Bir Garip Hasbihal

[[K]] [[/K]][[I]] [[/I]]Öyle geçiyordum bir sokaktan bir pazar günü. Güneş pırıl pırıl parlıyordu, kapalı havaları herkes gibi ben de pek sevmiyorum. Yolda çöpleri karıştıran bir iki kediyi görünce, ’’Ooooo, canlarım benim merhaba.’’ dedim, tabi kediler sadece miyav ve de miyav olarak tek bildikleri cümleyle beni selamladılar...

Kapısında bir bira firmasının reklamı olan ufak bir meyhane. Şöyle kapıdan bir kafamı uzatayım bakayım, içeride neler var? Baktım içeride bir iki eleman temizlik yapıyor. Kapısı da çok ilginç gaydırlı guydurlu, yani Amerika’da ki Kovboy Filmlerinin kapısı gibi gıcırtılı... Hele bir de yağlamadılarsa bayılırım o kapının gıcırtısını dinlemeye...

Şöyle bir ittirdim gıcırtılı kapıyı ’’Ne yapıyorsun ne var ne yok?’’ dedim, o da bana ’’Gacıııır gucuuuur gacır gucur.’’ diye cevap verdi, ama ben anlamıştım. O bana ’’İyiyiiim iyiyiiiiim sen nasılsın.’’ dedi. Bizim aramızda, siz pek anlamasanız da...

İçeride ki temizlik yapan işçiler, benimle hiç ilgilenmediler, tek kelime etmediler. Ne yapalım ben de zaten onlara seslenmedim, Gacır Gucur ile sohbete devam. Yine sorayım bakayım ’’Nasıl bu sıralar işler, biralar, rakılar, şaraplar, hepsi pahalandı?’’ Sesi çıkmadı ama, bunun bana cevap vermesi için biraz dürtüklemek lazım, durur muyum, dürtükledim. ’’ Gacııııır gacıııııır gacır, gacıııııııır.’’ hemen tercüme edelim ’’Eh işte eh işte, pahalı her şey, azalıyor müşterilerimiz.’’

Bu arada içeride temizlik yapan arkadaşlarında dikkatini çektim, kapı ile yaptığım sohbeti görünce birisi, diğerine, ’’Baksana şurada ki adam kafayı yemiş galiba abi.’’ dedi... Ben de duyuyorum, Gacır Gucur yapan da duyuyor. ’’Sen ne diyorsun?’’ dedim buna, kapıya dönerek ’’ Gacııııııııııır Gacıııııııııııır hatta gacııııııııııır ve de bir daha gacııııııır.’’ dedi, onlar anlamaz ama ben hemen anlamıştım ’’Bunlar hep böyle ağabey durmadan dedikodu yaparlar, arada beni de çok hızlı hareket ettirirler, evde karılarına, çocuklarına kızarlar, beni hızla açar kaparlar, boş ver ben alışığım sen de takma kafana.’’ dedi...

Bir arkadaşımla buluşup Kitap Fuarına gideceğiz, ayrılık vakti gelmişti ’’Gacır Gucur, çok takma kafana bu sarhoşları da ayıkları da.’’ dedim. O da bana yine ’’ gacırrrrrrrrrrrrrr gacırrrrrrrrrrrr hem de gucurrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr.’’ diyerek, sonra ekledi, ’’Yine de sabrediyorum her şeye bakarsın bir gün sökerler de beni belki bir sobada yakarlar hem de bir işe yaramış olurum.’’ dedi... Gitmem lazımdı ’’Hadi bana eyvallah kendine dikkat et.’’ dedim... Ne desin, tabi ki el atınca hafifçe ’’Kısa bir gacır ve gucur.’’ Haaa, o da ’’Güle güle dostum.’’ dedi...

Kafayı mı yemiştim de bir bar kapısı ile sohbet etmiştim? Yok beeeeeeeeeeeeee! Çok da sert ve ters yapmıyor bana. Aslında biraz yağlasalardı, sesi çıkmazdı, bu kadar rahat konuşamazdık onunla... İyi ki yağlamamışlar...


Ahmet Zeytinci hakkındaki bilgilerin basılmasını istiyorum.
Eğer basılmamasını istiyorsanız tıklayın.

  Ahmet Zeytinci kimdir?
1961 Ankara'da başlayıp devam eden bir hayat. İlk ortaokul, lise ve iki yıllık bir üniversite deneyimi, ticaret hayatı Ankara'da iki tane aslan gibi evlat biri dişi biri erkek aslan olmak üzere hayat mutlu bir şekilde akıp gidiyor. Biraz şiir, biraz öykü ve denemelerin sıcaklığında...

Etkilendiği Yazarlar:
Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Erich Fromm

 


Bu yazıyı basmak istiyorum.

İzEdebiyat'da yayınlanmakta olan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Tüm yazılardan birinci dereceden sayfa düzenleyicileri sorumludur. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.

Yazarların izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin —kısa alıntı ve tanıtımlar dışında— herhangi bir biçimde basılmaması/yayınlanmaması önemle rica olunur.

© 2000-2002, İzlenim.com - Tüm hakları saklıdır.