• İzEdebiyat > Deneme > Düşler |
81
|
|
|
|
Yazar harflere hayat üfler, harfler hayal denizini aşar, kıyıya vurur. Harfleri kendine boyun eğdiren kalem ehli, bir gün gelir KAYIP RIHTIM’ı bulur… |
|
82
|
|
|
|
Sen, rüyalarında taşınmayan bir güzellikle yolculuk ederken, benim yastığımın altında Azrail'in kalbi atıyor. |
|
83
|
|
|
|
Eski bir şiirimsimi okurken, duygu ve düşüncelerimi farklı bir bakış açısıyla gözden geçirdiğimde aklımdan geçenleri sizlerle paylaşmak istedim.
Renkler Alemi
Bu renkler aleminde bir gezi.
Belki mutsuz bir kızın hayali.
Siyahlar, beyazlar bütün renkleri yok etti.
Yeşil gri ve mavi içimdeki tek özlemdi.
Güzellikler ve çirkinlikler içiçeydi.
Ruhum siyahı seçti.
Griyi paylaşmayı bilemedi.
Oysa istediğim mavi ve yeşildi.
Gözyaşlarımı serbest bıraktım bu gece, bir hayalimi daha kafese tıkmanın şerefine. Artık o hayal başka bir evrende yaşıyor dilediğince, gönlünce. Gecikmiş bir hayale vedayı da gerçekleştirdim ardından. Ben hayallerimi seviyorum, kafesinde bile olsa onları sımsıkı kucaklıyorum. Gerçekleşme ihtimali olsa, yaşantının ardından belki de bana verdiği mutluluk bir süre sonra ilk günkü etkisini yitirecek.
Hayatın gerçeklerinin içinde ilk gün yaşattığı heyecan sönecek. Hayal kırıklıkları, yanlış anlamalar, başarısızlıklar karşısında kendi değerinden değilse de, başkalarının gözünde etkisini kaybedecek. Oysa şimdi o, en engin yerde; hayal gücümde, zihnimde, yüreğimde. Kimse karışamaz ona, kimse son veremez onu düşünürken yaşadığım mutluluğa.
Aslında hiçbir hayalin kafese tıkılmaması taraftarıyım. Ancak gerçekler ışığında düşünüldüğünde, kişilerin sağlık problemleri gibi önemli nedenlerle kendi hayatlarını riske atacakları durumları gerçek hayatta yaşamaktan kaçınmaları gerektiğini düşünüyorum. Ve yansıtma burda devreye giriyor, ben bu yazıdaki karaktere hayalgücünü kullandırmayı seçtim, hedefi benzer olguya yönlendirmek de başka bir çözüm olurdu sanırım. Okuyan herkese çok teşekkür ederim.
|
|
84
|
|
|
|
Kendi içinde körebeye tutuşmuşken odalar yarası bir türlü iyileşmeyen kabuklarımız kangrene dönüşmüş çoktan. |
|
85
|
|
86
|
|
|
|
Değişmeyen hep doğru olan ve her koşulda
aynı kalıp orada olan
bir şeye ihtiyacımız var..
Yoksa
boğazımızın düğümlendiği , sıkıştığımız
her anda
bir yar başından atacağız kendimizi aşağıya.... |
|
87
|
|
|
|
Beş para etmez ve dalgalı, hiçbir şey vermeyen ve anlam ötesi.. Uzak durmak gereken, bir yola ulaştırmakta inancı boş çıkaran ne varsa kurtulmalı, her şeyi yokluğa çeviren ve varlığı büyütmeyenlerden.. Durulan, sert bir bakışta, yansıyan ne varsa dünya üzerine.. |
|
88
|
|
|
|
Havanın hali belli. Ya ben ! Sıcaklığına tutunmak istediğim zamanları beklerken ruhum üşüyor. Ard arda fırtınalar yaşıyorum. Oysa yağmur herkes için yağıyor |
|
89
|
|
|
|
Siyanür, ölümlerin en zor ve görkemlisi... Karşımda düşüncenin kanlı denizi çürümeye başlıyor. Kuyruklara takılan kederlerin kokusu siyanürle bir olup üstüme geliyor. Uçurum, hızla yıkılıp beni denize çekiyor. Deniz ve uçurum birbirine karışmaya başlıyor. Ardından gökyüzü üstüme düşüyor. |
|
90
|
|
|
|
salyangoz öpüşlü kadın
kabuğum kırıldı bak; tuz
ufalandı dudaklarımda
kırıldım, kıvrıldım, kıvrandım...
|
|
91
|
|
|
|
Katili olmalıydım gecenin,ellerimde suçüstü kanamaların parmak izleriyle sağaltılmamış bir yaranın bıçağı,ama başaramadım...Kapsülü çıkarılmış tamlamaların yalınayak buluşmaları işgal ettiği terkedilmiş bir durağa yaklaştım sonra,karşılaştığım kendi yansımamdı,'yak'dedi 'bütün gemileri yak...!'Yakmayacağım işte.'Bu şehir bıçak,bu şehirdeki yokuşlar yokoluşlarımıza çıkıyor artık.Bizim çölümüz bir çift tabanca edinmeyi gerektiriyor,sen söylemiştin,eninde sonunda sökülecek bu şehrin şafakları;biliyorsun...'
|
|
92
|
|
|
|
Birinin adı Hüzün diğerinin yalnızlıktı...
|
|
93
|
|
|
|
Şimdi ellerini hayallerime uzatmalısın, çünkü ben hayallerimi toplayıp gidiyorum, zamanı bükerek ve seninle başarabileceğime inanarak. Ancak çoğul yaşamalıyız sevgiyi, hasreti umudu ve aşkı. Zira yağmurlar yada rüzgarlar hem sana hem de bana eşittir. Ayrılık yada ayrımcılık yapmaya muktedir değildir. Biz seninle evrene çoğul bakmalı ve aşkı çoğul yaşamalıyız. |
|
94
|
|
|
|
Kelimelerin hepsinin üstünü örttüm yokluğunda, ne ıslanmalarını isterdim ne de sokak hırsızlarınca çalınmasını. |
|
95
|
|
|
|
Yaşanmışlıkların sevişmelerini yaşıyoruz korkarak. Terk edilmişliğin incinmeyisle ürkekçe dokunuyoruz birbirimize. Bağımlılıktan kaçarken bağımsızlık bağımlısı olmuşuz ne yazık. |
|
96
|
|
|
|
Kar yağsa bugün tüm aşklara…Uçsuz bucaksızlığın sihirli alemine kapılan tüm aşıkların dilindeki kilitler çözülse. İçinde buz olmasa aşıkların hüzünleri kar olup yağsa sevdalılarının üzerine. Kapatsa gözlerini tüm sevenler kar yağarken ve kar ile özdeşleşse bembeyaz bir masumiyetle…Kar yağsa bugün tüm aşklara, lapa lapa, yıldız yıldız, bembeyaz düşlerle…Kar yağsa tek bir kez olsun tüm aşıkların yüreğine aynı anda; aynı kardan aşkı yaratsalar tipiye dönen beyaz tanelerle…
|
|
97
|
|
|
|
Neden geçmedin diye sormayacak mı sana zaman?
Neden geçmedin o yardan, bir diğerinden vazgeçmeden? |
|
98
|
|
|
|
uzak şehirlerden birinin tavanı kükürt kokuyordu, sis kaplamıştı bir başka şehrin denizini,
şehirlerden biri kömür gözlü beyaz adamların işgalindeydi,
saçak altlarında aşıklar öpüşüyordu bir diğerinde
- sen gelmiştin…
|
|
99
|
|
|
|
Aklımdan geçenleri, yüreğimde atanları, öylece, safça satırlara akıtmak istiyorum. Eskisi gibi… |
|
100
|
|
|
|
Ey gözleri sinemde yaralar açan hüma!
Susma konuş benimle ihtiyacım var,su gibi akan dilinin ilacına…
|
|