Gerçeği arayan bir insan, öncelikle her şeyden gücü yettiğince kuşku duymalıdır. -Descartes |
|
||||||||||
|
MÜDÜR KOLTUĞUNDA YATAN FARE (Okul Öyküleri) 23/1/2009 -Öğretmenim, ben koymuştum o ölü fareyi müdire hanımın koltuğuna, dedi Nihal. -Neden Nihal? Neden bu akla gelmez hareketi yaptın? -Anlatayım da dinleyin. Geçtiğimiz 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı günü sabahı okulun kapısındaydık.Biliyorsunuz ben bando takımındayım. Arkadaşlarla bir iki tıngırdatıp güya prova yapıyorduk. Bu sırada okul müdiremiz Nadire Hanım geldi. Hiçbirimize "günaydın" bile demeden benim kulağımı tuttu ve "Sen bir öğrencisin, nasıl böyle saçlarına fön çektirir, süslenirsin?" diyerek hakaret içeren sözlerle beni azarladı. Arkadaşlarımın içinde çok aşağılanmıştım. "Ben bunun acısını çıkarırım!" dedim içimden. İşte iki aydır aradığınız öğrenci benim. Şimdi hakkımda istediğiniz işlemi yapabilirsiniz. Öğretmen, şaşkınlıkla dinledi Nihal'in bu samimi itirafını. İki ay önce okulda olanları düşündü ve gülümseyerek "Teşekkür ederim kızım, otur yerine!" dedi. Peki nasıl gelinmişti bugüne? ............... Öğretmenler odasında birkaç öğretmen oturmuş sohbet ediyor. Bunlardan Suzan Hanım ve Ayşe Hanım o gün okul nöbetçisi. Odanın kapısı hızla açılıyor.Müdire hanımın zaten kırmızı olan suratı iyice kızarmış, bağırıyor: -Siz nasıl böyle oturursunuz? Aşağıda olanlardan haberiniz var mı? -Hele oturun, sakin olun, diyor okulun en kıdemli öğretmeni Mehmet Bey. -Nasıl sakin olurum hocam, aşağıda odama inin de bakın neler olduğuna. Bunun hesabını bu nöbetçi öğretmenlerden soracağım. Kesin onlar yaptırmıştır. -Aman müdire hanım, peşin karar vermeyin. Bir bakalım odanıza. Müdirenin değer verdiği,anlamadığı gelen yazıları bile danıştığı Mehmet Bey'le diğer öğretmenler koşar adımlarla müdür odasına iniyorlar. İçerdeki manzara şu: Müdür koltuğunun üstünde bir fare yan gelmiş yatıyor. Keyfi de çok yerinde diyeceğiz; ama bu bir ölü fare. Öğretmenler şaşkınlık içinde; ama bir yandan da pek belli etmeden bıyık altından gülüyorlar. Müdire hanım köpürüyor iki nöbetçi öğretmene: -Biliyorum siz yaptırdınız bunu, ben size bunun hesabını soracağım! -Olur mu müdire hanım, diyor Mehmet Öğretmen, bir öğretmen böyle bir davranışı nasıl yapar? Eski anlaşmazlığınıza dayanıp sinirle hemen karar vermeyin. Biz bunu yapanı zamanla ortaya çıkarırız. Herkes şaşkınlık içindeyken müstahdem Hüseyin'i çağırıyor Mehmet Bey: -Hüseyin, temizle şunu! Müdire hanım, siz de sakinleşin. Bunu öğrencilerden biri yapmıştır, biz araştırır, bulur, disiplin kurulu olarak cezasını veririz. Başka yere haber verdiniz mi? -İlçe milli eğitime telefon ettim. -Önemli değil, üstelemeyin, kısa zamanda çözeriz. Bu arada müdire hanımla araları zaten bozuk olan nöbetçi öğretmenler bir taraftan suçlandıkları için ona kızarlarken bir taraftan da olayı düşünüp kıs kıs gülüyorlar. Mehmet Bey işaret parmağını dudaklarına götürerek "Sus!"işareti yapıyor onlara. Bu arada fare ölüsünü atıp gelen Hüseyin gülerek: -Hocam, şeytanın aklına gelmez, kim yapmış bunu? -Aman Hüseyin, diyor Mehmet Bey, bir de sen yangına körükle gitme, diye kulağına fısldıyor Hüseyin'in. Sen ellerini sabunla, çay getir de içelim. ............. İşte olay bu. Daha önce Marmara'da bir ilçeye atanmak için dilekçe veren müdire hanım iki ay içinde okuldan ayrılıyor. O ayrıldığı gün de Nihal sınıfta Mehmet Bey'in dersinde bu tuhaflığı kendisinin yaptığını itiraf ediyor. İnsan bazı olaylara gülsün mü ağlasın mı bilemiyor. Okulun bu yaştaki en güzel kızlarından birine arkadaşlarının içinde hakaret etmek böyle bir cezayı gerektirir miydi, diye düşünür bazen Mehmet Öğretmen. Kötü niyetli olmayan; ama bunun yanında da becerikli, işini bilen biri de olmayan müdire hanımı da düşündükçe üzülür. Üç yıl boyunca öğretmeninden, öğrencisinden çok saygı gördüğü okulu aklına gelir bazen. İnsanın eğitimi gerçekten zordur; ama zorluğu yanında çok da keyiflidir. ......... Not: Bu olayda öğretmen isimleri değiştirilmiştir. Numan Kurt
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Numan Kurt, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |