Bir klasik herkesin okumuþ olmayý istediði ancak kimsenin okumayý istemediði eserdir. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Birçok kavramýn ýrzýna geçen modern Türk insanýnýn yýprattýðý bir yeni kavram daha var ki o da “çevrecilik” oldu. Öyle ki, mana itibariyle adeta cývýyan, yayvanlýk ve kayganlýk kazanan bir kavram olup çýktý. Kime sorarsanýz sorun, herkes çevreci artýk. Hatta köylü Mehmet aða, Dünya Bankasý, IMF, Çevre Genel Müdürlüðü, mühendisler, avukatlar, TRT, iþçiler, iþverenler, üniversiteler, elitlerin yüzünü kurtarma(!) çabalarý için teþkilatlanmýþ localar, vahþi hayvan hayatý, tosbaðayý, kelaynaklarý sevenler, sahili temizlemekten zevk alanlar, müzeciler, tarihçiler, hayvanat bahçelerinin müdavim seyircileri, hokkabazlar, madrabazlar, ayý oynatýcýlarýna dost veya düþman olanlar, gül kokusuna bayýlanlar, fesleðen kokusuna hasta olanlar, osuruk çiçeðini baðrýna basanlar, emperyalistler, sömürgeciler, yarý sömürgeler, geliþmiþ sömürgeciler, geliþmeye yüz tutmuþlar, kumsallarda sere serpe uzanmayý, Boðaz’da balýkla raký yudumlamayý dünyalara deðiþmeyenler, bilmem hangi kuþu sevenler derneðinin kumarbazlarý, renklerden yeþile (cennet yeþili hariç) maviye toz kondurmayanlar, kalabalýklardan ve gürültüden sýkýlanlar, ona veya buna ya da þuna kýzýp öfkesini þehir hayatýndan çýkartanlar, herkes ama herkes çevreci… Kalpceðizlerinin bir yerlerinde çevre duyarlýlýðý taþýmayan hemen hemen hiç kimse yok desek romantik bir iddiadan ziyade realist bir tespitte bulunmuþ oluruz deðil mi? Anlýyorum ki artýk dünyanýn þu müthiþ yerküresinde biz hayatlarýný idame ettiren yerliler olarak 2 durum hususunda mütabýðýzdýr. Öylesine ki gören görmeyen aralarýmýzda hiç su sýzmýyor sanacak. Birincisi; Herkese göre Hitler kötü, böööðð, zalim, haydut ve cani, hatta bütün dünya lisanlarýndaki insana ait menfi tüm sýfatlar bu mendebura mal edilse yeridir. Ýkincisi ise: Çevre iyidir, güzeldir, oohh mistir hoþtur, latiftir. Aslan yattýðý yerden belli olur, temizdir, çevreni temiz tut, yeþili koru, ayýyý öp. Temiz tut ki, temiz bulasýn, Nasýl bulmak istiyorsan öyle býrak! Düþüncesindedir… Vallahi bu söylediklerimle çevrenin ne ilgisi var da diyebilirsiniz, bende Tillahi, billahi aralarýnda bana bir bað varmýþ gibi geliyor diyebilirim sizler. Evet, sadece “Hitler” öðesini bir daha yazmamak kaydýyla bir kenara býrakarak, esas biz çevreciliðin böylesine Avrupa ve Türkiye’de itibar kazanmasýnýn, yüceltilmesinin diðer yüzüne bakalým diyorum. Þimdi, çevreci bir söylemin kamçýlanmasý, kýþkýrtýlmasý, modern dünya sisteminin mutlaka olmasý icap eden mecburi palyatif (anlýk, geçici) bir tedbiridir. En az yapým masraflarý kadar tehlikeli bir patlama veya sýzýntýyý önlemek için yapýlan teþebbüslerede para harcanan nükleer reaktör misali çerçevesinde kurulacak bir model, bu durumu oldukça kolay bir biçimde izah eder gibi geliyor bana. Ýdeoloji bazýnda ise tarihin hep ileriye motive olan motorize bir güç olduðu yanýlsamasý, bu türden izahlara gerekli ve yeterli bir dayanak saðlar bizlere. “Tarihi ilerlemenin önüne geçilemez. Her geçen gün artan bir ivme kazanan ilerleme sürecini, insanýn refahý adýna saðladýðý dev kazançlarýn yanýnda elbette bazý istenmeyen yan etkileri de olacaktýr. Ama bizzat sürecin kendisi ve bu sürecin öznelleri olan gözleri ileriye dönük insanlar, bu yan etkileri bir çýrpýda aþacaklardýr. Teknolojinin ve geleceðin insanýn el ele vermesiyle yeryüzü ve hayat daha da güzelleþecektir.” Çevreci þahlanýþýn (!) arkasýnda iþte böyle insanýn gözünün içine baka baka hiç utanýp sýkýlmadan, sýrf laf olsun diye konuþulan kocaman bir yalan vardýr ülkemde. Ýþin garip tarafý, modern insanýn ezici çoðunluðu, ittifak halinde sistemlerinin uydurduðu bu kendi yalanýna ne hikmetse inanmýþ durumdadýr. Ýkincisi ve daha da kritiði, çok tanýdýk siyasi bir manevranýn icabadýr bu. Bir sosyal muhalefetin önüne daha mutedil biçimlerini koyarak muhalifliði ýlýþtýrarak geçmeye çalýþmak. Aslýnda þunu da düþünmek lazým, tabiatýyla bu mevzuda sosyal bir olayý, suyun kaynamasý cinsinden fiziki bir olaymýþçasýna anlatmak sonradan pek uygun deðilmiþ gibi göründü banada. Ne var ki, bu anlatýmda gerçekten felsefi bir sýr, bir hikmetinde saklý olduðu hissine kapýldýðýmý söyleyip bu kavramýnda anasýnýn aðlatýlmasýna gönlüm razý olmayacaðý için kelimenin refleksi olarak korunmasýna karar verdim… Bu sýrrý, modern dünyada sosyal hayatýn ve insanýn iç hayatýnýn maddileþtirilmesi; manevi olanla baðlantýsýnýn koparýlmasý olarak da algýlamanýzý düþünen beyinlerinize salýk vermek isterim.. Diðer taraftan, ayný durum çevre için de söz konusu ise çevrenin insan-dýþýlýlaþtýrýlarak sadece maddi bir süreç haline getirilmesi, gerek çevrenin haldeki varlýðýnýn müsebbibi ilerleme ideolojisinin, gerekse çevreci bu karþý çýkýþýn doðmasýna önemli bir yere sahip diyebiliriz.. Bu hareketin öncüllerinden ilk Avrupa’nýn Alman Yeþil Hareketi’nin, modernizme karþý koyuþta ki çevrenin merkezi rolünün, çevreci bir temelde kucaklayýcý bir sosyal muhalefet imkânýnýn farkýna varmasýyla zuhur etmiþ, yeþiller ve bu partinin kurucusu Petra Kelly ve onun izdüþümleri; topyekûn bir dünya sistemini, Batý’nýn kültürünü, bilimini, hayat tarzýný adeta topa tuttmuþlardý.. Fakat, çevreciliðin hapþýrtýcý bir serinliðe sahip hoþ bir gribal salgýn haline getirilmesi mevzusunu Kelly’nin alternatif militan hareketi dahi mayýþtýrýverdi. (Safaride vahþi hayvanlarý da benzer bir þekilde yakalýyorlardý belgesellerde öyle deðil mi?) Aslýnda, ne Alman Yeþilerl Partisi’nin, ne diðer ülkelerdeki yine benzer “Yeþiller” oluþumun oy grafiklerini arttýrmalarýna karþýn ne o eski coþkularýný, ne alternatif olma özelliklerini artýk taþýmayýp, adeta sistemle yeþillenip senkronize oldular.. Böylece bir kere daha akýl ruha, mantýk umuda, gerçek hakikate, Realos Fundis’e galebe çalýnýverdi bu süreçte… Yeþiller hareketinin kurucusu Petra Kelly, ilk hallerinde nemenem insanlar olduklarýný, coþku ve umutlarýný mükemmelen resmettiði için özellikle önem taþýyorlar halen yeþilsevicileri tarafýndan.. Bayan Kelly, Yeþil Partisi’nin eski ve ilk baþkaný. Daha henüz kýrk yaþýnda, ama hayatý da bu uðurda müthiþ mücadeleyle doludur. Kendisi Almanya’nýn, Bavyera doðumlu, gençliðini de siyasi bilimler okuduðu ABD’de geçirmiþ muhalif gruplar içinde yürüttüðü mücadelesini 1970’de döndüðü Almanya’da SPD içinde devam ettirmeye çalýþmýþ bir feministti. O yýllarda sosyal demokrasinin ekolojik bir anti–nükleer harekete dönüþeceðini umut ediyor, bu umutla da kalkýp 79 senesine kadar sabretmeyi bilmiþ, hemen akabinde de SPD’den fayda gelmeyeceðini anlayarak Yeþiller Partisi’nin kuruluþ çalýþmasýna katýlmýþtýr. Kelly 10 yaþýndayken kanserden ölen ablasýnýn ölüm acýsýnýn çevreci siyasi atýlganlýðýnýn kaynaðýný teþkil ettiðini, daha o yaþlarda çocuk kanseriyle sanayi arasýnda bir iliþki olduðunu fark ettiðini bir çok defa demeçlerinde dile getirip bu yüzdende önderliðindeki ekolojik hareketin 1982’de dünyada ilk defa parlamentoya girerek siyasi bir zaferle bitmez tükenmez enerjisiyle çevreciler arasýndaki tutumuyla hatýrlanacaklar listesinin “Top one”nýnda 1. sýrasýnda yerini alacak yerlidir.. Bugün Almanya Yeþiller’i onun savunduðu ve temsil ettiði çizgiden çok uzakta ama Batý’daki yeþil fikirler eðer yeniden neþvünema bulacaklarsa herkes biliyor ki, bu partide þimdi hakim olan Kelly’nin eko-diktatörler dediði Joschka Fischer’in Realos kanadýndan deðil, Kelly’nin dinamik–alternatif çizgisinden güç alarak mücadeleye devam edebileceklerdir.. Ýþte bayan Kelly’nin ilk dikkati çeken yaný, elbette ki cesareti, militanlýðý ve dobra dobralýðýdýr bu yüzden. Bütün büyük muhaliflerdeki o coþkulu ruh halini nasýlsa o da edinmiþ, Kelly’e göre, 1983’te baþkaný olduðu Yeþil Parti’yi karakterize eden özellikler, börtü-böcek serenatlarý, dünya batýyor hýçkýrýklarý deðil; tam tersine dört saðlam temel üzerine kurulu yeþil hareket: Ekoloji, saldýrganlýk karþýtlýðý, silahsýzlanma ve feminizm olarak pekala sýralayabiliriz.. Üstelik bu özellikler, oldukça insicamlý bir tarzda harmanlanmýþ, her biri diðeriyle sýký baðlantýlý içerikler ve ayrýntýlar taþýyor. Örnek olsun diye size bayan Kelly’nin savunduðu; “Ekolojiye göre nasýl türler ve tabiat kendi iç dinamikleriyle kendini ayarlayan ve sürekli denge haline sahipse, insan da dengeyi muhafaza için neslini ve tabiatýný tahribata yönelik her türlü menfi faaliyetten geri durmalýdýr.” sözünü serlevha edebilirim. Zaten insan ekelojik dengeyi hesaba katmama noktasýnda böylesine zalim kýlan da bozulmuþ güç odaðý haline dönüþmüþ erkek cinsiyetinin tek baþýna insanlýða sahip olma isteði deðil midir sizce de? Bunun için bayan Kelly, hareketin daha çok doðurganlýðý ve sükunet tarafýný temsil eden kadýnlara, kadýnýn karakterlerine uygun bu harekete kendisine ait bir yapýlanma içinde kalmasý gerektiðini savunmuþtur… Yine dikkat edilirse Kelly’nin savunduðu feminizm, ülkemdeki içi boþ hurma kütüðü feminist bayanlarýn zýpçýktý bir cinsiyetçilik seçiciliðiyle deðil, erkeksi özelliklerin bu dünyayý mahvettiðini düþünen bir dünyada siyasi–kültürel-bilimsel alanlarda kadýnsý özellikleri de bir denge halinde yerleþtirecek erkeksiliðin zararlarýnýn önüne geçmeye çalýþmalarýna ön ayak olma mevzusudur.. Elbette kimseden Kelly ile fikir birliði içende olunmasýný isteyemeyiz. Ama üzerinde durulasý þey çevreci karakterlerde dünyanýn bu haldeki gidiþine köklü itiraz unsurlarý bulunduðunu ve uzun vadeli siyasi strateji olarak mevcut medeniyet seviyelerinin üzerine çýkmayý seçmiþ ülkemizdeki aydýnlarýn, çevrebilimcilerinin, sanatçýnýn, domatescinin, patlýcancýnýn Batý’daki bu alternatif arayýþlarýný nasýl karþýlamalarý gerektiðini düþünmeleri üzerinde bir zahmet, Allah rýzasý için durmalarý gerektiði hususudur ki vallahi de can alýcý noktasý budur düþüncenin! Ben Japonya’da halen devam eden nükleer felaketi, çernobili de görmüþ bir insan olarak, 1980’lerde temeli atýlan bu Yeþil þahlanýþýn çýkýþýný coþku ve sempatiyle takip ettim senelerce. Kelly’nin sevgilisi Gert Bastian tarafýndan öldürülmesini hep yadýrgadým. Hem bunu fikir planýmda olmasa dahi duygusal planda da onlarla benzer hissiyatta olduðumu ülkemizdeki “yeþilimtýrak”çevrecilerin sloganlarýný, “nükleere karþý hayýr” diyen ruhsuz kadavra olmaya yüz tutmuþ insanlarla ayný kefeye koymacaðýmý söyleyebilirim, söylerim, söyledim… Son olarak, hiçbir zaman çevreci ideallerimden vazgeçmedim, geçmeyeceðimde, hatta Ýslam’la derin ekolojistlerin görüþleri arasýnda bir uyuþum olduðu þeklindeki fikirlerimi her temas ettiðim yeþil hareketi destekleyen insanla paylaþmaya devam edecem. Ýslam’ýn yine yeniden her türlü sorunda modern dünyaya bir alternatif sunabileceðini inancýný sonuna karþý taþýyacaðým.. Günümüz modern Türkiye’sine alternatif bir þeyler çýkarabileceðinin o naif bir anti-modernizmle de deðil, her alanda çok çalýþarak, gelenekselci bir yenileþmeyi hayata geçire bilecek ve bu ortamý hazýrlayarak “bu iþin oluru da bu oðlum” dedirtebilecek, müslümanlara özgün yol bulabileceklerini düþünüyorum. Herkes gibi hem vallahi hem billahi bende her gün hem korkuyla hem de umut arasýnda ki o ince çizginin üzerinde yaþýyorum. Türkiye’ye kurulacak nükleer santralin ülkemi bir doðal afet sonrasý kýyamete doðru sürükleneceðinden korkuyorum; Ülkem, Müslüman bilim insanlarýnýn belki tüm insanlýðýn bu enerji krizini aþmak için yeni bir alternatif ortaya çýkartabileceðini, hatta kendi kýyametimizi belki biraz daha geciktirebileceklerini umut ediyorum. Þimdilik bu kriz ve kusur müfettiþlerinin yapýlacak olan nükleer santralin tekerine çomak sokmasýna gönlüm razý deðil, ama ben yine de her türlü muhalefetin, her türlü yeþil hareketin yaptýðý eylemlere caný gönülden destekliyorum. Her türlü çirkinliðe ve rezalete karþý birlikte yürümeye de hazýrým zaten böyle bir kaygý taþýmasam neden bu makaleyi kaleme alayým? Anlýyorum ki ayný düþünce ve platformda zaten birlikte yürüyoruz fakat biliyorum ki ve sizde bilin ki vallahi, billahi, tillahi “çarebiziz” sevgili dostlarým... http://twitter.com/yusairmak https://www.facebook.com/yusairmak yusairmak@hotmail.com
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Yûþa Irmak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |