..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Tarihten öðreniyoruz ki tarihten hiçbir þey öðrenmiyoruz. -Hegel
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aþk > adnan durmaz




29 Aðustos 2011
Aþk Devrimcidir  
Duygusal Aþkýn Tarihsel Kökenlerine Dair notlar

adnan durmaz


Ýnsanlarýn kendi hayalinde yaratýp taptýðý ilk tanrýnýn,diþi olmasýndan çok daha ilginci,onun ayný zamanda AÞK ve SAVAÞ tanrýsý da olmasý deðil mi.Kim bilir belki de aþk,bir büyük teslimiyet,teslim oluþ ve teslim alýþý,olmazsa olmaz kýlmýþ,insanýn “kendi” ne dair en büyük savaþtýr.Ancak Burada vurgulamamýz gereken,yazýnýn bulunuþundan binlerce yýl önce insanýn ilk tanrýsýný bir kadýn olarak belirlemesi,onu ayný zamanda savaþýn da,daha önemlisi aþkýn da tanrýsý yapmasýdýr. paleolitik taþ devrinin karanlýðýnda insan aklý ve yüreði aþký keþfetmiþti.Belki insanýn en büyük keþfi aþktýr.


:BDHE:




Aþkýn sonradan ortaya çýkmýþ bir olgu olmasý,onu reddetmemizi veya küçümsememizi gerektirmiyor.Ýnsan oðlunun onbinlerce yýllýk evrim sürecinde bir takým insani özellikler ve onlarý üretip geliþtiren koþullar zaman içinde ortaya çýkýp geliþmiþtir.Aile kurumu,Devlet,sonra devletin kurumlarý neandrantel insanla birlikte var olmadý.S.N.Kramer Tarih Sümerde Baþlar adlý alanýnda anýt kabul edilen yapýtýnda,Ýlk Açýlan Okullar,Ýlk Rüþvet Olaylarý,Ýlk Ýkili Meclis,Ýlk Vergi Ýndirimi,Ýlk Nuh,Ýlk Aþk Þarkýsý gibi yan baþlýklar koyarak yapýtýný oluþturur.Kuþkusuz buradaki “ilk”ler ilk deðildir.Ýlk kez kullanýlan yazýnýn bize aktardýðý ilk kanýtlanabilir olanlardýr.Tanrýlarýn öyküleri diyebileceðimiz mitolojik öyküler,uluslarýn yazýdan çok önceki zamanlarýndan bu güne ulaþmýþ olan destanlar,kýsacasý dünya halklarýnýn söz yardýmýyla kuþaktan kuþaða aktardýðý tüm ürünleri,yazýsýz karanlýk zamanlara ait yaþama biçimlerine ýþýk tutmaktadýr
.” Topraðýn anatanrýçasý dünyanýn her yerinde, paleolitik taþ devrinin bütün dinlerinde asýl ve üstün bir güçtür. Topraðýn verimliliði ile kabilenin yaþamýný sürdürmesi eþanlamlýydý. Dünyaya tanrýyý vermek durumunda olan güç, anatanrýçaydý. Daðlarýn bu kadýný, bir Girit mühüründe, birçok tepenin üzerine basmýþ olarak, iki yanýnda birer aslan figürüyle gösterilmiþtir. Bu diþi öðeydi; erkek öðe daha sonra gelirdi.
Diþi öðe.. Sümer anatanrýçasý Inanna ile baþladý. Adý sonradan Mezopotamyalý Ishtar (Ýþtar) oldu. Göklerin bu kraliçesi, aþk ve savaþ tanrýçasýydý. Onun iki yönlü, kuþku verici bir karakteri vardý. Ama ayný zamanda sevimliydi de. Ýsa'dan önce 1300 yýllarýnda bir Mezopotamya ilâhisinde þöyle deniyordu:

«Kadýnlarýn kraliçelerine saygý.
Tanrýlarýn en büyüðüne binbir haz ve aþkla bezenmiþ saygý.
Olaðanüstü sýcak, tadýna doyum olmaz sevinçle doludur.
Aðzý hayat demektir.
Varoluþunun verdiði mutluluk sonsuzdur.
Baþýnýn üzerinde tülü, büyüleyici bedeni ve ýþýklý gözleriyle pek görkemlidir.»

Ýnsanlarýn kendi hayalinde yaratýp taptýðý ilk tanrýnýn,diþi olmasýndan çok daha ilginci,onun ayný zamanda AÞK ve SAVAÞ tanrýsý da olmasý deðil mi.Kim bilir belki de aþk,bir büyük teslimiyet,teslim oluþ ve teslim alýþý,olmazsa olmaz kýlmýþ,insanýn “kendi” ne dair en büyük savaþtýr.Ancak Burada vurgulamamýz gereken,yazýnýn bulunuþundan binlerce yýl önce insanýn ilk tanrýsýný bir kadýn olarak belirlemesi,onu ayný zamanda savaþýn da,daha önemlisi aþkýn da tanrýsý yapmasýdýr. paleolitik taþ devrinin karanlýðýnda insan aklý ve yüreði aþký keþfetmiþti.Belki insanýn en büyük keþfi aþktýr.Ýþtar’ýn etimolojik (kökenbilimsel) çözümlemesine þöyle devam ediyor Halikarnas Balýkçýsý:“Ama ayný zamanda daðlarý deviren kuvvetti O. Babil ve Asur'da inananlarý, tanrýçaya «ASTO RCTH! ASTORETH! » diye avazlarý çýktýðý kadar baðýrarak tapýnýyorlardý. Sonra «ASTARTE» diye yalvardýlar. Batýya doðru ise. mavi Akdeniz'in ak köpüklerinden çýkarak, Aþk ve Güzellik Tanrýçasý Afrodite oldu. Daha sonra-Praxiteles. Knidos Afrodite'si heykelini yarattý. Kýnýndan sýyrýlmýþ bir kýlýç gibi apak ve çýrýlçýplaktý. Dört kat kalýn duvardan bile dýþarýya sýzan parlaklýðýný görmemek için, hayâl gücü yönünden kör olmak gerekti.”Kadýný bu konuma koyarak,ona verilebilecek en yüce,tanrý,deðerini,dünyanýn,binlerce yýl öncesinin iletiþim olanaklarý içinde,bütün toplumlarýn vermiþ olmasý,bunun,insanýn geliþim sürecinde bir rastlantý olmadýðýný gösteriyor.Nasýl,dünyanýn her yerinde,köleci toplum veya feodal toplum,bir seçme ve ratlantý olarak deðil,geliþmenin diyalektik bir sonucu olarak yaþanmýþsa,insanoðlunun her tür geliþimi de buna baðlý ve paralel olarak yaþanmýþtýr.” Akdeniz'in anatanrýçalarý deðiþik dillerde ayrý þekilde adlandýrýlýrdý.Küçük Asya'nýn Kybele'si, Lykia'nýn Leto'su Mekke'de Lat, Troia'da Helene'nin anasý Leda olu yor. Günümüz Ýngilizcesinde bu kelime —Lad-Lady (hanrmefendi) biçimine dönüþmüþtür.Hititlerin Kybele'si Hurri ve Pulasatilerde Hepa olarak adlandýrýldý. Boðazköy'deki büyük bir röliyefte Hititlerin Fýrtýna tanrýsý Teþup ile gizlice evlenmesi gösterilmektedir. Kybele Ýyonya'ya gelir, Hepa, Hebe adýný alýr, tanrý ve tanrýçalara kutsal içkisi nektardan sunar. Tanrýdaðý Olympos'a geri yollanýr. Herakles (Herkül) tanrý olunca, onunla evlendirilir. Hebe Roma'da gençlik tanrýçasý olur. Filistin'e göçeden Küçük Asya (Anadolu) Pulasatileri Hebe'yi de birlikte götürürler. Hepa bu kez Heve adýný alýr. Adam ile Heve (Âdem ile Havva) buradan doðar. Jerusalem'in (Kudüs'ün) kahramaný, kurtarýcýsý Ada mos'la evlenir. Böylece, ayný tanrýça önce Hitit Fýrtýna Tanrýsý, sonra Herakles ve sonunda Adamos ile evlendirilmiþ olur. Ancak Eve (Havva) , Akdeniz gençliðinin ebedî tanrýçasý olarak kalýr”(Halikarnas Balýkçýsý) . Ýþin özü,ana tanrýçaya,pek çok iyi niteliðin yüklenerek bu denli yüceltilmesinin özünde yatan,kadýndaki üreme özelliðidir.Nerede ne ad aldýðýndan önemlisi,üremeyi ve devamlýlýðý saðlayan varlýk kutsanmýþ olmasýdýr.
Üreme,üretim,sadece doðurganlýk kavramýnýn ve bir türün devamý olarak üremenin dýþýnda,insanoðlunun tarihsel geliþmesinin baþlangýcýný oluþturan ögedir.Her üreme belli bir emek sonucunda olmaktadýr.Türün üremesi,doðada var olan her canlýnýn doðal içgüdüsü olsa da,Üreme ve üretmeyi kiminle birlikte yapacaðýný, öncelikle akýl düzeyinde yani en üst düzeyde seçen tek canlýdýr insan.Ana tanrýçanýn en eski buluntularýnda üretkenliði ve anaçlýðý hep ön plandadýr.Günümüzde adý Sibel olarak Aanadoluda kýzlara verilen ana tanrýça kibele’nin anaç ve doðurgan biçimli heykelleri,adý nerede nasýl deðiþmiþ olursa olsun görüntüsü ayný olarak biçimlenmiþtir” Gayet fýrlak memeli, abartýlmýþ kalçalý ve hac iþaretli, Anatanrýça'ya özgü bir baþka þekil de Girit'te Phaistos'da bulunmuþtu. Bu saydýðýmýz özelliklerle birlikte Pubis bölgesindeki (kasýk kemikleri kemeri) üçgen, Minoen Girit'inde kadýnýn analýða adanýþýnýn yüksek gücünü ortaya koyar.” ”(Halikarnas Balýkçýsý)
Üreme ve üretim hangi anlamýyla kullanýlýrsa kullanýlsýn,emek sözcüðüyle yan yana yürüyen bir kavramdýr.(Burada aklýma,Þolohov’un ‘Sevgi Emektir’ sözü geliyor) Her türden üretim iliþkileri içinde,yalnýzca kadýn erkek arasýndaki,ezen ve ezilen iliþkisi deðil,temel olarak,insanýn insaný sömürüsü,yani toplumsal sýnýflar ortaya çýktý.Kuþkusuz ki,emeðin olduðu her yerde sömürü de vardý.Engels’in, “Bu sýnýflar, vaktiyle ne kadar kaçýnýlmaz bir biçimde ortaya çýktýlarsa, o kadar kaçýnýlmaz bir biçimde ortadan kalkacaklardýr” biçiminde diyalektiðini ortaya koyduðu sýnýflý toplumun binlerce yýllýk tarihi içinde,devlet biçimleri ve onlarýn oluþturduðu koþullar,kadýn erkek iliþkisini de kendilerine göre biçimlendirmiþtir.Engels,ayný yapýtýnda, “Bireysel cinsel aþk, ortaçaðdan önce söz konusu edilemezdi. Söylemek gereksizdir ki, kiþisel güzellik, içtenlik, benzer beðeniler vb., ayrý cinsten kimseler arasýnda daima cinsel iliþkiler isteði uyandýrmýþ ve hiç kimse, iliþkilerin en içtenine giriþtiði kimsenin, þu ya da bu olmasý konusunda kayýtsýz kalmamýþtýr” diyor. Burada vurgulanmasý gereken,ortaçaðdan önceki zamanlarda “iliþkileri en içteni”,Engels’e göre,kadýn-erkek arasýnda,kadýn ve erkek olmaktan kaynaklý iliþkilerdir ve burada da,insan seçicidir.”kiþisel güzellik,içtenlik,benzer beðeniler vb” diyor Engels.Bu gün karþý cinsler arasýnda var olan aþk iliþkisinde de olmazsa olmaz olan,özetle,ayný ölçütler deðil mi:.”kiþisel güzellik,içtenlik,benzer beðeniler vb”…
“Antik Yunan’da erkekle kadýn arasýnda yalnýzca üreme amacýyla varolan bir cinsellikten bahsedilir; aþk ise erkekler dünyasýna aittir.Bauman(1998) da Hýristiyanlýðýn ortaya çýkýþýndan sonra bile iki cins arasýnda,þimdi anladýðýmýz þekliyle bir ‘romantik aþk’tan uzun zaman söz edilemeyeceðini,bu dönemde yine üreme amaçlý bir cinselliðin hüküm sürdüðünü belirtir.Aþkýn romantik ve insana ait bir hissiyat olarak kurulmasý,Evans ve Bauman gibi yazarlara göre,Aydýnlanma sonrasý Romantizm akýmýyla ilgili bir durumdur”(Doðu-Batý Dergisi,Mayýs-Haziran-Temmuz2004) Bu alýntýyla benim kafamda doðan ikilem þudur.Bir bakýyoruz,insanlýðýn yazýyý vulmadan önceki zamanlara ait mitlerde aþk kavramý var,aþk ve güzelliðin tanrýçalarýný yaratmýþ insanoðlu; zamanýmýzdan bazýlarý ise hristiyanlýk sonrasý bile kadýn erkek iliþkilerini salt cinselliðe indirgeyip,romantik aþký,daha sonra bulunmuþ gibi gösteriyor.Burada gayet net olarak þunu söylememiz gerekiyor; Hýristiyanlýk vb dinler aþký ortadan kaldýrmýþ olmalý ya da kendi aþk kurallarýyla aþký boðmuþ olmalýdýr.Ancak ruhban sýnýfýnýn iktidarý devrilip Avrupa aydýnlanma çaðýna ulaþtýðýnda,aþk da insanla birlikte yeniden nefes almaya baþlamýþtýr.(Bu konuda çeþitli bilgilere baþta Evlilik ve Ahlak olmak üzere Bertrand Russell’in yapýtlarýnda ulaþýlabilir)
O halde þöyle özetleyebiliriz:Ýnsanlýðýn ilk çaðlarýndan baþlayarak kadýn ve erkek arasýnda,Engels’in deyimiyle,.”kiþisel güzellik,içtenlik,benzer beðeniler vb”’ne dayalý seçicilik vardý.Ýnsanlýk öncelikle kadýný yüceltti ve onunla simgelediði tanrýlara tapýndý.Daha sonra,kadýn ve erkek arasýndaki iliþkiler,mevcut düzenlerin ve egemen güçlerin koyduðu kurallarla sýnýrlandýrýldý.Aþk yalnýzca evli olmayan kadýnlarla yaþanýlan iliþkilerin adý oldu.Engels anlatýyor:” Bütün tarihsel bakýmdan etkin sýnýflarda, yani bütün yönetici sýnýflarda, evlenme akdi, iki-baþlý-aileden beri, ne idi ise o kaldý: büyüklerin düzene koyduðu bir uzlaþma iþi. Cinsel aþk tarihsel bakýmdan ilk kez olarak bir tutku, (hiç deðilse yönetici sýnýftan) tüm insanlara özgü bir tutku ve cinsel içgüdünün en yüksek biçimi —ona özgül niteliðini kazandýran da budur— olarak ortaya çýktýðý zaman, bu ilk biçim, yani ortaçaðýn þövalye aþký, hiç de bir karý-koca aþký deðildir. Tersine. Klasik biçimiyle, ozanlarýnýn göklere çýkardýðý Provence'lilerde, bu aþkýn gemisi yelkenlerini eþaldatmaya doðru þiþirir. Provençale aþk þiirinin çiçeði, aiba'lardýr (aubade'lar) : Almanlar buna Tagelieder derler. Bu þiirler, görülmeden kaçabilmesi için, tan yerinin ilk ýþýklarý belirir belirmez kendisini çaðýracak erketeci dýþarda ortalýðý gözetlerken, þövalyenin, sevgilisiyle —bir baþkasýnýn karýsý— nasýl yattýðýný, ateþli renklerle anlatýr; þiirin en yüksek noktasýný da, ayrýlýk sahnesi oluþturur. Kuzey Fransýzlarý, ve hatta namuslu Almanlar bile, bu þiir türünü, kendisine uygun düþen þövalye aþký özentileriyle birlikte benimsediler.” Demek oluyor ki,doðanýn hakim olduðu insanýn binlerce yýlýnda aþk vardý.Kadýn ve erkeði bir araya getiren þey ne zaman ki kendileri,kendi seçimleri deðil,baþkalarýnýn koyduðu kurallar ve akitler oldu,iþte o zaman aþk ortadan kalktý; iþte o zaman oluþan evlilik kurumuyla birlikte,aldatma ve fuhuþ kavramlarý da ortaya çýktý.Biz,tercihlerini egemen güçler ve onlarýn kurumlarýnýn yaptýðý insana,beðenilerini ve her tür zevklerini baþkalarýnýn belirlediði insan,diyebiliriz.Daha da kýsaltýrsak,kendi beðenileri olmayan insan diyebiliriz.Günümüz insaný kendi beðenileri olduðunu sanan- ama belirli bir bilgi ve bilinç birikimine sahip deðilse- kendi beðenileri olmayan insandýr.Kapitalist sistem,her þeyi nasýl parçalayýp tüketim aracýna dönüþtürmüþse,çekirdek aileyi de,kadýn ve erkek arasýndaki aþký da parçalamýþtýr.Bu parçalanmada aþk ve cinsellik tümüyle birbirinden kopartýlarak birer tüketim nesnesine,meta’ya,dönüþtürdü.Her biri üzerine devasa sektörler oturttu.Tüm dünyada ünlenmiþ burjuva yazarlarý,Avrupa insanýnýn ruhuna uygun bir mantýk içinde,teþhislerini koyarak,cinsel özgürlük adý altýnda,fuhþu ve aldatmayý meþru kýlan bir ahlak anlayýþýný da,düþün,sanat ve edebiyat alanlarýnda ve sistemin çýkarlarý doðrultusunda, inþa ettiler.Ýnsanýn insaný kul ettiði zamanlarýn,kadýn –erkek iliþkilerinin,kaçýnýlmaz yozluðu daha önceden ortaya zaten konulmuþtu:
“Ama her ne kadar, bilinen bütün aile biçimleri arasýnda, yalnýzca tek-eþlilik, içinde modern cinsel aþkýn geliþebildiði aile biçimi olduysa da, bu, asla modern cinsel aþkýn, eþlerin karþýlýklý aþký biçimiyle, yalnýzca, hatta baþlýca tek-eþlilik içinde geliþtiði anlamýna gelmez. Durmuþ-oturmuþ ve erkek egemenliði altýndaki karý-koca evliliði, özlüðü gereði, bunun böyle olmasýna aykýrýydý.” diyor Engels.Aldatma ve yasak iliþkiler tüm tarih boyunca vardý.Ýnsanýn insaný zorunlu seçimleri boyunca var olan bir kurumdur aldatma.Aldatma,nedeni ne olursa olsun,zorunluluðun dýþýnda bir seçim deðil midir.Daha önceki sistemler gibi,kapitalist sistem de,sadece sýnýflar arasý iliþkileri belirlemeyip,toplumdaki her türlü iliþkiyle birlikte,kadýn erkek iliþkisinin de belirleyicisi olmuþtur.Bu iliþki biçimlerini kendi yasalarý ve ahlak kurallarýyla da belirlemiþtir.Aþk da bu belirleme içinde payýna düþeni almak durumundadýr tabii.” Ama sanayi dünyasýnda, proletaryayý ezen iktisadî baskýnýn özgül niteliði, kendini bütün sertliðiyle, ancak kapitalist sýnýfýn bütün yasal ayrýcalýklarý kaldýrýldýktan ve iki sýnýf arasýnda tam bir hukuksal eþitlik kurulduktan sonra gösterir; demokratik cumhuriyet, iki sýnýf arasýndaki uzlaþmaz karþýtlýðý yoketmez; tersine, bunlar arasýndaki savaþýným, üzerinde yapýlacaðý alaný ilk hazýrlayan odur. Ayný biçimde, erkeðin kadýn üzerindeki egemenliðinin özel niteliði, bu iki cins arasýnda gerçek bir toplumsal eþitlik kurma zorunluluðu ve bunun yolu, bütün bunlar, kendilerini ancak, erkekle kadýn tamamen eþit hukuksal haklara sahip olduklarý zaman apaçýk göstereceklerdir. O zaman görülecektir ki, kadýnýn kurtuluþunun ilk koþulu, bütün kadýn cinsinin yeniden toplumsal üretime dönmesidir”(Engels)
Burada yeni bir özet gerekiyor.Ýnsan oðlunun aklýyla hareket ettiði tüm zamanlarda, kadýn ve erkek arasýnda ”kiþisel güzellik,içtenlik,benzer beðeniler vb”’ne dayalý bir karþýlýklý seçim var olmuþtur.O halde duygusal aþk ilk insandan bu yana var olan bir olgudur.Sýnýflý toplumlarda aþk,baþkalarýnýn belirlediði taným ve biçimlerde yaþanmýþtýr.Aþk gibi,evlilik kurumu da egemen olanlarýn kurallarý dahilinde iþleyen bir kurum olmuþtur.Fakat tüm bu süreç içinde aþk,kendi öz niteliði dolayýsýyla,seçmeci bir özellik taþýyarak,kuraldýþýlýklarda yaþamayý sürdürmüþtür. Tarih boyunca aþýklar,hep bu kuraldýþý seçimleri dolayýsýyla cezalandýrýlmýþ,hatta öldürülmüþlerdir.Toplumlarýn geniþ kitleleri ayný zamanda kendilerine enjekte edilen bu gerici yasaklarýn bekçiliðini ‘iyi’ ve ’namuslu’ insan olmak sayarak,seve seve yapmýþlardýr.Her dönemde,yasaklara karþý çýkanlar daha az,yasak bekçileri daha çok olmuþtur.Bu nedenle olmalý,tüm zamanlarda,aþk,güzellik gibi kavramlarý egemen ideolojiler tarafýndan belirlenen bireyler, bunun dýþýna çýkanlarý dýþlamayý tercih etmiþlerdir.Bu nedenle olmalý,aþk hep aykýrý olmak durumunda kalmýþ; dünyanýn her yanýnda aþkýnýn cezasýný çekip yarinden veya canýndan olanlar binlerce türkü þiir ve aðýtla anýtlaþtýrýlmýþtýr.Garip bir çeliþki gibi görünüyor.Önce öldürüyor veya sevdiðinden ayýrýyorsun,sonra da onu türkülerle anýtlaþtýrýyorsun.Bu türküler,mevcut egemen ideolojilerin, özgürlük gibi, aþkýn da sahtesini zorla yaþatmaya çalýþtýðý ve hayal kýrýklýklarý içinde býraktýðý insanlarýn, yaradýlýþlarýnda var olan aþk kavramýný yok edemediklerinin,birer kanýtýndan baþka nedir.Aþk ki,insanýn aklý gibi,hep onun bir parçasý olarak vardý.Ýnsan gibi,o da,hiç özgür olamadý.Bu nedenle olmalý,kendisine sunulan aþk reçetelerindeki aþký bir türlü yaþayamadý insan; her defasýnda duvarlara çarptý ve uçurumlardan düþtü aþk diye.Zorunlu seçimler asla aþk olamadý.
Elbette ki,aile de kapitalizmin günümüzde geldiði noktada,tam bir zorunluluklar hapishanesine çevrilip,elden geldiði kadar yozlaþmanýn içine itilmiþ durumdadýr.Engels’e göre; ” Eðer yalnýzca aþk üzerine kurulu evlilik ahlâkî ise, yalnýzca aþkýn devam ettiði evlilik ahlâkî demektir.” O halde diyebiliriz ki,aþk evliliði olmayan evlilikler ahlaki deðildir.Ahlak da zamana,koþullara göre deðiþen bir kurum olduðuna göre,aþk üzerine kurulmayan evlilik insan doðasýna aykýrýdýr,dememiz daha doðru olacaktýr.
Aþk bir seçmedir
Bize dayatýlaný,bize her türlü iletiþim aracý yoluyla ezberletilen ‘güzel’i ve reçetesi verilen ‘aþk’ý deðil,tüm bunlardan (ve mevcut sistemin “deðer” diye koyduðu,servet,ün,kariyer,asalet vb deðerlerden) uzak,”kendi”miz olarak istediðimizi seçmedir aþk.
Tüm insanlarýn beðenmediði,onaylamadýðý,noktada da beðendiðimizi,istediðimizi seçmedir.Ýþte bu nedenle de bir reddediþtir,bize dayatýlan tüm deðer yargýlarýný ve köhnemiþ kurallarý.Tam da bu nedenle,aþk devrimcidir.
Bu yazýnýn sonuna Engels’in gelecekteki kadýn erkek iliþkileri üzerine söylediklerini ekliyorum: “süpürülmesi yakýn görünen kapitalist üretimden sonra, cinsel iliþkilerin düzenlenme biçimi üzerine bugünden düþünülebilecek þey, özellikle olumsuz bir nitelik taþýr, ve öz bakýmýndan, ortadan kalkacak olanla yetinir. Ama bu iþe hangi yeni Öðeler katýlacak? Bu, yeni bir kuþak yetiþince belli olacak: yaþamlarýnda, bir kadrin asla parayla ya da baþka bir toplumsal güç aracýyla satýn almamýþ olacak yeni bir erkekler kuþaðý; kendini, gerçek aþktan baþka hiçbir nedenle bir erkeðe vermeyecek, ya da bunun iktisadî sonuçlarýndan korkarak kendini sevdiði kimseye vermekten vazgeçmeyecek olan yeni bir kadýnlar kuþaðý. Ýþte bu insanlar dünyaya geldiði zaman, bugün onlarýn nasýl davranmalarý gerektiði üzerine düþünülen þeylere hiç kulak asmayacaklar; kendi pratiklerini ve herkesin davranýþýný yargýlayacaklarý kamuoyunu kendileri yaratacaklardýr — bir nokta, iþte bu kadar.>”

Adý geçen yapýtlar:
Ailenin,Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni,Friedrich Engels,Sol Yay
Altýncý Kýta Akdeniz,Halikarnas Balýkçýsý,Bilgi Yayýnevi
Tarih Sümer’de Baþlar,S.N.Kramer,Çev,Muazzez Ýlmiye Çýð,TTK.yay
Batý Dolayýmýyla Aþk Temsilleri:Romantik ve Seyirlik Aþk Hikayeleri,Belkýs Ayhan Tahran,Funda Bekar,Doðu-Batý Dergisi,Mayýs-Haziran-Temmuz2004)

ADNAN DURMAZ
6 Temmuz 2006



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sevgi ve aþk kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Aþkýn Katili

Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bana Yalnýzlýðýný Söyle/
Bana Yalnýzlýðýný Söyle…
Aþk Atýna Binen Sözün Zamanda Yolculuðu -
Yalnýzlar Çaðý
Hep Dönülmez Bir Yerleri Ararýz
Kýzýlkývrým
Düþler de Ölür
Bir de Iþýk…bir de Rüzgâr…bir de Yaðmur…bir de Gece…bir de Su…

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Günümüz Diliyle Mevlana'dan Rubailer - 1 [Þiir]
Yaðmur Neyi Dokur Gülün Kalbine [Þiir]
Biz ki Aþký Sevmekten Öle Öle Öðrendik [Þiir]
Fýrat ve Dicle [Þiir]
Yol Çatýnda [Þiir]
Yürekte Ýz Koyar mý Akýp Giden Gözyaþý [Þiir]
Körler Panayýrý [Þiir]
On Ýki Eylül Öncesinden Gelen Çocuk [Þiir]
Yürek Sözleþmesi [Þiir]
Günümüz Diliyle Mevlana'dan Rubailer - 2 [Þiir]


adnan durmaz kimdir?

HANGÝ YAÞAM, TEK SAYFADA ANLATILIR; VE ÝNSANLIK TARÝHÝ ÝÇÝNDE BÝR TOZ ZERRESÝNDEN DAHA BÜYÜKTÜR. ÝNSANIN KAÇ, PENCERESÝ VAR YÜREÐÝNDE, ÝÇÝNÝ IÞIKLARLA DOLDURMAK, DIÞARIYA IÞIKLAR SALMAK ÝÇÝN; . . . . . . . . . . SEN ONA BAK. HEM HER YERLÝ, HEM DE HÝÇ BÝR YERLÝSÝN; . . . . . . . . . . . EÐER ÞAÝRSEN, ÝNSANÝN VATANÝ ÝNSANDIR BELLEMÝÞSEN. . . YAZIP ÇÝZMEK, SERÜVENCÝLÝK DEÐÝL MÝ;YANÝ KEÞFETMEK. BAZAN, DOÐDUÐUN BOZKIRIN ÇÝLELÝ ÇATLAKLARINDA ARARSIN GÜZELLÝKLERÝ;BAZAN, OTUZUNDA GÖRÜR GÖRMEZ VURULDUÐUN DENÝZÝN ÇIÐLIÐINA . . . . . . . . GÜN OLUR, BOZKIRIN EN KIRAÇ YERÝNDE, BÝR DERÝN KUYU OLURSUN; GÜN OLUR, ARTIK HÝÇ; BÝR GEMÝNÝN UÐRAMADIGI, ISSIZ ADADAKÝ YOSUNLU DENÝZ FENERÝ. . . . . . . BAZAN DA, SONSUZ GÖKYÜZÜNDE GÝDECEK VER BULAMAYAN, GÖÇMEN BÝR KUÞ. , . YALNIZLIÐIN DA, SEVÝNCÝN DE, HASRETÝN DE TANIMLANAMAZ. AMA GÜZELLÝK, KENDÝ ÝÇÝNDE YOKSA, OLUÞTURAMAMIÞSAN, ARAMAKLA BULUNAMAZ; BÝLÝRSÝN. . . ADNAN DURMAZ FISILTILARLA DA OLSA SÖYLE (Arka kapak yazýsý/1994, Ankara, saypa. yay. ) Not:Adnan Durmaz Ankara Afyon arasýnda haritalarda yer almayan bir köyde yaþamýný sürdürüyor. Edebiyat öðretmeni. 46 yaþýnda, 5 þiir kitabý var 1-Fýsýltýlarla da olsa söyle(saypa yay. Ankara) 2-Yarýn yeniden(gerçek sanat yay. Ýstanbul) 3-Ben gidersem ay sen-deler(art yay. ankara) 4- Ateþ çiçeði ( Art Yaýn-Ankara ) 5- Bilirsin aþk da serseri(art yayýn-Ankara )

Etkilendiði Yazarlar:
baþlangýçtan bu güne türk edebiyatý-dünya edebiyatý


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © adnan durmaz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.