Silikon Kadın 2

SİLİKON KADIN 2


ha bir köpeği
vardı, o yalaklaşırdı İsmail’i görünce ve tavukları vardı, ona hiçbir insan sarılmazdı, böyle güzel bir kadın, kız ona sarılsa… gerçekte. Vay…bu inanılmaz olurdu, o narin sırta dokunmak, usul usul okşamak sırtı, silikon kadının sırtı yumuşacıktı, çok eski anılarının birinde annesi bahçede domates topluyordu, annesi ona sarılmış, “sen şurada bekle” demişti, annesi onu sırtından indirmişti, sepete bahçeden domates toplayıp eve geçeceklerdi, o zaman mükemmel bir his vardı ortama ve annesine, onunki gibiydi ama ötesiydi kozmik biçimde,
şu yapma kadına sarılmak ne güzeldi, bambaşka bir alemde, harikulade bir alemde nefes alıp vermek gibiydi, aklına bir şey geldi, çok heyecandı, kalbi delice çarpmıştı, sağına soluna baktı. Kimsecikler yoktu, kadının eteğini yukarı çekti, külotu aşağı indirdi az. Vay anasını… bunun vajinası var…
kadını kendi naylonuna sardı panikle, koşarak oradan uzaklaştı, yakındaki evine gidiyordu rüzgar gibi bu kadına aşık olmuştu, onu odasına götürüp cinsel ilişkiye girecekti. Sabırsızdı. Tarlanın içinden koşuyordu, ekin ekili tarlada, ara ara düşecek gibi olup dengesini yitiriyordu, çukurlar vardı irili ufaklı, mayın gibi. Kestirmeydi böyle, ama tarlada ilerlemek zordu, arazinin sahibi onu görürse hiç iyi olmazdı, tarlanın kenarındaki yola çıktı, tarla sahibinin yeni aldığı köpek bütün cesareti ve nefretiyle havlayarak aniden karşısında bitti yıldırım gibi,
İsmail köpekten korkmazdı; onu kovalamaya çalıştı, ama bu köpek ısıracak gibiydi, çok pervasızdı, azgındı, az geri gidip tekrar atak yapıyordu, hırlayarak çok yanaşmıştı. Ve git git daha çok yanaşıyordu, genç adam daha önce köpeği okşamış, onunla güçlü bir sevgi bağı kurmuştu, köpeğin silikon kadının kokusunu aldığını, ondan haz etmediğini, onu paramparça etmek istediğini, o şeyin köpeği delirttiğini sezmişti, ve
gencin ondan korktuğunu hissetmiş, bundan yüz
almıştı, İsmail ise canı gibi bildiği silikon kadını koltuk altında tutuyordu, bazen iki koluyla, yön değiştiriyor, köpeğe tekme indirmeye çabalıyor, olmadı, ona kutunun karton ucuyla vurmaya çalışıyordu, köpek kartonu ısırıp parçaladı, İsmail dengesini kaybetti ve yere düştü, kutu da yere düşmüştü, silikon kadının kolu kutudan dışarı fırlamıştı, köpek onu kaptı ve parçalamak istiyor, dişleriyle sıkıp sallıyordu, İsmail dehşet bir üzüntüye kapıldı, ağlayacak gibiydi, korkunç bir acı hissryyi, bir şey bulup köpeğe atmalıydı, yerden taş aldı, gözleri dolmuştu, güzelim silikon kadın paramparça edilecekti, kol kopacak mıydı nedir, taşı indirdi köpeğe, bir tane daha, ikinci taş köpeğin bir gözüne gelmişti ve silikon kadını bırakmıştı, İsmail hamle yapıp yerden silikon kadını aldı, beyaz elbisesi toz toprak içindeydi ve az yırtılmıştı, köpek tekrar saldırmaya başlamıştı, köpek oldukça zıt olmuştu bu şeye, daha önce hiç görmediği bu garip şeye, onda şeytani bir şey olduğunu sezmişti sanki, onu istiyordu, ‘onu bana vermeden yakanı bırakmam’ der gibiydi havlayıp hırlamaları, atakları, İsmail ile bir derdi yoktu, silikon kadını kafaya takmıştı, insana benzeyen bu şeyden nefret etmişti, onu, bu ucubeye dişleriyle paramparça etmek istiyordu, bu şeyde bir adilik, bir sakınca, büyük bir tehlike vardı, bu şeyde bir ruhsuzluk vardı, “git başımdan be köpek, rahat bırak beni!” diye bağırdı İsmail bir taş daha attı, köpeğin sahibinin sesi işitildi, köpek sahibinin olduğu tarafa gidince İsmail hemen silikon kadını ekin tarlasına fırlattı, birkaç metre öteye, köpek hırsını, onu sinir eden şeyi hatırladı ve gerdi döndü, bu kez İsmail’e havlıyordu, ‘onu nereye sakladın, onu bana ver?!” der gibi, önceki sahibi köpeği insana benzeyen çuvaldan yapma mankenlerle eğitirdi, saldırı eğitimi verirdi, köpekte o anılar canlanmıştı, ama köpek o silikon kadında o eski anılardaki mankenlere benzemeyen bir şey hissetmişti.
“La İsmail ne ediyorsun burada?”
“Geçiyordum; köpek saldırdı Musa amca.”
“Bu amk koyduğum köpek de çok sıkıntı yapıyor ya. Geçende yoldan geçenlere saldırdı; ama iyi köpek, hırsızlık olayları durdu.” Köpeği çağırdı tuttu.
“Tamam sen git, ben onu tutuyorum.”
“Sen git.”
“Lan yürü git bak salarım köpeği!”
“Ya oturacağım burada.”
“Git başka yerde otur!”
“Tamam; ama sakın bırakmak köpeği. Bağla.”
“Orasını merak etme.”
İsmail, oradan uzaklaşırken arada geriye bakıyordu.



İsa Kantarcı hakkındaki bilgilerin basılmasını istiyorum.
Eğer basılmamasını istiyorsanız tıklayın.

  İsa Kantarcı kimdir?
yazar

Etkilendiği Yazarlar:
jack london

 


Bu yazıyı basmak istiyorum.

İzEdebiyat'da yayınlanmakta olan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Tüm yazılardan birinci dereceden sayfa düzenleyicileri sorumludur. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.

Yazarların izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin —kısa alıntı ve tanıtımlar dışında— herhangi bir biçimde basılmaması/yayınlanmaması önemle rica olunur.

© 2000-2002, İzlenim.com - Tüm hakları saklıdır.