Bir takım şeyler görürsünüz ve "Niye?" diye sorarsınız. Ben ise bir takım şeyler düşlerim ve "Niye olmasın?" diye sorarım. -George Bernard Shaw |
|
||||||||||
|
“seni çok seviyorum ama bu yeterli değil sen esip gürlemeyi seviyorsun bense serinliği ve hayat bir tünel gibi bense küçük bir meteliğim sağa sola çarparak yuvarlanan” Back to Black 2008, Amy Winehouse… Geçmişte bana bir Dünya Star’ını ölümünden sonra özleyeceğimi söylense güler geçerdim. Belki de son yıllara dek beni bu denli etkileyecek bir isimle karşılaşmadığımdan… Ilık bir Mayıs gecesi duymuştum sesini ilk kez. Yakın bir arkadaşımın doğum günü için bir araya geldiğimiz o hoş İstanbul gecesinde… “Bakın şimdi size birini dinleteceğim, inanmayacaksınız müzik kalitesine” demişti cd’yi yerleştiriken… Önce inanmamış gözlerle bakakalmıştık... Ama haklıydı… Dinlerken hissedilen duygular dışavurmuştu hemen herkesin yüzünde… Mutluluk veren ya da mutsuz eden... O an içinde olduğumuz duygu her ne ise; hepsi bir an’da toparlanmış, bir ifade biçimine dönüşmüş ve yüzümüze yapışıp kalmıştı. Defalarca dinlemiştik birbiri ardına. Sözlere mi takılsın insan, müziğin içe dokunan tınısına mı? Yoksa her ikisine de mi? Bilememiştik. Neydi dinleyeni olduğu an’dan ustalıkla çekip alıp usulca, bambaşka bir boyuta taşıyabilen tılsım? Neden içinde olduğu an’ı dahi sorgulama hissi uyandırırdı insan üzerinde. Gerçekle hayal arasında, sanki Araf’taymış gibi hissetmenin önünü açıyordu, onun müziği… Her gün onlarcasının piyasaya çıktığı ve çoğunun aynı hızla tüketildiği Star’ların dışında, onlaradan farklı olduğunu hissetmemi sağlayan bu sesin rengi miydi? Yoksa başka bir şey mi?... Sadece yorumlayan değildi. Yorumladığı şarkının sözlerinde ve bestesinde emeği olan gerçek bir sanatçı. Her şarkının sözü, onun yaşama dair kafasını kurcalayan soruların sorulup, yanıtlarının arandığı kısa süreli bir tartışma platformuydu sanki. Ya da hayata karşı duruşunu, protest kişiliğini sergileyen bir manifesto. Samimiydi. Hem müziğin hissettirdikleri hem de içini dolduran sözlerin kurgusunda. Kendi yaşam kurgusunu sisteme kolaylıkla uyduramayışının nedeni belki tam da buydu. Vücudundaki dövmeler kendi hayatını nasıl okuduğu kolaylıkla anlatırdı, dikkatli bir göz için. Onun yaşam felsefesine dair ip uçları vardı o süslemelerde. Her şarkısı sağlam bir felsefi altyapı üzerine inşa edilmiş hissi bırakır. Bundan olsa gerek dinleyen üzerinde yaptığı etkinin dozu her dinleyişte bir kez daha artardı. Amy Winehouse… Dokunma, düşünme, duyma, görme, koklama ve tatma duyularını sadece göz makyajında ifadelendirmiş, Horus’un insanları izleyen gözüne benzettiği kendisininki ile bakmıştı hayata. Horus gözü*; Manevi anlamıyla, vicdanın gözünden hiçbir şeyin kaçmayacağını, insanın iç âlemindeki her niyetini ve yaşamdaki her davranışını gözden kaçırmayan bu merhametsiz yargıcın keskin bakışı… Biçimsel anlamıyla, Tanrı’nın "bir"liğini (tekliğini) matematiksel olarak gösteren bir sembol... Ya da her daim dünyanın üstünde olan ay ve güneşi temsil ederken, manevi yanıyla da vicdanın hiç kapanmayan gözü. Ustalıkla yaptığı göz makyajı onun arketipini aratırdı insana. Kleopatra mı? yoksa Truvalı Helen miydi? Amazon prenslerinden biri de olabilirdi. Belki de Athena… Gustav Jung hayatta olsaydı, acaba Winehouse’un arketipini kim olarak gösterirdi hep merak etmişimdir. Amy Winehouse’u hemen hepimiz fazla tanımıyoruz. Ne yazık ki o da; ‘27 yaşında ölen ölümsüzler’ kervanına katıldı. Eğer onun beyaz cama yansıyan ve medya devlerinin spekülatif bir ivme kazandırıp Dünya’ya yeniden pazarladığı son görüntüleriyle değerlendirirseniz, inanın hata yapmış oluruz. Bugüne dek yapmış olduğu tüm albümler ve içinde yer alan tüm şarkıları bir kez dinlemenizi öneririm. Gözlerinizi kapatıp, kendinizi hayal dünyanızın sınırsız yolculuğuna onun sesi eşliğinde bırakmanızı… Her şarkı; sözlerle uyum içinde yolculuk yapıyor hissi uyandıran ritmiyle sizi alıp başka bir dünyanın içine bırakıverecektir sonunda. Emin olun ki; o dünya sizin gerçek benliğinizden başkası değildir. Winehouse şarkılarının, insanın kabul etme sınırlarını sarsmadan kendiyle yaşattığı yüzleşme, her zaman gerçek benliğe yaklaşmakla sonuçlanır. Belki de o böyle olduğundan şarkıları da dinleyenin ruhuna dokunur… İçine işler ve geri dönüşü, insanın dinlediği o şarkının üzerinde bıraktığı etkiyle ölçülür. Belki de o böyle olduğundan 27 yıl kadar kısa bir zaman dayanabilmiştir sistemin dayattığı hayatı yaşamaya. Kim bilir? Defalarca Gramy ödülü ile taçlandırılan yaratıcılığının yanında, onun yaşam felsefesinin yansıdığı şarkıları, zaman geçtikçe ona özlem duymanın önüne geçemeyişimizin nedeni. Hayatta olsaydı, onu sevenlerle paylaşacağı daha onlarca güzel söz ve müzik üretecekti. Onlarda onunla birlikte sonsuzluğun içindeler yitti. Amy Winehouse… İngiltere’de hayata gözlerini açtığı gibi yine orada, 23 Temmuz 2011’de daldı sonsuz uykusuna. Ardında içinde hayatı sorgulayan onlarca şarkı bırakıp, Dünya’dan sessizce çekip gitti. Özlem Salman 23 Temmuz 2012/ Kıbrıs *http://tr.wikipedia.org/wiki/Horus%27un_g%C3%B6z%C3%BC_%28Wedjat%29
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Özlem Salman, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |