Gençliğinde müzik öğrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon |
|
||||||||||
|
Dostoyevski'yi çok az tanırım. Bir ya da iki kitabını okumuşluğum vardır sadece; ama yalnızlığı kendisini o kadar gösteriyor ki, onu çok çok az tanıdığını iddia eden ben bile görebiliyorum keskin yalnızlığını yazılarında. Öyle bir yalnızlık ki bu, belki de Dostoyevski dendiğinde aklıma gelen tek şey onun yalnızlığı. Dostoyevski kadar yalnız olmaya imrenirim her zaman... Beyaz Geceler'ini okumuştum. Çok küçüktüm onu okuduğumda. Galiba ortaokula gidiyordum. Aslında pek küçük sayılmazdım; ama o yalnızlığın boyutlarını anlamaya çalışmam için henüz erkendi bence. Daha berbat olanı o küçük yaşımda o yalnızlığı anlamak da ne kadar yalnız olduğumu hissettirmişti bana. Yeraltından Notlar'ı yarıda bırakmıştım; çünkü daha fazla kendim gibi hissetmeye içim elvermemişti. En kötüsü de Dostoyevski'nin yalnızlığına imrenmiş olmaktı. Dostoyevski tek başına bir yalnızdı zira. Benim etrafımda bir sürü insan vardı. Ben şikayet edemezdim yalnızlığımdan. Ailem vardı, arkadaşlarım, akrabalarım... Başımı sokabileceğim tabak şıkırtılarıyla dolan bir evim vardı. Başkasının emek verip yaptığı sımsıcak yemekler yiyebiliyordum ben. Nasıl olur da yalnızlığımdan şikayet edebilirdim. Oysa Dostoyevski tam anlamıyla bir yalnızdı. Yalnızlığı adeta resmiyete dökülmüştü tek başınalığıyla. Aynı zamanda özgürdü o. Evet benim evim, ailem, arkadaşlarım, akrabalarım vardı; ama aynı zamanda bunların omuzlarıma yüklediği beklentiler de vardı. Ben hem yalnızdım, hem bundan şikayet edemiyordum, hem de etrafımdakilerin beklentileriyle uğraşmak durumunda kalıyordum. Evet, o soğuk ya da kendisinin öylesine ısıttığı sadece fiziki bir sıcaklığı olan yemekler yiyebiliyordu. Kendi tabak şıkırtısına eşlik eden bir şıkırtı daha bulamıyordu. Yürüdüğünde ona eşlik eden bir ayak sesi bulduğu çok nadir oluyordu belki de; ama o yalnızlığını üzerinde rahatça taşıyabiliyordu. "Bu yalnız bir adam" diyorlardı insanlar onu gördüklerinde. Oysa yanında ailesi bulunan bir insan yalnız olduğunu söylese herkes ona nankör derdi. Öte yandan Dostoyevski yalnızlığından duyduğu azabı kullanmış ve onlarca kitap yazmıştı. Kim iddia edebilir Dostoyevski'nin şanssız bir adam olduğunu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Eylem Yurtsever, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |