Bizim Eller İstanbul, 07 Haziran 2007
|
Memleket seçim sathı mailine girdi ya artık! Ortalık toz duman oldu.
Millet istikbal derdinde, çıkar derdinde.
İşte onun için diyorum yağ alanın da bal satanın da….
Bugün gayıdıp, öz ellerimize getmey istiyirem.
İçime od salan ellerimize.
Canımın yarısını, üreğimi bırahıp geldiğim ellere.
Babamın, dedemin,nenemin,emimim,dayımın yattığı ellerim.
“Vetenden ayrılmah gem döğül amma/ Emehtar atalar analar galdı.”
* * *
El deyip keçmey olmaz. Baba yurdudur.
Hanedan yurdudur.
Gönlü de sofrası da açıh olan insanların yurdudur.
Namertler köprüsünden keçmeyen mertlerin yurdudur.
Açlığından şikayet etmeyenelerin,
Namusundan zerrece taviz vermeyenlerin,
Menfaat üçün başgalarının gabağında
El pençe divan durmayanların yurdudur.
Keşke men de orya gedeydim, gedeydim orda öleydim.
* * *
Yirmi gözden fazla evimiz varıydı.
Yüz başa yahın malımız, 300-400 can goyunumuz.
Gapıda dört nöker.
Ev nüfusu, çalışanların nüfusu 20 den fazlaydı.
Yani her gün yirmiden fazla can doyurdu o gapıda!
Böyüh bir gonağ otağı.
Gonağ eysih olmaz.Gonağ olmasa gonu gomşu eysih olmaz.
Bayram namazları orda gılınar,
Meherrem ayında 15 gün orda mersiye ohunurdu.
İmamın üçünde, yedisinde,onunda, gırhında orda çöreh verilerdi.
Çöreyin ocağı batmasın ganiydi.
Gelen de yeyirdi, geden de.
“Ele mi güven gez / Çıh dağlara güven gez
Ne feleğe bel bağla / Ne dövlete güven gez”
* * *
Kalbayı Selvi nenem.
Sinesinde çarpaz çapraz gardaş ve oğul dağı olan nenem.
Kurtuluş savaşı bitip, hudutlar bağlandıktan sonra gardaşı Eli bir
Neçe sefer gelir gedir. İrtibatı kesmir bunnarnan.
Lakin çuğulluyullar bu Türkiye’e gedip gelir diye.
Stalin denilen zalimin devri. Sürür bu gardaşı Sibire.
Ölene geder bu dörtlüğü söylerdi:
“Dağ üstünde dağ olmaz / Tikan üste bağ olmaz
Stayalan (Stalin) ölmese / Bu yaralar sağ olmaz”
Oysa Stalin çohdan gebermişdi.
Tendiri galadı mı, iki tehne hamır eliyerdi.
Buğda unundan çekerdi lavaşları, çörehleri.
Balaca balarlarıydıh bizler. Yığardı bizi aşhanaya.
Tendirin közünün içine düzerdi gartolları. Gartol kebabı deyerdih.
İsdi lavaşın arasına ineğin sarı yağını yayar, üstüne de o gartol kebabını goyardı.
Dürmeh eliyer yeyerdih.
Dadı damağımdadı hele ki, Kalbayı nenem gele de bir daha bize o dürmeyi vere.
Hacı dedem irehmettih ya bir mal ya da bir goyun kesende, aşhana da
Kemer ocağın baına yığılardıh ahşamın alaca garanlığında.
Kalbayı nenem bize çöreh eğişinde kebap çekeceh.
Çöreh, sofra, merhemet, sehavet sahabıydı nenem.
Alt terefimizde ki gomşularımız fegir-fugaraydılar.
Gucağ gucağ doldurar onalaraçöreh, aş vererdi.
Heç kimin döğüşüne davasına rıza görsetmezdi.
“ Oğul, ganı gannan yumazlar, ganı suynan yuyallar” deyerdi.
Bize öğüt nesihet eliyerdi. Ne mektep görmüşdü ne medrese!
Amma “ Öl Kalbayı Selbi öl, ki eğer sözü boğazından boğum
boğum pişirip çıhartmasan” deyecek geder bilgeydi.
“ Ele mi o güneyler / O guzeyler, o güneyler
Hesretler gavuşanda / Bayramın o gün eyler”
* * *
Anamın çoh toyuh cücesi olardı.
İki üç toyuh birden yatırardı kürke.
Evin içi, kapı baca toyuh cüce doluydu.
Koçköylü satançı Nejmeddin, bize gonah gelip, gonağ otağında oturur.
Gapı açıh galıp ki bir anaç toyuh, dalında da 20-30 cüce girdi otağın içine.
Men de 14-15 yaşlarında uşağam. Gahdım, cücelerin ortasından hoppanıp
keçecem ki çay getirim gonağa. Dayanabilmedi kişi:
- Eye gede, nagayreersen? Cücenin kıçesini gırajısan….
Cücenin kıçesini gırmah ne sözdü ay atası irehmettih.
Evimizi yıhtım, ocağımızı söndürdüm.
* * *
Toy meclisleri gurulardı.
Meclis deyip keçmeyin. Edep erkan yeriydi.
Mektep medrese görmemiş ama yol görmüş, yordam bilen nece akillerin
bulunduğu bire okul kimiydiler.
Saygı, hörmet ehsih olmazdı.
Gençler, gelinler gızlar bir başga mekanda davul zurna ile oynar,
böyühler, attılar toy meclisinde oturallar ve aşık dinliyerdiler.
Aşık Mehmet Hicrani, meclisin ortasında döşünde sazı cevelan eliyirdi.
Ya Kerem ile Aslı hekayesini annadar ya da Şeyhi Senan.
Divan ile başlıyar, zarıncı,atüstü,hoşdamak, yanık kerem, kesik kerem,
süsenberi, çıldır gözellemesi, göhçe gözellemesi makamlarında ohuyardı.
“ Cebel oynar a bala dağ üstüne dağ düştü
Şita vurdu ara yere çağ düştü
Bel büküldü saçlarıma ağ düştü
Adam gardaşını bele mi arar”
“ Ziyathan oğluydum gence beyiydim / Aslı etti her gelene gul meni”
Veya Azerbaycan'ın Rus istilası zamanında, Rus devletine başgaldıran
halk gahramanı Kaçak Nebi'in özütek Koçak hanımı Hacer Hanımın ağzından:
Nebim gezir Gazahlı'nın elinde
Aynalı elinde, geme belinde
Ay Nebim galdım düşmanların elinde
Gelesen gelesen ay Kaçak Nebim
Haceri özünden çoh goçah Nebim
Nebimin bığları eşme eşmedi
Papağı gülleden delih deşmedi
Nebimin atını heç at keçmedi
Gelesen gelesen ay nadan Nebim
Urusu yerinden oynadan Nebim
Aynalıyı ol direhden endirdim
Endirdim de sol gol üste mindirdim
Bir naçalnik oniki saldat öldürdüm
Gelesen gelesen ay Kaçak Nebim
Haceri özünden çoh koçah Nebim
Gazamat isdidi Nebim yatabilmirem
Gollarım Bağlıdı açabilmirem
Saldat gapıdadı gaçabilmirem
Gelesen gelesen ay nadan Nebim
Divanı yerinden oynadan Nebim
Dilan'lı Muğdet çıhardı meclisin bir saatinde.
Muğallit adamıydı. Naygaraydı.
En çoh Kürtleri tağlit eliyerdi.
Tatıydı, terekemesiydi.Herkes alardı öz payına tüşeni.
“ Eye can, bizim İsmeyil ahşam gonağlığa gedip gomşuya.
Gece bir vahta geder oturar sonra gaha ki evine gayıda.
Tam da tüşman sahabı ağaının çeperinin yanınnan keçende, bunun
garnına bir ağrı tüşür kü sormayın. Bahırki eve çata bilmeyecek.
Şalvarın bağını açıf ele oryaca oturmağ istiyir.
Ağa da gece garanlığında sağı solu gözlüyürkü nece ola tüşman geler.
Bahırki çeperin dibinde bir garaltı var. Bağırır uşahlarına :
- Eye alın silahları, çeper divinde adam var. Oddoyun.
İsmeyil bahırki posdu deldireceh. Başlıyır bağırmağa:
- Gurvan oloom ay ağa. Adam madam döyülem. Nevi’yilin
İsmeyil’em. Mazarratdanmışam, sıçeerem.
- Eye tatdar hoşunuza getti ele? Ahı Meşedi lelen de Isfahan’dan
bir gümüş ahdafa gığırdıfdı.
- Ahdafanın yeyesi kimdi ay Muğdet?
- Men nebilim men eye. Yeyesinin de senin de… Otu ottuğun yerde
felan feşmekan oğlu.
* * *
Hayıflanıram ki öz özüme, çoh hayıflanıram.
Deyirem ki öz özüme:
- Keşke men de Şehriyar kimi bir böyüh şair olaydım.
Öyküneydim Heydar Baba’ya…
Gedeydim geriye, bunarın hamısını hece hece şiire tökeydim.
Gitti o büyüklerimiz birer birer.
“Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden / Bir çok seneler geçti dönen yok seferinden.”