Bir takım şeyler görürsünüz ve "Niye?" diye sorarsınız. Ben ise bir takım şeyler düşlerim ve "Niye olmasın?" diye sorarım. -George Bernard Shaw |
|
||||||||||
|
Bir zümrüt dalgası, uyuyan şehrin yorgun ama iyi olanlarının üzerine salınıyor, sessiz ve mağdur rüzgarlar, evlerin üzerindeki koyu bulutlarla devamlı olarak çarpışıyordu! Kimdir bu sesin yalancı sahibi? Kimdir soruları soran, bu acıları veren sessiz eskici? Eski dünyalara dalan kötü varlık! Canavarlar, her pisliğin mağrur savunucuları. Emrindekilerle mahvoluşların yaratıcı bozguncuları, mutlulukların sonuncuları! Pırlantaların ışıltısında görünen o varlık, canavarlara sol gözünü kısarak baktı. Sustu ve bir süre konuşmadı. Yedi canavar yılın bozgununu, en sesli ve çığırtkan şekilde yapalım, yıkımın kralını, en acı şekilde göz önüne serelim diyordu! Zincirler elinde, güçlerle gelen beyaz ruh, sessizliğin devamını içinde barındırıyor, acı çekenlerin kurtuluşa yaklaştığını hissediyordu.. Yedi canavar uçarak, her yeri bir günde ele geçirdi. Her tür pislik yaşanıyor, kan gölleri her yeri sarıyor, yalan, iğrençlik, alçaklık etrafı hızla kuşatıyordu! Sonu geldi! Sonu geldi! Dön artık! Sesler derinden yankılanıyordu! Kalbi olan korkmasın deniyordu. Zaman geçti.. Ruhun kılıcını taşıyan, dünyanın sıkıntısını bir beyaz buluta yükledi. Ruh kendini gerçekleştirdi. Savaş, sonsuzluğun esaretini, geniş bir yolda, gürültülü bir şekilde haykırıyordu! Olamazdı böylesi, yaşanamazdı! Sesler, sonsuzluğun anahtarlarını, kör noktalardan kaldırıyor, sonsuzluk, yedi canavarın delice davranışlarına, bir eziyete dönüşüyordu. Git! dedi. Yok ol! Mahvol! İğrençliğin yok olsun! Ruhundaki sahtekarlık! Yerini beğenmemezlik! Yok ol! Mahvol! Hiç zor olmadı. O beyaz ses her şeyi sağladı. Korku geçiyordu. Acı bitiyordu. Yedi canavarın akıbeti sessizliğin var olduğu taştan köprülerde belirleniyor, taşların arasında ezilip hüsrana dönüyordu! Yakutlar gibi parlıyor, gelecek günlerin huzuru, saflığı ve korkusuzluğu getiriyordu... Som metaller gibi aydınlanıyor gelecek, dünyanın sonsuz varlığıyla! Olunca safirler, gelince vakitler, ruh kederi unutup, sonsuzluğa akıyor! Pırlanta gibi, öyle yaşıyor!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Selin Araç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |