..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Sanatçý, toplumda uzun çalýþma ve çabalardan sonra alnýnda ýþýðý ilk duyan insandýr. -Atatürk
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > Engin Yavuz




11 Ekim 2002
Kemik torbasý  
Engin Yavuz
Evimize ilk geldiklerinde günlerce babama ve anneme yakýn bir yerde uyuma ihtiyacý hissettim.Korkuyordum, rüyalarýma bile giriyorlardý.Çünkü misafirlerimiz iki beyaz torba dolusu yüzlerce insan kemiðiydi. Hepsi biraraya getirilip sýralandýðýnda iki in


:BCBD:
Ýlkokuldaydým, kaçýncý sýnýftaydým hatýrlamýyorum.
Ýzmir’in körfezi kuþbakýþý gören tepelerinden birinde, Esentepe’de dört katlý bir binanýn geniþ balkonlarý olan çatý katýnda oturuyorduk.
Evimizin ön cephesi Ýnciraltý’na, arka cephesi ise Konak yönüne bakýyordu. O yýllarda çevremizde fazla bina olmadýðý için körfezle, Çatalkaya Daðlarý ile, tabiat ile gökyüzü ile içiçe yaþardýk.
O yýllarda baþýmýzý kaldýrdýðýmýzda bu þehirde gökyüzünü, geceleri yýldýzlarý görebilirdik.
Çevremiz hep sonsuzluktu. Nereye baksak ufku görüyorduk.
Evimizde iki balkonumuz vardý.
Ön balkonumuzun eni on, boyu beþ metreye yakýndý.
Yaz mevsimlerinde zeytinyaðý, domates ve salatalýk ile zenginleþtirilmiþ sabah kahvaltýlarýný, henüz güneþin yakmadýðý ön balkonda nefis Ýzmir manzarasýný seyrederek yapmak büyük bir keyifti bizim için.
Aðabeyim týp fakültesine baþlayýncaya kadar beþ kiþiydik evde..
Annem, babam, aðabeyim, ablam ve ben azla yetinmeye alýþýk, mutlu bir aileydik.
Ancak aðabeyim fakülteye baþladýðýnda ailemize iki kiþi daha katýldý ve beþ altý yýl boyunca misafirlerimiz oldular.
Konuþmazlardý, bir þey istemezlerdi bizden, maddi yük olmazlardý, bütçemizi hiç etkilemezlerdi bu yüzden.
Ama biraz ürkütücüydüler.
Evimize ilk geldiklerinde günlerce babama ve anneme yakýn bir yerde uyuma ihtiyacý hissettim.
Korkuyordum, rüyalarýma bile giriyorlardý.
Çünkü misafirlerimiz iki beyaz torba dolusu yüzlerce insan kemiðiydi. Hepsi biraraya getirilip sýralandýðýnda iki insan bedeni çýkýyordu ortaya.
Aðabeyim fakültenin ilk sýnýfýna baþladýðý zaman, yani sýra insanoðlunun kemik yapýsýný öðrenmeye geldiðinde babam ile birlikte, nereden bulmuþlarsa bulmuþlar, beyaz torbalar içinde eve getirmiþlerdi kemikleri..
En çok kafataslarýndan korkmuþtum. Diðer kemikler torbanýn içindeydi ama onlar nedense ön balkonun köþesindeki eski tahta masanýn üzerinde yerlerini almýþlardý.
Hep bizi izliyorlarmýþ gibi gelirdi bana..
Oysa hiç zararlarý yoktu. Sessiz sedasýz dururlardý.
Aðabeyim okul dönüþlerinde yemek yer, birkaç saat dinlenir, bu sýrada sevdiði þiir kitaplarýndan okur, arka balkonda körfez manzarasýnýn tadýný çýkarýr, sonra hava kararýrken, akþam güneþinin karþý daðlardaki evlerin pencerelerini alev alev yaktýðý sýralarda misafirlerimizi ders çalýþtýðý odaya götürürdü, giderken de tembih ederdi:
“Anne ders çalýþacaðým, gelmesin kimse..”
Aslýnda banaydý bu uyarý.. Ne meraklý olduðumu bilirdi aðabeyim.
Aðabeyim divanýn üzerinde baðdaþ kurup çalýþmayý severdi. Çünkü anahtar deliðinden ne yaptýðýný izlerken, onu hep o vaziyette görürdüm.
Zaman zaman su ya da çay götürmek için annem odanýn kapýsýný açtýðýnda aðabeyimi, elinde ipince bir tel parçasý, kemiklerin üzerindeki deliklere sokup çýkarýrken ve yanýndaki kitaba bakarak garip latince isimleri tekrarlarken görürdüm.

Komþulardan biri, bir ziyaret sýrasýnda balkondaki kemikleri görünce çok þayýrmýþ, burada olmalarýnýn nedenini uzun süre kavrayamamýþtý. Sonra bu haber mahalleye yayýldý ve bütün komþular yeni misafirlerimize “hoþgeldin”e geldiler.
“korkuyor musunuz?” diye sorarlardý.
“Niye korkalým ki, ruhu gitmiþ kemikleri kalmýþ. Allah taksiratlarýný affetsin..”
Kimbilir kime aitti bu kemikler. Günler boyunca kafamý kurcalamýþtý bu soru.. Tanýnmýþ kiþilere, varlýklýlara ait olamazlardý.
Elden ele dolaþtýklarýna göre garip kiþilerdi þüphesiz..
Kimbilir hangi mezarlýktan gizlice çýkarýlmýþlardý.
Acaba nasýl bir ömür sürdürmüþlerdi. Ne mutlu günler, ne acýlar yaþamýþlardý kimbilir?
Çocuklarý var mýydý:?
Yaðmuru severler miydi hayatta iken benim gibi..
Tabiatý, kuþlarý, aðaçlarý..
Nasýl öldüler, neden öldüler?
Karþýlarýna oturur, bunlarý düþünürdüm..
Bir gün ben de böyle bir eve konuk olur muydum? Telleri sokup çýkarýrlar mýydý, caným yanar mýydý?

Soðuk bir kýþ akþamý idi..
Aylardan Aralýk’tý belki..
Dýþarýda korkunç bir yaðmur vardý- bardaktan boþanýrcasýna derdi annem- fýrtýna evin pencerelerinde uðulduyordu..
Vakit geceyarýsýný çoktan geçmiþ olmalýydý..
Ders çalýþan aðabeyim hariç hepimiz yataklarýmýza uzanmýþ, uyamaya hazýrlanýyorduk.
Sallantýyla ve korku içinde fýrladýk yataklarýmýzdan. Annemle babamýn yanýna koþtuðumu hatýrlýyorum.
Çatý katýnda oturduðumuz için daha çok hissediyorduk sarsýntýyý.. Deprem oluyordu..
Mutfaktaki raftan birkaç tabak yere düþtü, parçalandý..
Aðabeyim kapýsý ise açýktý. Deprem umurunda bile deðildi.
Ne korku, ne panik, belki her zamankinden daha sakindi. Onun bu sakinliðine çok kýzardým..
“Aðabey, deprem oluyor!..”
“Olabilir, kaçsam ne olacak, çok þiddetli bir depremse aþaðýya inene kadar merdiven zaten yýkýlýr, kurtulma þansý yok..”
Bir elinde kafatasý- Adýný Nihat Efendi koymuþtuk- diðer elinde ince tel parçasý, küçücük deliklere sokuyor, bir yandan yüksek sesle tekrarlýyordu:
“Foreman orale, foreman magnum, sessus stleideus, tegmen timpani..”
Deprem bitmiþti ama hala panik ve telaþ içindeydik, bizi bu halde görünce elindeki kafatasýný yukarýya doðru kaldýrýp yüksek sesle Shakespeare’in Hamlet’teki ünlü sözünü tekrarlamaya baþladý:
“Olmak ya da olmamak, iþte bütün mesele bu..”
Biz can derdindeydik, aðabeyim Hamlet’i oynuyordu..
Neden korkmuyordu? Bu soruyu günler sonra kendisine sormuþtum:
“Dedemiz müderristi. Biz öyle büyüdük. Mezarlýðýn önünden geçerken ürperirdim, ölülelere saygý duyardým. Lise döneminde felfese ve psikolojiye merak sardým. Maddeyi öðrendim. Ama yýllar sonra o saygý duyduðum ölüleri üniversitede kesip biçmek, kafatasýný ellemek, kemikleri incelemek yeniden garip gelmiþti bana. Küçüklükten itibaren edindiðim kültür birikimine tersti. Ama insan vücudunu oluþturan o mükemmel sistemi yakýndan tanýdýkça “kainatý yaratan varlýða” inancým biraz daha arttý.
Artýk sessiz aile bireyleri haline gelen o kemiklerle iki yýl boyunca ders çalýþan, en ufak ayrýntýlarýný bile ezberleyen- hatta öðrendiklerini bizim üzerimizde uygulayan- aðabeyim sýnavlarýný da baþarýyla atlattý ve üçüncü sýnýf öðrencisi oldu.
Ama misafirlerimiz aðabeyim doktorluk diplomasýný alýncaya kadar bizimle hep bizimle oldular.
Kahvaltý ederken, gece yatarken, körfezde günbatýmýný seyrederken.
Yýllar sonra- aðabeyim evlenip gitmiþti- babam kemik torbalarýný bir sabah götürdü.
Balkondan izledik onlar gözden kayboluncaya kadar.. Annem birkaç dua okudu arkalarýndan, gözyaþý döktü.. Sorduðumda:
“Baban mezarlýða götürüyor. Hocaya teslim edecek. Orada topraða vereceklermiþ” demiþti.
Aslýnda kemiklerin mezarlýða gömülmediðini, baþka bir týp öðrencisinin evinde de bir süre misafir edildiklerini, aðabeyimden yýllar sonra öðrendim. Týp fakültesindeki anatomi profesörünün dediði gibi, bazý insanlar ölümden sonra bile hizmete devam ediyorlardý. Birleþtirilerek bütünleþtirilmiþ bir iskeletin anatomi kürsüsünde 24 saat boyunca ayakta durmasýnýn nedeni buydu.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Pantolon
Baðbozumu
yeni baþtan
Radyo
Düðün gecesi

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Karpuzkaldýran
Ünzile
Sardunyalara veda
Çaylarýnýz þirketin ücretsiz ikramýdýr
Yazlýk sinema
Kar zincirleri
Evleniyorum, öptüm
Ayna

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Çürük aþk [Þiir]
Yazlýk sinema [Þiir]
Alaçam'da bir sabah [Deneme]


Engin Yavuz kimdir?

Ýzmir\'de 23 yýl profesyonel gazetecilik yaptým. Þimdi basýn danýþmaný olarak çalýþýyorum. Gezi notlarýmdan derlediðim Bisikletle Yollar Yolculuklar ve yaðmurlarla ilgili þiir ve düzyazýlardan derlediðim Yaðmur Damlalarý isimli kitabým yayýnlandý. Yazdýklarýmý edebiyatý seven herkesle paylaþmak istiyorum.

Etkilendiði Yazarlar:
Rifat Ilgaz, Necati Cumali ve Yaþar Kemal'den çok etkilendim.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Engin Yavuz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.