Kan ter içinde uyandým. Nefes nefeseydim. Göðsümün hýzla inip çýkýþýný çok net hatýrlýyorum. Bir kabus görmüþtüm sanýrým. Ama neydi, nasýldý hatýrlamýyordum hiç bir þey. Saat kaçtý? Güneþ doðmamýþtý, geceydi daha, sabaha karþýda olabilirdi. Saatim neredeydi? Kolumdan çýkarmazdým ki. Babamýn ölmeden önce son hediyesiydi bana çünkü, çok deðerliydi. Sigara içmeliydim, nikotin kendime getirirdi beni. Ee sigaramda yok, o neredeydi peki? Her zaman tek ayagi kýrýk antika komodinin üzerinde dururdu. Hemen baþucumda. Çok sigara içerim ben çünkü, tiryakilik derecesinde. Yerinde deðildi ama. Yorganý firlatýp ayaða kalktým. Kapýya doðru yöneldim, bir kaç adým atýp durdum. Bir þey ariyordum ben. Evet bir þey. Ama ne? Sigara mi saat mi? Hayýr hayýr ikisi de deðil, baþka bir þeydi bulmak istediðim ama neydi? Gözlerimi fal taþý gibi açýp bakýnýyordum. Týpký bir deli gibi. "Bir deliyle aramdaki fark neydi?" Salvodar Dali'yi düþündüm bir an, neden bilmiyorum. Duvarlardaki rutubetler çarptý gözüme. Ne kadar da çoðalmýþlar, dün bu kadar deðillerdi sanki. Yerde bir de kalem vardi. Mürekkepli kalem hemde. Ben hayatimda hiç mürekkepli kalem kullanmadým ki, kimindi acaba bu kalem? Farkýnda olmayarak birden kalemi yerden alýp rutubetleri kazýmaya baþladým. Sanýrým aradýðým þey buradaydý, ya da burada olmalýydý. Ama duvar öylesine yumuþaktý ki sanki adeta köpükten yapýlmýþtý. Kalemi her sürttüðümde kocaman parçalar düþüyordu yere. Daha büyük bir merakla daha çok bir azimle defalarca sürttüm. Kalemi firlatip týrnaklarýmla devam ettim. Bitmiyordu, sonu gelmiyordu. Hem ben ne arýyordum ki burada? Aniden bir sýcaklýk hissettim ellerimde. Ilýk ýlýk. Duvardan kan süzülüyordu. Üþümeye baþladým. Kýpkýrmýzý kan yavaþça akýyordu. Ayaklarýma kadar kana bulanmýþtým. Duvardaki çatlaklardan siyah, simsiyah bulutlar çýkmýþtý þimdi de. Kan durdu. Her yer karaydý ama. Hiç bir sey göremiyordum. Ayaklarýma deðen kanýn sýcaklýðýný da hissedemiyordum, soðumuþtu. Daha çok üþüyordum, hatta titriyordum. Ben neredeydim, ne arýyordum, napýyordum? Babamý düþündüm bir an. Gözlerimi sýmsýký kapadým, korkuyordum. Babam belirmiþti önümde. Gülümsüyordu bana. Üzerinde öldüðü gün giydiði kýyafetler vardý. Dokunmak istedim, koþup boynuna sarýlmak, doya doya öpmek, koklamak. Yapamadým. Çok istesem yapardým belki de, bilemiyorum. O ise karþýmda öylece durup gülmeye devam ediyordu. Sinirlendim o an. O, neden gelip bana sarýlmýyordu öpmüyordu, evladým diye neden koþmuyordu bana? O yapsaydý. Arkasýný döndü birden. Çýðlýk attým 'baba dur!' diye. Ya da attýðýmý sandým. Durmadý zaten yürümeye devam etti. 'Baba dur gitme...' diye haykýrdým defalarca. O, ise gitti bana aldýrýþ etmeden. Yok oldu silueti tamamen ve her yer yine karanlýk oldu kapkara. Bir ses yankýlandý kulaklarýmda, yok oluþunun hemen ardýndan. Onun sesiydi bu, babamdý; "keþke'lerinin içinde kendini arýyorsun kýzým."
Ayaklarýmda sýcaklýðý hissettim, saat kaçtý? Güneþ doðmamýþtý, geceydi daha, ya da sabaha karþý da olabilirdi.