþlý yýllarda baþlayan yoðun göçten bu semtte ister istemez nasibini alýyordu.Çeþitli vilayetlerden akýnlar halinde gelen bu insanlardan hiç kimse hoþnut deðildi. Kýsa boylu, kýllý suratlý yassý burunlu, koca ayaklý, ecüþ bücüþ misali insanlar sanki bir Pers saldýrýsýnýn öncü kuvvetleriydi. Semt ahalisi atalarýndan kalan o direniþçi son kan gücünü de tabii ki sergileyecekti.Þimdi sýra "300 Ispartalý" direniþindeydi. Uzun yýllar bu insanlara çok sert duruþ gösterdiler. Öyle ya, bu yeni gelen insanlarýn paçasý sýkýþtýðý zaman dönecek bir köyü, kasabasý, evi, tarlasý mutlaka vardý. Peki bu yerli halkýn dönecek bir yeri var mýydý?.. Elbette yoktu. Bu saatten sonra allahýn belasý Atina,ya Sofya, ya Bosna,ya nasýl döneceklerdi?.. Kin ve nefret ile bakan gözler yabancýlara bu sorularý hep sorardý.. Bir zenci gibi dýþlanan yeni sakinler bol bol dayak yemektende kurtulamadýlar. Onlarýn sürekli ayrý kahvesi, ayrý gruplarý oluyordu.

"Tantana Mustafa" iþte bu yýllar da sahneye çýktý. Bir çoðumuzun daha sonra "reis" diye hitap edeceði çok önemli bir deðer di Tantana Mustafa. Manastýr göçmeni olan bu insan Rami gençliðinin idolü oluyordu. Yetmiþli yýllarýn baþýlarýnda açtýðý kahvesi ayný zamanda Ýstanbulun ilk rock kafesi olacaktý. O yýllarda kahvelerde bira satýþý serbestti. Çok iyi gitar çalmasý bir yana bir rock grubu kurmuþtu. Uzun saçlý, üstelik gitar çalan bu gençlere çok geçmeden Erkin Koray, Seyyal Taner gibi sanatçýlar da eþlik ediyordu. Peþ peþe üç rock grubu daha faaliyete geçiyordu.

Reisin Almanya dan getirttiði pink floyd, deep purple, led zeplin, rolling stones plaklarý sabahtan akþama kadar Rami sokaklarýný inletiyordu. Cahit Kukul, Aydýn Buyar Þencan gibi usta yetenekler de sahnede yer aldý. Farkýnda olmadan belki de Avrupa ýrkýnýn iç dinamiði sahneye çýkýyordu. Zaten bu özellikler fazlasý ile vardý. Göçler ile gelen bu insanlarýn müzik yeteneklerinin yaný sýra yanlarýnda getirdiði çeþitli müzik aletler vardý. Bunun yaný sýra semtte Kanir Ýnanýr tipler de çoðunluðu oluþturuyordu ve çatýþmada kaçýnýlmazdý. Meyhane kültürünün, kabadayý felsefesinin gençleri bu yeni akýma sert tepki gösteriyordu.

"Delikanlý adam uzun saç býrakmazdý. Býyýk sakal býrakýrdý, tespih sallardý"

Bu güruhlar tabii ki bu semtin maganda kýsmýný temsil ediyordu. Çok geçmeden sokaklarda kavga baþladý. Hemen her gün bir çatýþma yaþanýyordu. Bu olaylarýn belkide tek nedeni semtte ki kýzlarýn bu uzun saçlý gençlere ilgi göstermesiydi. Kýskançlýk, fesatlýk, çekememezlik gibi görünmeyen unsurlar da vardý. Savaþý sonunda maganda kesimi kaybedecekti. Uzun saçlýlar daha cesur çýkýyordu.. Onlarýn zaten bir savaþý vardý bu toplumda.

Bu dönemler de semtimiz günümüz Beyoðlu nun küçük bir örneði sayýlýrdý. Roman mahallesinin çalgýcýlarý bile sýk sýk ziyarete gelirdi. Uzun saçlý gençler Sarýgöl roman mahallesinde görüldüðü zaman bütün evler saygý gösterirken, ellerinden gelen yardýmý da yapardý. Pink Floyd o kadar beste yaparken ne içiyordu acaba?.. Esrar. Bu akýmda ister istemez gençliðin gözdesi oluyordu..

Anadolu turnelerinde bile deðiþik sorunlarý yaþýyordu müzisyenler. Geliþmek de zorlanan vilayetler de, kasabalar da konser vermek dahada zordu. Erkin Koray belinde silahý olmadan kesinlikle sahneye çýkmazdý. Ayný þekilde grubun diðer elemanlarý için geçerliydi. Bazý konserler mutlaka yarýda kalýrdý. Ramide ki sorunlarýn benzeri hemen kendisini gösterirdi. Kýzlarýn, kadýnlarýn ön sýralar da oturup grup elemanlarýna ilgi göstermesi, hayranlýk duymasý, kara yaðýz köylülerin zoruna giderken, yazlýk sinemanýn tahata sandalyeleri hava da uçardý.. Polis, asker çýkan hadiseyi önlemekte zorlanýrdý. Bu yüzden olacak ki bazý vilayetler de verilen konserler iptal edilir, turne otobüsü daha þehrin giriþinde yetkililer tarafýndan geri çevrilirdi..

Buna raðmen inatçý insanlardý. Bir davalarý vardý bunu sonuna kadar götüreceklerdi..Yeni edebiyata, sanata gösterilen tepki bu yeni müzik akýmýna da gösteriliyordu...

Bir uzun saçlý gençlik grubu daha vardý semtimizde. Rami spor kulübünün gençleri futbolcularý da kendi alanlarýnda bir mücadele içersinde savaþýyordu. Üstelik hem kabadayý, hem de içkici takýmýnýn üyeleri de sert mücadeleci insanlardan oluþuyordu..Cumhuriyetin ilanýndan bir yýl sonra kurulan bu klüp 73-74 sezonunda dudak uçuklatan bir baþarý gösterdi. Dünya tarihinde bir ilki onlar baþarmýþtý. O sezonda hiç yenilmeden, puan kaybetmeden, üstelik gol yemeden lig þampiyonu oluyordu. Ýtalyan Della Sport gazetesine haber olmasýnýn yaný sýra bir televizyon kanalýnýn spor stüdyosuna konu oldu.

Ýtalyanlar Türk takýmý diyordu ama yanýlýyordu..Onlar Yugoslavya milli takýmýný oyuncularýndan farksýzdý ve o kalitedeydi. Zaten oralardan göçler ile buralara gelmiþlerdi.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn kent kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Güzel Ýstanbul
Lastik Sevim
Ýstanbul

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kurtarýn Beni
Hýrsýzlar Kralý
Sarýgöl Roman Mahallesi 2
Ýdam Ýsteriz
Pavyon Sokaklarý
Dilenciler Köyü
Gel Abi...
Emret Baþkaným
Cafer Kalfanýn Ýsyaný 2
Düttürü Düüüttt

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kurtlar Sürüsü [Þiir]
Ego - [Þiir]
Çingeneler Zamaný [Þiir]
Açým Ben [Þiir]
Olmalý [Þiir]
Zaman Geçsin [Þiir]
Hani [Þiir]
Konstantin Aðlýyor... [Þiir]
Kuyu [Þiir]
Sen Gidersen [Þiir]


Þenol Durmuþ kimdir?



Etkilendiði Yazarlar:
CERVANTES


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Þenol Durmuþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.