Sene 1992. Sobadan gelen odun çýtýrtýlarý arasýnda, herkes uyumuþken (ayný odada yatýyoruz hepimiz bu arada köy evimizde sizin tabirinizle müstakilde) televizyon kanallarýnda geziniyorken müthiþ bir müzik sesi duyarak kanala odaklandým.
“FAR AND AWAY” yazýyordu.
Tom Cruise ve Nicole Kidman. Geleceðimin bu film olduðunu bilmeden baþladým seyretmeye. Film ilerledikçe kanýmda bilmediðim yýldýrýmlar ve gözümde çakmak çakmak ýþýklar beliriyordu. En sevdiðim sahnesi Nicole Kidman’ýn, saf Tom Cruise’u atýnýn terkisine yani at arabasýnýn arkasýna tam öldürülecekken atýp gitmesiydi.
Amerika macerasý baþladý. Toprak, toprak ve toprak!
Þimdi benim öyküm baþlýyor. Bir gün o saf bal böceðini at arabama attýðým gibi kaçýracaðým ve dünyanýn en bakir topraklarýnda bir yaþam kuracaðýz. Hatta birileri beni öldürmeye kalksa bile, býraksýn öleyim. Belki onun sevgisinden ölmüþümdür. Ama benimle evlenmek isteyenin kapýsýna býrakmayacak beni.
Adýmýz Saf-Che. Çocuðumuz Boðaç Fidel ve bir gün o bakir topraklarda yuvamýzý kurup tarlalarda ekin biçenlerin önünde alýn teri için savaþacaðýz!