..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kötü bir barış, iyi bir savaştan daha iyidir. -Puşkin
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Din > Alper Ayas




4 Temmuz 2014
Gerçek Anlamda İslam  
Alper Ayas
Tüm ilahi dinlerin ortak bir paydada buluşması ve bunlara verilen genel bir ad islam. Hz. peygamberde diğer peygamberlerle aynı zorlukları ve baskıyı yaşadı.Dininin doğuşunda tarihinde tekerrürüne tanıklık ediyoruz.O zor şartlarda ve Allahın gönderdiği diğer peygamberlerle hep bir ortak bağı öğretileriyle ve aynı yaşam kaderiyle ortaya koydu.


:AFFH:

İslam kelime anlamı olarak teslimiyeti ifade eder.İslam dini tek olan Allaha teslimiyet göstermek ve onun vahiyleriyle bildirdiği yola tabi olmak anlamına gelir.Kuranda şöyle buyrulur: biz onu öğüt alınması için kolaylaştırdık.Allah’ın ilk insanı yaratmasından itibaren insanoğluna ve onun kurduğu kültür ve medeniyetlere, onları uyarmak üzere vahiy ve kitaplar göndermiştir. Biz bunları hem tarihen hemde kuranın bildirmesiyle biliyoruz.Evvelemirde Adem (as) ,daha sonra bir insan toplumuna veya medeniyetine gönderilen ilk peygamber olan Nuh(as) Hud, Salih,Şuayb,Musa, Davut, Süleyman, İsa gibi ismini burada saymadığımız daha bir çok peygamberi Allah insanlara onların manevi ve sosyal gerçekliklerini bildirmek üzere göndermiştir.Ancak islam dediğimizde biz daha müşahhasa olarak hz muhammedle gelen ve onunla başlayan ilahi yolu kastediyoruz.
Hz Muhammette, daha önceki peygamberler gibi insanlara onlarla benzer nasihat ve emirlerde bulunmuştur.Kuran incelendiğinde tüm peygamberlerin kavimlerine öncelikle Allah’a ortak koşmamaları ve ondan sakınmaları emrinde bulunduğu görülür. Bu çağrı Hz peygamberde de birinci madde olarak önem arz ediyordu. Nedir ondan başkasına tapmamak kısaca belirtmek gerekirse insanlık ilk tarihi devirlerinden beri peygamberli veya peygambersiz ilahi veya beşeri dünyayı, evreni ve kendisini din denilen tanrı veya tanrılar sistemi içinde okumuş ilahi bir sistemde yaşadıklarını düşünüp bir kısım dinlere inanmış veya tapmışlardır.Bu insanoğlu için fıtri veya içten gelen bir dürtü olarak düşünülebilir.Bu sebeple gelen her peygamber dinlere yabancı olmayan ilahiliğin ne olduğunu az çok bilen iyi veya kötü dindar zümrelere gelmişlerdir.Bu sebeple geldikleri toplumun çoğu zaman bir Allah inancı oluyordu.Fakat peygamberler onlara Allaha inanın ateizmi bırakın demekten ziyade Allah algınızı Allah düşüncenizi değiştirin,Ben size bu düşüncenizi doğrultmak Allah ve din düşüncesini gerçeğe çevirmek için geldim demişlerdir.Ve öncelikle insanlara Allahın bir olduğu gerçeğini öğretmişlerdir.Zira tarihi süreçte insanoğlunda çoğunlukla çoktanrıcı dinler hakim bulunmaktaydı.Çok tanrıcı dinlerde kainattaki her bir eylem ve olguyu yöneten ayrı tanrılar tahayyül edilerek tapılmaktaydı.Gerçi insanların bunlara tapınması çoğu zaman bulundukları toplumun tanrısına veya tanrılarına tapınmak suretiyle oluyordu ki bu durum ataların dini kültü anlamına gelmekteydi.Her toplum kendi milli veya geleneksel dinine tabi olmak eğilimi gösteriyordu.İşte peygamberler insanoğluna öncelikle Allah denilen varlığın bu millikten bu geleneksel yakıştırmalardan çok uzak, onun her türlü tasavvurun üzerinde ve ötesinde mutlak bir bünyede ve tek olduğunu bildirerek işe başlıyorlardı.Zira Allah’a yaklaşılacaksa bu ancak kafalarda onunla ilgili mutlak bir aşkınlık düşüncesi altında gerçekleşebilirdi.bunun ilk basamağı ise onun bir tek olduğu beyanıdır.
Fakat peygamberlerin bu çıkışları her zaman geleneksel, yerleşmiş sosyal kalıbın direnciyle karşılaşıyordu.İnsanlar asabiyet denilen bir duygu sebebiyle alıştıkları dini terk etmekte zorlanıyorlardı.Bunun altında yatan sosyal psikoloji milletlerin daha bilinen ve uzun zamandır kabul edilenin daha güvenilir olduğunu düşünmelerinden ileri gelmiş olabilir. Uygulanagelmesi ve gelenekselliği onun referansını oluşturuyor.Veya onların dinlerini terketmekle onlarla olan sosyal, kültürel, milli, geleneksel bağlarından kopacaklarını düşünüyorlardı. Zira peygamberler onların şirke dayanan sosyal ve kültürel düzenlerini doğru olan dini düşünceyle değiştirmelerini istiyordu.
İşte bu minvalde Hz peygamberde her peygamber gibi öncelikle tepkiyle karşılanmıştır. Sihirbaz, büyücü, şair gibi sıfatlarla yaftalanmıştır.Bir defa hz peygamberin karşısına siyasi veya sosyal üstünlük sahibi Mekke uluları dikilmiştir. Zira öğretileriyle sosyal bünyeyi sarsıp dönüştürecek bildirilere sahipti.Putperestlik hiçbir zaman dinamik bir form olmamıştır.Halkı diri tutacak bir dini düzey olmayıp onu korkutan sindiren uyutan bir ögeydi. İlk defa hz Muhammetle Mekke de insanlara yaşayan bir tanrıdan ve yaşayan bir dinden bahsediliyordu. Yaptıklarından insanı yargılayan, fakiri doyurmayanı hesaba çeken, diri diri gömülen kızların hesabını soran bir Rab. Hz Muhammet toplumda birilerinin hükümran birilerininde ezilmiş halk olduğunu ima eden sözlerle gelmişti. Ona ilk inananların fakir halk kesiminden olması tesadüf değildi. Kuranda ilk nazil olan surelerde en çok temas edilen ögelerde zaten dünya zenginliğinin insanı şımartması, azdırması, paylaşmamanın fitneye yol açması ve insanın ruhen arınmasının en büyük aracının vermek ve paylaşmak olduğunu belirtilmesidir.Kuran insanların ahiret bilinci ve tek ilah inancıyla yoğrulmadıklarında vermeyen paylaşmayan azgınlaşan canavarlaşan bir insan tipine döneceklerinden bahsetmişti.İlk ayetlerinde bunlara oldukça vurgu vardır.
Hz peygamber onların dinlerinin gerçek olmadığını uydurma ve hayallere dayandığını belirterek gerçek tevhit inancına yer açmaya çalışıyordu. Zira insanların kafasındaki batıllıklar yok edilmeden oraya hakiki bir inancın girmesi mümkün değildi.Bu sebeple o, hayat sahibi, koruyan, gözeten, gören, duyan bir tek ilahtan bahsetti.Mekkeliler bu ifadeleri veya bir kısmını belki Yahudilerden duymuşlardı.Ancak bunların ne olduğundan gafildiler.Kuran onların atalarını uyaran bir uyarıcı gelmediğine ve bu sebeple bu konularda gafil kaldıklarına işaret eder.İşte Kuran açıklayıcı anlaşılır diliyle gelmekle mekkede insanlara Allah’ı hem tanıtıyor hem de ahlaki ilkeleri ile insana bir düzen getiriyordu.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Alper Ayas kimdir?

Bursada avukatım.

Etkilendiği Yazarlar:
Fazlurrahman, Muhammed İkbal,M.Hamidullah


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Alper Ayas, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.