İnsanlığı tanımak insanları teker teker tanımaktan kolaydır. -La Rochefoucauld |
|
||||||||||
|
Başbakanın “Bayram böyle olur.” dediği resmi kutlamalarını anımsayalım. Cumhurbaşkanının, başbakanın, genelkurmayın, bakanların, sivil toplum örgütlerinin, katılmasanız da olur diye âdeta yönlendirilen daire amirlerinin olmadığı bir bayram kutlaması olur mu? Gariban düğünü - af edersiniz- gariban cenazesi gibiydi devlet törenleri. Önce, katıldığım ve gözlemlediğim bayram töreninden başlayayım:19 Mayıs’ta Mudurnu’da çelenk koyma töreninde, bir avuç insan vardı. Daire amirlerinin, siyasi parti temsilcilerinin çoğu yoktu. Çelenk koyamayacaklarına göre, niye gelsinler ki ! “Kabe’ye gitmişsin, misk sürünmedikten sonra neye yarar?” hesabı. Çelenk koyma töreninden sonra verilen arada, birkaç daire amiri, bir iki siyasi partili kutlama törenine katıldı. Atatürk Anıtına, bir tane çelenk bırakıldı. Her törende onlarca çelenk görmeye alışık olduğum için, tek çelenk sunulan Atatürk bana; kurumaya terk edilmiş, dalları kesilmiş, bir dalında nasılsa yeşil kalmış sadece bir yaprak bulunan dev gövdeli bir çınar gibi göründü. Gelelim yurt geneline:Birçok törende çelenk krizi yaşandı. Törenden 48 saat önce izin almayanlar veya alamayanlar, çelenk koyamadı. Atatürk’e çelenk koymanın izne tabi tutulması bana, annemizin- babamızın elini öpmek için birilerinden izin almak kadar saçma geldi. Törenlerde, Atatürk’ün manevi huzurunda saygı duruşu yapılmadan İstiklâl Marşı söylendi. Sadece İl- İlçe Gençlik Hizmetleri ve Spor İl- İlçe Müdürleri çelenk koydu. Ne kaymakamlık, ne belediye çelenk koymadı. Hani bu bayram milli bayramdı? Cumhurbaşkanımız, bayram günü yurt dışındaydı.Tesadüf(!)işte. Başbakanı milli bayram kutlamalarında pek göremediğim için, bu duruma aldırmadım. Sevgili okurlar! Söyleyin Allah aşkınıza: Bir milli bayram kutlaması böyle mi olur? Başbakana göre olur, ama bana göre olmaz. Halkın bayramı kendi olanakları çerçevesinde kutlaması, bana aşağıdaki öyküyü anımsattı. Zamanın birinde bir köyün ağası komşu köyün ağasını ziyarete gider.Yanında uşağı, bir iki yardımcısı falan, çıkarlar yola. Ağa ve eşeği önde, diğerleri arkadadır. Derken, varırlar ev sahibi ağanın evine. Hemen konuk ağayı alırlar evin konuk odasına; diğerlerini başka bir odaya. Konuk ağanın eşeğinin terini kurularlar, bir güzel tımar ederler, nallarını yenilerler, yularına nazarlık takarlar, boynuna arpa torbası takarlar. Ye, yiyebildiğin kadar. Yayıl ahırda tek başına, yayılabildiğin kadar. Sizin anlayacağınız, koca ahırı ağanın eşeğine tahsis ederler. Diğer eşeklerin k.çına birer kamçı vurup, salarlar çayıra. “Saldım çayıra, Mevlâm kayıra.” hesabı. Ertesi gün dönüş yolculuğunda, hizmetkârların eşeklerinden biri sorar ağanın eşeğine: “Ne yaptın dün akşam?”... Böbürlene böbürlene yanıt verir ağanın eşeği: “Bana bir güzel baktılar bir güzel baktılar. Terimi kuruladılar, tımar ettiler, nallarımı yenilediler, bir kova buz gibi soğuk ve billur gibi duru su verdiler, boynuma arpa torbası taktılar, tertemiz ahırda yatırdılar…Siz ne yaptınız bakalım?” Hizmetkârların eşeklerinden biri, keyifle yanıt verir: ” K.çımıza kamçıyı vurup, köyün çayırına saldılar bizi ya; çayırda tepiştik, k.ç attık, yerde yuvarlandık, oynaştık, kelebek kovaladık. Çok eğlendik. Önümüze koydukları bir kalbur samanı, itiş kakış yedik.”…Ağanın eşeği buruk buruk söylenir: ” Keşke sizin aranızda olsaydım, o bir kalbur samandan bir ağız da ben yeseydim.” Demem o ki; hükümetin kırpa kırpa kuşa çevirdiği bayram kutlamalarını kabullenemeyen ve bunu protesto etmek, bayramına sahip çıkmak isteyen halkın sokaklara dökülüp bayramı kutlaması, bana yukarıdaki öyküyü anımsattı. Çünkü biz; konuk ahırına alınmayan, çayıra salınan eşekler gibi( Teşbihte hata olmazmış.), kendi kutlama yöntemimizi kendimiz bulmak zorunda kaldık. Yeni kutlama etkinlikleri icat ettik. Sokaklar doldu taştı, binlerce kişi elinde bayraklarla yürüdü. Ne demiş atalarımız: ” Kötü komşu, insanı elek- tekne sahibi yapar.” Allah razı olsun Atatürk’e çelenk koymayı yasaklayanlardan, bayram kutlamalarını kuşa çevirenlerden. Bayramda hepimiz tek yürek olduk. Türk halkının yüreğinin Atatürk sevgisiyle, milli bayramları coşkuyla kutlama arzusuyla dolu olduğunu gösterdik. Keşke; bayram kutlamalarını kırpıştıranlar aramızda olsalardı da, hükümete rağmen halkın, bayramı nasıl kutlandığını görselerdi. Göremediler. N’apalım, ”Tekkeyi bekleyen çorbayı içer.” miş.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |