İnsan gülümsemeyle gözyaşı arasında gidip gelen bir sarkaçtır. -Byron |
|
||||||||||
|
Bugün yüreğim hapır hapır ediyo sabahdan beri. Galbim, sanki güccük dilimin yanında atıyo. Nuçun diye soracak olursan, deyverim: Dün gece bir ürya gördüm hayırdır inşallah; ne sen sor, ne ben söyleyim. Hâlâ etgisindeyim. Ürya değil de kâbus gibiydi, hatda kâbusdan beterdi. Üryamda; ben çok ağır bi hasdalık geçirmişim hayırdır inşallah. Ürya bu ya; sekiz on sene gomada galmışım. Sonacıma da bir gün, aniden uyanmışım. Sanki akşam yatmışım da sabah uyanmışım gibi geliyo bana. Amanin baş ucumdakiler bi seviniyorla bi seviniyorla uyandım diye; gören de mayişlerine zam gelmiş sanır. Ama ben, yıllarca uykuda galdığımı bilmiyom tabi. Sevinmelerine şaşırıyom. Neyse, beni bindirdile arabaya, hasdaneden eve gidiyoz. Edrafıma bakıyom, her yerler denişik. Caddelerin, sokakların, okulların adları denişmiş. Sanki başka bi memlekâtdayız. Bana, anlatıyorla gaç yıl uyuduğumu; memlekâtda hiçbi şeyin esgisi gibi olmadığını, yeni duruma alışmak uçun zorluk çekeceğimi falan. Vardık eve. Evde bi sürü insan va tanımadığım. Garınca yuvası gibi çocuk dolu ev. Bi de sekiz on tane genç gadın. Önce, bunları misafir sandım. Meğer benim oğlanlar, torunlar, hakkımız 3 dür, 4 dür deyip bigaç tane gadın almışla. E, her birinden 3 çocuk derken; ev greş gibi olmuş. Al bunları, iki tane futbol dakımı gur. Tansiyonum fırladı tabi. Gafayı aycık dağıdırım beldki diye, şu televziyonu açın dedim. Kimseden gık çıkmıyo. Meğer televizyonla gündüz yalınız 2 sehet yayın yapıyomuş. O da “İcraatın İçinden” miş. Programda başbakan gonuşuyomuş. Diziler milletin ahlâgını bozuyo diye, yayından galkmış. Şu saçmalığa bi bak hele. Ondan sonra, şu pencereyi bi açın da hava alayım, yoksa şinci boğulacam dedim. Olmazmış. Gadınların sesi nemahremin gulağına gider, günaha girermişiz. İşde o vakıt bayılacak gibi oldum sevgili günlüğüm. Bunun şekeri düşdü galiba, datlı getirin de yesin dedi birisi. Bi tabak datlı getirdiler. Bi baktım, en sevdiğim datlı. Kim yapdı bu dilber dudağını dedim. Onun adı artık, dilber dudağı değil, dua yaprağı dedile. Eski adı seksiymiş. Allah’ın verdiği nimeti yerken bile seksi akıllarına getiriyorla. Aklım, mantığım almadı sevgili günlüğüm. Az sonra, bohçalanmış gibi bi gız girdi içeri. Daha sekiz- dokuz yaşında anca var. Meğer ben hasdanedeyken doğmuş. Bu gızı niye böyle sarıp sarmaladınız dolma gibi diye sordum. Namehremden gorumak uçunmuş. Evde ne namehremi diye sordum. Meğer evdeki erkek melekler görmesin diye gapatmışlar çocuğu. İyi de bu gız(çocuk), o erkek melekle görmeden nasıl tuvalet ihtiyacını giderecek, nasıl banyo yapacak? N’olmuş bu millete diyom. Sanki üsdüme garanlık bi bulut çökdü hiç bi yanı göremez oldum. Yüzüme gözüme su serpdile de kendime geldim. Çocukla başıma üşüşdüle. Belki güzel bi haber alırım deye, hangi okula gidiyosunuz diye sordum. Üçü Tayyip Erdoğan İlköğr. Okulu’na, ikisi Osman Külyutmaz İlköğr. Okuluna, dördü de Emine Erdoğan İmam Hatip Lisesi’ne gidiyomuş. Hadi ötekileri anladım da, Osman Külyutmaz kimmiş deye sordum, başbakanın asger arkadaşının adı dediler. Allahım! Sen aklıma mukayyet ol diye dualar etdim. Akşam oldu, elekdrikle yanmıyo. Odada birbirimizi zorla görüyoz.Yakın lâmbaları diyom, olmaz diyorla. Edison Müslüman değil, onun icadettiği şeyi gullanmayız diyorla. Bizim ecdadımız elekdirik mi gullandı diyorla. Ecdadımızın çekdiği sıkıntıları anlamak uçun, onlar gibi gaz lâmbası yakıyoz demesinler mi? İşde tam bu sırada “Yeterrr!” diye bağıra bağıra ağlamaya başladım. Bağırırken, sesime uyanmışım. Bi bakdım, yatakdayım. Ohhh! Allahım sana şükürler olsun dedim. Galbimin hapırtısı, dizlerim tirildemesi aycık tavsıdı. Derken, öğlene doğru bizim gomşu Ayşe Hanım geldi oturmaya. Ona üryamı anlatıverdim. Üryadan uyanınca, kendimi çok mutlu hissetdim, iyi ki gördüklerim üryaymış dedim.”Bu üryayı neye yormalı Ayşe Hanım?” dedim. Acı acı güldü. Yorumu, zaten üryanın içinde; ayrıca yormaya gerek yok gomşucuğum; sen, memlekâtımızın on- onbeş yıl sonrasını görmüşsün. Belki daha da öncesini demesin mi? Şinci gara gara düşünüyom sevgili günlüğüm. Gördüklerimin sadece bir ürya olduğuna sevineyim mi; yoksa, Ayşe Hanım’ın sözlerinde gerçek payı mı arayım? Ihhh!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |