Sosyokültürel Değişkenliğimizde Coğrafi Bir Etki Olarak Anadolu Gerçekliği
(Aydın akdeniz) 6 Ağustos 2008 |
21. YÜZYIL |
| |
Coğrafi bir konum, bu topraklarda yaşama kararlılığında olanların karşısına işte böyle bir işve ile çıkıyordu. Bu topraklarda yaşayacak olan toplumlar geldikleri yer her neresi olursa olsun farklılaşmak zorunda kalacaklardı. Doğudan batıdan, kuzeyden ya da güneyden hangi yönden gelmiş olsalar da şu coğrafyanın içinde barındırdığı gerçeklerle yüzleşecek ve beraberinde getirdiği değerlerinden arınacak, bu toprakların izin verdiği nispette olanlarını sahiplenebilecekti ancak. Çünkü iki kıtanın kendi bünyelerinde barındırdığı zenginlik ve bunların elde sıkı sıkıya tutulma kararlılığı şu topraklar üzerinde bir kırılmaya ve ortaya bir boşluğun çıkmasına neden oluyordu. Yöresel dokuya uygun olarak buralarda şekillenen medeniyetler söz konusu olan bu boşluğu ne kadar dengeleri gözeterek ve buna kendilerinden olanı ne kadar kabul ettirebilmişse o nispette büyüme ve varlığını sürdürme imkânı bulmuştur. |
|
Kayıp Barnabas İncil'i Gerçekten Bulundu İse Tarih Bundan Sonra Nasıl Şekillenir?
(Aydın akdeniz) 31 Ocak 2009 |
Tarihsel Olaylar |
| |
Tarih, insanlığın biraz da kendi duygusallığına cevap aradığı ve bu nedenle objektifliği belki de çoğu zaman göz ardı etmesine rağmen ciddi şekilde eleştiriye uğramadan anlayış gördüğü sosyal bilimlerden biridir. İnsan faktöründeki değişkenlik, konuya yaklaşım şeklinde de kendisini göstermiş ve ortaya çıkan bir olayın değerlendirilmesinde farklı açılımlar koymuştur ortaya. Pozitif bilimler gibi değişmez olduğu kabullenilen verilere tarih biliminin sahip olamayışı, yaşanan anın kısalığında, yaşananlara gecikmeden cevap verme zorunluluğu olsa gerektir. Halbuki bir Aristo mantığının işlevselliğinin azalması için aradan yüz yıllar geçerek Newton'lu zamanların gelmesi beklenilmiştir. Newton, ortaya koyduğu felsefi örüntüyle kainatı okumada Aristo pragmatizminden ayrılmış, bilinen eski doğrularla yeni ihtiyaçlara yeni tanımlamalar getirmiştir. Çoğunluğun öncelikli ihtiyaç ve ilgi alanının dışında seyreden bu çalışmaların uzun sürede değişime uğraması belkide bulunanların olağanüstü değerler olmasından çok, bu çalışma ve ilgiyi besleyecek sinerjiyi tabanda bulmanın ortaya koyduğu sıkıntılardır. Buradaki durağanlık, pozitif bilimler üzerindeki saygınlığın azalması gerektiği anlamında alınmamalıdır ele. |
|
Tolstoy Müslüman Olmuş Muydu?
(Aydın akdeniz) 23 Mart 2009 |
Yazarlar ve Yapıtlar |
| |
Diriliş, bir solukta okuduğum kitabıydı onun. İnanan insanın psikolojisini entellüektüel birikimiyle ne kadar güzel tahlil etmişti bu romanda. Rus klasizmini bana sevdiren güçlü yazarlardan biri oldu. Arayışları ve hayatı öğretile gelenin dışında sorgulama eğilimi, eserin her sayfasında hissediliyordu. Yalnız, bunlara verdiği cevaplar nedense pek özenilerek, olgunlaştırılarak hazırlanmış gibi gelmemişti bana. Birikimlerini yetiştiği dönemin kültürel zeminine uygun düşen beklentilere feda edebileceğine hiç mi hiç ihtimal vermiyorum. Ama eserin kurgusu Ortodoks inancı içinde bir formül koyuyordu ortaya. |
|
Sahne Işıklarının Büyüleyiciliği ve Entellektüellik Arasında İkilem!
(Aydın akdeniz) 18 Nisan 2009 |
Popüler Kültür |
| |
Evet, düpedüz entelektüel bir bilgi birikimine sahipti işte. Geniş vizyonu dağarcığındakileri, herkesi kendisine hayran edecek bir anlatımla aktarmasına yetip artıyordu. Konuşması son ana kadar büyük bir dikkatle dinlenir, beğeni işareti olarak anlaşılabilecek kıpırdanmalar başlardı salonda. Gittiği her yerde kalabalıklar kendisini izler, yolunu bulabilenler yanına kadar sokularak teveccühlerini sunmaya çalışırdı.
|
|
Hani Üçüncü Dünya Savaşı Çıkacaktı!
(Aydın akdeniz) 19 Nisan 2009 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Çok kutuplu dünya eksenin de bugün her şey kapitalizmin lehine görünse de gerçekte şu yakın zamanlarda gerek Gürcistan'daki gelişmeler ve gerekse yaşanan mali krizler bize durumun hiçte göründüğü gibi olmadığını bir kez daha gösterdi.
Başını Rusya'nın çektiği Asya dayanışması kendi hükümranlık alanında yabancı bir manüplasyona tahammülü bulunmadığını, bu bölgede geçmişten gelen iddialarının takipçisi olacağını açık ve karşı tarafın anlayabileceği bir dille ifade etti. Etti de ne oldu? Üçüncü dünya savaşı mı çıktı! Elbette ki hayır. Olan bir güç denemesiydi. Gözden çıkarılan bir piyondu kaybedilen. Karşı tarafa yaşatılan bir üstünlük histerisi karşılığında acaba neler kazanılmış olabilir? |
|
Deist Mentalitenin Öncülleri Olarak Hermetik, Okültik, Panteist Açılımlar
(Aydın akdeniz) 2 Mayıs 2009 |
Dinler, İnançlar ve Ateizm |
| |
Geçmiş zaman uygarlıkları için mitolojik değerler üretebilmekte önemli bir meziyetmiş doğrusu. Kazanılan tecrübelerin, geliştirilen kolektif bilincin, sonraki nesillere aktarımında ya da rekabet halinde yarışan diğer alternatif eğilimlerle boy ölçüşebilecek yetenek ve donanımda, ikna gücü yüksek değerler koymak ortaya, o toplumlar için öyle dışarıdan göründüğü şekliyle hiçte kolay bir uğraş olmasa gerek. |
|
Recep İvedik'e Sonunda Bunu da Yaptılar!
(Aydın akdeniz) 3 Mayıs 2009 |
Sinema ve Televizyon |
| |
Bir çoğumuzun fazlasıyla sıradan bulduğu için belki de en son karşılaşmayı isteyeceği tiplerden biridir Recep İvedik. Öyle ya, olanca iticiliği ile günün yorgun koşuşturmaları arasında hiç işiniz gücünüz yokmuşçasına, birden bire karşınızda beliren ve nasıl bir tepki alacağınızı öncesinde asla kestiremediğiniz böylesi bir adamın varlığına katlanmak zorunda kalmanız, sanki azımsanacak bir sıkıntı mıdır onca yorgunluğun ardından? Sanmıyorum.Düşünsenize bir, bu öyle bir tip ki; sırf dış görünüşü bile karşısındakini rahatsız etmeye yetip artıyor. Üstelik bunun için ekstra bir çaba göstermesi falanda gerekmiyor hani! Biliyorsunuz ki o an karşı karşıya olduğunuz şey, etiyle, kemiğiyle fazlasıyla doğal ve abartılı, hormon takviyeli natürel, homo sapiens türü bir canlı. |
|
Ortadoğu"nun Çizilen Yeni Haritasında Şii Bloğa Karşı Türk - Kürt İttifakı
(Aydın Akdeniz) 9 Mayıs 2009 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Kafkaslardan, Orta Asya ve Ortadoğu’ya kadar oldukça geniş bir coğrafya üzerinde meydana gelen her tür siyasi, ekonomik ve toplumsal olay, ne yazık ki bölgenin kendi gerçekliğinin ürettiği değerler olmaktan çok, küresel eğilimlerin tercih ve öncelikleri doğrultusunda şekillenir oldu. Bu durum tek başına bile bölge insanının zaaf ve ihmallerini açıklamaya yetip artmakta. İnisiyatif alamayarak aksayan her şeyin faturasını “küresel güçlere” havale etmek ne kadar inandırıcı olabilir! |
|
Gözümüz Aydın! Sonun da Bölgemiz Nükleer Başlıklı Silahlardan Arınıyor...
(Aydın Akdeniz) 18 Mayıs 2009 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
1986 yılında Çernobil’de yaşanan nükleer felaket daha dün gibi zihinlerde güncelliğini korurken ABD ve Rusya arasında START antlaşmasının devamı niteliğinde nükleer başlıklı silahların sayıca azaltılmasını ön gören yeni bir antlaşmanın imzalanacak olmasıyla konu tüm dünyada önemini bir kez daha hatırlatarak, ilgili olabilecek tüm platformlarda uzun uzadıya ele alınıp, tartışılacağa benziyor bugünlerde. Konuya muhtemelen ilk önce askeri ve güvenlik stratejisi açısından yer verilecek. |
|
Primitive Kavramlarda Günü Yaşamak!
(Aydın Akdeniz) 30 Mayıs 2009 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
İlkelliği, yazılı tarihin başladığı dönemin hemen gerisine atarak orada bulunan ve insanlığa ait maddi, manevi bütün birikimlerin bir karşılığı olarak tanımlarsak acaba ne kadar doğru bir tesbitte bulunmuş oluruz? İlkellik iç içe geçerek süreklilik oluşturan zaman kavramında bir şekilde burun kıvırarak sırtımızı döndüğümüz ve ait olduğu zaman ve mekâna hapsetmeye çalıştığımız bir başkalığın, alışılagelen normların dışında oluşun tanımlaması ise eğer daha şimdiden bugün bize ait olanların yarınki nesiller için, ilkelliği yadsınamayacak değerler olduğunu kabullenmemiz gerekecek. |
|
Nev Zuhur Zamane Karunları ve Sudan Petrolü
(Aydın Akdeniz) 14 Haziran 2009 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Somali’deki açlık, kuraklık ve çocuk ölümlerini içeren görüntüleri bir zamanlar ekranlarda bolca izlerdik. Kara derili Afrikalının bu içler acısı durumu köle ticaretinin yaygın olarak yapıldığı orta çağdan bu güne değişmeksizin süre geldi. Belki de milat öncesi bir arka uzantısı bile vardır bahtsızlıklarının. Öyle ya mısır gibi devasa bir uygarlığa komşu olacaksın da yapımı onlarca yılı bulan piramitlerin inşasında, gereken giderlerin temini için başvurulan bir kaynak olmayacaksın aklın alacağı bir durum değil bu. Her ne ise, yakınlarda Darfur problemini ele alan bir film izlemiştim. Gördüklerim karşısında tüylerin ürperdi. Bu nedenle Sudan’da ne oluyor? Merak edip, artık vazgeçilmez bir tutkuya dönüşen internet ortamında konu ile ilgili turlara başladım.
|
|
Asimetrik Körlükte, Doğu Türkistan!
(Aydın Akdeniz) 8 Temmuz 2009 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Uzunca bir zamandır hemen yakınımızda, neredeyse sınır komşusu olduğumuz devletlerde yaşanan sıkıntıları gördük. İran’da, Irak’ta, eski Sovyetler Birliği’nde, Yugoslavya’da ve Almanya’da olup bitenler… şöyle bir yirmi yıl kadar gerilere gidildiğinde hiç değilse bizim gibi sıradan insanların ön göremeyeceği çapta köklü değişimler yaşandı buralarda. Almanya, doğu ile arasındaki duvarları kaldırdı önce. Ardından büyük bir ekonomik dar boğazla karşı karşıya geldi. Birleşmeyle birlikte kendisine mal edilecek faturayı ödemeye, çoktan razıydı. Yugoslavya, değişimle birlikte en kanlı çatışmalara sahne olan ülkelerden biri oldu. |
|
Tarlaya, İnsan Tohumu Eken Deist Filozof…
(Aydın Akdeniz) 21 Ağustos 2009 |
Dinler, İnançlar ve Ateizm |
| |
Fontenelle, yıldızlar üzerine anlattığı öğretilerin markiz tarafından ilgi ile karşılanmasından son derece hoşnuttu. Ona gözün görebildiği kadarıyla, insanda bir sonsuzluk hissi uyandıran bu yıldızların hareketlerini hiç üşenmeden tek, tek anlatıyor ve bunların anlaşıldığını gördükçe heyecanı katlanarak daha da artıyordu. İşte, astronomi biliminin temelleri böylesi sıradan insani duyguların etkisi ile atılmıştı. |
|
Lablace'nin Şeytanı Gözüyle İnsan ve Politika..!
(Aydın Akdeniz) 16 Eylül 2009 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Alacağı kararlarda belirleyici unsur ne idi gerçekte? Yaşamın kendine özgü o akıp giden kurgusunda önüne çıkan “özel” şartların kendisini almaya mecbur bıraktığı tavır ve duruşları kendi derinliği içerisinde yaşattığı ve aslını sorarsanız kendisinin dahi tam olarak emin olamadığı o, olası kimlik sahiplenmelerinden acaba hangisine karşılık gelmekte idi? Yaşamdan beklentilerine göre şekillenen tercihleri ve bunların toplamıyla kendisine ilişkilendirilen kimliği gerçekte hangi oranda içerisinde yaşatıp üzerine titrediği o “ ben” e ait birer gerçeklik olabilirdi? Gelecek zamanlarında olası bir “ben”i vardı. İçinde bulunduğu şu zaman diliminde basiret ve görüşüne kapalı olan ve asla doğruluğundan emin olamayacağı gelecekte ki eylemleri, niteliği belirsiz birer muamma olarak şimdiden beklemekte idi kendisini. |
|
Türkiye İsrail İlişkilerin de "Ayrılık" Sinyali Midir? Görünen..!
(Aydın Akdeniz) 16 Ekim 2009 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Türkiye ve İsrail arasındaki ilişkilerde yaşanan gerilim, İsrail’in Gazze saldırılarının hemen ardından başlamış ve Erdoğan’ın Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e “ Siz adam öldürmeyi çok iyi bilirsiniz.” Sözleriyle iyice tırmanmıştı. Asker sivil ayrımı yapmadan karşısına çıkan her hedefi vuran İsrail kuvvetlerinin bu gözü dönmüşlüğünden duyulan gayet haklı ve insani gerekçelerin etkisiyle mi verilmişti bu tepki yoksa iç gündeme yönelik siyasi mesajlar mı? Verilmeye çalışılıyordu. O günlerde ikiye bölünen medyamız bununla neyin amaçlanmış olabileceğini uzun, uzun tartışmışlardı aralarında. |
|
ve Dünya, Ortadoğu"da Kendi Yalnızlığına Bir Kez Daha Şahit Olurken...
(Aydın Akdeniz) 21 Haziran 2010 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Pompei’nin o kendinden emin mağrur halkı komşu oldukları çevre ülkelerde yaşayan insanların inançlarına anlam veremiyordu bir türlü, Hatta onların ritüellerini pek çok açıdan yetersiz bulan iradesi, kendilerini doğrudan doğruya açıkça eleştirmekten kaçınmıyordu. Kibir ve azamet nedeniyle bağlanan basiretleri hemen yanı başlarında için için kaynamakta olan Vezüv’ün hareketliliğini iş işten geçmeden zamanında anlamalarına engel olmuştu. |
|
Uçan, Uçurulan, Uçuşturulan Bunca Şey Arasında Uçan Otomobiller...
(Aydın Akdeniz) 1 Temmuz 2010 |
Politik Olaylar ve Görüşler |
| |
Yüz yıllık hayallerimizden biri daha gerçekleşmiş de haberimiz yok..
Bir zamanların şu meşhur Jetgiller’inde görmeye alışık olduğumuz türden uçan arabaların bir benzeri, duyduğuma göre ki eğer doğruysa işittiklerim, eski Nasa çalışanlarınca günümüze uyarlanıp modernize edilmiş son şekliyle sürülecekmiş piyasaya.
Üstelik bunların seri üretimi 2011 yılının sonuna doğru Türkiye’de gerçekleştirilecekmiş. Teknolojiyi sen kıta ötesinde üret, pazarlamayı ise deneme yanılma yolu ile geliştireceğin projen için önce bu bölgelerde dene.
Gel de işkillenme şimdi, bir çapanoğlu arama bu işin arkasında.
Tam da ayaklarımızın üzerinde doğrulmaya çalıştığımız o kritik zamanlarda uçan, uçurulan, uçuşturulan şeylere kayıveriyor tüm dikkatlerimiz her nedense.
Uçurulan borsanın ardından yaşanan ve unutulanlar.
Balon gibi şişirilip gazı alınan siyasiler, bürokratlar..
Eksi ve artı değerler arasında sermaye sahiplerine iniş ve çıkışlar yapan yabancı paralardaki pariteler..
Bir zamanların petrol fiyatlarıyla rekabet edercesine uçurulan, uçuşturulan altın fiyatları. Bölünen, parçalanan ülkeler..
|
|
|
Hayatın kendisi mi sorgulanır satırlarda, geçip giden zaman mı? cevap mıdır önemli olan yoksa yaşanan anlar mı?
|
|