..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bilen sever. -Leonardo da Vinci
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Aþk Romaný > Kemal Yavuz Paracýkoðlu




1 Ekim 2012
Mevsim Gülbahar (2. Bölüm/1. )  
ROMAN/II.BÖLÜM

Kemal Yavuz Paracýkoðlu


1970’li yýllarýn sonlarýydý. Müthiþ bir bölünme yaþanýyordu ülkede… Ýnsanlar, “saðcý” ve “solcu” diye iki kutba bölünmüþlerdi ve sürekli birbirlerini öldürüyorlardý.


:ACAG:
1970’li yýllarýn sonlarýydý. Müthiþ bir bölünme yaþanýyordu ülkede…
Ýnsanlar, “saðcý” ve “solcu” diye iki kutba bölünmüþlerdi ve sürekli birbirlerini öldürüyorlardý.
Ölüm riskinden, bu bölünmenin dýþýnda yer almak da korumuyordu. Tam tersine tarafsýzlýk, karþý grupta yer almaktan daha büyük ihanet kabul ediliyordu.
Korunmak için bir tarafýn koruyucu kanatlarýna sýðýnmak ve tarafý olduðun grubun çoðunlukta olduðu bölgelerde yaþamak zorundaydýn. Bu yaþam alanlarý, “kurtarýlmýþ bölge” olarak adlandýrýlýyordu.
*
Bora Kavak, sokaða çýkmak için giyinmiþti. Anne Oya Haným oðlu Bora Kavak ile tatlý sert bir tartýþma halindeydi.
“Bu hafta sonunu da o pis kokulu kahvehanelerde geçirmesen olmaz mý?...”
“Neyi tartýþýyoruz seninle, anne? Bir haftadýr, okulda bir sürü sýkýntý çektikten sonra, býrak da iki gün de kafama göre takýlayým.”
“Elbette ki takýlýrsýn. Ben, o iki günü kahvehanede oyun oynayarak geçirme diyorum... Gez, golaþ biraz.”
“Sonra, sonra…”
“Ben de sýkýntýný daðýtýrsýn diye söylüyorum zaten.”
“Kahvehanede arkadaþlarým da takýlýyorlar. Onlarýn yanýnda daha iyi oyalanýyorum.”
“Arkadaþlarýn! O anarþistlere mi diyorsun, arkadaþ diye? Bir sürü çatýþma yaratarak, masum bir çok insanýn ölmesine sebep oluyorlar. Benim gözümde hepsi katil onlarýn…”
“Onlar ne anarþist, ne de katil… Sadece arkadaþ, hepsi…”
“Bir tek doktora yapan o arkadaþýn, biraz elle tutulur gibi. Onun dýþýndakilerin niyeti bu memleketi kana bulamak.”
“Ötekilerinin de öyle bir niyeti yok anne...”
Kapý çalýndýðýnda tartýþmayý kestiler. Bora Kavak, “Ben bakarým...” diyerek dýþ kapýyý açmak için fýrladý, gitti.
Cemal kapýya, “Hadi, kahveye gitmiyor muyuz?” diyerek gelmiþti.
Bora Kavak, onu içeri çaðýrdý. “Hülya’dan telefon bekliyorum. Gel de, telefondan sonra gideriz.”
“Beþ dakikalýðýna gireyim madem…”
Birlikte eve girdiler.
Oya hanýmýn yanýna geldiklerinde Cemal, gidip kadýnýn elini öptü. “Nasýlsýnýz Oya teyze?”
“Sað ol oðlum. Hoþ geldin.”
Bora, annesini ihbar ederek, “Annem de, sen gelmeden az önce sizin anarþist olduðunuzu söylüyordu bana…” dedi.
Cemal, Bora’ya, “Oya teyze doðru söylemiþ,” dedi. “Hepimiz için geçerli olan bir gerçek var ki, elle tutulur bir arkadaþ kalmadý çevrede. Herkes, sapýkça idoller peþinde koþmakla meþgul. Allah bu memleketin sonunu hayýr eylesin…”
Oya Haným onu memnun ifadelerle onayladý. “Aferin oðlum, ne kadar da doðru söylüyorsun, aferin…”
Bora Kavak, “tamam anne, bunlarýn doðruluðuna oðlun da inanýyor, merak etme sen… Biz, müsaade edersen odama geçelim mi?” diyerek, Cemal’i odasýna doðru çekiþtirdi. “Yürü yalaka…” Odaya girdiler.
Cemal kendini Bora Kavak’ýn yataðý üstüne attý. “Kahveye gitmeyelim… Uyuyayým þurada...”
Bora Kavak, “Hülya ev arkadaþlarýyla pek anlaþamýyor. Ya sen çýk, ya biz çýkalým, diyorlarmýþ. Halil gidince, onun odasýna Hülya taþýnsýn mý?” diye sordu.
Cemal bir anlýk þaþkýnlýkla doðrularak, onun sorusundaki anlamý çözemedi; “ne yani? Nasýl yani?” diye geveleyerek, onun ne demek istediðini anlamaya çalýþtý. “Hülya ile ayný evde mi kalacaðým?”
“Evet.”
“Hülya kabul eder mi?”
“Sen olur dersen, ona da söyleyeceðim. Eder herhalde…”
“Dedikodudan çekinmezseniz, benim için hava hoþ…”
“Ayný yatakta yatacak deðilsiniz ya, be oðlum? Senin odan baþka, onun odasý baþka... Ben biþey demiyorsam, elaleme ne? Benim sevgilimle kalacaksýn.”
Cemal, “Senin sevgilinse, bizim bacýmýz...” diyerek gülümsedi.
“Her halde, yani... Dur, konuþalým bu iþi hep beraber…” Kalkarken, Cemal’in kolunda üç hilal dövmesi olduðunu fark ederek, kolunu tutup baktý. “Bunu ne zaman yaptýrdýn?”
“Bir hafta oluyor. Sinan götürdü, onunla yaptýrdýk.”
Bora Kavak, þaþkýnlýkla, “Sinan’la mý?” diye sordu.
Cemal, ne varmýþ bunda der gibiydi: “Evet...”
Bora Kavak, inanamayarak, “Bunu o mu yaptýrttý?” diye sordu.
Cemal, onun ýsrarlý sorgulamasý karþýsýnda sýkýlarak, “Hmmm... Evet...” diye tekrarladý. Bora Kavak’ýn hayal kýrýklýðý ile baktýðýný görerek, “Hey, ne oluyorsun yahu? Taktýn dövmeye...” diyerek sitem etti.
Bora Kavak, Cemal’in kolunu býrakýp hayal kýrýklýðýný sürdürerek, “Sinan...” diye mýrýldandý.
“Ne olmuþ Sinan’a?”
Bora Kavak, “Bak, gakkoþ.. Sinan benim bebeklikten beri arkadaþým olan birisi. Sen ise, daha dün tanýdýn sayýlýr onu. Onu benim tanýdýðým kadar tanýyamazsýn, deðil mi?” dedi.
Cemal, “Onunla beni tanýþtýran sensin be oðlum,” diye itiraz etti.
Bora Kavak, “Kahvehanede... Kahvehaneye çýktýðýn zaman oturacaðýn bir masan olsun diye tanýþtýrmýþtým,” diye açýkladý.
“Ýyi iþte...”
Bora Kavak, “Seni, siyasi faaliyetlerine bulaþtýracaðýný düþünememiþtim it oðlunun!” diyerek öfkeyle söylendi.
Cemal, “Siyasi görüþlerimiz örtüþüyor. Kafamýz barýþýyor yani... Ne var bunda?” diyerek ona karþý geldi.
Bora Kavak, üzüntülü, “Yahu gakkoþ ben insanlara saldýrmaktan söz ediyorum. Bu paylaþýlacak, örtüþecek bir siyasililik deðil, terör... Ýþin o yanýna bulaþtýrmamalýydý seni!” diye söylenmeyi sürdürdü.
Cemal, “O da gerekiyor bazen ama... Her yerimizi solcular sarmýþ... Bizi, bizim mahallemizde taciz ediyorlar!” dedi.
Bora Kavak, þaþýrarak, “Senin mahallen mi?... “ diye çýkýþtý. Azarlayarak, “Sen burada bile oturmuyorsun!...” dedi.
Cemal, “Bu mahalleli olmak için kýrk yýldýr bu mahallede oturmak þart deðil. Sen oturuyorsun, Sinan oturuyor, üstelik takýldýðým kahvehane burada. Hem, karþýdakilerin yaptýklarý eylemlere karþý koymak için ille de bu mahalleli olmak þart deðil. Ýnsani açýdan...” diye mýrýn kýrýn ederken;
Bora Kavak, onun sözünü keserek, “Yahu zarar verdiðiniz insanlar da bu mahallenin insanlarý,” diye kýzdý.
“Evet, bu mahallenin... Ama, hepsi bu mahallenin masum, namuslu insanlarýný kaçýrtýp mahalleyi iþgal ederek yerleþmiþler buraya.”
“Ýþte þimdi, týpký Sinan gibi konuþtun. O, bir papaðan gibi, hep bunlarý söyler... Maðdur olan varsa polisi var, mahkemesi var; size ne?”
Cemal, “Polisler, mahkemeler ne yapýyor?” diye çýkýþtý. “Daha geçen hafta Sakarya caddesinde barikat kurup, polisi taþa tutmadýlar mý? Kaçýný yakalayabildiler? O polis taþlayanlardan tanýdýðým birçoðu, daha dün Bahçeli kahvede okey oynuyorlardý böbürlene böbürlene... Bir sürü serseri ortalýðý kýrýp döküyor, ateþe veriyor. Neden? Güçsüz insanlar, yýlsýnlar, dükkanlarýný, evlerini yok pahasýna satýp bu mahalleden kaçýp gitsinler diye. Neymiþ, yasalarmýþ... Yasalar...”
Bora Kavak, iyice kýzarak, “Yahu benim gözlerim de en az senin gibi görüyor her þeyi, ama ben yine de uzak durmaya çalýþýyorum bu iþlerden. “ dedi.
“Hah! Þimdi de sen, renksizler gibi konuþtun iþte... Onlar da, ne saða, ne sola bulaþmadan idare ederiz biz diyerek duyarsýz kalýyorlar her þeye… Bu saçmalýk... Aptallýk... Bu olaylarýn temelinde hep bu hoþgörülülük var, bu tip laflardan, sloganlardan nefret ediyorum. Adamlar suç iþliyor, suç! Her yeri kurtarýlmýþ bölge ilan etme peþindeki o serserilere kim karþý çýkacak, peki?”
Bora Kavak, “Yasalar...” diye tekrarladý.
Cemal, “Gene baþa dönmeyelim,” dedi. “Sen diþe diþ mücadeleni yapmadýðýn zaman, senin adýna yasalar hiçbir þey yapamaz. Polise gidip, þu adam beni öldürecek dediðin zaman, öldürsün de bakarýz demekte!”
Bora Kavak, Cemal’in bir aþiret reisinin oðlu olduðunu biliyordu ve doðudaki aþiret düzenini belki yüzlerce defa tartýþmýþlardý kendi aralarýnda. Þimdi o konulara yeniden girmek istemiyordu, ama onun bir aþiret reisi olan babasýnýn da bu bozuk düzenden nemalanan birisi olduðuna ve Cemal’in de günü geldiðinde þimdiki düþüncelerinin aksine o düzenin bir çarký olacaðýna emindi.
Telefonun çaldýðý duyuldu. Sonra telefona cevap veren anne Oya hanýmýn sesi duyuldu. “Alo? Merhaba! Evet... Burada...” Ýçeri doðru seslenerek, “Bora! Hülya seni istiyor!” diye baðýrdý.
Bora Kavak, Cemal’e, “Tamam. Sonra konuþuruz bunlarý,” dedikten sonra oda kapýsýna yöneldi. “Þu telefona bir bakayým ben.”
Bora Kavak telefon elinde bekleyen annesine doðru geldi. “Biraz yalnýz býrakabilir misin beni anne? Telefonla konuþuncaya kadar yani...”
“Hý, hý...” Oya haným, telefonu teslim ederek oradan ayrýldý. Bora Kavak’ýn odasýna, Cemal’in yanýna gitti.
Bora Kavak annesinin peþinden baktý, onun gözden kaybolduðuna emin olduktan sonra telefonu aðzýna götürüp konuþmaya baþladý. “Tam da ben sana telefon edecektim… Ev buldum sana … Cemal’in evi. … Evet? .... Bugün mü? Cemal’le konuþuruz. … Uðrarým sana .... Ne? Beni mi sokmazsýn? … Öylemiii, haným efendiii... Evet, biliyor musun, umurumda bile deðil. Bana kýz mý yok? Senden daha güzelini bulurum, merak etme!...”
Oya haným, odadaki kanepede oturarak sigarasýný içmekle meþguldü ama, öksürmemek için kendini zar zor tutarak...
Cemal, “Oya teyze, içmeseniz onu. Belli ki, zararlý oluyor size,” dedi.
Oya haným, fýsýldayarak, “Bora’nýn yokluðunda bir iki nefes çekeyim de, söndürürüm,” diye karþýlýk verdi.
Oya haným, bir nefes daha çekti sigaradan, öksürmeye baþladý, bunun üzerine acele ederek sigarayý söndürdü.
Bora Kavak telefon ile konuþmayý sürdürmekteydi. “Ama,...Tamam, söylerim...Onu da alýp geliyorum ...” Telefonu kapattý. Salondan kendi odasýna doðru seslendi. “Cemal!”
Cemal, oda kapýsýný açýp çýktý, Oya Haným da onun hemen ardýndaydý.
“Hadi gidelim.” Annesine, sarýlýp öperek, “Anne, biz Cemal’de oturacaðýz biraz. Bu gece Cemal’de kalýrým belki, merak etme emi,” dedi.
Oya haným, “Tamam da, kalacaðýný telefonla haber ver de uyuyayým ben de; yoksa geleceksin diye uyuyamýyorum, biliyorsun oðlum,” diyerek öksürmeye baþladý. Oðlu kapýnýn önünden ayrýlmakta iken o da dýþ kapýya geldi. “Paran var mý? Vereyim mi?” diye sordu.
“Yok... Sað ol!... Ben telefon ederim sana…” Bora Kavak tam çýkarken duralayýp, annesine, “sigara kokusunu almadým sanma…” diyerek çýktý.
Oya haným suçlanarak eve girdi. Bora Kavak biraz uzaklaþtýktan sonra, “Yakýnda oksijen tüpüne baðlanarak yaþamaya baþlayacak, haberi yok. Vereceði üç kuruþ harçlýk sanki bir þeye yetermiþ gibi, bir de para vereyim mi diyor…” diye söylenmeye baþladý.
Cemal, “Ne yaparsýn oðlum, annelerin gözünde büyümek zor.” dedi.
Bora Kavak, “Hülya, Cemal’i de al gel de, yoðurtlu köfte yemeye gidelim diyor,” diyerek Cemal’in koluna girdi.
Cemal, bu öneriye sevindi. “Ýþte bu daveti reddedersem, Allah baba taþ eder...”
“Cemal gelmek istemeyebilir, deyince, köfteyi söylersen, her þeye boþ verip, dayanamaz buraya koþar gelir dediydi.”
“Bak gördün mü? Senin sevgilin, senden çok beni tanýyor...”
Yol boyunca kol kola, konuþarak uzaklaþýp gittiler.
*
Ünlü Balaban Yoðurtlu Köftecisinde Cemal, Bora Kavak ve Hülya masanýn etrafýnda önlerindeki köfteleri yerlerken konuþmaktaydýlar.
Hülya, “Ya saçmalama Cemo. Kimin umurunda elalem. Evde iki oda var, biri senin, biri benim olur iþte...
Cemal, “Hayýr. Kýz vaziyetinle evde rahat hareket edemezsen diye de kaygýlanýyorum,” dedi.
Hülya, onunla ters çalýþan zihniyetlerinin farkýndaydý. “Nasýl yani? Sapýk bir herif deðilsen, niye rahat hareket edemeyecekmiþim? Sen, istiyorsan pijamanla da, donunla da dolan. Korkma. Ben sapýk falan deðilim... Ha ha ha...”
Cemal, bozularak, “Ben de... Ben de deðilim… Elbet…” diye söylendi.
Bora Kavak, onun bozulduðunu görerek teselli etmek istedi. “Sen de öyle deðilsin elbet oðlum... Yoksa sevgilimizle ayný eve kapatmayýz seni, deðil mi? Sen, þu anarþistlikten uzak durdun mu, bize yeter...” Bu konuda kaygýlýydý. Þüpheli, “Durursun, deðil mi?” diye sordu.
Hülya, ortaya, “buradan çýkýnca bir araba tutup, benim eþyalarý götürelim mi?” diye bir soru atýnca,
Cemal, Bora Kavak’ýn istediði cevabý vermekten kurtulmak için, “ne eþyasý? diye sordu. “Halil, ranzasýný, yataðýný, yorganýný olduðu gibi býrakýp gidecek. Senin eþyalarýna yer yok...”
“Benim de ranzam, manzam yok zaten. Eþyadan kastým, giysi, miysi…”
Cemal, “Ha, iyi o zaman…” dedi. Aklýna yeni gelmiþ gibi, “Sahi, hiç aklýmýza gelmedi; Halil bir ay sonra dönecek, biliyorsunuz bu ev Halil’in, ben de onun yanýna sonradan taþýnmýþtým,” diye devam etti.
“Ben sokmuþtum seni Halil’in yanýna. Dört yýl oldu, artýk sen de yerlisi oldun o evin.”
“Evet, ama iki ay sonra okul bitince çýkacaðým ben. Halil kalmaya devam edecek. Nasýl olacak?”
“Ne nasýl olacak?”
“Hülya, Halil ile beraber mi kalacak yani?”
Bora, “Ya, saçmalama Cemo, iki ay sonra Hülya’nýn da, benim de okulumuz bitmeyecek mi? Okul biter bitmez evlenerek, Hülya’yý bizim eve taþýyacaðým ben, merak etme sen…” diyerek güldü.
“Hayýr yani, Halil bir ay sonra dönünce, ya odasýný Hülya’dan geri alýrsa, Hülya ne olur?”
“Yahu, tamam be Cemo, sýkma sen canýný, onu da bir ay sonra Halil dönünce düþünürüz. Merak etme, Halil, Hülya’yý odasýndan atmak yerine seninle kýç kýça yatmaya razý olur.”
Cemal, gülerek, “Kýçýmý emanet edebileceðim, Halil’den daha güvenli biri daha mý var?” dedi. Sonra, baþladý evin yerleþme planýný, kullaným planýný, keyifli taraflarýný, sýkýntýlý yanlarýný uzun uzun anlatmaya.
Yemek bitmiþti. Bora Kavak, “Kesene bereket sevgilim, týka basa doyduk...” diyerek uzanýp Hülya’ya sarýldý. Hülya, onu hafifçe dudaklarýndan öptü.
Cemal biraz mahcup onlara baktý. Sonra masadan ayaða kalkýp, peçeteyle aðzýný sildi.
*



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aþk romaný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/40)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/37)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/36. )
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/10. (1. Bölüm Sonu)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/39)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/35. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/38)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/34. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/32. )
Mevsim Gülbahar (2. Bölüm/7. )

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bizim Köyün Ayýlarý
Paþazade... 2
Paþazade…1.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/1.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/9.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/3.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/4.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/2.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/8.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/6.

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Part - Time Seviþmeler [Þiir]
Bir "Hiçbir Þey" Olmak [Þiir]
Deliler Bayramý [Þiir]
Nazlý Nazlý Karýlar... [Þiir]
Gülbahar'ým; Can Çiçeðim! [Þiir]
Ýkimiz Ýçin [Þiir]
Hayatým [Þiir]
Halepçe [Þiir]
Senden Önce, Sensiz [Þiir]
Çapkýn Kýz... [Þiir]


Kemal Yavuz Paracýkoðlu kimdir?

Okur yazar, okuduðunu anlar, yazdýðý okunur, emekli büro memurluðundan devþirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiþtir, kendine özgü bir yazý dili kullanýr...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Kemal Yavuz Paracýkoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.