Yaşam başlangıcı olmayan bir yolculuktur. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Ama internetin fişini çekmeyin, ulaşmak gibi bir niyetiniz varsa, oradan ulaşılabiliyor en azından gerçeklere. Zihninizin filtresi süzecektir oradaki kirliliği. Haberin ne kadarı haber, nereden sonrası yorum ve hangi yorum dürüst, iyi niyetli... seçecek ve süzecek olan sizsiniz en azından. Ama televizyon! İşte orada durmalı. Birkaç yıldır tv izlemediğimi rahatça söyleyebilirim. Bulunduğum ortamlarda hep açık olan ekranlardan, sürekli zıplayıp duran kanallardan üzerime üzerime gelenlere hiç ilgi göstermiyorum desem yeridir. Bunun nedeni bellidir sanırım. Tv izlemiyorum diyen, izlemeyin diyen kim varsa bu aygıtın gerçeğini çoktan görmüş olandır besbelli. Görmemiş olansa hiç de öyle çoğunluk filan değildir de, çekim alanına kapıldıkları bu "yalanla insan dizayn etme" aygıtından kendilerini kurtaramamaktadırlar. Ağır ağır uyuşmanın, damla damla zehirlenmenin tadına bırakmışlardır kendilerini. Tv ekranlarından üzerimize yağan nedir? Yalan, yalan, yalan! Ekranın yüzü yalanın yüzüdür dense yeridir. Bu ülke için artık, ideolojik bir yalan aygıtı olarak, bütün dünyada hüküm süren organize hırsızlık düzenine hizmet etmenin ötesine geçmiş, açık ve mide bulandırıcı biçimde yalanla yol alan bir yeni egemenler düzeninin silahına dönüşmüştür. Eskiden beri "para", "marka", "şöhret", "teknoloji fetişizmi" temalarından kurgulanan ideolojik temel taşlarını, başta reklam olmak üzere, yabancı diziler, hemen tümü futboldan ibaret spor programları, bayağının bayağısı eğlenceler, egemen düzeni parlatan tek yönlü haber ve tartışma programları üzerinden yerleştiren zihniyet, bugün ek olarak yabancı yerine her biri birer "büyüklere masallar" kıvamında yerli dizilerin geçmesiyle ve "sivil ekran mahkemeleri"ne dönüşen tartışma proramlarıyla sürmektedir. Yalanı gerçek kılmak konusunda uzmanlaşmaktadır. Sözün özü, felaket bir düzey kaybıyla, apaçık bir çirkefe dönmüştür ekran. İşte bu yüzden kapatın usulca düğmesini. Ama cihazın üzerinden kapatın bence, kumanda elde oldukça yenilmek işten değil bu canavara. İnternet, kolaylığın çoğalttığı özensizliklere ve birçok bayağılığa karşın size seçme ve gerçekleri okuma şansını sunuyor en azından. Oysa televizyonda üç-beş kanal dışında size saygı duyan bir şey kaldı mı? Ve onlar da izlenebilmek, reklam pastasından pay almak uğruna umulan düzeyi ne kadar umursuyor? İnternetten okumakla yetinemez tabii bir kez okumaya başlayan. Gazete, dergi ve kitaplar elbette. Özellikle kitaplar... Balzac'ın "İçinde iyi bir şey bulunmayacak kadar kötü bir kitap yoktur." sözü boş bir söz müdür? Bir de size uygun, iyi bir kitabı okuduğunuzu düşünün. Düşünmeyin yapın bence, "zaman yok", "pahalı", "bulunmuyor" klişelerinin ciddiye alınacak tarafı yok artık. Kitaba ulaşmak çok kolay. Bazıları internette bile var. Okumak insanı tahammüllü yapar, sabırlı yapar, sorgulayıcı yapar. Kitap okumak kişiseldir, kitlenin bir parçası olmanın hoyratlığından uzaklaştırır, sürü ahlakının acınası zavallılığından kopartır. Haftada bir kitap okuyun, ayda bir okuyun ama düzenli okuyun derim. "Bunca zaman kitap kapağı kaldırmamışım neyime benim" demeyin, bir şeye yetişmek için, bir şeylerin eksiğini kapatmak için değil, kendiniz için, hem öğrenmek hem estetik bir haz için okuyun. Kitap akademik, profesyonel uğraşların, entellektüellerin bir nesnesi değildir yalnızca. Kitap herkes içindir. Herkes için bir kitap yazılıyor ya da basılıyordur şu anda bir yerlerde. Yetmişbeş milyona yakın insanın kaçı düzenli bir şeyler okuyor bu ülkede? Sanal alemde ya da matbu olarak... Çok az elbette. Acınacak ölçüde, bir ülkenin utancı olacak ölçüde değil mi? İşte ancak sıradan insanı okumayan bir ülkenin televizyon ekranlarında, devletin kanalında yıllar yılı efendice sunan bir spor sunucusu her akşam, iktidar oyuncaklığının en ileri aşamasında, yeni konseptlere uyarlanacağım diye jest, mimik, ritim, bildiği ne varsa unutmuşçasına, ne idüğü belirsiz, izleyeni yoran bir ucube gösteri sergiler. Ve işte okumayan, gerçekle, öğrenme isteğiyle, estetikle bağını yitirmiş bir izleyici ancak bunu "Bu nedir yahu?" diye sormadan izler, bir güzel yutar ve sindirir. İşte ancak, milyonlarca insanı günde iki satır burç falı bile okumayacak kadar yazıya çiziye yabancılaşmış bir ülkenin ortalama izleyicisi, "Bu bağıra çağıra konuşan adam, şu güzel ama hırstan çirkinleşmiş bayan neden devam eden yagılamalar hakkında hüküm bildirmekle kalmayıp "şunu da tutuklamalı, bunu da yargılamalı" diye atıp tutar da kimse "dur bakalım!" diyemez" diye bir kere olsun sormayı akıl edemeden çekirdeğini içlemeyi sürdürür... Kapatın televizyonlarınızın düğmelerini bir süre için ve oluşan sessizliği dinleyin lütfen. Sonra müziği açın usulca, alın kitabınızı elinize ve okumaya başlayın. Ama hemen koyuvermeyin bir kenara, bırakın akıp gitsin, gitmiyorsa bir başkasına başlayın. Lütfen başlayın bir yerden, ardı geliyorsa ne ala, gelmiyorsa boşverin gitsin. Yine de hemen kumandayı almayın elinize, bir şans daha verin kendinize, izlemek kolayınıza geliyorsa, geçin internete, bulun bir siteden François Truffaut'nun "Fahrenheit 451"ini, izleyin. Sonra artık içiniz hala kaldırıyorsa o rezaleti, zihniniz izin veriyorsa hala, buyrun televizyonunuzu izleyin.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Haşmet Şenses, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |