Zeynep’in Felsefe Macerası Varlığın en büyük sorusuna cevap arayan bir kızın hikayesi
|
Ali, 12 yaşında meraklı bir çocuktu. Okulda en sevdiği ders felsefeydi. Felsefe öğretmeni, felsefenin ne olduğunu ve felsefenin konu alanlarını anlatmıştı. Ali, felsefenin bilgelik sevgisi olduğunu, varlık, bilgi, değerler ve mantık hakkında düşünmek olduğunu öğrenmişti. Felsefe yapmanın çok ilginç ve eğlenceli olduğunu düşünüyordu. Bir gün, okuldan eve dönerken, bir kitapçıya uğradı. Kitapçının vitrininde, "Felsefe Maceraları" adlı bir kitap gördü. Kitabın kapağında, bir filozofun elinde fenerle yolda yürüdüğü bir resim vardı. Ali, kitabı çok merak etti ve kitapçıya girip kitabı aldı. Kitabı eve götürdü ve odasına çekildi. Kitabı açtığında, çok şaşırdı. Kitapta, felsefenin konu alanlarına göre bölümler vardı. Her bölümde, felsefi bir problemle karşılaşan bir çocuğun macerası anlatılıyordu. Ali, ilk bölümü okumaya başladı. Bu bölümde, varlık hakkındaydı. Varlık, her şeyin temelinde yatan gerçeklikti. Var olan her şeyin nasıl var olduğunu ve neden var olduğunu soran bir bilim dalıydı. Bölümdeki çocuk, Zeynep adında 13 yaşında bir kızdı. Zeynep, babasıyla birlikte bir müzeye gitmişti. Müzede, çok eski ve değerli eşyalar vardı. Zeynep, bu eşyaların nasıl var olduklarını ve neden var olduklarını merak ediyordu. Zeynep, babasına sordu: - Baba, bu eşyalar nasıl var olmuşlar? Kim yapmış bunları? - Kızım, bu eşyalar insanlar tarafından yapılmışlar. İnsanlar da doğa tarafından yapılmışlar. - Peki doğa nasıl var olmuş? Doğayı kim yapmış? - Doğa da evren tarafından yapılmış. Evren de büyük patlama adlı bir olayla ortaya çıkmış. - Peki büyük patlama nasıl var olmuş? Büyük patlamayı kim yapmış? - Büyük patlama da bilinmeyen bir sebeple var olmuş. Büyük patlamayı kimin yaptığını bilmiyoruz. Zeynep, bunları duyunca daha çok meraklandı. Büyük patlamanın nedenini bulmak istiyordu. Babasına dedi ki: - Baba, ben büyük patlamanın nedenini bulmak istiyorum. Bana yardım eder misin? - Kızım, büyük patlamanın nedenini bulmak çok zor bir iş. Bilim insanları bile bunu tam olarak bilemiyorlar. - Ama ben yine de denemek istiyorum. Belki ben bulabilirim. - Tamam kızım, sen denemek istiyorsan deneyebilirsin. Ama nasıl yapacaksın? Zeynep, düşündü ve bir fikir geldi aklına: - Baba, ben bu müzeden bir eşya alabilir miyim? - Hangi eşyayı almak istiyorsun? - Şu küçük küre şeklindeki taşı almak istiyorum. Zeynep'in gösterdiği taş, müzenin en eski ve en gizemli eşyasıydı. Bu taşın ne olduğu ve ne işe yaradığı bilinmiyordu. Taşın üzerinde garip işaretler vardı. Taş, küçük bir küreyi andırıyordu. - Kızım, bu taşı alamazsın. Bu taş çok değerli ve çok eski. Müzeden çıkaramazsın. - Ama baba, lütfen. Belki bu taş bana büyük patlamanın nedenini gösterebilir. - Nasıl yani? - Bilmiyorum, belki bu taş bir ipucu içeriyordur. Belki bu taş büyük patlamayla ilgilidir. - Kızım, bu çok saçma. Bu taşın büyük patlamayla ne ilgisi olabilir ki? - Lütfen baba, bana güven. Ben bu taşı almak istiyorum. Zeynep, babasına çok ısrar etti. Babası da kızını kırmak istemedi. Müze görevlisine gidip taşı almak istediğini söyledi. Müze görevlisi, taşı vermek istemedi. Ama babası çok para verdi ve taşı aldı. Zeynep, çok sevindi ve taşı eline aldı. Taşın üzerindeki işaretleri inceledi. Birden, taş ışıldamaya başladı. Zeynep ve babası çok şaşırdılar. Taş, daha da parlaklaştı ve bir ışık hüzmesi yaydı. Işık hüzmesi, Zeynep ve babasını sardı ve onları başka bir yere götürdü. Zeynep ve babası gözlerini açtıklarında, kendilerini karanlık bir yerde buldular. Etraflarında hiçbir şey yoktu. Sadece karanlık vardı. - Baba, neredeyiz? dedi Zeynep. - Bilmiyorum kızım, dedi babası. - Bu taş bizi buraya getirdi mi? - Sanırım öyle. - Peki burası neresi? - Bilmiyorum kızım, belki... Babası sözünü bitiremeden, bir ses duydular: - Merhaba! Ses, çok yüksek ve güçlüydü. Sesin sahibini göremediler. - Kim o? dedi Zeynep. - Ben Büyük Patlama'yım! dedi ses. Zeynep ve babası çok şaşırdılar. - Büyük Patlama mısın? dedi Zeynep. - Evet, benim! - Peki biz neredeyiz? - Benim evimdesiniz! - Senin evin mi? - Evet, benim evim! - Nasıl yani? - Şöyle ki: Ben var olan her şeyin başlangıcıyım. Ben olmasaydım siz de olmazdınız. Ben var oldum ve evreni yarattım. Evren de doğayı yarattı. Doğa da insanları yarattı. İnsanlar da eşyaları yarattı. Siz de o eşyalardan birini aldınız ve bana geldiniz. - Ama nasıl geldik? - O eşya benim bir parçamdır. O eşya benimle bağlantılıdır. O eşyayı elinize aldığınızda ben sizi hissettim ve sizi yanıma çağırdım. - Neden çağırdın? - Çünkü siz benim çocuklarımsınız. Siz benim yarattıklarımsınız. Siz benimle ilgileniyorsunuz. Siz benimle konuşmak istiyorsunuz. Zeynep, bunları duyunca çok heyecanlandı: - Evet, evet! Ben seninle konuşmak istiyorum! Ben senin neden var olduğunu merak ediyorum! Büyük Patlama gülümsedi: - Sen gerçekten çok meraklısın! Sen gerçekten felsefe yapmayı seviyorsun! Zeynep gururlandı: - Evet, ben felsefe yapmayı seviyorum! Ben bilgelik sevgisi duyuyorum! Büyük Patlama gülümsedi: - Sen gerçekten çok meraklısın! Sen gerçekten felsefe yapmayı seviyorsun! Zeynep gururlandı: - Evet, ben felsefe yapmayı seviyorum! Ben bilgelik sevgisi duyuyorum! Büyük Patlama dedi ki: - O zaman sana bir sır vereyim. Benim neden var olduğumu biliyor musun? Zeynep heyecanla dedi ki: - Hayır, bilmiyorum. Lütfen söyle! Büyük Patlama dedi ki: - Benim neden var olduğumu sen yarattın! Zeynep şaşırdı: - Nasıl yani? Büyük Patlama dedi ki: - Şöyle ki: Ben aslında var olmayan bir şeydim. Ben sadece bir olasılıktım. Ben sadece bir ihtimaldim. Ama sen beni düşündün. Sen beni merak ettin. Sen beni araştırdın. Sen beni hayal ettin. Sen beni gerçek yaptın! Zeynep anlamadı: - Ama nasıl olur? Ben seni nasıl gerçek yapabilirim? Büyük Patlama dedi ki: - Çünkü senin düşüncen çok güçlü! Senin düşüncen evreni değiştirebilir! Senin düşüncen gerçeği yaratabilir! Sen felsefe yaparak beni var ettin! Zeynep hayret etti: - Bu inanılmaz! Bu müthiş! Bu harika! Babası da çok şaşırmıştı. Babası dedi ki: - Kızım, sen ne kadar akıllı ve yetenekli bir çocuksun! Sen felsefe yaparak büyük bir keşif yaptın! Sen büyük patlamanın nedenini buldun! Zeynep çok mutlu oldu. Zeynep dedi ki: - Teşekkür ederim baba! Teşekkür ederim büyük patlama! Siz bana çok şey öğrettiniz! Büyük Patlama dedi ki: - Biz de sana teşekkür ederiz Zeynep! Sen bize çok şey kattın! Sen bize çok şey hissettirdin! Zeynep dedi ki: - Peki şimdi ne olacak? Biz burada mı kalacağız? Büyük Patlama dedi ki: - Hayır, siz burada kalamazsınız. Siz buraya ait değilsiniz. Siz geri dönmelisiniz. Zeynep üzüldü: - Ama ben seninle daha çok konuşmak istiyorum! Büyük Patlama dedi ki: - Merak etme, biz her zaman konuşabiliriz. Ben seninle her zaman bağlantılıyım. Ben seninle her zaman iletişimdeyim. Ben seninle her zaman buradayım. Zeynep sevindi: - Gerçekten mi? Büyük Patlama dedi ki: - Evet, gerçekten. Sen sadece taşı eline al ve beni düşün. Ben sana cevap vereceğim. Zeynep dedi ki: - Tamam, öyle yapacağım. Babası da dedi ki: - Kızım, hadi gidelim artık. Burası bizim yerimiz değil. Zeynep dedi ki: - Tamam baba, gidelim. Büyük Patlama dedi ki: - Hoşça kalın Zeynep ve babası! Sizi çok sevdim! Sizi çok özleyeceğim! Zeynep ve babası da dediler ki: - Hoşça kal büyük patlama! Seni de çok sevdik! Seni de çok özleyeceğiz! Sonra, taş tekrar ışıldadı ve Zeynep ile babasını geri götürdü. Zeynep ve babası gözlerini açtıklarında, kendilerini müzede buldular. Etraflarında insanlar vardı. Müze görevlisi yanlarına geldi ve dedi ki: - Siz neredeydiniz? Sizi aradık durduk. Taşı geri verin artık! Zeynep ve babası taşı geri verdiler. Müze görevlisi taşı aldı ve gitti. Zeynep ve babası birbirlerine baktılar. Sonra gülümsediler. Ellerini tuttular ve müzeden çıktılar. Zeynep dedi ki: - Baba, bu çok güzel bir maceraydı! Babası dedi ki: - Evet kızım, bu çok güzel bir maceraydı! Zeynep dedi ki: - Baba, ben felsefe yapmaya devam edeceğim! Babası dedi ki: - Ben de seninle birlikte felsefe yapacağım! Zeynep dedi ki: - Baba, sen benim en iyi arkadaşımsın! Babası dedi ki: - Kızım, sen benim en iyi dostumsun! Zeynep ve babası mutlu bir şekilde eve gittiler. Ve böylece, Zeynep'in felsefe macerası sona erdi. Ama felsefe maceraları bitmedi. Çünkü felsefe yapmak bitmez. Çünkü felsefe yapmak hayatın ta kendisidir. Bu öykü ile felsefenin ne olduğunu ve felsefenin konu alanlarını anlatmaya çalıştım. Felsefe, bilgelik sevgisi demektir. Felsefe yapmak, varlık, bilgi, değerler ve mantık hakkında düşünmek demektir. Filozof, bilgiyi arayan ve sorgulayan kişidir. Öyküde, varlık hakkında düşünen Zeynep adlı bir kızın macerası anlatılır. Zeynep, büyük patlamanın nedenini bulmak için felsefe yapar. Öykü, felsefi bir problemi çözmek için bilim kurgu unsurlarıyla anlatan, çocuklara felsefe yapmanın önemini ve gücünü gösteren, heyecanlı ve eğlenceli bir maceradır. ----- Ali, okulda felsefe dersini çok sever ve felsefe yapmaktan hoşlanır. Ali, bir gün “Felsefe Maceraları” adlı bir kitap alır ve bu kitabı okumaya başlar. Öykü, Ali’nin okuduğu kitaptaki bir bölümü anlatır. Zeynep, öykünün ana karakteridir. Zeynep, 13 yaşında felsefe yapmayı çok seven bir kızdır. Zeynep, babasıyla birlikte bir müzeye gider ve orada büyük patlamanın bir parçası olan gizemli bir taş alır. Bu taş, onu ve babasını büyük patlamanın evine götürür. Orada, büyük patlama ile tanışır ve onun neden var olduğunu öğrenir. Ali ve Zeynep, aynı karakterler değil, farklı karakterlerdir. Ali, öyküyü okuyan bir çocuktur. Zeynep, öykünün kahramanıdır. -----
|
|
Yaver ARANCIOĞLU kimdir? | | Gıda, Sağlıklı Beslenme, Felsefe ve Sosyoloji Tutkunu Bir Yazar: Yaver Arancıoğlu
Merhaba, benim adım Yaver Arancıoğlu. Sizlere kendimi tanıtmadan önce, bu blogda neler bulacağınızdan bahsetmek istiyorum.
Sağlıklı beslenme, felsefe ve sosyoloji benim tutkularım. Bu blogda bu konularda yazdığım öykü, inceleme ve eleştirileri sizlerle paylaşacağım. Bu konulara ilgi duyan veya duymak isteyen herkesi yazılarımı okumaya davet ediyorum.
Yazmak ve okumak benim hayatımın vazgeçilmezleri. Yazarken kendimi ifade ediyor, okurken yeni dünyalar keşfediyorum. Yazmaya çocukluğumdan beri ilgi duyuyorum. İlk öykümü 10 yaşında yazdım.
Öykü, şiir, eleştiri, deneme… Bu türlerde yazmayı seviyorum. Çünkü her biri bana farklı bir yaratıcılık alanı sunuyor. Siz de bu türleri seviyor veya merak ediyorsanız, yazdıklarım size hitap edebilir.
Bir dönem bir gazetede yazarlık yaptım. Orada edindiğim deneyimler sayesinde hem yazma becerimi geliştirdim hem de farklı konularda bilgi sahibi oldum. Ayrıca Suriye’den Türkiye’ye başlayan göçler ile yerinden edilmiş insanlar üzerine Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Kuruluşu adına çalışma yaptım. Bu çalışma benim için çok önemliydi. Çünkü göç eden insanların yaşadıkları zorlukları, umutlarını, hayal kırıklıklarını yakından gördüm ve onlara yardımcı olmaya çalıştım.
Türkiye’nin Kars şehrinde dünyaya geldim. İlkokuldan liseye kadar tüm eğitimimi İstanbul’da aldım. Üniversite eğitimimi Tekirdağ, Edirne ve İstanbul’da tamamladım. İstanbul – Sosyoloji bölümünü Yüksek Onur derecesi ile bitirdim. Evliyim ve genellikle Türkiye’de yaşıyorum. Yaklaşık bir yıl Azerbaycan’da yaşadım.
İnsanlar ile iletişim kurmayı ve farklı insanlar ve kültürler ile tanışmayı seviyorum. Ahşap yakma, takı tasarım, bağlama çalmayı seviyorum. Toplumu ve insanı ilgilendiren neredeyse tüm konulara merak duyuyorum.
Bu blogda sizinle düşüncelerimi, duygularımı, deneyimlerimi ve hayallerimi paylaşmak istiyorum. Umarım yazdıklarım sizin de ilginizi çeker ve merak uyandırır. Beni takip etmeye devam edin. Etkilendiği Yazarlar: George Orwell, Aldous Huxley, Suzanne Collins, H.G. Wells, Jules Verne |
|
|