..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Anka kuþu gibi yalnýzlýðý adet edin! Öyle hareket et ki, adýn daima dillerde dolaþsýn ama seni görmek olanaksýz olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Yeraltý > Þenol Durmuþ




17 Nisan 2011
Pavlovun Köpekleri 2  
Þenol Durmuþ
Þimdilik iþtahýmýz yok diyoruz. "Kalkýn temizlik, tuvalet, koþar adým, marþ marþ".bir emir daha...Bina içersi bir anda arý kovanýna dönüyor... Tabaklar kaþýklar havada uçarken toplanýyor. Bir kiþi bir torbanýn içindeki bez parçalarýný herkese daðýtýyor. Joplar gelene geçene sallanýyor. "Koridor" diyor bir gardiyan. "Siz þuraya siz de buraya çabuk olun lan ibneler!" diye haykýrýyor. Avluya fýrlýyoruz.


:BFBD:
Müdür ikimizi en sona býraktý. "Siz kalacaksýnýz polis tesliminiz var, tahliye olamazsýnýz. Þunlarý karantinaya alýn." diyordu baþgardiyana. Yanýmda ki, kýsa boylu esmer, býyýklý, ezgin kabadayý, Beyoðlu serserisi bir doðulu yoklama kaçaðý. Ben ise izin gününde bir suç iþlemiþ asker suçlu. Beþinci ay askerliðimin bir tatil gününde meyhanede çýkan bir olaydan dolayý diðer altý ayý cezaevinde geçirme sürecindeyim. Tahliye olan yirmi küsür insanýn arkasýndan bakarken biz iki kiþi karantina bölümündeyiz. Bir gardiyanýn peþi sýra ister istemez cezaevinin baþka bir bölümüne doðru yürüyoruz.

Ýçeri girdiðimizde geçmiþ olsun diyor bazý mahkumlar. Öfkeliyiz tabii ki. "Ne geçmiþ olsunu ulan, biz zaten tahliye olduk, polis teslimimiz var" derken onlarý ikaz ediyoruz. Yoklama kaçaðý olan otuz yaþlarýndaki adam sessiz, sakin bir tip. Ama ikimizde az çok mutluyuz. Öyle ya askerlik denen kutsal meslek bu cezaevi cehenneminden daha iyi deðil midir? Her zaman olduðu gibi ayný stres yeniden tekrar baþlýyor. Diðer tutuklularla volta atma, tesbih çekme,zaman geçirme yarýþýndayýz. Ona geçmiþten, gelecekten, askerlikten bahsediyorum. O da askerliði merak ediyor, boyuna soruyor. Durmadan konuþuyoruz vakit geçsin diye. Diðerlerinin cezaevi yaþantýsý yeni sayýlýr ama þükür bizimki bitti. Yinede çok mutluyuz. Sabahý öyle ve ya böyle bir þekilde yarý uykulu, uykusuz geçiriyoruz.

Sabahýn köründe sayým saatinde yeniden isimlerimiz okunduðunda müdürün odasýna tekrar alýnýyoruz. Bayrampaþa karakolundan gelen iki polis kelepçeleri hazýrlamýþ bile. Onlar "Lütfen þu bileklerinizi uzatýn beyler" derken biz de buyrun lafý mý olur diyoruz. Ellerimizi uzatýyoruz. El ele kol kola hep beraber Bayrampaþa cezaevinden çýkýyoruz. Polisler taksi tutmamýz için ricada bulunuyor. Bir taksi çeviriyoruz. Kelepçelerden bir an önce kurtulmak için her türlü fedakarlýða zaten hazýrýz. Taksi hýzla hareket ediyor. Þoför dahi bizden hoþlanmýyor ki sürekli gaza basýyor. Az sonra varýyoruz. Eyüp merkez komutanlýðý bizi bekliyormuþ. Haliç'in kenarýnda dikilen askeri bina çok güzel. Tamda yan gelip yatmalýk bir yer gibi duruyor. Polisler bizi nöbetçi astsubaya teslim eder etmez bu defa inzibatlar kelepçe takýyor.

Hiç bekletmiyorlar. Sevinçliyiz, mutluyuz. Hayal kuruyoruz. Bir kaç saat içersinde serbest kalacaðýmýzý tahmin ediyoruz. Ben sürekli yanýmdakine anlatýyorum. Askeri reo'ya binerken bir inzibat gayet kibarca bana soruyor "Kaç tertipsin?" diye. Sonra da "Tertip baþýnýz büyük belada inþallah yýrtarsýnýz oradan" diyor. Þaþýrýyoruz.

Tuhaf bir þekilde bakýyoruz ona. Ne diyor bu diye düþünüyoruz. Cezaevinde hele Bayrampaþa'dan daha beter bir yer Ýstanbul'da var mýydý diye sorguluyoruz. Sonra burada doðduk, büyüdük, bu þehir bizden sorulur ya diyorum. Sonra sittiret artýk biz özgür insanýz. Üstelik askeriz .Býrakmasalar dahi en kötü gideceðimiz yer de, görev yaptýðýmýz birlik olacak. Bu konuda haddinden fazla tecrübeliyiz. Bundan iyisi Þam'da kayýsý misali diye düþünürken yine de mutluyuz. Gideceðimiz adres Ortaköy Merkez Komutanlýðýymýþ. Bizim Ortaköy burasý. Hemen Beþiktaþ'ýn dibinde. Oralarýnýn barlarýnda diskolarýnda kýz arkadaþlarýmýzla zamanýnda az mý takýlmýþtýk. Sosyete, elit tabaka, nezih, havadar bir yer. Üstelik gideceðimiz yerin adý "Merkez Komutanlýðý Konaklama Yeri" diye geçiyormuþ. Ýnzibatýn elindeki evrakta öyle yazýyor. Ben sadece orada ki yemeklerin kalitesini düþünüyorum. Soruyorum ona biz niye oraya gidiyoruz diye. Cevap vermiyor. Benim inzibat tertip hala çok üzgün. Kýsa süreli tanýþmamýza raðmen duygusal bir yapýsý olacakki etkilenmiþ.

"Prosedür öyle, herkes oraya gider. Oradan da jandarmalarla birliklere teslim ediyorlar. Ama iþiniz zor tertip." diye eklemeyi yinede ihmal etmiyor. Herhalde bir kaç gün bizi orda tutacaklar diye tahmin yürütüyorum. Eminönü'nden Karaköy'e bir turist gibi askeri reo'yla geçiyoruz. Beþiktaþ'tan geçerken insan hareketlerini izliyoruz. Kadýnlara, kýzlara onlarýn geniþ kalçalarýna özellikle bakýyoruz. Mahkumluk duygularýnýn özlemlerini gideriyoruz. Buna da çok þükür diyoruz. Barbaros caddesinden yukarý Ortaköy tepesine çýktýðýmýzda Boðaz köprüsünün muhteþem manzarasýný izliyoruz.

Subaylarýn, paþalarýn lojmanlarýný, villalarýný da görüyoruz. Kimi askerler bu villarýn önünde nöbet tutarken , kimileri çim yolarken, kimileri de ellerinde hortumlarla çiçekleri suluyor. Subaylarýn hanýmlarý, kýzlarý, çocuklarý çevrede neþe içersinde dolaþýyor. Bazýlarý ellerinde paketlerle içeri giriyor. Büyük ihtimalle alýþveriþten dönüyorlar diye düþünüyorum. Ortaköy tepesi onlarýn evleri ve askeri birliklerle sarýlmýþ. Aþaðýda sahil yolunda da restorantlar, kafeler, barlar ile hizmette bekliyor. Askeri bir hastahanenin önünde araç duruyor. Ýçeri giriyoruz, ellerindeki evraklarý imzalatýyorlar. Merakla yeniden soruyorum "Bu ne tertip" diye. "Saðlam teslim ettiðimize dair bir rapor bu, her teslim ettiðimizde alýrýz, sonra baþýmýz yanmasýn" diyor.

Yoklama kaçaðý mahkum arkadaþla bir an göz göze geliyoruz. Sanki emniyette bir sorgudaymýþcasýna ya da cezaevinde bir çatýþma öncesinin korkularý baþlýyor. Askeri cezaevlerini de merkez komutanlýklarýný da az çok biliyoruz. Ama bu saðlam teslim etme raporunu ilk kez görüyoruz ve duyuyoruz. Merkez komutanlýðý yazan tabelanýn altýnda kýþlaya girdiðimizde çevreyi izliyoruz. Üç sýnýftan askerler eðitimde. Karacý, havacý, denizci inzibatlar eðitimde dayanýþma içerisinde baðýrýyor. Her zaman her yer de olduðu gibi zevkle, þevkle, kuvvetle "Her þey vatan için. Vatan, millet" diye haykýrýyorlar. Kýþlanýn tam ortasýnda eski kubbe bir yapýnýn önünde duruyoruz. Büyük bir kapýnýn mazgal kapaðý açýldýðýnda aralýktan bir askerin gözleri çýkýyor. Evraklarý mazgal kapaðýndan uzatýyorlar.

Kapý açýldýðýnda büyük bir kapalý avluya giriyoruz. Ýçeride kimse yok. Küçük odalar yan yana dizilmiþ halde, bir de ortasýnda avlusu olan eski tarihi bir bina. Kapýyý açan inzibatýn arkasýndan bir odaya girdiðimizde daktilocu bir çavuþ yanýnda dosyalarý karýþtýran bir onbaþýyý görüyoruz. Bize dikkatle bakýyorlar. Ortalýk çok sessiz, buz gibi soðuk, hiç kimse yok. Bizi teslim eden inzibatlar çýkarken çavuþ daktilonun tuþlarýna bakýyor. Soruyor: "Birliðin, adýn, soyadýn? " Benden sonra yanýmdakine sorular geliyor. Etrafý kontrol ediyorum. Birkaç kýrýk sandalye, eski birkaç dolabýn yanýnda duran büyük bir ecza dolabýný fark ediyorum. Yýðýnla ilaç kutusunun dizildiði dolapta birçok ilacýn kutusu kapaðý açýlmýþ, daðýnýk bir þekilde karma karýþýk duruyor.

Bazý kanlý sargý bezlerini de fark ediyorum. Yerlerde de kurumuþ kan izlerini de görüyorum. Birileri fena halde dayak yemiþ diye düþünüyorum. Eh askerliðin, biz türklerin mayasýdýr dayak normal bir görüntü diye tekrar düþünüyorum. Ne de olsa tecrübeliyiz. "Ýfadeleri imzalayýn, ayakkabý baðcýklarýnýzý, kemerlerinizi teslim edin" diyor çavuþ. Ýkimiz de verilen emirlere harfiyen uyuyoruz. Ýstersen uyma? Zavallý arkadaþýmýn askerlik deneyimi daha yeni baþlamýþ olacak ki heyecan içersinde titrerken avluya çýkartýlýyoruz. Gazino yazan bir tabela olan kapýyý iþaret ediyorlar. Kapýdan içeri adým attýðýmýzda adeta þok geçiriyoruz.

Yüzden fazla insan, sivil, asker karýþýk tutukllular elleri masada olduðu halde ikimize bakýyor. Önlerinde beþ tane inzibat gardiyan ellerinde joplarla sandalyede oturmuþ halde duruyor. Bir tanesi bize "Hemen geçin ulan, orada oturun." diye baðýrarak emir veriyor. Kalabalýk sandalye, masa yýðýný arasýnda bir kaç sandelyeye oturuyoruz.

Ortalýkta çýt çýkmýyor. Herkes önüne bakýyor. Saða sola bakmak, konuþmak yasak. Bir süre geçtikten sonra bir emir geliyor. "Beþ dakika sigara molasý." Ayný anda sigaralar yanýyor. Birçoðunun sigarasý yok. Haftalardýr, günlerdir burada kalan az çok samimi olanlar sigaralarýný paylaþýrken, bir sigarayý dört beþ kiþi içenler de oluyor. Çýkarttýðým yarým paket sigara birden yok oluyor. Kimse de yine çýt yok. Bir emir daha geliyor. "Sigara söndür." Yine ayný sahneye dönülüyor. Bir süre geçtikten sonra "Karavanacýlar" deniyor. Öðle yemeði geliyormuþ. Üç kiþi ayný anda fýrlýyor koridora. Ýki karavana gelirken diðerleri de masalara tabak kaþýk koyuyor. On kiþilik masaya üç tabak, dört kaþýk býrakýlýyor. Kara mercimek, bulgur pilavý tabaklara paylaþtýrýlýrken yine kimse de çýt çýkmýyor. Kimse kýmýldamýyor.

"On dakika." deniyor. "Baþla." Ayný anda kaþýklar havada uçuþuyor. Þaþkýnlýkla bakýyoruz. Yirmi yaþýndan kýrk küsür yaþýna kadar her yaþtan insan , hatta torun sahibi bile olan asker kaçaklarý, firarlar, askeri suçlular büyük bir mücadele veriyor. Adeta savaþýyor. Yanýnda duran bir kiþi aðzýndan kaþýðý çýkartýrken bana vermek istiyor, sonrada arkadaþýma. Ýstemiyoruz. Þimdilik iþtahýmýz yok diyoruz. "Kalkýn temizlik, tuvalet, koþar adým, marþ marþ" diye bir emir daha. Bina içersi bir anda arý kovanýna dönüyor. Tabaklar kaþýklar havada uçarken toplanýyor. Bir kiþi bir torbanýn içindeki bez parçalarýný herkese daðýtýyor. Joplar gelene geçene sallanýyor. "Koridor" diyor bir gardiyan. "Siz þuraya siz de buraya çabuk olun lan ibneler!" diye haykýrýyor. Avluya fýrlýyoruz.

Bir masayý siler gibi koca avlunun üstünde böcekler gibi yerleri siliyoruz. "Tuvalet" deniyor. "On dakika." Bütün her þey on dakikada bitecek. Bu sürede dört tuvalette yüz elli kiþi ihtiyacýný giderecek. Tuvalet kapýlarý tekmeleniyor. Kýçý, aleti dýþarda pantolon giyenler, altýna kaçýran, donunu pantolonunu kirletenler, elleri sidik dýþký bulaþanlar koþturuyor. Yeniden avluda diziliyoruz. Yüz elli adamýn karþýsýna onbeþ gardiyan, çavuþ, yardýmcý onbaþý karþýlýklý duruyor. Yemek yemek, temizlik, ihtiyaç gidermek için yirmi dakikalýk süre yüz elli kiþiye yetiyor.

"Tek sýra halinde koþar adým marþ marþ" deniyor. Ayný þekilde koþuyoruz, ayný sandalyelere, ayný masalara oturuyoruz. Geleli henüz iki saat olmuþ. Öðleden sonrasý baþlýyor. "Çay molasý, herkes çay içecek, parasý olmayana, olaný ýsmarlayacak" deniyor. Zift gibi koyu bir çay daðýtýlýyor. Herkes içiyor, markalar toplanýyor. Markasý bitene para ile yenisi veriliyor. Çay molasý biraz daha hoþgörülü oluyor. Çavuþ durmadan hasýlatý soruyor. Hafta sonu gelmiþ, büyük komutanýn "Patronun" hasýlatý yarýn verilecekmiþ, yarýn cuma günüymüþ. Sýrtýmda yediðim iki üç jop darbesinin acýsýyla arkadaþýma bakýyorum. Onunda dudaðý patlamýþ benden daha þanssýzmýþ. Ona gülümsüyorum.

Saat iki, üç, dört, beþ oluyor. Ayný sigara molasý, ayný çay molasý. Ayný yüz elli adam ayný on beþ gardiyan bir odanýn içerisinde hiç konuþmadan sessizce birbirimize bakýyoruz. Arada sýrada tek tük olsada yeni gelenler de oluyor. Ýçeri adým atanýn bakýþlarý ayný bizim geldiðimizdeki bakýþlar gibi oluyor. Akþam yemeði mercimek gitmiþ nohut gelmiþ, bulgur yerine makarna geliyor. Saat sekiz yatma saati. Herkes avluya koþar adým. Tek sýra halinde fýrlýyoruz. Sað baþtan say, yeniden say. Yanlýþ sayanlar yumrukla jopla doðru sayýyor. "Üst çýkar, alt çýkar." Saniyeler içersinde alt üst ayakkabýlar, botlar çýkýyor. Atlet, donla kalýyoruz. Bazýlarýnda sadece tek don var. Kirli kahverengi donlar. "Þimdi koþar adým marþ marþ koðuþlara." deniyor. Don atlet tek sýra halinde koþturuyoruz.

Küçük odalarda onlu, on beþli ranzalar duruyor. Kimini iki kiþi, kimini üç kiþi kapýyor. Hangi odaya girsek yer yok, kimse de üçüncü kiþiyi istemiyor. Ranza bulamayan koridorda jopu yiyor baþka bir odaya geçiyor. Bir odaya girerken o sesi duyuyorum. Bizim eski Bayrampaþa'lý psikopat Adnan "Gel" diyor. Tesadüfün bu kadarý olmaz. Burada da karþýma çýkýyor. Hemen ranzasýna çýkýyorum. Battaniyeyi üzerimize çekerken "Sus" diyor, konuþmak yasak. Kulaðýma fýsýldýyor: "Bende tam iki haftadýr buradayým. Ýyi bir belaya çattýk harbiden. Birazdan yeni gelenleri çaðýracaklar. Ýnþallah sizi fazla ezmezler diyor."

Saniyeler dakikalar geçmiyor. Yarým saat geçmeden koridordan sesler duyuluyor. "Yeni gelenler avluya, içtima alanýnda hazýr olsun" deniyor. Adnan ile yüzyüze bakarken ranzadan iniyorum. Koridordan geçerken diðer odalardan da benim gibi yeni gelenler ile avluda toplanýyoruz. Üç gardiyan bizi bekliyor. Az sonra diðer gardiyanlar da ellerinde sopa ve joplarla avluya geliyor. Çavuþ þaþkýnlýkla soruyor "Bugün amma da gelen var." derken bize bakýyor. Bir diðeri "Evet on dört kiþi." diyor. Çavuþ sorularý iletirken onbaþý gülümsüyor, diðerlerinin gülümsemesi de onlarý aratmýyor.

"Senin ilk geliþin he, seni orospu çocuðu, bu kaçýncý ulan, ben sana ne dedim?.. Demek senin ikinci, senin dördüncü oldu." Çavuþ bir an duruyor. Bir an düþünüyor. "Ýlk defa gelenler sýradan çýksýn ranzasýna dönsün" diyor. Beþ kiþi öne çýkýyoruz. Sevinçle büyük bir mutlulukla koþar adým marþ marþ fýrlýyoruz. Benimle gelen mahkumu görüyorum göz kýrpýyor. O da iki kiþinin arasýnda kendine bir yer bulabilmiþ. Ranzama çýktýðýmda Adnan da þaþýrýyor. "Þansýn varmýþ iyi mi" derken "sessiz ol konuþma duyarlar, hemen yat sabah beþte yine ayaktayýz" diye tekrar uyarýyor.

Ýnzibat gardiyanlarýn günlük mesai bitiminin son evresiymiþ. Akþamýn son seansýymýþ. Adnan söylüyor. Küçük odalar da ranzalar da yatan askeri suçlularýn, benim, Adnanýn kulaðý avluda ki sorguya dikilmiþ halde ranzada bekliyoruz. O gayet iyi biliyor ne olacaðýný. Önce küfürleri duyuyoruz. Ana avrat, çoluk çocuk, sülale küfürleri. "Niye firar etmiþ. Vatan haini imiþ. Bu kaçýncý firar mýþ. Kaç yaþýndaymýþ, askerliðini hala niye yapmamýþ.Kýrk yaþýndaymýþ. Bilmem ne imiþ."

Anadolunun dört bir yanýndan gelen bu inzibat erleri köylüler bu iþ için özel seçilmiþ. Konuþmalarý, küfürleri, dilleri yörelerini de belli ediyor. Kimi karadenizli, kimi doðulu, trakyalý inzibatlar iyi eðitilmiþ besbelli. Küfürden sonra dayak faslý baþlýyor. Acýmasýzlýk da yarýþ halindeler. Sesler gittikçe artýyor. Ýnlemeler, aðlamalar bir bebeðin gibi bazen üç beþ yaþýnda çocuk gibi bazende acý çeken bir yaratýk gibi oluyor. Koca adamlardan üstelik asker adamlardan çýkan bu seslere ben de Adnan da alýþkýnýz. 12 Eylül de, meþhur sansaryan handa dönemin ikinci þubesinde, emniyette duyduðumuz seslerden hiç bir farký yok. Bayrampaþa cezaevinin meþhur "Ýdare dayaðýný" biliyoruz Bizler alýþkýnýz, antremanlýyýz ne de olsa geçmiþte hatta çocukluðumuz da yaþayýp görmüþüz bunlarý Bu yüzelli küsür adamýn kaçý acaba bu deneyimi yaþamýþtýr onu merak ediyoruz. Kim dayak yemiþse de hiç umurumuzda bile deðil. Þimdilik biz yemedik ya ona þükür ediyoruz. Dayaðý yiyenler bu kez köpekler gibi hayvanlar gibi inlemeye baþlýyor, adeta uluyor, anormal sesler çýkarýyor. Dayaðý atan saf köylü, yirmi yaþýnda ki kýrmýzý yanaklý "Memetler" vurdukça vuruyor.

Bir saate yakýn süren dayaktan sonra yeni gelenler koðuþlara tek tük girmeye baþlýyor. Hiç birisi yürüyemiyor. Yerler de sürünerek odalara giriyorlar. Ranzalara týrmanýrken acýdan olacak ki tekrar yere düþenler oluyor. Bu kezde koðuþun içerisinde vuruyorlar. Tekrar týrmanýyorlar. Yardým etmek yasak. Bu daha baþlangýçmýþ, hoþgeldin dayaðý imiþ. Daha ne günler olacakmýþ, ne günler görecekmiþiz. Ranzasýna çýkmayý baþaran aðzýndan burnundan akan kaný bu kez yatak arkadaþlarýna, çarþaflara sýçratýyor. Bütün herkes de dehþet havasý tavan yapýyor. Vatansever inzibatlar koðuþlarýna çekilirken çok mutlu. Lojmanlarýnda, villarýnda yatan subaylar dahada mutlu. Adamlarýný çok güzel eðitmiþler. Elbette bunlarý çok iyi biliyoruz. Biz vatan hainleri ise korkudan, soðuktan it gibi titriyoruz. Dayaktan altýna kaçýranlar, pisliðini yanýnda yatan arkadaþýna bulaþtýrýyor. Arkadaþý mecburen pisliði kabulleniyor. Yarýn o da pisliðini ona bulaþtýracak çünkü. Bu iþ sýrayla...

Sabah beþ kalk borusu. Yeniden içtima alanýna, avluya koþturuyoruz. Joplar üstümüz de daire çiziyor. Yerler de sürünüyoruz. Emirler, joplar peþ peþe sýralanýyor. Ayný tabaklar, ayný çorba, ayný kaþýklar, ayný aðýzlardan geçiyor. Ayný masa, ayný sandalyeler.

Saat sekiz. "Yine avluya çabuk." Sorumlu komutan, sevis otobüsünden inmiþ miþ bürosuna geliyormuþ. Yüzelli vatan haini asker koþar adým avlu da yerimizi alýyoruz. Çavuþ çok telaþlý. Bize baðýrýyor. "Kýlýk kýyayafetinizi düzeltin" diye haykýrýyor. Ön sýramýza çavuþ, onbeþ adamýyla anýnda diziliyor. Onlar da bir tören mangasý gibi birbirlerinin kýyafetini düzeltiyor. Hemen herkes inzibatlar, bizler nefes almadan bir heykel bir put misali dikliyoruz. Büyük demir kapý açýlýyor.

Nihayet "Pavlov" içeri giriyor.

Ýriyarý, oldukça kilolu olan kýdemli baþçavuþ sahneye çýkýyor. Çavuþ ayný anda kýçý yýrtýlýrcasýna haykýrýrken tekmil veriyor. Baþçavuþ bir eliyle selam verirken diðer eliyle uykudan esneyen aðzýný zorlukla kapatýyor...

"148 tutuklu 15 er ve erbaþ emir ve görüþlerinize hazýrdýr komutaným"

"Merhaba asker"

"Sað ol"

"Nasýlsýnýz"

"Sað ol, Sað ol, Sað ol"

1986-

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Vildan haným...
Gönderen: Þenol Durmuþ / , Türkiye
18 Nisan 2011
Ne yazýk ki o manzaralardan bir türlü kurtulamýyoruz...Birinci bölümde de þu an da hapishanelerimiz de yaþananlar konu edildi...Ana sayfamda öykü bölümünde bulabilirsiniz ya da yeraltý kategori bölümünde...Ýnsanýmýzýn iç dünyasýnýn karanlýðýný yansýtan sahnelerdir...Uygulatanlar ve onu büyük zevkle uygulayanlar söz konusu...Uyarýnýz için çok teþekkür ederim...Farkettim...Ýlk defa bir yazýmda bu kadar yazým hatasý oldu denilebilir..Deðerlendirme ve düþünce için çok teþekkür ederim Vildan haným..Saygý, sevgiyle...

:: evet..
Gönderen: Þenol Durmuþ / , Türkiye
18 Nisan 2011
Mustafa bey bir dönem yaþanan acý, gerçekler ve dramlardan bir kesitti...Umarýz sona ermiþtir..Belki?...Teþekkür ederim...Saygýmla.

:: Kutlarým
Gönderen: Vildan Sevil / , Türkiye
17 Nisan 2011
"Memleketimden Ýnsan Manzaralarý"ndan, gözlerden, sözlerden uzak tutmak için çaba harcanan bir kesit. Ne övünme, ne yerinme var öyküde,acýtan bir gerçekçilik. Realizmle naturalizmin kesiþtiði noktayý yakalamýþsýn sevgili yazar.Akýcý, doðal, hatta "týpkýsýnýn aynýsý" diyaloglar. Eline saðlýk. Birinci bölümü merak ettim, bulamadým. Eski yazýlarýna çaðýran bir metin. Yürek dolusu sevgi... (Not: Benim gibi yaþlýlarýn tümceleri çabuk kavramalarý için yazým kurallarýna, özellikle durum takýsý -de ile baðlaç "de"nin (Kuþkusuz gözden kaçmýþtýr.) yanlýþ yazýmýna dikkat edilse sevinirim. Sitede pek çok yazýyý, yazým, noktalama konusundaki inatçý tutum nedeniyle okumuyor ya da okuyamýyorum.Umarým uyarýyý hoþ karþýlarsýnýz.)

:: Acý...
Gönderen: Mustafa Þakarcan / , Türkiye
17 Nisan 2011
Acý gerçek,daha fazla yýpratýyor ... Teþekkür ve saygýlarýmla...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yeraltý kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Hýrsýzlar Kralý
Köpeklerin Aþký
Topal Hayri
Pavlovun Köpekleri
Cafer Kalfanýn Ýsyaný
Cafer Kalfa
Cafer Kalfa Konstantinopoliste
Gerzekler
Ýþsiz ve Öfkeli
1453.

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kurtarýn Beni
Güzel Ýstanbul
Sarýgöl Roman Mahallesi 2
Ýdam Ýsteriz
Pavyon Sokaklarý
Dilenciler Köyü
Gel Abi...
Emret Baþkaným
Cafer Kalfanýn Ýsyaný 2
Düttürü Düüüttt

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Kurtlar Sürüsü [Þiir]
Ego - [Þiir]
Çingeneler Zamaný [Þiir]
Açým Ben [Þiir]
Olmalý [Þiir]
Zaman Geçsin [Þiir]
Hani [Þiir]
Konstantin Aðlýyor... [Þiir]
Kuyu [Þiir]
Sen Gidersen [Þiir]


Þenol Durmuþ kimdir?



Etkilendiði Yazarlar:
CERVANTES


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Þenol Durmuþ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.