Mektubumsun her kalemde
Sen gecenin bir vakti
Başlamak isteyip de
Ortasını bulamadığım
Bir mektubumsun
Ne yazacağıma karar veremediğim
Kelimelerin anlamlarını çözemediğim
Sanki bedenimin içinde ama
Benden uzaktasın
Geceleri yırttım sabahlar olsun diye
Gündüzleri ezdim geçtim belki
Aklıma gelirsin diye
Yinede başaramadım
Sen hala benim
Ortasını bulup da
Sonucu olmayan bir mektubumsun
Düşünmek mi güzel yoksa unutmak mı
Ne kadar düşünsemde unutmayı
Yinede seni düşünüyorum
Aslında çoktan bitirdim ben
Bu mektubu
Katladım zarfına koydum
Üstüne göz yaşlarımı yapıştırdım
İste sen o zaman
Sonunu bulduğum
Ama yolunu bilmeyen
Bir mektubum oldun
Geceler sabahları
Sabahlar günleri kovalarken
Sürekli aklımda seni unutmayı
Düşünürken
Onu göndereceğim en güzel
Yeri buldum
Kalbine kalbimize koydum
Ve bende orda sana kavuştum
uğur gümüşdere
Bavulları hep toplu durmalı insanın...
Bir gün telefonların hiç çalmayabileceği hesaplanmalı...
Tül perde arkasından misafir yolu gözlemekten vazgeçmeli...
İhanetlere, terkedilmelere, bir başına bırakılmalara hazırlıklı olmalı...
Yalnızlığa alışmalı...
* * *
Çünkü "omuz omuza" günlerin vakti geçti. Dayanışma... günümüz borsasının değer kaybeden hisse senetlerinden biri artık...
Bireyin keşif çağı, geride kırık dökük yalnızlıklar bıraktı.
Terörün bile bireyselleştiği çağdayız. Zaman, birlikten kuvvet doğurma zamanı değil; zaman, tek başına dimdik ayakta kalabilmeyi becerme zamanıdır.
* * *
İşte o yüzden alışmalı yalnızlığa...
Sokaklar dolusu ıssızlıkla başbaşa yaşamayı göze almalı insan... Güvendiği dağlardaki karlara bakıp ders çıkarmalı... Hüzünlü bir şarkıyla paylaşılan gecelerde başım dayayacak bir omuz arama huylarından vazgeçmeli... Sofrada tek tabağa, tabakta az yemeğe alışmalı...
Romanlardan yalnızlığı yücelten paragraflar asmalı evin en görünür duvarlarına...
"Yalnızlık paylaşılmaz/ Paylaşmılsa yalnızlık olmaz" dizeleriyle başlamalı güne...
Telesekretere "şu anda size cevap verebilecek kimse yok" denmeli, "... belki de hiçbir zaman olmayacak..."
Cevapsızlığa, sessizliğe ısınmalı...
* * *
Oysa sessizlik haksızlığa alkıştır.
Haklılığın onuru yaşatır insanı... Susmanın utancı öldürür.
O yüzden en sessiz gecelerde ''doğruydu, yaptım"la teselli bulmalı insan...
Feryada komşuların yetişmemesine, soğuk duvar diplerinde sessizce ağlaşmaya alışmalı... Kendiyle hesaplaşmaya çalışmalı...
Gece yastıkla ağlaşmaya, sabah aynayla gülüşmeye, kendiyle hüzünlenip, kendiyle keyiflenmeye hazır olmalı...
Hep başını alıp gidebilecek kadar cesur, ama hep kalıp savaşacakmış kadar gözüpek olabilmeli...
Sessizliği, sese dönüştürebilmeli...
* * *
Ve sırt çantasını her daim hazır tutmalı insan...
Yollarla barışmalı...
Yalnızlığa alışmalı...
can dündar
>
Ê
7
5
|