Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin. -Nâzım Hikmet |
|
||||||||||
|
Tüm canlılar doğar, büyür, çoğalır ve ölür. Hepimizin bildiği bu döngünün kesintisiz devam etmesi kaçınılmaz bir olaydır. Bu döngü ki, yaşamın temelini oluşturur . Bu döngü içerisinde, çoğalma özelliği, başlı başına hayati öneme haiz olması gerekir. İnsanlar, çocuklarına diğer canlılardan daha fazla bağlılık görüntüsü içindedirler. Tabii istisnalar kaideyi bozmaz, kuralı çervesinde hareket edelim. Gerek anne, gerekse babalar ortaklaşa meydana getirdikleri yavruları üzerine titrerler. Çocuk sevgisi herşeyin üstündedir; özellikle anne sevgisi herşeyin üstündedir derler. Uzun yıllar boyunca kafama takılan bu konuyu kendimce irdelemeye çalıştım. Aslında, anneler için çocuk bakmak bir “ evcilik oyunu” gibidir. Anneler çocuklarını , küçükken oynadıkları evcilik oyunundaki kendi oyuncak, cansız bebekleri gibi giydirirler. Anneleri çocukları ile oyun oynarken seyredin biraz. Çocuktan ziyade kendisi içindir bu evcilik oyunu sanki. Bu oyundan büyük bir haz duyarlar. Ama etrafa çocukla oynamanın aslında bir annelik görevi olduğu imajını vermeye çalışırlar , nedense ! Anne ve babalar çocuklarına oyuncak alırken, çocuktan ziyade kendi, zevkleri, özlemlerini dikkate alırlar. Hatta oyuncağı nasıl kullanacağını öğretmek adına ilk oyunu kendileri oynarlar. Hemen olurmu öyle şey diye itiraz seslerini duyar gibiyim. Anne ve babalar, şöyle tarafsızca bir düşünün lütfen. Dediklerimin ne kadarı doğru. Çocuklarını büyütmüş anne ve babalar, bu oyunlardan heveslerini hala alamamış olacaklar ki, bu sefer torunlarını bu oyuna alet ederler. Onları gezdirirlerken aslında kendilerini gezidirirler. Onlarla oyun oynarken aslında kendileri oynuyorlardır. Onlara masal anlatırken aslında kendilerini anlatıyorlardır. Onlara hediye alırken, hediye seçerken aslında kendi zevklerini tatmin ediyorlardır. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Tüm bunları yaparken hep kuyruğu dik tutarlar etrafa karşı nedense ! Birinci planda hep çocukları veya torunları vardır görüntüsü içindedirler. Ama gerçek bambaşkadır aslında. Birinci planda kendi egolarını tatmin sözkonusudur. Ama kesinlikle dile getirilmez ve de asla kabul edilmez bu olgu. 60 seneyi devirdikten sonra, gerek kendimden, gerekse gözlemlerimden, tarafsız bir bakış açısı ile böyle bir sonuca vardım. Biliyorum kabul edilmesi çok zor bir iddaa. Ne kadar inkar edilirse edilsin, çocuk ve torun sevgisinin temelinde yatan husus bu olmalıdır bence. Torunlar çocuklardan daha fazla sevilir derler. Külliyen yanlış bir ifade bana göre. Gençliklerinde çalışma hayatı, zaman darlığı veya toyluk nedeniyle çocukları ile fazla ilgilenemeyen anne ve özellikle babalar, çocuklarla oynama zevkini ancak torunları ile giderirler. Kılıfta hazırdır “ torunlar çocuklardan fazla sevilir”. Böyle diyenlere ben şu soruyu soruyorum. Allah vermesin çocuğun ve torunun aynı anda hastalandı . Daha açık anlatmak için örneklemek gerkirse ; her ikisininde böbrekleri iflas etmiş olsun. Dede veya büyük anne olarak bir tek sizin böbreğiniz uyuyor . İşin acı tarafı sadece birine verebileceksiniz. Yani sadece birisini kurtarabileceksiniz. Hangisini tercih edersiniz ? Ama nedense kimse vevap vermek istemedi, çeşitli bahaneler ileri sürerekten. Mantığınız devreye girerse farklı bir cevabınız, yüreğiniz devreye girerse tam tersi bir cevabı veririsiniz sanırım. Başkalarına söylemeyin ama içinizden, böyle bir durumla karşılaştığınız zaman hengisini tercih edersiniz sorusunu, yüreğinize bir sorun bakalım. Yüreğinizin cevabı ne olacak ? Çok zor bir seçim ! Sanırım yüreğiniz kendi çocuğunuzdan yana meyledecektir. Sonuç olarak, çocuk ve torun sevgisi insanın, yetişkinin kendini tatmini ile ilgili bir olgu. Belkide kaybedilen çocukluk çağlarına duyulan gizli bir özlem. Siz ne dersiniz ? Hiç bu açıdan baktınız mı bu olaya ? Etrafınızdaki yakınlarınız , çevrenizdekiler bilmesin zihninizden geçenleri, gerçekten çocuk ve torun sevginizin temeli neye dayanıyor. Kendinizde irdeliyebilecek cesareti bulabilecekmisiniz bakalım? Ama bugüne kadar çevreden bize ezberletilen , adeta ehlileştirilen zihin kalıpları ile değil, olması gereken şekli ile değil, sadece yüreğinizle düşünün lütfen ?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © sedat, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |