..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Öylesine ciddiye alacaksýn ki yaþamayý, yetmiþinde bile mesela zeytin dikeceksin. -Nâzým Hikmet
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Roman > Aþk Romaný > Kemal Yavuz Paracýkoðlu




11 Ekim 2012
Mevsim Gülbahar (2. Bölüm/3. )  
Kemal Yavuz Paracýkoðlu
Anadolu Üniversitesi rektörlük binasýndaki Sosyal Bilimler Fakültesi dekaný Prof. Dr. Nezih Al’ýn bürosu iç içe iki odadan ibaretti. Ýçeriye, Nezih beyin yanýna, dýþ odadaki sekreter kýzýn yanýndan geçilerek giriliyordu.


:ABAJ:
Anadolu Üniversitesi rektörlük binasýndaki Sosyal Bilimler Fakültesi dekaný Prof. Dr. Nezih Al’ýn bürosu iç içe iki odadan ibaretti. Ýçeriye, Nezih beyin yanýna, dýþ odadaki sekreter kýzýn yanýndan geçilerek giriliyordu.
Sekreterin kulaklarý içerdeki sohbetten kendisine ulaþan seslerdeydi.
“Rektör, bana ait olmasý gereken bir tasarruf hakkýnda bir emrivakide bulunmaz herhalde?”
“Ama dekaným, siz de rektör beyi kýramazsýnýz...”
“Nedenmiþ? Kendi bölümüme rektör kýrýlmasýn diye kendi istediðim birisini atamak yerine rektörün istediði ismi atayamam doðrusu! ”
“Bu problem olacak gibi...”
Halil Kaya, elleri cebinde, içeri girip sekreterin önüne kadar geldi, “N’aber, ablasý?” diyerek hatýr sordu. Genç adam yirmi dört yaþýnda olmasýna karþýn saçlarýnýn tepe noktasýndaki kellik iyice belli olmaya baþlamýþtý.
“Ýyilik… Ne olsun?”
Bu mesafesiz hatýrlaþma birbirlerini uzun zamandýr tanýmalarýn-dan dolayýydý.
“Patron beni bekliyordu…”
“Yardýmcýsýyla, senin için kavga ediyor. Bekle biraz…”
Halil Kaya, “okey,” diyerek, iç odanýn aralýk býrakýlmýþ olan kapýsýndan duyulan seslere kulak vermeye baþladý.
“Herkesin bir talebi var; þimdi moda olan bu… Neyse ki rektörümüz olgun bir adam. Münhal Yardýmcý Doçentlik kadrosuna doktora öðrencimi atayacak olmamý problem yapmayacaktýr.”
“Ýnþallah!”
Halil Kaya’nýn duyduðuna kulaklarý inanamadý. Fýsýltýyla, “Ýþte bu!” diye haykýrarak, sekretere elini uzatýp, çak yaptý. Sonra, samba dansý...
Onun bu çocuksu sevinci sekreter kýzý güldürdü; güldüðü an sesinin içeri gideceðinden korkuya kapýldý. Sus iþareti yaparak kendisi sustu. Fýsýldayarak, “ne var bunda, bu kadar þýmaracak? Otur þuraya!” diye söylendi.
Halil Kaya, “Deðil þýmarmak, takla bile atarým,” diyerek oturdu. Dört yýllýk fakülteyi ilkokul okur gibi geçiþtirdikten sonra yüksek lisans, daha sonra doktora; özellikle de dört yýl boyunca orta öðrenim düzeyinde verilen bir yabancý dil eðitimi sonrasý titizlikle talep edilen yabancý dil baþarýsý, anasýndan emdiði sütü burnundan getirmiþti. Beþ yýl ilkokul, üç yýl ortaokul, üç yýl lise, dört yýl lisans, iki yýl yüksek lisans ve iki yýl da doktora, toplam onsekiz-ondokuz yýl… Bir insan ömrünün bir bölü dördü eðitimle tüketiliyordu ve açýk yakalanabilen tek bir münhal kadroya kapaðý attýðýn belli olduðunda da sevinçten göbek atýlýyordu.
Sekreter kýz, “benim babam kurmay albaylýktan emekli oldu. Emekli olduðu yýla kadar, sürekli eðitim gördü. Elli yýl…” dedi.
“Güleriz aðlanacak halimize…”
“Öyle… Emekli olduktan sonra da çalýþýyor, biliyor musun? Emekli maaþýmla geçinemiyorum diyerek, ilkokul mezunu bile olmayan bir tüccarýn yanýnda… Yah!”
“Yah…”
Ceketi elbise askýlýðýnda asýlý, üstünde kravatlý beyaz gömleði, gri tonlu pantolonu ile týraþlý, tüysüz, saçsýz, elli yaþlarýnda kýsa boylu bir adam olan S.B.F. Dekaný Prof. Dr. Nezih Al, oturduðu yerden doðrulurken, yardýmcýsýna muzipçe baktý.
“Öðrencimin doktorasýný tamamlayarak okulumuzda akademik kariyere baþlayacak olmasý rektörden çok seni mi geriyor, ne?”
“Ne münasebet?”
Masasýnda bir þeyler toparlamaya baþladý.
“Hadi, býrakýn bunlarý. Bu delikanlýya güvenin. Ne kabiliyette olduðunu ben biliyorum onun. Þimdi izin verirsen, masamý toparlayayým da yola çýkmak için hazýrlanayým.”
Dekan yardýmcýsý yerinden kalkarken, “Bu okulun birinci derecede sorumlusu olan sizsiniz. Bu sizin bileceðiniz bir þey,” dedi. Elini uzatýp Nezih Al ile tokalaþtý. “Size iyi yolculuk... Bir ay sonra buradasýnýz inþallah.”
“Ýnþallah... Size býraktýðým vekâletle, ben dönünceye kadar bu atamaya ait iþlemleri tamamlamýþ olacaksýnýz, unutmayýn...”
Dekan yardýmcýsý, bozularak, “Hiçbir þeyi unutmam. Bir ay sonra yeni görevine baþlamýþ olur...” diye söylendi.
“Umarým.”
Halil Kaya, kapýdan çýkan olduðunu fark ederek bir hamleyle ayaklandý, odadan çýkan dekan yardýmcýsý mesafeli tavýrlarla onun önünden geçip giderken, o, kibirli adamýn uzaklaþmasýný nefretle bakarak seyretti.
Prof. Dr. Nezih Al, hýzlý hareketlerle gitmek için hazýrlanmaktaydý, epeyi bir þeyler doldurdu çantasýna. Telefonu çaldýðýnda telefon alýcýsýný kulaðýna kaldýrýp az dinledikten sonra, “Gelsin!” dedi.
Kapý çalýndýðýnda, kapýya doðru seslendi. “Gel, Halil’ciðim!”
Kapý açýldý, içeri Halil Kaya girdi, hemen kapý önünde ellerini kavuþturup ayakta beklemeye baþladý. “Beni emretmiþtiniz hocam.”
“Estaðfurullah! Sýnav sonucunu söylediler mi?”
“Yok.”
“Kendim haber vermek istedim.” Adam, onun yanýna giderek yüz mimiklerini izlemeye baþladý. “Doktoraný tamamladýðýný söylememi umuyorsun, biliyorum.” Karþýsýndaki gencin yüzündeki sevinmeye hazýr rahatlýðý gördü. “Böyle, damdan düþer gibi olacak; ama, doktora tezinin kabul edilmediðini söylemek zorundayým.” Bu defa Halil Kaya’nýn yüzündeki rahatlýðýn hayal kýrýklýðýna dönüþümünü izleyerek muzipçe omzuna dokundu öðrencisinin. “Bunu hak etmemiþtin. Üzgünüm!”
Halil Kaya, altý yýllýk öðrencilik sürecinde bir kez bile þaka yaptýðýna þahit olmadýðý hocasýnýn, kendisine þaka yapabileceðine en küçük ihtimal bile vermiyordu, ama onun dekan yardýmcýsýyla konuþurken söylediði o laflarý yeniden yorumlamaya çalýþarak, yanlýþ anlamýþ olamayacaðýna hükmetti. Evet, evet… Altý yýl boyunca bir kez bile þaka yaptýðýna þahit olmadýðý hocasý bu defa þaka yapýyordu. Yüzünün çizgileri yeniden yumuþadý, gözleri yine ýþýdý.
Prof. Dr. Nezih Al, “Bir ay boyunca yurt dýþýnda olacaðým. Senden ricam, bu arada yeni bir dosya hazýrlaman,” dedi. Bu arada öðrencisinin kaçamak bakýþlarýnýn ýþýdýðýný o da fark etti ve sempatiyle gülümsedi.
“Yemedin deðil mi?”
“Yok.”
Halil Kaya mahcuplukla gülümsedi.
“Kapý aralýðýndan misafirinizle konuþtuklarýnýzý duydum da…”
Masasýna dönerek çekmecesinden çýkarttýðý evraðý Halil Kaya’ya götürüp, “Hadi, daha fazla üzmeyeyim seni,” diyerek teslim etti. “Çok baþarýlý bir öðrencilikten sonra, bunu hak ettin sen!” Verdiði evraðý eline alan Halil Kaya’yý yanaklarýndan öperek tebrik etti. “Tebrik ederim!”
“Çok… Çok teþekkür ederim, hocam… Yani, þey… Aldým mý? Doktoram bitti mi, yani… Çok teþekkür ederim! Her þey sizin sayenizde oldu!” Halil Kaya’nýn sinirlerine hâkim olamayarak gözlerinden yaþlar gelmeye baþladý. “Çok teþekkürler!”
Prof. Dr. Nezih Al, askýlýktaki ceketini sýrtýna geçirdi, masasýnýn üstünden çantasýný aldý. “Benim þimdi, çýkmam gerekiyor… Haydi, beraber çýkalým!”
Halil Kaya, hocasýyla tokalaþýrken, “Tabii… Ýyi yolculuklar dilerim, hocam!” dedi.
Nezih bey, tokalaþtýðý öðrencisinin elini kapýya kadar býrakmadý.
“Sað ol! Sen ne zaman dönüyorsun Ayvalýk’a?”
“Buralarda bir iþim kalmadý. Bugün giderim.”
“Çok iyi... Ýyi bir tatil yaparsýn artýk... Bir ay sonra buraya gel de, üniversitede ki iþine baþlatalým.”
“Gelirim hocam.”
Prof. Dr. Nezih Al, “Tamam. Sana da iyi yolculuk!” diyerek kapýyý açmak için uzandý.
Halil Kaya, ani bir refleksle hocasý için kapýyý açtý, tuttuðu kapýdan çýkmasýný bekledi. Onun peþinden kendisi de kapýyý çekerek çýktý.
*
Eskiþehir Anadolu Üniversitesinin Tepebaþý kampusu içindeki sessiz ve hareketsiz ortam, huzursuzluk kokuyordu. Tam bir kaos dönemi yaþanýyordu. Halil Kaya ortalýkta yalnýz baþýna bulunmaktan kurtulmak ihtiyacýyla, acele adýmlar atarak Yunus Emre kampusu yönünde uzaklaþtý.
Mavi Hastane önündeki yol boyunca ilerliyordu.
Karþý yönden birilerinden kaçarak gelen öðrenciyi gördü. Her kaçanýn bir de kovalayaný olurdu. Müthiþ bir korkuya kapýlarak o da hastane binasýna doðru kaçtý.
Bir yerlerden birileri ortaya fýrlayarak, taþlarla sopalarla kaçan öðrenciyi kovalamaya baþladý. Hastane kapýsý içinden hastane görevlileri ile birlikte onlarý seyretti bir süre.
Kapýdaki Güvenlik Memuru, “yiyin birbirinizi serseriler!” diyerek küfretti.
Hastabakýcý kýlýklý diðer bir görevli, “hastanemizin müþteri adaylarý onlar,” dedi. “Az sonra ya ölüleri, ya dirileri getirilir buraya.”
Halil Kaya, kovalayanlarýn da gözden yitmesi üzerine dýþarý çýkarak, hýzla uzaklaþtý.
*
Prof. Dr. Nezih Al, rektörlük binasý önündeki park alanýndan aldýðý arabasýyla hareket ettiðinde, kendisine doðru kaçarak gelen öðrenciyi gördü. Öðrenciyi kovalayan grup, aradaki mesafeyi iyice kapatmýþtý ve kaçan öðrenciyi yakalamak üzereydiler. Bunu fark ettiðinde, onlarýn yakalayacaklarý öðrenciye büyük bir zarar vereceklerinden kaygýlandý. Arabasýnýn vitesini büyültüp, tekerleklere patinaj yaptýrarak kaçan öðrencinin yanýna ulaþtý, arabanýn ön kapýsýný açarak, “bin haydi! Çabuk!” diye baðýrdý.
Öðrenci, can havliyle arabanýn içine atladý; iyice korkuya belenmiþ, tir tir titriyordu.
Arabasýna aldýðý öðrenciyi oradan kaçýrmak için, hýzla kovalayanlarýn arasýna daldý, kendine yol açtý. Kenarlara kaçýþanlar ellerindeki sopalarla, taþlarla arabaya vurmaya baþladýlar.
Açtýðý yoldan uzaklaþmaya baþladýðýnda, patlayan bir silah sesi duyuldu. Araba uzaklaþtý, uzaklaþtý, o süratle, yol kenarýndaki bir çam aðacýna çarparak durdu.
Silahý atanla birlikte olayýn vahametini anlaya diðerleri, çil yavrusu gibi bir yana kaçýþtýlar.
Kurþun, Prof. Dr. Nezih Al’ýn sýrtýndaki beyaz gömleði ala boyamýþtý.
*
Kafeteryada saða sola asýlmýþ hoparlörlerden yabancý þarkýlar yayýlmaktaydý.
Bora Kavak, “Mamy Blue” isimli þarký çalýnmaya baþlayýnca, dikkat kesilerek müziðin ritmine uygun hareketler yapmaya baþladý. Ayný müziði kafeteryanýn dýþýndaki hoparlörlerden solcu öðrenciler de dinleyerek þarkýnýn ritmiyle uygun hareketler yapýyorlardý. O daima, hem saðcýlarýn, hem solcularýn ayný müþtereklerde buluþmasýnýn mümkün olabileceðini düþünürdü. “Ricky Shane’nin Mamy Blue’si bunu becerebiliyorsa, yurtseverlik ideolojisi neden beceremiyor?” diye düþünmekteyken, dýþarýda ki solcu grubun yanýna elinde þiþkin bir poþetle gelen, sýnýf arkadaþý Metin’e dikkat kesildi. Metin, gruba el kol hareketleri ve mimiklerle bir þeyler anlatýyordu. Onun, arkadaþlarýna anlattýðý þeylerin neler olduðunu iþitebilmeyi çok isterdi. Buradan bir tahminde bulunmak gerekiyorsa, konuþmalarýnýn arasýnda, elindeki poþete baktýðýna ya da onu gösterdiðine göre, gruba poþet içindekiler hakkýnda bilgi veriyor olmalýydý.
Ayný görüntüye Burhan da takmýþtý kafasýný. “Komünistleri görüyor musun abi?” diyerek masadakilere Metin’in bir þeyler anlattýðý grubu gösterdi. “Ekonomicinin elindeki poþette, kitaplar var?”
Cemal, Burhan’a, “ekonomicileri niye genelliyorsun kardaþ?” diye çýkýþtý. “Ben de ekonomi okuyorum, Bora da, Hülya da… Bir sürü ekonomi okuyan kardaþýmýz var…”
Burhan, “yok, genellemiyorum abi… DýKapital okuyan ekonomicilerle bir tutar mýyým sizi hiç?” diyerek sýrýttý.
Ahmet, dýþarýdakileri göstererek, “gene kitap daðýtacaklardýr bunlar,” dedi.
“Pazar günü toprak sahadan kovduðumuz yetmemiþ bunlara, anlaþýlan… Bir derse daha ihtiyaçlarý var bunlarýn.”
Kemal, “Ne kitabý daðýtýyorlar bunlar?” diye sordu.
Paþa, “Nutuk’u daðýtacak deðiller ya... Karl Marks’ý daðýtýyorlardýr…” dedi.
Halil Kaya kafeteryaya girdiðinde bir masayý çevreleyerek oturmuþ arkadaþlarýný hararetli bir sohbet içindeyken buldu.
Halil Kaya, “Selamünaleyküm!” diyerek masaya geldi. Masadakiler onun selamýný “Ve Aleykümselâm!” diyerek aldýlar.
Halil Kaya elindeki evraký masanýn üstüne doðru attý. Attýðý evrak piste inen uçak gibi süzülerek masanýn üstüne kondu. Paþa onu eline aldý, þöyle bir göz atýp, “Doktora diplomaný almýþsýn?” dedi.
“Az önce aldým.”
Paþa, ayaða kalktý, heyecanla haykýrdý: “Hey millet! Doktor Halil Kaya’yý alkýþlayýn!”
Kafeteryada bulunanlar büyük bir curcuna ile alkýþlamaya, ýslýkla tempo tutmaya ve haykýrmaya baþlamýþtýlar.
“Helal olsun sana Ayvalýklý!”
“Islatalým o diplomayý!”
Masadakiler ayaklanmýþ, her biri sevinç gösterisi yaparak Halil Kaya’yý tebrik etmiþti.
“Sað olun arkadaþlar! Aslýnda ben buraya, vedalaþmaya geldim.”
Cemal, daha önceden konuþtuklarý için, “Halil Ayvalýk’a gidiyor bugün,” dedi.
Paþa, Cemal’e, “ev arkadaþýn ile ayrýlýyorsun, desen ya?” dedikten sonra Halil’e dönerek, “Eþyalarýný götürmüyorsan, yeni öðrencilere vermek için ben alýrým,” dedi.
Ona cevabý yine Cemal verdi: “Götürmüyor. Bir ay sonra iþbaþý için dönecek ya…”
Paþa hatýrlayarak, “haa, sahi,” diye söylendi.
Ahmet, Cemal’e, “bu bir ay boyunca tek baþýna mý oturacaksýn hangar gibi evde?” diye sordu.
“Ne hangarý kardaþ! Ýki göz ev… Hülya yerleþecek Halil’in odasýna þimdilik…”
“Bora?”
“N’olmuþ Bora’ya?”
“Sevgilisine seninle ayný evde kalmasýna izin veriyor mu?”
Bora, bozularak müdahale etti. “Hülya, ev arkadaþlarýyla anlaþmazlýða girdi. Ona yeni bir ev ayarlayýncaya kadar, þimdilik Halil’in boþaltacaðý odaya yerleþecek… Hem bende takýlýrým onlarla.”
Cemal, Ahmet’e sataþarak lafa girdi. “Ýstersen gel, Hülya’nýn yerine, seninle oturalým. Kiranýn yarýsýný ödersen tabii…”
“Mümkün deðil! Senin evin yarý kirasýyla ben bir ay geçiniyorum.”
Kemal, lafa karýþarak, “herkesin babasý seninki gibi mebus deðil kardeþim,”dedi.
Burhan, “hem de toprak aðasý,” diyerek üsteledi.
Cemal, arkadaþlarýnýn esprilerine gülümseyerek, “þurada bir ay sonra dönecek Halil… Hem oturmayacaðý bir ayýn yarý kirasýný da ödedi zaten…” dedi.
Onun üstüne daha fazla varmamak için herkes sustu.
Halil Kaya, “sizin geyiðiniz bitmez,” diyerek ayaklandý. “Hadi ben vedalaþayým da gideyim…”
Sinan da, “Biz de geliriz otogara, geçirmeðe,”diyerek ayaklandý.
Halil Kaya, “doðrudan otogara gitmeyeceðim, baþka iþlerim de var. Burada ayrýlalým,” diyerek Sinan’ýn elini tuttu, yanak yanaða öpüþmeyi andýrýr biçimde kafalarýný tokuþturdular.
Sinan, “iyi madem, sen bilirsin,” diyerek onunla kucaklaþtý.
Halil Kaya masadakilerle sýrayla ayný þekilde kafa tokuþturup kucaklaþmaya baþladý. Öteki masalardan gelenler de oldu. Yoðun bir vedalaþma töreni yaþanýyordu… Bora vedalaþma sýrasý kendisine geldiðinde,
“Hülya’yla gideceðin yerlere arabayla götürüvereceðiz kanka,”
diyerek orada vedalaþmayý kabul etmedi. Nihayet herkesle vedalaþtýktan sonra Halil Kaya, son bir kez, “Allahaýsmarladýk!” diyerek el sallayýp Bora ve Hülya ile birlikte oradan ayrýldý.
Kafeteryadan çýkýp otoparka doðru yürürken, Hülya, “e? buradan nereye?” diye sordu.
Halil Kaya, “evden iki valiz ile bir çanta alacaðýz, sonra doðru otogara,”dedi.
“O kadarcýk mý? Hani baþka yerlere gidecektin?”
“Yok yahu… Gelmesinler diye öyle dedim.”
Gülüþerek otoparka doðru gittiler.
*



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aþk romaný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/40)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/37)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/36. )
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/10. (1. Bölüm Sonu)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/39)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/35. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/38)
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/34. )
Mevsim Gülbahar - (2. Bölüm/32. )
Mevsim Gülbahar (2. Bölüm/7. )

Yazarýn roman ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bizim Köyün Ayýlarý
Paþazade... 2
Paþazade…1.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/1.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/3.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/9.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/4.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/2.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/8.
Mevsim Gülbahar - 1. Bölüm/6.

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Part - Time Seviþmeler [Þiir]
Bir "Hiçbir Þey" Olmak [Þiir]
Deliler Bayramý [Þiir]
Nazlý Nazlý Karýlar... [Þiir]
Gülbahar'ým; Can Çiçeðim! [Þiir]
Ýkimiz Ýçin [Þiir]
Hayatým [Þiir]
Halepçe [Þiir]
Senden Önce, Sensiz [Þiir]
Çapkýn Kýz... [Þiir]


Kemal Yavuz Paracýkoðlu kimdir?

Okur yazar, okuduðunu anlar, yazdýðý okunur, emekli büro memurluðundan devþirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiþtir, kendine özgü bir yazý dili kullanýr...


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Kemal Yavuz Paracýkoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.