Zaman dostluğu güçlendirir, aşkı zayıflatır. -La Bruyere |
|
||||||||||
|
Güzel bir güne uyanırsın umutla, herşey yolunda dersin. Keyifle esnersin. Dersin ki kendine “hiçbirşey yıldırmayacak seni, hep güleceksin. Ağlasanda şikayet etmeyeceksin” Dersin dersin ve yeni bir antlaşmaya daha atarsın imzanı hayatla çok zaman yapıp bozduğun. Ufak tefek aksilikler asmaya yetişmez suratını. Yalnızsındır, yoluna devam ediyorsundur. “Mutluluk işte böyle basit” dersin yine kendi kendine. Hayatla aran iyidir, antlaşma iyi gidiyordur. Yalnızsındır. Sokaklardasındır. Otobüslerdesindir. Bankada işin vardır, yapılacak ödevlerin. Kaparsın gözlerini bindiğin dolmuşta. Hüzünler vardır yüreğinde, hikayeler yazmaya uğraşırsın kafanda, çoğu kez yapmaya çalıştığın gibi. Herşey normal gidiyordur... Birden saç diplerinden ayak parmak ucuna dek seni saracak bir mutsuzluk belirmeye başlar bedeninde. Önce inanmak istemezsin.Bir acı saplanmıştır sağ gözünün derinlerine. Çok derinlerden bir yerlerden gelir belki de bu ceza. Mutluluk çoktur artık bu yolculukta sana. Yalnızsındır, omzunu yaslayacak kimse yoktur yanında. İnanasın gelmez önce, yavaş yavaş itiraf etmeye başlarsın. İşte kabulundur tekrar edersin içinden ‘migren’, ‘migren’... Aman Tanrım kriz başlamıştır. Elmacık kemiklerini sarmıştır ağrı. Başının üzerine dünyanın tüm ağırlıkları binmiştir. Diş etlerin sızlar, söküp atmak istersin gülüşünü güzelleştiren dişlerini. Yalnızsındır, nefes almak zorlaşmıştır. İçin bulanmaya çoktan başlamıştır. Gözlerini açmak en büyük cezadır sana o an. Açmak zorundasındır, inmen gereken durağa gelmişsindir. Şöför yol verirken sana gülümsemiştir hafiften. Tanır seni, migrensiz seni. Anlayamaz düşmüş dudaklarının sebeplerini. Göremez, güneş gözlüğünün ardındaki gözyaşlarını. Yalnızsındır. Yol bitmemiştir. Yürürsün. Trafik ışıklarının anlamı uzaklarda bir yerlerdedir. Uyusam şimdi dersin vızır vızır arabalar teğet geçerken sana. Gözlerini kapayıp kapanmaktır yanından geçen her hangi birinin omzuna o an için mutluluk. Ağlamaktır, hıçkırarak ağlamaktır özlediğin lüksün. Bir araca daha atarsın kendini, otobüsün numarasını zor seçerken sen, boştur koltuklar ne mutludurki. Karşında oturan güzel bayan gizli gizli bakar sana. Acımadır hissettiği. “Kimbilir niye ağlıyor için için” diye düşünür senin için. “Herhalde sevgilisi terk etti” diye düşünür bir başkası, “herhalde kötü bir haber aldı.” Hepsine haykırmak istersin psikolojik bir sorunun olmadığını, bedenen çok acı çektiğini. Kafandan geçer birilerinden yardım dilemek.Yoktur ki çaresi. Kimse bir şey yapamaz ki. Kimse parmaklarını şıklatamaz ki seni sıcacık yatağına göndersin. Kimse bağrına yaslmaz ki seni, “ ağla açılırsın” demez ki. Gün ışığı, ne de büyük bir işkencedir her yerden fışkıran. En ufak delikten süzüm süzüm süzülen. Geceyi örtmek istersin dünyanın üzerine. Ellerin yetmez yüzünü gölge etmeye. Sadece sen varmışsın gibi, kapris yapmak hakkınmış gibi, ayıp olmayacakmış gibi, sallana sallana, inersin otobüsten hıçkırıkların dilinin ucunda. Bankaya ulaşmışsındır. Büyük tehlike bir cadde daha geçersin gözlerin kapalı. Kurtuluşun gibi baktığın bankanın kapısından atarsın kendini içeri. Aynı hızla “bankamız kapalı” der karanlık zalim bir ses, yarı açık gözlerinle görebildiğin güvenlik memuru. Anahtarını unutmuşsundur, kapıda kalmışsındır ve çaresizsindir. Migrenli bir sen banka kapısına çöken. Tanıdık bir yüz arayan kaldırımlarda. Şanski biraz tanışıklığın olsa atacaksın kendini omuzlarına. Kurtar beni diyeceksin. Ne tanıdık bir yüz ne de o an seni kurtaracak başka bir şey yok oratalıklarda. Yığılsan kaldırımda birileri ilgilenir herhalde seninle diye geçirirsin içinden. Kalan bilinç kırıntıların gurur adı altında bir enerji verir sana. Vazgeçersin. Bayılmaya bile mecalsizsin. Telefonun çalar sen sallanırken sokak ortasında. Açarsın bir umut. Uzaklardan bir ses birşeyler sorar sana. Nerde olduğunu, migrenli olduğunu bilmeden. Kapatmadan sen daha telefonu, birşeyler hissedersin bacağını sıyırıp geçen. Bir kadın elinde ikiz bebek arabası, seni ezip geçer “sokak ortasında durursan çarpar geçerim” diye söylenerek. Kapatırsın telefonu. Dönersin arkanı hızla geçip dengeni bozan küstah kadına. Bebekleri bile sevimli gelmez sana. En büyük düşmanın bellersin bu kaba saba kadını. Bir şeyler söylesen, gidip kadını dövsem diye geçirirsin aklından, anlarsın cinnet geçirip cinayet işleyen insanların psikolojisini. Değmez dersin, enerjinde yok zaten, yol boyu küfredersin o kadına, kendine yakıştıramasanda. Bekleyemeyeceksin bankanın açılışını. Otobüs geliverir seni evine taşıyacak. Koşarsın yine son bir tehlike cadde geçerek. Atarsın kendini içeri. Bu sefer tıklım tıkış. Ayakta yaşarsın tek kişilik sancını. Beter gözükürsün. Fark edenler fark eder, yine üzerine tahminler yürütürler. Yalnızsın olabildiğince. Hıçkırıkların dilinin ucunda. Tüm sevdiklerini geçirirsin aklımdan. Düşler kurarsın bir bir omuzlarında ağlarken. Sadece sana sıcaklarını versinler istersin. Sessiz olsunlar, soru sormasınlar. İnersin otobüsten. Yalnızsın. Kimse bilmez mutsuzluğunu. Kimse anlayamaz acını. Kimse bilemez içinden geçenleri. Hayat antlaşmayı bir kez daha bozmuştur ve sen kimseye anlatamazsın derdini. Atarsın kendini evine. Asansörde başlarsın gözyaşlarını özgür bırakmaya. Neyse ki kimse olmaz evde. Kimseyi üzmek istemezsin. Kendin üzülürsün haline. Kimse bilmeyecektir yaşadıklarını. Kimse anlayamayacaktır yalnızlığını. Akşam baban surat yapacaktır “neden yanımıza gelmedin” diye. Anlatamayacaksındır yatağına kapanıp nasıl çırpındığını. Derin bir uyku olacak bu acıya veda, ölümün. Gözlerin şişecek, enerjin tükenecek ve birkaç gün sonra “başım ağrıdı” diye özetleyeceksin sadece yaşadığın cehennemi. Kendin bile kendini anlayamaz durumda olacaksın sağlıklı saatlerinde. Bir migrenliyi sadece bir migrenli anlayabilir dersin hıçkırıklarından arta kalan son nefesinle. O da kriz esnasında diye eklersin dalmadan uykulara... Hayat devam eder, artık ödevini yapmaya başlayabilirsin. Bir de unutmadan sabah erken kalkıp yeniden bankaya gitmen gerekecek. Kolay gelsin...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nursun Karaburun, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |