"Ne elbiseler gördüm, içinde adam yok, ne adamlar gördüm sırtında elbise yok." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Bugün eski bir günlüğümü buldum yine hastalıklı yıllarıma ait bir günlük.Her zaman güçsüz bir çocuktum ben.Sürekli hasta oluyordum.12 yaşımdayken artık mutlaka öleceğime karar vermiştim kurtuluşum yok gibiydi takii o gelene kadar.elime günlüğümü alıp okumaya başladım 12 aralık Aralık rüzgarları soğuk,soğuk esiyor.100 tane kaldılar daha 2 gün önce daha 150 tanelerdi.yakında kar yağacak.ilk karla birlikte o gün son yaprakta düşecek .işte o zaman öleceğim şimdi yaptığım sadece ölümü beklemek… Sonbahar rüzgarlarını doyasıya dinliyorum.bir daha bu rüzgarları dinleyemeyeceğim.eski bir evin bahçesinde yaprakların düşüşünü izliyorum onların her birinin düşüşünde ölümün daha da yakında olduğunu hissediyorum.artık kalbim daha da sık ağrıyor.baş dönmelerim de sıklaştı.bütün bunlar tükenen günlerimin habercisi. 13 aralık Annemlerle küsüm.beni kandırmaya çalışıyorlar.benim yaşayacağımı düşünerek bana yalan söylüyorlar.Yağmurun yağdığını görünce direk men buraya geldim .yağmurun yüzümü yıkayışı çok hoşuma gidiyor.Belki de son mutlu anlarım.yağmurun altındayım Yapraklar dökülüyor 90 tane kalmışlar işte. Rüzgar sanki ölümün sesiydi.ölüm bana her şeyde ben geliyorum derken onlar bana hala yalan söylüyorlar.Şu anda beni izliyorlar biliyorum.Onlara bakmayacağım.Onara ses vermeyeceğim.elimi çamurlu toprakta gezdiriyorum.gitmem gerek. 15 aralık Gidiyorum.ölmeden önce görmek istediğim yerlerin listesini yaptım.annemlere verdim.annemlerse sevindi.benim umutlu olduğunu düşündüler.umut benim için anlamsız bir kavram.ölüm her şeyde kendini bana hatırlatıyor.yarın yola çıkıyoruz 17 aralık Günler ne kadarda çok geçiyor değimli.kum taneleri bile bu hızla akamaz..evin karşısındaki ağacı seçtim.65 yaprağı kalmış.listemdeki ilk yer yetimhane.orayı merak ediyorum. 18 aralık Ne kadarda çok çocuk var.bir banka oturdum.rüzgar eserken ağaçlarda yapraklarını dökmeye başladılar.ölüm yine hatırlatıyordu kendini rüzgar sanki ölümün fısıltısıydı.sanki geliyorum diyordu.yanıma oturan kızı görmedim.Elindeki topu uzatarak benimle oynar mısın dedi. Ben öleceğim dedim sakince.kız affalamış bir edayla eee tamam bende öleceğim dedi.ama ben son yaprakla öleceğim çok hastayım ben.ölüm geliyor her yanda kendini hatırlatıyor anladın mı diyerek kıza bağırdım.kız başını önüne eğerek biraz düşündü.sonra kafasını kaldırarak kulağıma yaklaştı.Sana bir sır vereceğim tamam mı ama kimseye söyleme bende hastayım hem de çok bende ölümü bekliyorum.benimle ölümü bekler misin diye sordu.elimi uzatarak tamam dedim adını sordum duru dedi. 20 aralık Duru bana harıl , harıl yapraklarla yapacaklarımızı anlatıp duruyor.duru diye sözünü kestim.Duru dedim bak şu ağacı görüyor musun.kuru bir ağacı göstererek.evet dedi.bak o ağaç bizim ağacımız olsun dedim.tamam diye cevap verdi ve ağacın dibine oturduk.yüzümü ağacın dallarına doğru kaldırarak 25 dedim.hı diye cevap verdi duru.25 yaprak kalmış ölmeme dedim.Duru biraz durduktan sonra beni burada bekle diyerek içeri girdi.geldiğinde elinde 2 bant rulosu vardı.bunlar ne diye sordum. Bunlar umut bağlarımız dedi.umut mu dedim kayıtsızca evet umut dedi ve bankın üzerine çıktı.elindeki bantla yaprakları kuru dallara bantlamaya başladı.işi bittiğinde bana dönerek yapraklar dökülmeden ölmezsin değimli dedi.bense gülümsememle karşılık verdim. 25 aralık Günlerim çok eğlenceli geçiyor.yapraklara çok takılmıyorum.çünkü artık sürekli daldalar.yağmurun tadını çıkarıyorum.duru tuhaf , tuhaf oyunlar buluyor. 2 ocak Son iki haftadır kar yağıyor ama umrumda değil.Yapraklar düştü ama bantlar hala orda.Baş dönmelerimde azaldı kalbimse hiç sıkışmıyor.Karlarda yuvarlanıyoruz.Umut bağlarımın daha da sağlamlaştığını hissediyorum. 10 şubat Duru artık iyiden iyiye dalga geçmeye başladı.Ölüm günün geçti galiba diye.Birlikte kahkahalarla gülüyoruz .Annemler bizi izlerken çok mutlular.Onlara dönerek gülümsüyorum.Kendime yalan söylediğim için kızıyorum.Ama yinede mutluyum.Duru bana ilaç gibi geldi. 14 mart duru suçlu gibi duruyordu.Ne var duru dediğimde cevap vermedi.Duru söylesene diye üsteleyince ağlayarak konuşmaya başladı.Tuba ben gidiyorum dedi.Ne nereye dedim çok şaşırmıştım.Beni evlatlık edindiler.izmir e gideceğiz bu son günümüz yardım edermisin diye sordu.e.. evet diye cevap verdim.Beraber eşya toplamaya başladık.tek kelime dahi konuşmadık.Ağacımızın altına gidip saatlerce orda sarılarak oturduk.ayrılık vakti gelince beni kenara çekip tuba ben sana bir kez yalan söyledim oda hasta olduğum yalanıydı diyerek yanağım dan öptü.seni seviyorum diye fısıldadık.Araba hızla uzaklaşırken Ölüm arkadaşımın arkasından uzun uzun baktım.Günlerini benim için feda eden ölüm arkadaşımın. günlüğü bitirip elimden bıraktığmda uzun süre boşluğa baktım.Duru acaba şimdi neredeydi nasıl bir yaşam sürmüştü ve beni hatırlıyormuydu.Kararımı vermiştim.onu arayacaktım.Şansımın ne kadar olduğunu bilmiyordum ama yinede arayacaktım...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hilal Ünal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |