"Küle değil, ateşe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar |
|
||||||||||
|
Bundan yirmi yıl hatta on yıl öncesine göre günlük yaşayışımızda büyük değişiklikler oldu. Bilgisayar, internet derken akıllı telefonlar ile günlük zaman ayırdığımız uğraşılar değişti. Örneğin; Otobüslerde eskiden kitap okuyan, gazete okuyan insanlar görebilirdiniz. Oysa şimdi sadece akıllı telefonları ile vakit geçirenleri görüyoruz. Bu telefonlarda çoğunlukla sosyal ağlarla ilgileniyorlar ya da daha kötüsü oyun oynuyorlar. Bütün gün çalışan birisi akşam evine geliyor, facebook twitter derken iyimser bir tahminle bir iki saatini bilgisayar başında geçiriyor. Sonra televizyonda bir dizi ve gün bitiyor. Bu durum tersine nasıl çevrilir? Nasıl insanlar daha fazla kitap okur? Bu konuda medyaya özellikle internet medyasına büyük iş düşüyor. Haber siteleri, gazete televizyon portalları hepsi politik gündem üzerine o kadar yoğunlaşıyorlar ki Bir yerden sonra yeter artık! Diye bağırmak geliyor içimden. Uzun süredir de günlük politik gelişmeleri sadece yüzeysel takip ediyorum, hatta etmiyorum. Köşe yazıları, yorumlar hep politikacılar üzerine, manşetler ona keza. Neden ülkenin sorunları üzerine yazan halihazırdaki hükümetten memnun olmayan köşe yazarları sadece bunları eleştirir? Bıkmazlar mı? Neden haftada bir gün olsun politika dışında resim, edebiyat, tiyatro, sinema üzerine yazmazlar? Neden güzel bir şiir, bir yazar veya sanatçı hakkında ilgi çekici bir anekdot, edebi bir yapıt üzerine düşüncelerini yazmazlar? Neden edebi yapıtlar, sanat olayları hakkında tartışmazlar? Evet ülkemizi yönetenlerden ben de memnun değilim. Ama maalesef yönetilenlerin büyük bir kısmı memnun. Bazı gerçekleri göremiyorlar, görmüyorlar. Muhalif yazarlar yıllardır yazıyor, ama belli bir kesimi ikna edemiyorlar. O kesimin bilinçsizliğinden yakınıyorlar. Belki de toplum genelinde sanatın, edebiyatın yaygınlaşması bilinçlenmeyi arttırır. Bir başka konu da çocuklarımız ve edebiyat. Beşinci sınıfta okuyan çocuğum olduğu için biliyorum. Türkçe öğretmenimizin talebi üzerine birinci dönem sekiz tane kitap aldık. Çocuklar bu kitapları okuyacak ve sınav olacaklardı. Benim çocuğum hepsini sıkılarak da olsa okudu, hatta bir kaçını ben de okudum. Sonradan öğrendik ki, bir çok çocuk kitapları okumuyor, internetten özetini okuyor, olası sınav soruları da internette mevcut. Yani zevahiri kurtarıyorlar. Neden okumuyorlar diye düşünüyorum. Birincisi çocukların Türkçeden başka dersleri de var doğal olarak bir dönem için ( 3-4 ay) sekiz kitap bir hayli fazla. İkincisi okunmak için verilen kitapların çoğu dini komular ağırlıklıydı. On-on bir yaşındaki çocukların ilgisini çekecek, onları okumanın büyülü dünyasına katacak yapıtlar yoktu. İkinci dönemdeki sekiz kitapta dini konular ağırlığını kaybetti. İyi edebiyatçılarımızın eserleri vardı. Reşat Nuri Güntekin, Yakup Kadri, Ceyhun Atuf Kansu gibi. Ancak bu yazarların o yaştaki çocuklara en az hitap edecek yapıtları seçilmişti maalesef. Örneğin; R.N. Güntekin’in Miskinler Tekkesi romanı, ben dahi okurken dildeki yabancı sözcüklerin çokluğundan dolayı zorlandım. Konusu zaten çocukların ilgi alanı dışında kalıyordu. Bu kitapları kim seçer? Neden bunlar seçilir? O yaştaki çocuklar için yazılmış, hem bilgi veren hem de sürükleyici onların ilgilenebileceği konuları içeren yeterince yapıt var güzel Türkçemizde. İnsan kasten çocukları okumaktan soğutmak için böyle yapılıyor, duygusunu bastıramıyor. Bir de neden bir yılda on altı kitap. Her dönem için çeşitli ilgi alanlarına yönelik kırk-elli kitabın tanıtımlarını içeren bir broşür çocuklara dağıtılsa, bir dönem içinde bunlardan en az iki tanesini okuyup, okuduğu kitap hakkında düşüncelerinin yazılması istense daha verimli olmaz mı? Biz edebiyat sevenler, bu sevgiyi yaygınlaştırmak için daha çok çaba göstermeliyiz. En yakınımızdakinden başlayıp, sosyal medya aracılığıyla en uzaktakilere de bu sevgiyi bulaştırmalıyız. Şu soruyu sormalıyız; Bugünlerde ne okuyorsun? En son okuduğun şiiri paylaşır mısın? En sevdiğin yazar kim? En sevdiğin öykü hangisi? En sevdiğin dize hangisi?.....
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mustafa Mert, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |