Yaşamak için topu toplam altı haftam kalsaydı ne mi yapardım? Tuşlara daha hızlı basmaya bakardım. -Isaac Asimov |
|
||||||||||
|
“Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.” Yahya Kemal Beyatlı, ölümü en güzel şekliyle bu dizelerde anlatmış. Ölüm, hiçbir canlının kaçamadığı ve mutlaka tadacağı, çaresi olmayan bir durum… Bir gemiye benzeyen hayat, bir limanda demirlemiş, sessiz sedasız yerinde sayarken, an gelir, demir alır ve bilinmeze doğru hareket eder. Geride birçok tanıdık, sevenler kalır. Gözleri yaşlı, sessiz sedasız giden geminin ardından bakakalır ve ince ince yaş dökerler. Bu hayata veda edenler sessiz bir törenle asıl ait olduğu yere teslim edilirler. Toprağa verilirler. Artık onlar için hayat geride kalmıştır. Geride kalanlara ise hayat kaldığı yerden devam eder… Dün yine iki sevilen babayı, gerçek ait olduğu yere teslim ettik. Biri Dörtyol Köyü’nden sevgili Hocam Can Ahmet Yeniçeri’nin babası, diğeri Yeşilköy’den Hocam Mustafa Tarhan ve Sevgili Dostum Hasan Dede Tarhan’ın babası… İki cenaze de aynı gün ve aynı saate denk geldi. Her iki merhumun da kaderleri aynıymış. Bir Pazar günü öğle saatleri üzeri ait oldukları, gerçek mekanları toprağa döndüler… Önce Dörtyol Camii’ne gittim. Burada cenaze namazını kıldık. Kalabalık bir namaz oldu. Derler ki “Cenaze ne kadar kalabalık olursa, merhumun günahları o kadar af olunur.” Namaz kılındı. Eller havaya kalkıp dualar okundu. Cenaze, omuzlarda mezar yerine götürüldü. Bütün Namık Kemal Lisesi oradaydı. Müdür, Muavin ve öğretmenler… Çünkü Can Hoca burada görev yapıyor. Ve onu bu acılı gününde meslektaşları yalnız bırakmamışlardı… Son görevimizi yaptık. Sevgili Kardeşim Can Ahmet Yeniçeri’ye ve acılı ailesine baş sağlığı dileyip, oradan ayrıldım. Arabayı doğruca Yeşilköy’e sürdüm. Burada ikinci bir cenaze vardı. Cenaze namazına yetişemezdim. Ama en azından orada bulunup dostlarımın acısını paylaşmalıydım. Çünkü “Sevgiler paylaştıkça artar, acılar ise paylaştıkça azalır”mış. Doğruca cenaze evine gittim. Tanıdık tüm dostlar oradaydı. Eski İskele Kaymakamı Bünyamin Merhametsiz, Erenköy Müdür Muavinlerinden Veysel Üresin ve birçok tanığım dostlar… Cenaze evi kalabalıktı. Herkes sessiz sedasız oturuyordu. Küçük küçük sohbetler oluyordu aralarında. Zaten cenaze yerlerinde büyük sesle konuşmalar olmaz… Acıyı orada bulunan herkes hisseder… Başsağlığı dileyip oturdum ben de gösterilen yere. Sessizlik bütün benliğimizi sardı. Merhumun yaptığı iyilikler konuşuldu. Ölümün belki de en güzel yanlarından biri de budur. Merhum olan kişinin ardından kimse kesinlikle kötü konuşmaz. Onu, sevgi ve saygıyla yad eder. Namaz sırasında imam cemaate “Merhumu nasıl bilirdiniz?” diye sorduğunda herkes bir ağızdan ‘İyi bilirdik. Allah Rahmet eylesin” der. Biraz sonra Din İşleri Başkanı Sayın Talip Atalay da bir ekiple geldi. Acılı aileye başsağlığı diledi. Bu da takdir edilecek bir durumdu. Ben, bu davranışıyla Sayın Atalay’ı çok takdir ettim. Vatandaşla bir olmak ve onların acılarına ortak olmak güzel bir şeydi. Ve bu güzelliğe Din İşlerinin en üst makamı şahsen katılmışsa daha başka bir söz olmazdı. Merhumun oğullarından biri anlattı: “Babam, geride bıraktıklarıyla kalbimizde yaşayacak. Bakınız, her taraf ağaç ve çiçekler onun eseri. Şu ağaca aşı yapalım dedik. O karşı geldi. Bırakın, aşılanmasın. Meyvelerini kurtlar, kuşlar yer. Onlar da nasiplerini alsın dedi.” Sayın Atalay “ Bakınız babanız ne güzel anlatmış. Yaşayarak, uygulayarak size hayat dersi vermiş. Aslında bu gün buna çok ihtiyacımız var: Anlatmak. Bu gün bizlere bir çok şey verirler. Bilgi verirler, para verirler, bir şey öğretmek isterler, ama ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı kimse söylemez. Oysa babanız size ne yapacağınızı en güzel şekilde anlatmış. Uygulayarak öğretmiş. Her şeyden önce geride sizler gibi hayırlı evlatla bırakmış. önemli olan bu. Sizler de kendisine karşı görevinizi en iyi şekilde yerine getirmişsiniz. Bu ne güzel bir davranıştır. Keşke herkes böyle olsa. Sevgi ve saygı içinde yaşayıp gitmek, gidenleri en iyi şekilde yad etmek…” Her iki merhuma da Allah’tan rahmet, ailelerine tekrar sabırlar diliyorum… Mekanları Cennet olsun…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |