Bir takım şeyler görürsünüz ve "Niye?" diye sorarsınız. Ben ise bir takım şeyler düşlerim ve "Niye olmasın?" diye sorarım. -George Bernard Shaw |
|
||||||||||
|
Özlediğim şarkısın kulaklarımda. “Adın bin bir nağmedir dudaklarımda. Belki de özleyip bir gün gelirsin diye bekliyorum bıkmadan sokaklarında dön artık, benimle kal, bir daha gitme. Ömrümün şarkısısın, ne olur gitme. Dileğimsin sen benim dualarımda. Yaşıyorsun daima rüyalarımda. Pişman olur da bir gün dönersin diye. Bekliyorum bıkmadan sokaklarında. Dön artık, benimle kal, bir daha gitme. Ömrümün şarkısısın, ne olur gitme.” Sanki acılı bir aşk hikâyesini anlatıyor. Çok zor yaşanmış bir aşk ve kavuşamamış iki aşığın hikâyesi. Sözleri olmadan sadece melodisi bile bana bunu hissettiriyor. Yıldırım Bekçinin o içten ve samimi yorumunu da eklersek gerçekten herkesi alıp götüren eser çıkıyor ortaya. Ruhumun Tellerinde, rutubetli duygular beni ele verir. Biraz yağmur damlacıklarına karışırım, biraz düşen hıçkırıklı yaprak olurum. Dostlarla vedalaşmadır. Gurbettir, yalnızlıktır yanılgılardır. Gönül kırgınlıklarımızı, dargınlıklarımızı kimseler bilmemiştir. Sahte aşkların yerine gerçek aşkı bana getiren, birçok renkten oluştuğunu yeryüzü tuvallerine döken bir mevsimdir. Kaldırımlarda nedensiz bir yolculuktur. Sondan başlayan bir şiir ya da türkü’dür. Yeni beyaz bir sayfa açmanın, yaz boyunca kendime verdiğim sözleri tutmanın, kafamda işimle ilgili ürettiğim projeleri hayata geçirmenin tam vaktidir şimdi. Bu aylar bir umarsız hayatın başka bir umarsız hayatla çarpışmasıdır. Kasım ayı; şaire göre muazzam bir sermaye. Memura göre odun kömür derdi. Öğretmene göre hazır ol, zil çalıyor okul başlıyor. Yaşlılarda dingin sürecek bir yaşam, pinekleyecek bir kahve, bir park, çay bahçesi. Gençlere göre güzel bir bayanın gönlüne girmek için bir protokol geçişi. Esnafa göre bir umut. İçinde baharı barındırdığı için güzel. Hüznün resmi, kışın habercisi, yazın hitamı, aşkların nadas mevsimi. Şairlerin limanı. Yazın rehaveti geçmiştir artık. Hareket zamanı gelmiştir. Kalın kazaklar, trençkotlar giymeyi, sinemaya, tiyatroya gitmeyi hatta şemsiye açmayı bile özlemiş oluruz genellikle. Sinema’da Beni Unutma filmini izleme keyfine varıyoruz; Olcay ve Sinan… İkisi de genç, ikisi de henüz bekâr ama ikisi de aşka ve gerçek sevgiye olan inançlarını kaybetmiş insanlardır. Olcay sevgilisi Hakan’ın kendisini aldattığını öğrenir; Sinan ise ani bir kararla nişanlısı Ebru’dan ayrılır. İki yaralı kalp tanıştıktan sonra hiç planlamadıkları biçimde farklı birbirlerinden etkilenir ve duygusal bir ilişkiye girerler. Fakat Sinan’ın eski nişanlısı Ebru’nun, genç adamdan vazgeçmeye niyeti yoktur. Olcay ve Sinan’ın arasındaki taze ilişkiye bir süre sonra eski beraberliklerinin gölgesi düşecektir. Olcay’ın bazı tuhaf davranışları da aşkın, arkadaşlıkların sorgulanmasına neden olacaktır. Güneşin bulutlara saklanıp saklambaç oynaması, bizimde kendisini arayıp, bulunca sevindiğimiz, göremeyince hüzünlendiğimiz, günlerdir Herkesin artık sığınacak saklanacak yer aradığı zamandır. Solgunluğun, bezginliğin, karamsarlığın üstümüze çöktüğü, akşamın alaca karanlığına girilişini, kasveti, hüznü, ıslaklığı, hafif üşümeyi, kaygıyı ve gözlerin nedense boş bakışlarını, kısacası sanki sona doğru bir gidişi canlandırır beynimizde. Son bir haftadır. Hatta daha fazla zamandır yağmur yağıyor. Nasıl da benim havalarım bu havalar. Başka biri olarak sanki bu havalarda yazma isteğim artıyor. Sanki benim ilham perim Kış kar ve yağmurlardır. Çoğu insanın içini kıpırdatan o ilkbahar havaları değil de benim içimi tüm mevsimler kıpırdatıyor. İnsanlar ilkbaharda âşık olurken ben Mart ayında âşık oldum. Her şeye âşık olurdum bu mevsimde. Seni tanıdığım güne kadar. Beyaz örtüsüyle donatılmış toprağın kokusuna, yağan yağmura, kapkara bulutlara. Tabi’i ki âşıksam daha da derinleşiyor aşkım, daha bir anlamlı yaşamaya başlıyorum her duygumu. İnsan hissettiklerini yaşamalı diye geçiriyorum içimden. Hele bu mevsimde insan içinden ne geliyorsa onu yapmalı. Bu mevsimde her şeyin tadını çıkarmalı. Yaşamanın tadına doyasıya varmalı. Bilmiyorum ama bana cesaret geliyor bu zamanlarda. Öyle ki beni bağlayan çok güçlü sebepler olmasa çoktan alıp başımı gitmiştim. Başka yerlerde nasıl yaşandığını, başka yerlerin nasıl güzelleştiğini görmek için. Eminim oralarda da vardır benim gibi insanlar, hiç kimseleri ve hiç bir şeyleri umursamadan dökülmüş yaprakların üzerinde, yağan yağmura aldırmadan dolaşan kumrular vardır mutlaka. Gözlerini cama dikmiş hiç ayırmadan yağmuru seyredenler, ya da oturup gelen periyi kaçırmadan bir şeyler yazmaya çalışanlar vardır benim gibi. Bu mevsim böyle yârsiz çekilir mi. Geçmez tabi ki. Ben aşkımı bu aylarda buldum. Biliyorum onun şehrinde kar yağmur yok. Biliyorum o ıslanmıyor belki de aynı yağmurla. Ben ruhumu dinlendiriyorum cama bakıp uzun uzun. İçime çekiyorum yağmurun kokusunu derin derin.. Ona şiirler, öyküler yazıyorum. Onu ne çok sevdiğimi kulağına fısıldıyorum. Güzel kokunu doya doya içime çekiyorum. Bana verdiği desteği hiçbir zaman unutmuyorum. Hasta olduğu halde, kitap tanıtım günüme koşa koşa geldin. Birlikte gitmemizin keyfini bana yaşattığın için sana minnettarım. Âşık oluyorum bir kere daha.. Yazdığım ‘’Yeniden Doğmak Gözlerinde’’ öykü kitabımın tanıtımı ve imza günümde her zaman olduğu gibi yine yanımdaydın. Hafta sonu olması dolayısıyla yoğun ilgi gören kitap ve eğitim fuarlarına her yaştan ziyaretçi akın etti. Gençler, aradıkları birçok kitabı aynı anda bulma imkânı sunan fuardan memnun olduklarını dile getirirken, fuara çocuklarını getiren aileler de kitap fiyatlarının uygun olduğunu ifade etti. Sevgileri, içtenlikleri gözlerinden okunuyordu çocukların. Bir anda sarıp kucaklayıverir kişiyi. Yazarın falan kitabını sevmişlerse ya da sevmemişlerse, bir çırpıda, içtenlikle söyleyiverirler. Bizde mutlu oluyoruz, onların mutluluklarını görünce. Yeniden gözlerinde doğduğum gündür bu gün benim…Kaynak: Antoloji.com Hikmet Metin Çavdar
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hikmet Metin Çavdar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |