..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýste, sana verilecektir; Ara, bulacaksýndýr; Çal ve kapý sana açýlacaktýr -Ýncil
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Deneysel > Taner SARGIN




9 Mayýs 2011
Sakarý Boyu Hikâyeleri Ýle Seyr - Ü Sefer - 3  
Ýznik Gölünden Frigya Vadisine

Taner SARGIN


Arda kendisini iyi tanýmasý yanýnda çevresini iyi tahlil edebilen ve gözlemlerini aktarabilen biri olarak en faydalý olabileceði bir iþ olarak Belgeselciliði seçmiþti. Hiç umulmadýk yerlerde beklenmedik fikirlerle, beklenmedik insanlarla karþýlaþmak onu þaþýrtmýyordu. Farklý bakýþ açýlarýna saygý göstermesi yanýnda bu farklýlýklarýn birer zenginlik olduðunu düþünüyordu. Hayat düz deðildi, daðlar ve ovalar gibi iniþli ve çýkýþlý idi. Yaptýðý iþlerde abartýsýz ve gerçekçi olmasý yanýnda detaycý ve ince fikirli idi.


:BGBD:
Þafak sökerken köyden ve yayla evlerinden gelen horoz sesleriyle uyandý. Altý saat uyumuþtu kendini çelik gibi hissediyordu. O altý saatlik uyku 24 saatlik uykuya bedeldi. Tertemiz hava ve içtiði pýnar sularý müthiþ acýktýrmýþtý. Hemen yakýnýndaki hendekten yolaklanýp akan pýnar suyu ile yüzünü yýkadý. Su demir gibi idi. Kendini uyanýnca çelik gibi hisseden Arda’yý bu çeliðe su verme misali kendine getirmiþti. Birkaç dakika önce kalkmasýna raðmen dimaðý açýk ve kendini zinde hissediyordu. Ama bastýran açlýk önemli bir sorundu. Önemli eþyalarýný alýp çadýrý orada býraktý, köye doðru yollandý. Köyde insanlarýn ihtiyaçlarýný gören ve de köylülerin ürünlerini gelen geçene satan küçük bir market vardý. Bu market ve küçük bir çay ocaðý yan yana idi. Burasýný genç biri iþletiyordu.



Arda selam verip girdi. Çaydanlýktan fokurtular geliyordu.

- Aðabey çayý yeni demledim birazdan çýkar.

- Tamam, ama bana yiyecek bir þeyler de lazým.

- Aðabey buranýn güzel bir peyniri vardýr. Ama dikkat et parmaklarýný yersin.

- Tamam, bir parça tart, baþka ne var?

- Aðabey güzel bir balýmýz var. Köy ekmeði tereyaðý da var. Gemlikten bir abi zeytin ve hakiki zeytinyaðý getiriyor.

- Oh daha ne olacak, harika hepsinden karârýnca istiyorum.

- Tamam, aðabey ben ayarlarým.



Arda, iki günlük yiyeceðini depo etmiþti midesinde. Üzerine iki bardak çay daha kütletti.



- Deðme keyfime þimdi kardeþ

- Aðabey beni de yiyeceksin diye korktum.

- Sorma dün gece hemen aþaðýda çadýrda yattým.- Aðabey baþtan öyle söylesen ya, tamam þimdi oldu. Burada ilk geldiði gün bir kuzuyu yiyenler var.
- Yapma ya o kadar da deðil.
- Aðabey sorma buranýn havasý böyle.
- Ýyi oldu, buradan çok geçtim. Kamp kurmak istemiþimdir hep meðer bu güne nasipmiþ
- Aðabey nasipte varsa olur.
- Kardeþ ben aþaðý Beyköy, Düzköy’e kadar uzanacaðým belki Lâçin tarafýna geçerim.
- Aðabey oldu olacak Nallýhan, Beypazarý’na da git.
- Doðru söylüyorsun aslýnda Beypazarý güzeldir.
- Evleri ile meþhur.
- Þu Anadolu’muzda o kadar görülecek gezilecek yer var. Yiyecek kültürleri yerleþim barýnma kültürleri, her yerin kendine has folkloru müziði ayrý bir güzellik. Bu bizim paylaþtýðýmýz bir zenginlik deðil mi ama.
- Aðabey sen güzel söylüyorsun ama herkes senin gibi düþünmüyor. Bizim köyümüze baraj kuruldu. Burayý gösterdiler yerleþtik ama bazý insanlar yadýrgýyor gibime geliyor.
- Öyle düþünme, zamanla alýþýrlar sabýrlý olmak lazým. Hele sen aç bakalým az önce ben gelince kapattýðýn müziði.
- Sen baya bir þeyler biliyorsun aðabey. Açayým ama anlayacak mýsýn?
- Müzik evrenseldir kardeþ. Kimileri Avrupa müziði dinliyor, onlar bir þey anlýyor mu sanýyorsun?
- Doðru söylüyorsun aðabey.

Kenan, hiç beklemediði bir davranýþla bir an þaþýrmýþtý. Sonra kýsa bir sessizlik oldu. Kalkýp müziði açtý, bir süre öylece dinlediler. Ardanýn aklýna çadýr geldi.

- Kenan, benim çadýr aþaðýda kalsa bu gün akþam geç gelsem de bir þey olmaz deðil mi?
- Ab hiç korkma çadýrýna bir þey olmaz burada, ama önemli eþyalarýný yanýna alacaksýn.
- Tabii ki kardeþ alacaðým. Tamam, o zaman ben çýkýyorum.
- Tamam, aðabey akþam erken gelirsen gel bir çayýmý iç, gelemezsen sabah kesin uðra ama.
- Tamam, kardeþ görüþmek üzere ben gidiyorum.

Arda, önemli eþyalarýný zaten yanýna almýþtý. Çadýrýn yanýna hiç uðramadan aþaðý sallandý. Ilýcalarý, köyü geçti köprüye girmeden sola yol ayrýlýyordu. Burada Gümele'ye baðlý küçük bir köy vardý. Bu yol da Sarýcakaya’ya gidiyordu. Sarýcakaya’ya vardýðýnda karþýya geçti. Irmaðýn öbür tarafýnda büyük bir kayalýk vardý, o nedenle yol kayanýn çevresinden dolaþýyor biraz da rampa çýkýyordu. Sarýcakaya da þirin bir kasaba idi ama Mihalgazililerle aralarýnda küçük çekiþmeler vardý. Sarýcakaya’nýn adliyesini Mihalgazi’ye taþýmýþlar, bunun gibi bazý nedenlerden ötürü önem yitirdiklerini düþünüyorlardý.

Mayýslar köyü, tarafýna giden yol Lâçin’e ulaþýyordu. Bu çevreden Eskiþehir’e birkaç yoldan gitme alternatifiniz vardý. Mayýslar köyünden giden yol Nizamettin amcanýn anlattýðý hikâyedeki Daðküplü köyünden geçiyordu. Arda, Sakarya ýrmaðýnýn Kapukaya köyünün olduðu tarafýndan Beyköy’e oradan Düzköy’e geçti. Düzköy’ün meydanýna evlerin arasýndan dar bir yoldan giriliyordu. Bu bölgedeki köylerde olduðu gibi burada da sebze üretimi vardý. Gücü olan sera kuruyordu. Sakarya ýrmaðý’nýn kývrýmlarý boyunca buralar hep köydü.

Bu civarda yollarýn çoðu asfalt olsa da satýh genelde bozuktu. Hafif kasislerin üzerinde ilerleyen motosikletin amortisörleri sarsýntýyý alýyor olsa da hafif salýnýmlarla ilerliyordu. Bu, Arda’ya rüzgâr kanatlý bir atýn üzerinde ilerliyor hissi uyandýrýyordu.

Düzköy’deki iki kahveden meydanýn hemen yanýndakinin önünde oturan yaþlýlar vardý. Köyün boyacýsýna ayakkabýlarýný boyatýyorlardý. Gülüþ çaðrýþ bir muhabbet vardý. Yaþlý amcanýn biri tarlada tapanda giydiði lastik ayakkabýsýný boyatýyordu. Normalde deri olmadýðý için sentetik olan bu ayakkabýlar boyatýlmazdý. Yaþlý amca paramla deðil mi diyor. Herkes kahkahayý basýyordu. Arda, az ileriye bir sandalyeye oturdu. Çaycý geldi hemen

- Hoþ geldiniz aðabey ne ikram edeyim?
- Çayýn varsa içerim.
- Aðabey taze çayým var.
- Tamam getir.

Askerlik çaðýnda bir gençti çaycý; Çayý getirdi. Vatandaþ iþte güçte olduðundan sadece çalýþamayacak durumda olan yaþlýlar vardý; Onlarda azdý. Çocuk Arda’nýn yanýna oturdu. Bu tip köylerde merakla karýþýk bir misafirperverlik vardý. Hem bir þeyler anlamaya çalýþýyorlar, hem de yabancýya karþý dikkatli ve kibar davranýyorlardý.

- Aðabey buralara nasýl yolun düþtü.
- Ben geziyorum. Birkaç gün önce Ýznik’ten çýktým yola dün gece hekim daðýnda konakladým.
- Ýzmit deðil de mi aðabey?
- Ýznik, Bursa’nýn ilçesi bilmen lazým bir zamanlar Bursa’dan bile önemli bir yermiþ. Defalarca baþkentlik yapmýþ.
- Tamam, aðabey þimdi çýkardým.
- Dedem anlatýrdý: Bursa bir zamanlar ipek böcekçiliðin merkezi imiþ.
- Evet doðru. Köylerde hep ipek böceði bakýlýrmýþ onlar için özel dut aðaçlarý dikilmiþ. Ama þimdi zeytinlik meyvelik oldu her yer.
- Bizim burada da çok yaygýnmýþ bir zamanlar, eskilerin anlattýðýna göre.
- Doðrudur.
- Aðabey karþýda mayýslar var bilirsin.
- Bilirim.
- Ýþte orda bir fabrika kuruldu. Türkiye’nin her yerinden buraya iþlenmeye geliyor.
- Aslýnda bu iþi canlandýrmak lazýmdýr.
- Ýþte, birileri uðraþýyormuþ bu iþe. Yeni dut fideleri geliþtiriliyormuþ. Bazý yerlere daðýtýlacakmýþ.
- Bak bu güzel bir haber!

Muhabbet uzadýkça uzuyordu. Arada yaþlýlarýn isteklerini yerine getirmek için kalkýyordu, yine gelip sohbete devam ediyordu. Genç karþýya Lâçin tarafýna nasýl geçeceðini anlattý. Düzköy’den Lâçin’e geçen dar bir köprü vardý. Ama Düzköy’den Ankara’nýn ilçesi Beypazarý’na doðru gidilince Ankara topraklarý içindeki köprüden karþýya geçip, Lâçin’e dönülebileceðini öðrendi.

Arda, giderken Ankara topraklarýna da basalým deyip, gencin tarif ettiði gibi yapýp Lâçin’e ulaþtý. Lâçin’de oyalanmadan Mayýslar köyüne vardý. Mayýslar köyündeki kahvede çok güzel çay demliyorlardý. Belki de buranýn suyundan kaynaklanýyor olabilirdi. Buranýn insanlarýyla muhabbet etti. Bu çevredeki arazilerden bazý özel taþlarýn bulunduðunu öðrendi. Bir de gerçek ipek böceði kozlarýndan has ipek elde eden fabrika hakkýnda bazý bilgiler aldý. Bir kooperatif tarafýndan çalýþtýrýlan fabrikanýn ülkedeki tek koza iþleme tesisi olduðunu söylüyorlardý.      

Sarýcakaya’ya geçti. Sarýcakaya’da oyalanmadan Mihalgazi’ye geçti. Epey zaman geçmiþti. Arda, Dik kayalardan ve kýrmýzýmtýrak topraklardan oluþan Sakarýýlýca kaplýcalarýna doðru týrmandý. Bu ýlýcanýn suyu bikarbonatlý ve magnezyumlu idi Romatizma ve mide hastalýklarýna iyi geldiði söyleniyordu.

Arda, tekrar Hekim daðýna týrmanýp çadýrýnýn olduðu yere uðradý. Her þey yerli yerinde idi. Fazla oyalanmadan Taþköprü’ye Kenan’ýn yanýna vardý. Çay ocaðýnda kimse yoktu. Kenan yalnýzdý. Burasýnýn çok az nüfusu vardý. Eli ayaðý tutanlar hayvan otlatmaktan yeni gelmiþti. Ahýrlarýnda hayvanlarýnýn bakýmlarýný yapýyorlardý. Yaþlýlar da yemeðe evlerine gitmiþlerdi. Arda, Kenan ile birlikte bir þeyler atýþtýrdý. Çaylarýný içerlerken yavaþ yavaþ insanlar gelmeye baþlamýþtý. Fazla oyalanmadan çadýrýna gidip dinlenmek isteyen Arda Kenan ile vedalaþýp ayrýldý.

Çadýrýna varýnca defterine bir þeyler karalarken yorgunluk iyice çökmüþtü. Sabah erkenden kalkýp Eskiþehir’e varmak oradan da Ankara ana yolu üzerinden Seyitgazi’ye varmak istiyordu.

Arda, hem erken yattýðý için hem de buranýn havasý iyi olduðu için uykusunu almýþ vaziyette uyandýðýnda þafak sökmek üzere idi. Daðlarda bir sabah serinliði vardý. Hiç oyalanmadan çadýrýný söktü, eþyalarýný motora yükledi.

Yola koyulduðunda oldukça erkendi. Köylülerden tek tük hayvanlarýna bakmak için uyananlar vardý. Yolu Eskiþehir’e yaklaþýk sekiz on kilometre uzaklýkta olan Muttalýp köyünden geçiyordu. Aslýnda buraya köy demek yanlýþ olur. Çünkü Muttalýp yaklaþýk on bin nüfusa sahip bir yerdir. Arda, ilerlerken yer yer sis ile karþýlaþýyordu. Aþaðý doðru sallandýðýnda bir ara düzlükten tekrar iniþe geçmek üzere iken önünde bir dönemeç vardý. Buluttan dolayý Eskiþehir görünmüyordu. Daha önce buralarda yaþadýðý olayý bekledi ama olmadý. Eskiþehir hâlâ görünmüyordu. Daha aþaðýlara indiðinde Eskiþehir kendisini gösterdi ama o tat yoktu. Demek ki bazý güzellikler geçici o aný yakalamak ve tadýný çýkarmak gerekiyor. Bunun için ise olduðun yerde durmak yerine karþýlaþacaðýn sürprizlere hazýr olmak lazým. Memlekette o kadar görülecek gezilecek yer vardý ki. Acaba bir insanýn tüm zamanýný buna harcamasý tüm bu güzellikleri yakalamaya yeter miydi? Eskiþehir ve bu çevreler geçmiþ dönemlerde ne olaylara tanýklýk etmiþti. Taþýnda topraðýnda tarihin izleri vardý.

M.Ö. 1200’lü yýllarda gelip Anadolu’ya ulaþan Frigyalýlar Boðazköy’ü o zamanki Hattuþa’yý ve tüm Batý Anadolu’yu egemenlikleri altýna aldýktan sonra Anadolu’da pek çok tarihi eser býrakmýþlardý. Persler Eskiþehir ilimiz topraklarýndan geçen Kral Yolunu izleyerek M.Ö. 546’lý yýllarda Lidya'nýn merkezi olan Sard’ý ele geçirmiþler ama buralarda kalýcý olamamýþlardý. Bu nedenle Anadolu’da Persler'e ait hiçbir tarihi eser yoktur. Ama Bizanslýlar'a ait eser ve mezar kalýntýlarý Eskiþehir il ve ilçelerinde görülmekte. Anadolu Selçuklu Sultaný Mesud tarafýndan 1284 yýlýnda fermanla aþiret reisliðinden uç beyliðine getirilen Osman Bey Güçlenip 1289 yýlýnda Eskiþehir çevresini topraklarýna katmýþtý.

Arda, Eskiþehir’e girdiðinde hiç oyalanmadý. Ankara yoluna girip þehir dýþýna çýktý. Eskiþehir de deðiþmiþ güzelleþmiþti ama zaten çok kiþinin bildiði bir yerdi. O ulaþýlmamýþ yerleri görmek tanýmak istiyordu.

Eskiþehir’den direk Seyitgazi’ye ulaþan yol vardý ama o bir süre ana yolda ilerlemek istedi. Mahmudiye, Hamidiye yol sapaðýndan sola ayrýlýp Seyitgazi’ye oradan ulaþtý. Eskiþehir-Afyon arasýnda bulunan, kuzey-güney doðrultusunda uzanan, Frigya vadisi olarak bilinen ve Seyitgazi Ýlçesi'ni de kapsayan bölge Frigler'in dini merkeziydi. Seyitgazi’nin Seyyid Battal Gazi Külliyesi’nde o çevreden toplanan eserler sergilenmekte idi. Burasý müze olarak faaliyet göstermekte idi. Halen yaklaþýk iki ya da üç bin nüfusu barýndýran bu ilçe önemli dönemlere tanýklýk etmiþti. Selçuklu ve Osmanlý yapý tarzlarýnýn etkileri tarihi mekânlarda izlerini belli ediyorlardý. Kýrka, Seyitgazi’nin köyü iken Eti bor tesislerinden dolayý Yaklaþýk altý bin nüfusu ile ilçesini geçmiþti. Buralar Sakarya nehrini doðduðu topraklardý.

Sakarya nehri Çifteler dolaylarýnda doðup, Seyitgazi’ye baðlý Kýrka kasabasý dolaylarýnda olan Seydisuyu ve Kunduzlar deresinden ilerleyip kocaman bir nehir haline geliyordu. Buralarda küçük sulama göletleri vardý. Nehir ilerledikçe ve büyüdükçe üzerindeki Porsuk, Bayýndýr, Sarýyar, Gökçekaya, Kurtboðazý barajlarýný doldurabilecek duruma geliyordu. Bunun yanýnda üzerinde baraj kurulmasý muhtemel yerler de vardý. Arda, dere ya da çay diyebileceðimiz, çevresinde aðaçlar ve su otlarýnýn olduðu bazý yerlerde düzlüklere yayýlmýþ bataklýk görünümünde ki yerlerin kenarýndan devam eden yolca Kýrka’ya doðru ilerledi.

Sakarya nehri, Osmaneli’ni geçince Ýnegöl ve Yeniþehir ovalarýný sulayan Göksu kolunu alýyordu. Osmaneli yani eski dönemlerdeki adýyla Lefke, Ýznik’e çok yakýndýr. Arda, Ýznik’in Lefke kapý tarafýndan deðil Yeniþehir kapý tarafýndan çýkarak turuna baþlamýþtý. Buradan Irmaðýn doðduðu yerlere kadar geldi. Osmaneli'nden önce Göynük çayýný alýp Pamukova’ya ulaþan nehrin Yukarý Sakarya Havzasý denilen bölgesinden Göynük ve Taraklý’ya ulaþmayý planlýyordu.

Eski jeolojik devirlerde nehir yönü farklý olduðu düþünülmekte. Osmaneli dolaylarýndaki Arap uçtu çamlýklarý denilen bölgenin heyelan sonucu kayarak önünü týkamasý sonucu bu gün Karadeniz’e dökülen bilinen yataðýndadýr. Yön deðiþtirmeden önce Ýznik gölüne baðlanýyormuþ. Denizden yüksekliði 85 metre olan Ýznik Gölü çevresindeki yüksek daðlardan beslenir. Bunun yanýnda birçok derecik göle akmaktadýr bunlarýn bir kýsmý yazýn kesilmekte olup yaz kýþ akanlar da vardýr. yeraltý nehirleriyle de beslenen Ýznik Gölü’nün fazla suyu halen Gemlik körfezine akar. Sakarya'nýn Karadeniz’e aktýðý yerde oluþturduðu delta, Kýzýlýrmak ve Yeþilýrmak deltasý gibi denize doðru belirli bir çýkýntý meydana getirmiyor. Buradan da Sakarya nehrinin döküldüðü yerin deðiþtiði düþünülebilir. Abdülhamit zamanýnda Sakarya Nehrini Sapanca Gölüne orayý da Ýzmit körfezine baðlayýp, Ýstanbul boðazýndaki gemi trafiðini azaltma projesi varmýþ.


Arda’nýn kafasýndan bin türlü düþünce geçerken çevresine karþý da ilgisiz deðildi. Kýrka kasabasý yakýnlarýnda bir kayanýn dibinden çýkan suyun dereye aktýðýný gördü. Buralarda fazla yüksek bir dað olmamasýna karþýn su çýkan yerlerin olmasý Sakarya Nehrinin buralardan doðup ilerledikçe büyümesi ilginçti. Belki de daha uzaklarda olan yüksek bir daðýn biriktirdiði sular buralarda ortaya çýkýyordu. Buralarýn çok eski dönemlerden beri medeniyetlere beþiklik etmesi tesadüf olamazdý.

Arda, yavaþ bir seyir halinde idi. Havanýn yüzüne temas etmesini istediðinden motoru kenara çekip kaskýný çýkarttý arka çantaya yerleþtirdi. Arda arkasýna bakmayý sevmezdi. Bu nedenle hareketin ona olunabilecek en güzel yerde olmayý saðladýðýný düþünüyordu. Bazý akranlarý erkenden evlenip çoluk çocuða karýþmasýna raðmen; o bir yere baðlý kalamayacaðýný hissettiðinden evlenmeyi düþünmemiþti. Bazý belgesel film projelerinde görev almasý onun yurt içi ve yurt dýþý seyahat etmesini saðlamýþtý. Bu seyahatlerde kendini keþfetti. Arda kendisini iyi tanýmasý yanýnda çevresini iyi tahlil edebilen ve gözlemlerini aktarabilen biri olarak en faydalý olabileceði bir iþ olarak Belgeselciliði seçmiþti. Hiç umulmadýk yerlerde beklenmedik fikirlerle, beklenmedik insanlarla karþýlaþmak onu þaþýrtmýyordu. Farklý bakýþ açýlarýna saygý göstermesi yanýnda bu farklýlýklarýn birer zenginlik olduðunu düþünüyordu. Hayat düz deðildi, daðlar ve ovalar gibi iniþli ve çýkýþlý idi. Yaptýðý iþlerde abartýsýz ve gerçekçi olmasý yanýnda detaycý ve ince fikirli idi.

Önemsiz gibi görünse ve nüfusu az olsa da bir gün gelecek buralar yüksek nüfuslarý barýndýran yerler olacak diye düþündü. Bor önemli bir madendi. Kýrka’nýn nüfusunun ilçesini geçmesi tesadüf deðildi. Arda, Kýrka’ya girerken solda geniþ bir alan ve alanda bazý binalar gördü. Burasý bor tesisleri idi. Kýrka’ya girince biraz motorla turaladý. Fazla bir gezilecek yeri yoktu. Ýçinden çay büyüklüðünde bir su akýyordu. Pazar yerine girmeden saðda oldukça temiz görünen bir lokanta vardý. Motor üzerinde uzun bir yol almýþtý ve acýkmýþtý. Lokantada karnýný doyurduktan sonra her zaman olduðu gibi caný çay içmek istiyordu. Biraz dolaþýnca dýþarýda birkaç sandalyesi olan bahçesine dikilen asmayý sardýrarak çardak yaptýklarý bir kahvehane gördü.

Arda yaþlýlarla muhabbet etmek istiyordu. Herkes kendi âleminde masalarýnda sohbet ediyordu. Asmanýn altýnda çay içmek ona zevk vermiþti. Frig vadisinin tam ortasýnda çayýný yudumluyordu. Dikkatini yan tarafta yalnýz baþýna oturan yaþlý adam çekmiþti. Yetmiþ yaþlarýnda görünüyordu. Saçlarý aðarmýþ, yüzünde derin çizgiler oluþmuþtu. Dalgýn bir vaziyette yan tarafta akan dereye doðru bakýyordu. Yaþýna göre oldukça bakýmlýydý, üstüne baþýna dikkat eden biri olduðu belliydi. Teni çok fazla esmer deðildi. Arda, sandalyesini yaþlý adamýn yanýna doðru yanaþtýrdý. Adam sese doðru gayri ihtiyari baktý.

- Merhaba dayý nasýlsýnýz?
- Merhaba genç teþekkür ederim.
- Ben yolcuyum da asma altýnda bir çay içeyim dedim.
- Ýyi etmiþsin, yolun nasýl düþtü buralara merak ettim.
- Ben motorla geziyorum dayý. Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde geçtiði gibi söylemek gerekirse ‘beþinci mevsimin yaþandýðý’ Ýznik’ten çýktým yola.
- Maþallah memleketimizde çok gezip görülecek yerler var. Gezmek iyidir, her gittiðin yerde yeni insanlarla karþýlaþmak yeni yerler görmek öðrenmek güzeldir. Ben memuriyet hayatýmda memleketin çok yerini gördüm. Ýnsanlar tanýdým, dostluklar kurdum. Emekli oldum, yaþlandým da gördüðün gibi, biraz kabuðuma çekildim. Ben öðretmen emeklisiyim evladým.
- Kutsal bir mesleðiniz varmýþ hem de saygýn bir meslek.
- Öðretmenlik eskiden daha baþka idi. Gittiðiniz yer hele kýrsal bir bölge ise o insanlarýn sorunlarýný çözmek, husumetlerini sulh ile neticelendirmek, sevinçlerine ortak olmak güzeldir. Kendinizi kabul ettirdiniz mi baðýrlarýna basar Anadolu’mun insaný.

Anlatýrken gözlerinden sevinç ve sevgi hem de özlem okunuyordu. Saçlarýndaki her beyaz telin bir hikâyesi vardý sanki.

- Nihayetinde buraya yerleþtiniz, Kýrkalý’sýnýz sanýrým.
- Kýrka’nýn Karaören köyündenim. Benim çocukluðumda Karaören çok zengin bir köydü. Ekip biçme vardý o zamanlar. Her ailede en az iki çift öküz olup büyükbaþ küçükbaþ hayvanlarýn sayýsý belli deðildi. Benim öðretmenim babama ýsrar etti onun sayesinde okudum, ben de öðretmenlik mesleðini seçtim. Buralarda maden olduðu belli idi ama bu günkü kadar iþçi barýndýrmýyordu. Dedem anlatýrdý, padiþahlýk döneminde Ýngilizler buraya tren yolu yapmýþlar. Vagonlarla maden çekmiþler, numune alýyoruz demiþler. Ýngiliz mühendisler maden çýkýþý iþçilerin ceplerine bakarmýþ acaba ceplerinde çýkartýyorlar mý diye. O kadar önemli olduðu halde beþ kuruþ ödememiþler. Þimdi bine yakýn iþçi çalýþýyor burada. Kýrka’lý olanda var dýþarýdan gelen de; esnafý bakkalý sebepleniyor. En nihayetinde ekmek kapýsý oldu insanlarýmýza.
- Buralar hakkýnda öðrenilecek çok þey var.
- Evet, bu çevreler tarihin ilk dönemlerinden beri önemli olmuþ. Belki verimli topraklarý olduðundan belki ýrmak kýyýsý olduðundan önem arz etmiþ.
- Su bir medeniyetin kurulmasý için önemli tabii ki.
- Tabelalarý görmüþsündür. Burada Kümbet var, Han yakýndýr Kümbet’e Yazýlýkaya, Kaya mezarlarý birçok tarihi bulgu mevcut tabii bunlar geriye kalanlar. Araþtýrýlsa kim bilebilir neler çýkacaðýný!
- Doðru söylüyorsun dayý.

Sohbet oldukça verimli idi. Beraber birer çay daha içtiler. Arda, müsaade istedi kalktý. Çay paralarýný ödemek istedi ama Kemal dayý þiddetle karþý çýktý. Arda, onun anlattýðý yerleri biliyordu. Han’a geçmesi ters geliyordu, ama Kümbet’e uðramanýn iyi olacaðýný düþündü.

Motorunu Gazlýgöl’e doðru sürdü. Yol kenarýnda Kümbet tabelasýný gördü. ‘daha vaktim var.’diye düþündü. Kümbet’e saptý. Köy tek katlý ve geniþ alanlarý olan evlerden oluþuyordu. Köy meydanýndaki kahvenin yanýndaki bahçeye bir heykel dikilmiþti. Az yukarýda da Selçuklu kümbeti görünüyordu. Kümbete giden yol dar ve dolambaçlý sokaklardan, terk edilmiþ yýkýk evlerin yanýndan geçiyordu. Kümbetin çevresinde Anadolu Selçuklu döneminde yaþayanlarýn mezarlarý vardý. Kümbet, bakýmsýz ve harabe bir durumda býrakýlmýþtý.



Kalýntýlarýn olduðu yerdeki tabelada ‘Solon Mezarý’ yazýyordu. Bu tarihi kalýntýlarýn olduðu yere ulaþmak için Arda’nýn mahallenin kýzgýn ve saldýrgan köpeklerini aþmasý gerekmiþti. Terk edilen evlerin damlarýnýn üzerinden kalýntýlara ulaþtý. Terk edilen toprak damlý evlerin yer yer çökmesinden ayaðýný bastýðý yerlere dikkat etmesi gerekiyordu.

Kalýntýlarýn olduðu yerden görünen Sakarya nehri kývrým kývrým akarken her zaman olduðu gibi yine bulanýktý. Necip fazýl Kýsakürek ‘Sakarya Türküsü’ adlý þiirinde Sakarya Nehrine dediði gibi:

‘‘Sen ve ben, gözyaþýyla ýslanmýþ hamurdanýz;
Rengimize baksýnlar, kandan ve çamurdanýz!’’


Kümbet ile Aslanlý Mabet birbirine çok yakýndý. Burada bir kaya bloðunun üzerine yapýlmýþ birtakým oymalar ve kaya üzerinde yollar vardý. Cephe mimarisi ile Roma dönemi anýtsal oda mezarlarýnýn baþýnda yer alan mezar kayaya oyulmuþ vaziyette idi. Kaya bloðu üzerine oyulmuþ birbirine bakan iki aslan açýkça belli oluyordu. Arda burasýnýn en azýndan bu kadar korunmuþ olmasýna sevindi. Mezar defineciler tarafýndan yaðmalanmýþ olabilirdi. Çünkü içeride mezarýn olmasý gereken yerde büyük bir çukur vardý. Kalýntýlarýn üzeri kapatýlarak doðal koþullardan korunmalý idi.

Arda, tekrar aþaðýya indiðinde misafirperver insanlarýn muhabbeti ile karþýlaþtý. Onlardan birçok bilgi aldý. Köylerini tanýtmak istiyorlardý. Çaylarý güzel ve boldu. Heykeli Eskiþehir Anadolu Üniversitesi yapmýþ ve köy kahvelerinin yanýna koymuþ. Köylülerin söylediðine göre Midas heykeli imiþ. Bu heykelin þeklini oluþturmada hangi verileri kullandýklarýný merak ediyordu. ‘Evet, Midas’a ait birçok antika heykel vardý. Acaba Midas gerçekten böyle biri mi idi diye düþündü. Kulaklarý uzun muydu yoksa kýsa mýydý? Arda, uzun bir sohbetten sonra oradakilerle vedalaþýp ayrýldý.

Arda, Gazlýgöl’e ilk gidiþinden önce bir arkadaþý þaka yapmýþtý. Ona ‘’bir takým olta al yanýna balýk tutarsýn’’ demiþti. O, ise buna vaktim olmayabilir deyip almamýþtý. Gazlýgöl’e vardýðýnda göl falan bulamamýþtý tabii ki.

Gazlýgöl’e ulaþtýðýnda vakit oldukça geç idi. Bazý yerlerde arazinin hemen üzerindeki su birikintilerinden buhar çýkýyordu. Arda biraz dolaþtýktan sonra geceyi geçirebileceði temiz bir pansiyon buldu. Temizlik ve bunun gibi ihtiyaçlarýný gideriyordu. Bir ara telefonu çaldý ama bakamadý. Arda telefon kullanmayý pek sevmese de zaruri durumlarda kullanmak üzere yanýnda taþýyordu. Müsait olduðunda görüþtü: Arkadaþlarý Demirkazýk týrmanýþý için çaðýrýyorlardý. Bu týrmanýþa yetiþmesi için 500 Km. üzerinde bir yol kat etmesi gerekiyordu. Bu týrmanýþý çok istemesine raðmen baþka bir sefere býrakmak zorunda kaldý.

Sabah kalktýðýnda çorba içmek için girdiði lokantacý konuþkan bir tip idi. Sabah çok erken olduðundan müþteri yoktu. Arda, biraz bekledikten sonra adam yeni piþen çorbayý getirdi. Lokanta çok temiz sayýlmazdý. Masalarýn üzerindeki örtüler eskimiþ ve lekeliydi. Lokantada yemekleri de servisi de ayný kiþi yapýyordu. Adam konuþurken hep yüzünü ekþitiyordu. Hayatý boyunca hiçbir þeyden memnun olmayan insanlardan biri de bu adamdý. Arda çorbasýný içti ama pek de içine sinmedi. Adam konuþurken Arda baþka bir þeyler düþünüyordu. Ýçinden, bu adam üst üste sýraladýðý yalanlarla beni kandýðýný sanýyor, diye düþünüyordu.

Adamýn anlattýklarýnda mantýklý olanlarda vardý tabii ki: Lokantacýnýn anlattýðýna göre sýcak suyu bulmak için elli metrelik mermer zemin delinerek mermerden sonra bazen iki yüz metre derinden su alýnýyormuþ. Burada konaklamayý saðlayacak tesisler olsa da yeni yatýrýmlar yapýlacakmýþ. Burasý geçen sene daha canlý bir sezon yaþamýþ. Her geçen sene ilgi daha da azalýyormuþ. Esnafýn durumu iyi deðilmiþ. Ýnsanlar güneþ ve kum aradýðýndan güney sahillerini tercih ediyorlarmýþ. Kaplýcalara insanlar þifa bulmak için geliyorlarmýþ. Buradaki oteller misafirlerinin tüm ihtiyaçlarýný karþýlayacak tesisleri kurduklarýndan dýþarý pek bir döviz kalmýyormuþ.

Bu bölgede anlatýlan bir hikâyeye göre kaplýcalarýn þifa amaçlý Frigyalýlar zamanýndan beri kullanýlýrmýþ: Kral Midas’ýn kýzý vücudunda çýkan çýbanlardan dolayý dað tepe dolaþýrken bu bölgeye ulaþýr. Yaz aylarýnda olduðundan çok susayan kýz bataklýk olduðuna bakmadan su içer ve içerken su deðen yerlerinde aðrýlarýnýn sýzýlarýnýn hafiflediðini hisseder. Çamur halindeki suda banyo yapar ve rahatlamýþ halde uyuyakalýr. Kýzý takip eden kralýn adamlarý durumu fark eder ve Midas’a haber verir. Kral Midas bu bölgeye hamam yapýlmasýný, gelen geçenin yararlanmasýný emreder. O zamandan beri Gazlýgöl kaplýcalarý, fazla miktarda CO2 içeren saf kalevi suyu ile kalp ve damar hastalýklarýnýn tedavisinde, banyo þeklinde þifa vermektedir.

Gazlýgöl’den Afyon çok yakýndý ama uðramasý zaman kaybý yaratacaktý. Kýrka üzerinden tekrar Seyitgazi’ye ulaþtý. Bu güzergâh üzerinde daha önce dikkat etmediði peri bacalarýna benzer ve farklý þekillerde kaya oluþumlarý dikkatini çekiyordu. Seyitgazi’den Hamidiye’ye ulaþtý. Sola dönerek Ankara’ya giden ana yolu bir süre kullanýp, Kaymaz’a varmadan sol tarafa düþen Beylikova yoluna girdi. Buralarda bir köyün yanýndan geçerken yolun alt tarafýnda bir borudan akan sudan içti. Yolun üst tarafýnda çalý çýrpýdan oluþan çitin arka tarafýndaki bahçede bir bekçi köpeði biteviye havlýyordu. Aðzý yüzü tüy içindeki bu barak köpeðinin gösterdiði diþleri oldukça korkunç ve tehditkârdý. Arda kayýtsýzca su içmeye ve çevresine bakmaya devam etti. Bahçenin ortasýndaki evin kenarýndaki keçi aðýlýnýn yanýnda duran kümesteki tavuklarla ilgilenen kadýn baðýrýyordu.

- Kör olasýca tilki bu akþam tavuk çalmýþ yine! Uyuz köpek biz sana ne diye ekmek veriyoruz. Dün gece neredeydin? Hangi cehennemdeydin? Tilkilerin yolgeçen haný oldu bizim kümes. Babasýnýn kümesine girer gibi gelip karnýný doyuruyor...

Kadýn baðýrdýkça baðýrýyor, köpek hiç oralý olmadan Arda’ya havlamaya devam ediyordu. Belki de kadýnýn baðýrýþlarý köpeðe cesaret veriyordu. Arda, yoluna devam etti. Beylikova’dan geçip Alpu, Mihalýççýk yol çatýnda saða dönüp Mihalýççýk’a yöneldi.

Mihalýççýk’ta eski dönemlerde dokumacýlýk varmýþ. Köylerinde ipek böcekçiliði yaygýnmýþ. Burada genelde tahýl ve bakliyat ekilip dikilir. Yukarý Sakarya olarak adlandýrýlan bölgede bu þirin ilçe Sündiken daðlarýnýn güney doðusunda kurulmuþ.

Þemsettin Sami’nin Kâmusü'l Alâm adlý eserinde 1840 tarihinden beri Ankara vilayetinin merkez sancaðýna baðlý bir kaza olan Mihalýççýk hakkýnda þu bilgileri vermektedir: ‘Kazâ merkezi Kuyucuk Köyüdür. 59 köyden oluþan kazanýn tümü Müslüman olmak üzere nüfusu 15.538'dir.’

Mihalýççýk’tan çýkýþta bir süre sonra hafif bir iniþ esnasýnda sol tarafta bir koyun sürüsünü fark etti. Sürü ilerde yola oldukça uzak bir yerde otluyordu. Çoban ucu topraða batmýþ olan sopasýna yaslanmýþ koyunlara doðru hiç hareket etmeksizin dalgýn bakýyordu. Adeta otlayan koyunlarýn yayýldýklarýnda çýkan sesten hipnotize olmuþ öylece kalmýþtý. Koyunlar kafalarýný kaldýrmadan ilerliyorlardý. Arazide aðýr akan koyunlarýn arkasýndan tengil tüngül yol alan mart kuzularý fýrsat buldukça ot kopartýyor bir taraftan da annelerine ulaþtýklarýnda süt için memeye saldýrýyorlardý. Kuzu oldukça büyümesine raðmen annesinin yanýna gelince ön ayaklarýný kýrýp otlamakta olan annesinin altýna yatýyor kafasýnýn kaldýrýp anne sütünün mucizesinden yararlanýyordu. Anne kayýtsýzca otlayarak ilerledikçe, kuzu kýrmýþ olan ön ayaklarýný sürüyerek yine annesinin altýna giriyordu. Sürünün öncüleri su oluðuna ulaþýp birer ikiþer su ihtiyaçlarýný gideriyorlardý. Susuzluðunu gideren koyunlar daha da ilerlerken çoban hâlâ kayýtsýz ve hareketsiz duruyordu. Sürünün etrafýnda fýr dönen Sivas Kangal çoban köpekleri ve devasa Mezgit köpeði çobanýn kayýtsýzlýðýna raðmen sürüyü koruyorlardý.

Karþýlaþýlan her tür manzara ve güzelliklere raðmen yola devam etmek gerekiyordu. Arda sonunda Nallýhan’a ulaþtý. Nallýhan’da karnýný doyurduktan sonra, Göynük’e geçti. Göynük, tarihi ahþap binalarý restore edilmiþ olan þirin bir kasabaydý. Arda, burayý çok seviyordu; bir sürü yeri geçip giderken kendini buraya atmak için sabýrsýzlanmýþtý. Bir günde alýnabilecek en uzun mesafeyi almýþtý. Göynük’e yaklaþýnca hissettiði huzur, karþýdan ahþap evleri görünce doruk noktasýna ulaþtý.

Buraya her geldiðinde kaldýðý pansiyonun kapýsý ahþap motifli idi. Kapýdan girdiðinizde oturmalýk küçük bir sedir vardý sedirde eski usul iþlemeli dayama yastýklar ve duvarda Anadolu motifli duvar halýsý mevcuttu. Merdivenden yukarý çýkarken sahanlýðýn kenarýndaki pencere önümde bir dönem insanlarýnýn ihtiyacýný karþýlamýþ olan kap kacak yerleþtirilmiþti. Merdivenlerin kenarlarýnda ahþap iþlemeli týrabzan vardý. Yukarý çýktýðýnýzda sundurma ve tavanýn baklava desenli göbekli ahþap iþçiliði dikkat çekici idi. Sundurmanýn duvarlarýný yöreye ait iþlemeler yöresel giysi örnekleri ve buna benzer el iþleri süslüyordu. Ortada pek eski yapým olmayan, ahþap bir masa ve üzerinde iþlemeli bir örtü vardý.

Arda buraya geldiðinde yer sorunu yaþamadýðýndan önceden rezervasyon yaptýrmasýna gerek kalmýyordu. Burada bir oda tuttu. Odanýn içinde geniþçe bir yatak, eski ahþap evlere has bir þömine ya da eski deyimiyle ocak, duvarlarda Göynük’e ait eski dönem resimleri vardý.

Göynük dört ilin birleþtiði bir noktada yemyeþil bir doða harikasý olmasý yanýnda Arda’nýn bir türlü tanýmlayamadýðý isim koyamadýðý bir atmosfere sahipti. Uzaktan baktýðýnda yeþilin dokusuna aykýrý düþmeyen evler kýrmýzý kiremitleri ile yamaçlarda üst üste dururcasýna sýralanýyorlardý.

Göynük’te mayýs ayýnýn üçüncü haftasýnda Akþemsettin anma etkinlikleri düzenlenmekte olup Arda bu etkinliklere bir türlü tesadüf edememiþti. Göynük Taraklý ve bu civarda çok iyi tanýnan bu kiþiye deðer veriliyordu. Buralarda kime sorsanýz Akþemsettin hakkýnda bir þeyler biliyordu. Kimisi týp alanýndaki baþarýlarýný, kimisi Fatih sultan Mehmet’in hocasý olduðunu anlatýyordu.

Göynükte çok güzel yaylalar vardý. Çam ormanlarýnýn ortasýnda küçük gölleri muhteþemdi. Arda yatacak yerini ayarladýktan sonra Çubuk gölüne doðru yola çýktý. Yeþil ve mavinin doyumsuzluðunu yaþamak isteyen insanlar saðda solda geziniyorlardý. Arda motorunu bir kenara çekip doymak bilmeyen gözleri ile güzellikleri adeta beynine kazýdý. Bu güzellikler belki ilerde bir þiir olarak belki de bir gezi yazýsý olarak ortaya çýkacaktý. Belki de bir gün edebiyat denizine dökülen bir damla olacaktý. Evet, bu denizin beslendiði yerler bu tür güzellikler olmalý idi.

Arda, bir takým notlar aldýktan sonra istemeyerek de olsa buradan ayrýlmak zorunda idi. Giderken arkasýnda býraktýðý çubuk gölünün kenarýnda güzellikler arasýnda erimiþ bir ruh tüm aðaçlarýn dallarýný okþayan rüzgârla beraber dolaþarak gölün yüzeyini okþayýp geçerek hayli uzaklaþmýþ olan motorlu sürücüye ulaþmýþtý.

Arda, rüya âleminden çýkýp kendine geldiðinde motosikletinin üzerinde buldu kendini. Mucize bir þekilde asfaltýn üzerinde yol alan motorun üzerinde olmasý þu an yaþadýðý tek gerçeklikti. Bu gerçeklik Arda’yý gölden uzaklaþtýrmasýna raðmen Göynük’e yaklaþtýrýyordu. Tek tesellisi de bu idi zaten.

Arda, Göynük içinde yaya dolaþarak tarihi mekânlarý gezdi. Burasý küçük bir yerdi. Yaya olarak gezmek, tarihe dokunmak ona haz veriyordu.

Sabah kalktýðýnda turunun sonuna yaklaþmýþ olmasýnýn heyecaný Arda’yý sarmaya baþlamýþtý. Göynük’ün o mis gibi kokan tarhana çorbasýndan içip yola çýktý. Taraklý, Göynük’e yakýn bir mesafede idi. Taraklý’nýn uzunca bir ana caddesi vardý. Bu ana cadde dað yamacý boyunca ilerleyip çukurda kalan eski evlerin yoðun olduðu mahalleye kadar gidiyordu. Ana cadde boyunca evler bakýmlý ve restore edilmiþti. Ama ileride çukurdaki mahallenin evleri oldukça bakýmsýzdý. Taraklý’nýn hemen üzerinde yüksek aðaçlardan oluþan orman baþlýyordu. Arda’nýn buraya ilk geliþi, Gölpazarý’ndan oldukça bozuk ve dolambaçlý bir yol üzerinden olmuþtu.

Arda, gidilip gezilecek çok yer olsa da; iyi bir Anadolu turu yapmýþtý. Baþlangýç noktasýna da oldukça yaklaþmýþtý. Buradan gideceði yer tur baþý olan Ýznik deðildi. Arda, buradan oldukça dolambaçlý ve irtifa kaybeden yol üzerinden Geyve’ye geçti. Bu yol üzerinde yukarýdan bakýnca bazý yerlerden, ovada deprem sonrasý seyrekleþmiþ yerleþim belli oluyordu. Alifuatpaþa’dan geçip Sakarya nehrinin diðer kenarýndaki Doðançay yanýndan Adapazarý’na oradan da söðütlü Ferizli üzerinden Karasu’ya ulaþtý. Ana yolu terk edip karþýya Doðançay’a geçmiþ olsaydý. Yer yer fýndýk bahçeleri yer yer de meþe aðaçlarý arasýndan ilerleyen kývrýmlý yoldan da Adapazarý’na ulaþabilirdi. Bu yol zevkli olduðu kadar da zaman kaybettirecekti. Bu bölgede isterseniz Akyazý tarafýna isterseniz Ferizli’ye kadar yeþilliklerin arasýndan ulaþabileceðiniz yollar vardý. Son büyük depremden sonra merkezin yerleþim yoðunluðu düþünce çevredeki Ferizli gibi yakýn yerler yerleþim açýsýndan önem kazanmýþtý. Arda, motorunu tam nehrin döküldüðü yere sürdü.

Nehrin Karadeniz’e karýþtýðý yerde durunca Sakarya hep altimetrenin sýfýrýndaydý zannedersiniz. Gerçekte ise hiç de öyle deðil. Buharlaþan okyanuslara, denizlere inat Sakarya akar. Üzerinden akan sular bambaþka sulardýr. Sakarya, havzasýndan yaðmur biçer su akar; her yaðmurda topraktan yeniden doðar. Yazýlýkaya’yý, Aslanlý mabedi iþleyen taþ ustalarýnýn alýn teri akmýþtýr Sakarya topraðýna. Evlerin kiremitlerini, yapraklarý, çiçekleri koþuþan insanlarý belki baðlardaki üzümlerini çakallardan korumak için çardaklarýnda bekleyen dedelerimizin kulaklarýný okþayýp yine süzüldü topraktan yine Sakarya oldu. Sakarya yaðmur damlasýnýn havadan aldýðý mavisini, kiremidin kýrmýzýsýný, yapraðýn yeþilini, topraðýn renklerini döker Karadeniz’e. Sadece renkleri deðil, Anadolu yaylalarýnýn, insanýn kanýna demir yükleyen havasýný almýþ genç erkeklerin, genç kýzlarýn aþk ve yiðitlik hikâyelerini yüklenmiþtir Sakarya.

Sakarya Anadolu’nun suyunu akaçlayan bir ýrmak mýdýr sadece? Sakarya Anadolu’nun elinde kýrbaçtýr adeta. Sakarya bir hikâye anlatýcýsýdýr. Yakýn geçmiþimizde kurtuluþ savaþý zaferlerini yükledi üzerine. Yýllar boyu Anadolu’da yaþanmýþlýklarý Karadeniz’e akýttý. Bir dönem Midas’ýn hikâyesi bir dönem Akþemsettin, Mihalgazi, Kutalmýþoðlu Süleymanþah, Kýlýç Arslan, Alp Arslan’ýn ve binlercesinin hikâyelerine tanýk olan tüm zamanlarýn nehridir.

Kazandýðý zaferlerden dönerken, yolu Sakarya Nehri üzerinden geçen komutanlarýn hislerine tanýk olmuþtu; maðrur ve muzaffer komutanlarýn, askerlerin bu hikâyelerini karýþtýrýyordu Karadeniz’e. Karýþmýyordu, adeta suya doymayan Karadeniz’in tuzlu sularýnda eriyordu. Þimdi Karadeniz’in coþkun dalgalarý bu hikâyeleri Kaçkar, Canik, Küre, Ilgaz, Köroðlu daðlarýna yaylalarýna anlatýr. Yaþanmýþlýklar buradan tüm Anadolu’ya yayýlýr.

Ýyot yüklü rüzgâr Karadeniz’e mavi bakan Arda’dan bir damla aldý götürdü. Arda’nýn, Sakarý Boyu Hikâyeleri ile Seyr_ü Sefer’i de Karadeniz’de eriyen bir damla olacaktý.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn deneysel kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Sakarý Boyu Hikâyeleri Ýle Seyr - Ü Sefer - 2
Sakarý Boyu Hikâyeleri Ýle Seyr - Ü Sefer - 1

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Hayal Gücünün Paradigmasý - 5
Hayal Gücünün Paradigmasý 1
Hayal Gücünün Paradigmasý 4
Kaktüs ve Akrebin Kýsa Tarihi
Dünyanýn Herhangi Bir Köþesi, Bilin Bakalým Neresi?
GDO'yu Beklerken
Masal Bu Ya/ Eke'yi Beklerken 2
Hayal Gücünün Paradigmasý 2
Hayal Gücünün Paradigmasý 3
Ben ve Ben

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Git Kendinde Kaybol Arama Beni [Þiir]
Keþiþ Daðýnda Erguvan Kokusu [Þiir]
Müþküre [Þiir]
Topraktan Gelen Sesler [Þiir]
Ýçimde Bir Þiir Ölüyor [Þiir]
Yavaþ Yavaþ Ölürler Neruda"yý Nazým"ý Tanýmayanlar [Þiir]
Kayýp Þiirler Þehrinde Yitirdiklerim [Þiir]
Hava Kar Yaðýp Buz Kesiyor [Þiir]
Geceye Saçlarýndan Dökülenler [Þiir]
Filler ve Çimen (*) [Þiir]


Taner SARGIN kimdir?

Yakamozlarý yazmaktan çok, içine girmemin getirdiði duyguyu yazmayý tercih ederim.


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Taner SARGIN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.