Cumhuriyet fikir serbestliði taraftarýdýr. Samimi ve meþru olmak þartýyla her fikre saygý duyarýz. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Yaþadýklarýmýn hangi yýla ait olduðunu tam olarak hatýrlamýyorum. Köydeki evimizdeydik. Ýlkokulun sadece ilk üç yýlýný köyde okuduðuma ve altý yaþýmda ilkokula baþladýðýma göre, en fazla dokuz yaþýmda olmam gerekir.1955 doðumlu olduðuma göre, buna dokuz eklersek,1964 yýlý olmalý. Evimizin üst katýndaki odada, annemim karyolada yattýðýný hatýrlýyorum. Ve de annemin çok hasta olduðunu. Birdenbire mi hastalandý, yoksa yavaþ yavaþ mý aðýrlaþtý, bilmiyorum.Hani televizyonu açtýðýnýzda, baþlamýþ bir filmle karþýlarsýnýz ya, iþte onun gibi.Öncesi yok.Yani nasýl ve ne zaman hastalandýðýna dair bir þey hatýrlamýyorum.Hareketsiz, öylece yatýyordu. Üzerinde iki yorgan, bir battaniye vardý. Baþýný dahi kalýn bir örtüyle örtmüþlerdi. Demek ki annem üþüyordu. Yüzünün yalnýzca bir kýsmý görünüyordu. Oda kalabalýktý. Komþu kadýnlar gelmiþlerdi. Hiç kimse konuþmuyor, üzgün bir yüz ifadesiyle annemi izliyorlardý. Annem ise, bir ölü gibi hareketsizdi. Ne kýpýrdýyor,ne konuþuyor, ne de çektiði acýyý ifade edecek en ufak bir ses ya da belirti vermiyordu. Karyola duvar dibindeydi. Pencerenin önündeki sedirde oturuyordu kadýnlar. Bazýlarýnýn gözleri yaþlýydý. Arada bir fýsýltýyla konuþuyorlar, bir yandan da biz üç kardeþi izliyorlardý. Bizi izlerken, “Bu kadýna bir þey olursa, çocuklar ne yapacaklar?” sorusunu soruyor gibilerdi. Ablam,kardeþim ve ben zaman zaman odaya girip çýkýyor, kadýnlarýn konuþmalarýndan, anneme ne olduðunu anlamaya çalýþýyorduk. Onlarýn aralarýnda konuþurken ya da odaya yeni gelen birisine, annemin rahatsýzlýðýný açýklarken “kadýn hastalýðý” dediklerini duymuþtum. Kadýn hastalýðý ne demek oluyordu? Bu hastalýk sadece kadýnlarda görülen bir hastalýk olmalýydý. Yoksa neden “Kadýn hastalýðý” desinlerdi! Bir de erkeklerin, neden bu hastalýða yakalanmadýklarýný merak ediyordum.Herkes aðýz birliði etmiþçesine suskundu. Annemin hastalýðýndan söz ederken, biz çocuklarýn duyamayacaðý þekilde konuþmalarýndan rahatsýz oluyordum. Hasta olmak ayýp mýydý? Kadýn hastalýðý da bir hastalýktý iþte. Kýzamýk gibi, kabakulak gibi. Çocuklarýn hastalýðýndan söz etmek ayýp olmuyordu da,neden kadýnlarýn hastalýðýndan söz etmek ayýp oluyordu? Merak ediyordum. Acaba annemin hastalýðý neydi? Neden hasta olmuþtu? Ýyileþecek miydi? Yoksa ?........... Annem hastaya da benzemiyordu. Oflamýyor, poflamýyor, öylece yatýyordu. Hiç sesi çýkmýyordu. Hasta gibi deðildi de sanki ölüyor gibiydi Allah korusun. Odaya dolan o kadar kadýn, annem için hiçbir þey yapmýyordu. Sadece annemi ve de arada biz kardeþleri süzüyorlardý gözleriyle, o kadar. Bir de aralarýnda aðlayanlar oluyordu. Onlarý gördükçe, annemim hastalýðýnýn çok ciddi ve tehlikeli olduðunu anlar gibi oluyordum. Kadýnlarýn neden böyle amaçsýz sedirde oturduklarýný,neyi beklediklerini,annem için neden bir þeyler yapmadýklarýný çok merak ediyordum. Kadýnlarýn arasýnda Tevhide Teyze vardý. Galiba bizim akrabamýz oluyordu. Annem bu teyzeyi çok severdi. Sýk sýk ona giderdi, ya da o bize gelirdi. Birçok konuda anneme akýl verirdi.Annemden yaþça oldukça büyüktü. Ýþte kadýnlarýn içinde en üzgün olan oydu. Devamlý gözyaþlarýný siliyor, biz üç kardeþe acýyan gözlerle bakýyordu. Daha sonra babamýn beklendiðini anladým. Babam iþi nedeniyle bizden uzaktaydý. Mudurnu’da, bazen de Mudurnu’ya uzak ve neresi olduðu bilmediðim yerlerde çalýþýyordu. Babama annemin hasta olduðu haberini nasýl vermiþlerdi, bilmiyordum.Telefon denen þeyin varlýðýndan haberim vardý da, köyümüzde yoktu tabi o yýllarda. Köyümüze yakýn bir çiftlikte oturan halam da gelmiþti. Onu gördükçe, üzüntüm biraz hafifler gibi oluyordu. Ne kadar beklendi, hatýrlamýyorum. Babam bir jiple geldi köye. Köpekler koþturuyordu jipin arkasýndan ve çocuklar.Köye çok ender olarak taþýt geldiði için,taþýt sesini duyanlar pencerelerden bakýyorlardý. O yýllarda Mudurnu ile köyler arasýnda jipler çalýþýrdý. Bir de pikaplar. Þehre genellikle yayan veya at arabasýyla,atla,eþekle gidilirdi de, böyle özel durumlarda ve çok ender olarak jipler veya pikaplar imdadýmýza koþardý. Babam köye geldiðinde koþarak onu karþýlayan, kucaðýna atlayan,bize neler getirdiðini soran üç kardeþ; bir kenarda olanlarý izliyorduk. Babamýn bize ne getirdiðini sormak bile aklýmýza gelmemiþti. Babam köye geldiðinde eli- kolu dolu gelirdi hep. O nedenle kendisini, köyün giriþindeki Pazar Kaþý’nda karþýlardýk. Fakat o gün, bunlarýn hiç birini düþünecek durumda deðildik. Annemi bir battaniyeye sarýp jipe bindirdiler. Zavallý anneciðim yürüyemiyordu bile.Jipin, köyün tozlu yollarýnda ilerlemesini izledik gözden kayboluncaya kadar. Ýçimden bir þeylerin eridiðini hissettim. Ýçimde eksilen, küçülen bir þey vardý.Boþalan yerine de, tarif edemeyeceðim acýlar ve korkular dolmuþtu.Aðlamak istiyordum ama aðlayamýyordum. Bir topak geldi, boðazýmýn ortasýna oturdu. Ben nefes alýp verdikçe, o topak bir aþaðý bir yukarý gidip geliyordu. Tükürüðümü bile yutamýyordum. Hiç kimse bize bir açýklama yapmýyordu. Kadýnlarýn annemin hastalýðý konusunda açýk açýk konuþmamalarý; sanki bizim de konuþmamýzýn,annemin hastalýðýnýn ne olduðunu sormamýzýn uygun olmadýðý sonucunu doðuruyordu. O nedenle kimseye bir þey soramadým,sormadým.Biraz da inadýmdan sustum.Ben sormadan birilerinin bir þeyler söylemesini bekledim. Hiç kimse bize,annemim hastalýðý hakkýnda bir þey söylemiyordu. Hatta teselli etmek gereðini bile duymuyorlardý. Acaba bizim, annemizin hastalýðýný umursamadýðýmýzý mý sanýyorlardý? Yoksa bizim üzülmemiz, annemin hastalýðýnýn ne olduðunu merak etmemiz,onlarý ilgilendirmiyor muydu? Annemim gitmesiyle birlikte, kadýnlar yavaþ yavaþ daðýldýlar. Ellerini göðüslerinin üzerinde kavuþturan kadýnlar, baþlarý öne eðik, fýsýl fýsýl konuþarak çekip gittiler. Halam bizimle kaldý. Yalnýz bu arada biz çocuklara þeker veren oldu. Kimdi hatýrlamýyorum. Yalnýz þunu hiç unutmuyorum: Aðzýma aldýðým þekeri, belki de gerilen sinirlerimi boþaltmak istercesine, ya da þekerden hýrsýmý almak istercesine, diþlerimin arasýnda parçaladým. Katur-kutur sesler çýkararak yedim akide þekerini. Bizden birkaç yaþ büyük olan biri, eliyle beni göstererek.”Aaaaaaaaa! Þuna bakýn. Arpa yiyen atlar gibi ses çýkarýyor.” Dedi. Ýþte o zaman yediðim þekeri kusmak geldi içimden. Teselli edilmemiz, okþanmamýz gereken bir zamanda böyle alaya alýnmak, çok aðýrýma gitti. Yediðim þekerden midem bulandý. Yediðime çok piþman oldum. Annem ölmek üzereydi, ben þeker yiyordum.Ne kadar aptal,ne kadar duygusuz bir çocuktum ben! Zaten bunun için o abla benimle dalga geçmiþti. Ancak bu hissettiklerimden ve düþündüklerimden kimsenin haberi olmadý. Üzüldüðümün kimse farkýna varamadý. O zaman annemin hastalýðý bana daha da ciddi geldi. Ya anneme bir þey olursa biz kardeþler ne yapacaktýk? Annem evden gideli daha birkaç dakika olmuþken, baþkasý tarafýnda alaya alýnmýþtým. Peki, ya annem ölürse............Demek ki o zaman kimbilir bana neler yaparlardý. Masallardaki üvey anneleri hatýrladým. Annem ölürse, babam bize bir üvey anne getirir mi diye düþünmeye baþladým. Gözlerimin önünde hayali bir üvey anne belirmekte gecikmedi. Ayný masallardaki gibi. Kara,kuru, kazma diþli,patlýcan burunlu bir kadýn. Babama gülen ama biz kardeþlere hep kaþlarýný çatan üvey ana.Çocuklarýný,ormanda býrakýp kaçmasý için babayý zorlayan, o cadý masal kahramaný.... Bir de þunu hatýrladým: Köyümüzde bir kadýn öldüðünde ve iki çocuðu arkasýnda kaldýðýnda annem bir komþumuza þöyle demiþti:”Bir çocuðun annesi öleceðine kendisi ölsün.” Çocuk aklýmla, bunun ne anlama geldiðini anlayabiliyordum.Yani; annesi ölen bir çocuk o kadar kötü anlar geçirir ki, böyle yaþamaktansa ölmesi daha iyidir....Annemin bu sözü aklýma geldikçe, annemden baþka kendim için, ablam için ve kardeþim için de üzülmeye baþladým. Demek ki biz kardeþleri ileride çok kötü günler bekliyordu.Þunlarý geçirdim içimden:Bir çocuðun annesi öleceðine kendisi ölsün.Annesi hasta olacaðýna kendisi hasta olsun.Anneler nasýl olsa çok iyi bakarlar çocuklarýna. Annemim ilk haberini ne zaman aldýk, bilmiyorum. Öyle sýk sýk Mudurnu’ya giden yok ki haber alalým. Telefonu yalnýzca resimlerinden bildiðimiz için, sadece Mudurnu’ya gidip gelenlerden haber alabilecektik. Annemden haber almak için, Mudurnu pazarýnýn olduðu bir Cumartesi günü, akþama yakýn Pazar Kaþý’na gittik.( Biz çocuklar pazarcýlarýn dönüþünü burada beklerdik. Pazardan dönen annemizin,babamýzýn bize getirdiklerini burada yemeye baþlardýk. Sanýrým o nedenle Pazar Kaþý deniyordu bu karþýlama yerine.) Pazara gidenlerin annemden bize haber getireceklerini düþünüyorduk. Köyümüzde bir Selme Nine vardý.Ormandan kestiði odunlarý eþeðe yükler Mudurnu’ya götürür,satardý.Dul bir kadýndý.Dilsiz bir kýzý vardý.Herkes Samýt Kýz derdi ona. Selme Nine’nin, eþeðine binmiþ, köye gelmekte olduðunu gördüm. Yanýnda da Nuri Abi diye hitabettiðimiz biri vardý. Hemen Nuri Abi’ye seslendim:”Annem nasýlmýþ, gördünüz mü?” diye. O da “Ýyiymiþ iyiymiþ, bir-iki güne kadar gelecekmiþ.” dedi. Ýçimin aydýnlanmasýna zaman kalmadan Selme Nine atýldý: ” Yok caným!” Dedi.”Daha çook yatacakmýþ hastanede.” Çocuk aklýmla ; Nuri Abi’nin, biz üzülmeyelim diye yalan söylediðini, aslýnda Selme Nine’nin söylediklerinin doðru olduðunu anladým. Ayný zamanda Selme Nine’nin densizliðini, patavatsýzlýðýný da.Akýlsýz kadýn! Oysa ki annemin saðlýk haberlerine nasýl ihtiyacým vardý! Keþke Selme Nine de Nuri Abi gibi yalan söyleseydi. Ýnanmak istediðim bir yalan olacaktý bu. O anda Selme Nine öyle sevimsiz geldi ki bana! Kara, kuru, çirkin bir kadýn.Þimdiye kadar onun bu kadar çirkin, bu kadar sevimsiz olduðunu nasýl farketmemiþtim!Hayal ettiðim, istemeyerek hayal ettiðim üvey annelere benziyordu. Ýþte o günden sonra Selme Nine’yi hiç sevemedim.Zaten bir gün beni azarlamýþtý.Hem de birlikte silkeleyip yediðimiz dut yüzünden.Sevimsiz kadýn! Bize Hötdük Nine diye hitabettiðimiz bir akrabamýz baktý günlerce.Annemin akrabalarý uzaktaydý.Taa Elâzýð’da.Babannemiz, babam küçükken ölmüþtü. Yani bize bakacak ne babannemiz vardý,ne anneannemiz.Hötdük Nine oldukça yaþlýydý. Üçümüze de çok güzel baktý. Bizi hiç incitmedi. Her türlü yaramazlýklarýmýza göz yumdu. Her ihtiyacýmýzý karþýladý. Ama bunlar bana yetmiyordu. Annemi çok özlüyordum. Eve geldiðimde annemim evde olmamasý bana çok acý veriyordu. Ablam ve kardeþim ne hissediyorlardý, bilmiyorum. Aramýzda hiç konuþmuyorduk annemle ilgili. Acýmýzý içimize gömüyorduk anlaþýlan. Belki de birbirimize metanetli görünmeye çalýþýyor,rol yapýyorduk. Belki konuþmaya cesaret edemiyorduk. Ýçimizden geçirdiklerimizi sadece kendimi biliyorduk. Akþama doðru hava kararmaya baþladýðýnda bir gariplik çöküyordu içime.Odamýzý aydýnlatan gaz lâmbasý ýþýðýnda büyüyen gölgeler, korkunç þekiller çiziyordu.Hele köpeklerin ulumalarý yok mu! Tüylerim diken diken oluyor,sanki acý bir olayý haber veriyorlarmýþ gibi, köpeklerin ulumasýndan rahatsýz oluyordum. Çünkü daha önce, büyüklerin “Köpek ulursa,ölen olur.” dediklerini duymuþtum.Hem de kaç defa.Bir yanda da kendimi avutuyordum.Ýçimden;”Köpek nasýl bilebilir birinin öleceðini?” diye,kendimi rahatlatmaya çalýþýyordum. Günler sonra annemim iyileþmekte olduðu haberini aldýk. Annem iyi olmalýydý ki, evde yapýlmasý gereken önemli iþlerin yapýlmasý için haber gönderiyordu. O zamanlar, kýþa girerken bir inek kesilirdi.”Beslik” denilirdi,bu kesilen hayvana. Kýþýn yemek üzere kýyma, kavurma yapýlýrdý. Biz de her yýl kýþa girerken bir hayvan keserdik. Annem iþte bu kesilen inekten yapýlan kýymalarýn, kavurmalarýn bozulmamasý için, onlarýn yeniden kavrulmasý ,tazelenmesi için haber göndermiþti. Demek ki annem gerçekten iyiydi. Yoksa bunu nasýl düþünecekti! Hötdük Nine yaþlý olduðu için,bu iþi bir akrabamýz A.... üstlendi. Evimizin bir odasýnda ocak vardý. A.....ocaðý yaktý, baþladý kýymalarý kavurmaya. Odayý mis gibi bir et kokusu kaplamýþtý. Ben sedirde oturuyordum. Kedi gibi sinmiþtim bir köþeye. Mis gibi kokan kýymadan yemek istiyordum da, bunu bir türlü söyleyemiyordum. Belki kendiliðinden verir diye uzun bir süre bekledim. Hatta sokaða oynamaya bile çýkmadým bir umutla. Ama o hiçbir þeyin farkýnda deðildi.Ýsteseydim verirdi belki ama cesaret edemiyordum istemeye. Biraz sonra kardeþim geldi. Odaya girer girmez, “A.....Bana kýyma verin. Çok güzel koktu. Hem de benim karným aç.” Gibilerden bir þeyler söyledi.. A..........:”Biraz sonra yemek yiyeceðiz.” diyerek kardeþimin isteðini geri çevirdi. O zaman annemi düþündüm. Þimdi annem olsaydý, koca bir tabaða kýymayý doldurur, üç kardeþi baþýna oturtur, biz “yeter” deyinceye kadar yedirirdi. Kardeþim sessizce odayý terketti. Sanki umursamaz bir tavýr takýnmýþtý.Annemin varlýðýnda yaramazlýk yapan çocuk sanki o deðildi.Kuzu gibi sessiz bir çocuk olmuþtu. Ama ben kahroldum. Karnýma mý desem, mideme mi desem, aðýr bir taþ kondu sanki. Taþýn aðýrlýðýyla bir yerlerimin ezildiðini hissettim. “Annem karþýlaþtýðýmýz bu muameleyi görseydi acaba ne yapardý?” diye sordum kendime. Ýþte o zaman annemim yokluðu daha da koydu bana. Annem bir an önce iyileþip gelmeliydi.Yoksa biz çocuklarý kötü günler bekliyordu.Annem gerçekten doðru söylemiþti:”Bir çocuðun annesi öleceðine kendisi ölsün” dü. Biz Hötdük Nine’den baþka hiç kimseden içten yakýnlýk, ilgi görmüyorduk. Akrabamýzdan bile. O zaman o akrabamýzý da bir üvey anaya benzettim. “Ya anneme bir þey olursa. Ya bize üvey anne gelirse. Ya o üvey anne, masallardaki gibi kötülük yaparsa.” Korkusu beynimi týrmalamaya baþladý. Selme Nine’den sonra sevmediðim hatta kendisinden nefret ettiðim bir kiþi daha vardý artýk. O günden sonra o akrabamýza karþý duygularým hiç deðiþmedi. Onu her görüþte,hep bu olayý hatýrladým.Unutmaya,hafýzamdan silmeye çalýþtým ama baþaramadým. Aradan ne kadar zaman geçti, bilmiyorum. Babam bir gün annemi hastaneden getirdi. Kuþlar gibiydim. Annemin boynuna üçümüz birden atýldýk. Annem solgun yüzüyle bize gülümsüyordu. Her birimizi doyasýya kucakladý. Evimizin sýcaklýðý, neþesi de annemle beraber geri geldi. Fakat annemin yine hasta olabileceði korkusunu, endiþesini uzun süre üzerimden atamadým.Annemi evde býrakarak dýþarý çýkýp oyun oynamak bile istemiyordum. Ayaklarým sanki yere deðmiyordu. Annemim gelmesiyle, o üvey anne kabuslarý da uçup gitti. DÝKÝÞ MAKÝNESÝ Bir dikiþ makinesi vardý evimizde.”Lada” yazýyordu üzerinde. Markasýymýþ o,ne demekse!Annem ona güzel bir elbise(!) giydirmiþti.O elbisenin içinde makinemiz, süslü bir kýz çocuðu gibi duruyordu. Annem o makinede dikiþ dikerdi.Pijamalar,elbiseler. Kumaþý biçerken çýkan parçalarý almak için, kardeþler birbirimize girerdik. Kapanýn elinde kalýrdý parçalar.Erkek kardeþim de isterdi, ne yapacaksa! O erkekti,kumaþ parçalarýyla ne iþi olabilirdi ki? Ama annem, onun almasýna da izin verirdi.O parçalarla oyunlar oynardýk. Bir de “Önce kimin giysisi dikilecek acaba?” sorusunu sorardýk .Her birimiz “Anne,önce benimkini dikin.” Derdik.Annem bir þekilde hallederdi bunu.”Geçen sefer önce þuna diktim, bu kez de buna dikeceðim.” Gibilerden sözler söylerdi. Giysimiz dikilirken makinenin baþýnda nöbet tutardýk âdeta.”Bitiyor mu anne, bitiyor mu ?” diye,sabýrlý anneciðimi sýkýþtýrýrdýk. Babam, çalýþmak için gittiði þehirlerden ablamla bana bir örnek kumaþ getirirdi.Annem de dikerdi.O nedenle giysilerimiz ayný olurdu ablamla.Bu durumdan rahatsýz olurdum.Benim giysimin farklý olmasýný isterdim.Bir örnek giyinmekten nefret ederdim. Ancak yapacaðým bir þey yoktu. Makine týkýr týkýr ses çýkarýrdý çalýþýrken.Bir türkü söyler gibiydi. Ablam el ve ev iþlerine çok meraklýydý.Daha ilkokula gittiði o yýllarda,makinenin baþýna oturur, eðri-büðrü birþeyler dikerdi. Küçük bir kumaþ parçasýnýn üzerinde, döndürür dururdu makinenin iðnesini. Ben o kadarýný bile beceremezdim. Zaten ayaklarým yetiþmezdi makinenin ayak konan yerine. Bazen ayaðýmýn altýna bir yastýk koyardým. Ancak makinenin ayaðýný ritmik hareketlerle oynatmayý bir türlü baþaramazdým.Daha fazla zorlamama da annem izin vermezdi zaten.Makinemizi çok seviyordum.Biraz daha büyüyünce,annem makineyi kullanmama izin vereceðini söylüyordu. Annem o makinede bize bebekler bile dikti. Ýçi yünle,pamukla ya da kumaþ parçalarýyla doldurulmuþ bebekler. Bebeðin yüzüne de kaþ, göz,aðýz,burun iþledi. Annemim iyileþip eve gelmesinden bir müddet sonra,babam makineyi Mudurnu’ya götürdü. Ýpotek mi ne, öyle bir þey yapmýþ makineye.O yaptýðýnýn ne olduðunu ben anlamadým ama, annem çok üzülmüþtü.Demek ki iyi bir þey deðildi bu ipotek.Sonra anladým.Kim anlattý hatýrlamýyorum.Meðer annemim tedavi masraflarýný babam karþýlayamamýþ.Birinden borç almýþ.Þimdi o borcunu ödeyemediði için yerine makineyi götürmüþ.Babam anneme;”Üzülme, o makineyi sana geri getireceðim.” Dedi. Yine de annem çok üzgündü.”Çocuklarýn üstünü-baþýný dikiyordum.” Diyordu ikide bir. Makine gidince, evden biri gitmiþ oldu. Annem üzülüyor diye ben de üzüldüm. Bir yandan da “Annem iyileþti ya, olsun.” diyordum kendi kendime. Aradan haftalar mý geçti,aylar mý geçti bilmiyorum.Bir gün babam köye gelirken makinemizi geri getirdi.Çok sevindik.Ablam, hemen baþýna oturup, bulduðu bir bez parçasýný ,iðnenin altýnda döndüre döndüre dikti.Sýk dikiþlerden bez ,bir kabuk gibi olmuþtu. Annem yine bize birþeyler dikti makinede. Hatta üç kardeþinkini de ayný gün dikebilmek için gece yarýlarýna kadar makinenin baþýnda oturduðunu hatýrlýyorum.Yanýnda radyo.Nezahat Bayram’ýn,Muzaffer Akgün’ün, Niyazi Yýlmaz’ýn türküleri eþliðinde, makinemiz týkýr týkýr çalýþýp durdu saatlerce. Hem de gaz lâmbasýnýn yarým yamalak aydýnlattýðý odamýzda. Makinemiz o ipotek denen þeye gidip geldikten sonra, nedense o makineyi pek sevmez oldum.Her görüþümde bana annemim hastalýðýný,makine gitti diye annemin üzüldüðünü hatýrladým. O makine þimdi annemin evinde ve ayný elbise içinde duruyor.Sokak kapýsýndan annemin evine girdiðimde makineyle gözgöze geliyorum. Onu sevmek istiyorum ama olmuyor.Bana kötü þeyler hatýrlatýyor. Bazen de ona haksýzlýk ettiðimi düþünüyorum. Ortak þeyler yaþadýk onunla.Ve onun iðnesinden çýkan giysilerle ne kadar mutlu olmuþtum çocukluðumda. O nedenle o makineyi sevmeye çalýþacaðým. Aradan çok uzun yýllar geçmesine raðmen, bunu baþaramadým. Kimbilir! Belki bir gün baþarýrým.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |