Mektubum sanırım fazla uzun oldu, çünkü daha kısa yazmak için yeterince vaktim yoktu. -Pascal |
|
||||||||||
|
Efendilerin sosyal gücü (enerji akışını) ele geçirmeleri de, toplumsal gücü ele geçirmelerine uygun bir meşruiyetlerle olan, mana anlamasını oluşturmaktı. Sosyo toplumsa bağ dokulu, bağ enerjisi; sosyal mana gücü ile ve zorbalıkla kontrol altına alınmıştı. Temel köleci mantıkla mana anlaması şöyledir. Mülkün sahibi Mamon’ dur. Mamon mülkünü dilediğine dilediği gibi dağıtmıştır. Bu dağıtma işi olan takdir içinde kimine az; kimine çok mal mülk verirken; kimine de hiç mal mülk ve bol rızk vermemiştir. Bu takdirce olan şans, talih, kader, kısmet dağılımı hiç bir şekilde değiştirilemez olup; rızkı dağıtan efendiniz El Baal veya Elilah eşi, benzeri, kararlarının ortağı ve kendisinin ortağı olmayan Mamon’dur. Bu kaderler, sahibiniz, efendini Mamon tarafından siz kulları için ezelden beridir böyle takdiri kader edilmiştir. Takdir edilen mal-mülkten ötürü sizin efendi oluşunuzla başa gelen güzel şeylerden ötürü HAYIR ve takdir edilmeyen mal mülkten ötürü köleliğinizle sizin başınıza gelen kötü şeylerden ötürü, ŞER de Mamon'dandır. Bu Mamon’cu takdirce mantık iman oluşla, açıla açıla günümüze değin milyarlarca beyin eforunun yorumlarıyla günümüzde de kapitalizmin fıtratça açıklanması olmaya devam etmiştir. Dinlerin bu seyrede gelişi içinde ilk köleci inşayı açıklayan dinler farklıydı. Feodalizmi, emperyalizmi açıklayan dinler farklıdır. Kapitalizmi açıklayan dinler post modern oluşla daha bir farklıdırlar. Bunların içinde ilk köleci inşada beri olanlarla; bunların zorlama yorumlarından günceli anlamlar çıkarılmakla, bitmez tükenmez bir sömürü kaynağı oluşmaktadır. Bu tür sosyal mana gücüyle kontrol altına alınan sosyo toplumsa enerjinin entegre gücü; efendilerin mülkiyeti ele geçiriş biçimlerine uygun olmasına izin veren salınımlar; ortamı kontrolcü oluştu. Sosyal mana gücü, sosyal anlama ve sosyal yönelimi toplumsal mülk ediniş biçimine ve toplumsal üretim yapısının iyelik biçimlerine dönüşmesine göre öznel anlayışla süreçlerini durduran, yavaşlatan ve başlatan firen ilişkilerine dönüşüyordu. Firen ilişkilerine dönüşmek demek; sosyal mana gücüne dek öznel anlamalar; üreten ilişkiler üzerinde akan sosyo toplumsa enerjili paylaşan mana anlamasının, kontrolü demekti. Üretimin gerçekleşme sonrasındaki paylaşma aşamasında; mülkiyet sahipliği ele geçirme hakkını da belirliyordu. Köle kişiler ya iman gücüyle, ya zorbalıkla mülk sahibinin iradesini kabul ediyordular. Mülk sahipliğinin söz söyleme hakkı; buyurma hakkı ile yasa koyma hakkı böylece meşru oluyordu. Genelin yararı olan söz söyleme, yasa koyma ve iradede bulunma totem hakkı ve ilah hakkı olmaktan çıkmış; mal sahipliği hakkı olmakla kalmayıp, mal sahipliğinin yararıydı. Köleci iman gücü ve köleci yasa gücüyle muktedir oluş, üreten ilişkiler üzerinde akan sosyo toplumsa güç reostalarına (ayarlamayla akış yaptıran; akışa zorluk kolaylık veren dirençliliklere) dönüşecekti. Görülüyor ki köleci inşa da, temel yaşamın sağlama ve sağlatılması üzerine bir inşadır. Ama bu temel ekseni inşa, köleci iman ve köleci yasa içinde adeta görülmez olur. En önemsiz şey gibi bir değere iner. Köleci imana sadakat ve hizmet her şeydir. Yaşamın sağlanmasını önemsiz kılmak için bunun yerine; yani sosyo toplumsa sağlama ve sağlatma gerçekliğinin yerine; sosyo toplumsa sağlama ve sağlatmanın üzerine tekil takdiri olan bir mana gücü inşa ederler. Ki bu mana gücünün üzerinde başka bir takdirce güç ve meşruiyetle olmamalıydı ki bu tasım sal köleci mana gücü; mülk edindirmeyi efendilerin istediği gibi takdir edebilsindi. Ortak tanımaz sistem dışında olan takdirce güç, her yeniz zaman ve durum karşısında eskisine göre yeni olanı, güncel olanı söylemesi gerekiyordu. Yani sistem her yeni durumda çabuk karalar alan formatlanma içinde olmalıydı. Bu anlaşılmıştı. Bu anlaşılma nedenle köleci başlangıç döneminin sistem dışı kabul edilen giderek görülmeyen millet tanrıları kimi kez yüz yüze kimi kez bir perde gerisinde; kimi kez bir duvar gerisinde; kimi kez de bir rüyada vs. oluşla sık sık yeni takdirleri vahiy şeklinde yine seçilmiş kullarına söylüyordu. Vahiy, önceleri yeterli bir çözüm gibi görüldüyse de yeterli olmadığı anlaşılmaya başlanmıştı. Vahyin yüz yüze oluştan bir sütre gerisine ve bir rüyada vahiy alınmasına değin giden sürecin seyri; takdirce gücün sitem dışına çıkmasına ve görünmez gaibi olmasına giden tarihi sürecin de, donesi olmaktadır. Kısaca değişen şartlarla ve yeni köleci ittifaklar nedeniyle sık sık vahiy gelmesi gerekiyordu. Bu da bir önceki takdirin değişmez oluşuna programlı iman kavranması nedenle, vahiy yolu hayli sancılı ve kanlı oluyordu. Ayinleri düzenleyen Lugal krallar (rahip krallar) bu sistem dışı takdirce gücün yeryüzündeki gölgesi konumuna da getirilmekle vahiy sorunu hayli çözüldü. Bu nedenle Hamurabi hem vahiy alan, hem tanrı kral, hem de tanrının yeryüzündeki gölgesi olmayı temsil eden tarihselliği de uhdesinde taşır. Totem dönemde ve ön ittifakı dönemde grubun yararına göre ortaklaşmayla oluşan mana anlaması ve ittifakı iman olan ittifak sözleşmesi; köleci dönemle efendilerin yararına göre oluşla karar alıyordu. Ve köleci iman seçilmiş şanslı kullar nazarında kişisi mal edinmede ortaklığa şiddetle karşı olmakla; mal-mülk sahibi olmanın mutlak otoriterliğini tanımakla ve tanıtmakla, mana anlayışını ortaya kondu. Erken dönem ilişkilerine göre, köleci ilişkideki temel ilke; yalan ve aldatmanın altında kalmakla meşrut edilip; enerji akışı oluşla temel ilke yaşam ilkesi olmaktan çıkmış; keyfi takdiri bir rızka dönüşmüştü. Ön ittifakın somut oluşla ittifaka bağlılığına ve gruplar arası ant içme ahdi olan ittifakın imanı; köleci dönemle soyut ve aldatılmaya iman etmeye, dönüşmüştü. Kısaca erken dönem içindeki ön ittifaklarla bir durum tespiti yapılmıştı. Her bir grubun aiti olan totem grubun temsilcisi olan saf homojen kişiler, gruplar arası teması ve ittifakı başlatmakla ve gruplar arası temasın ürünü olan melezlerin (insanın) sahibi olmakla ve totem yasa yerine ilahi yasaları söylemekle bu dönemin takdirlilerine (takdir edenlerine) insan gözünde ilah denmişti. Totem; grubuna söylüyordu. İlah; gruplar arası girişmenin meyvesi olmakla çapraz lığın ürünü, insan denen kişilere söylüyordu. Saf, homojen totem soy temsilcisi grup ilahları; kendi aralarında anlaşma yapmışlardı. Homojen yapılı kişi ilahlar arası anlaşmaya, ittifakın melezi olan insanlarında dâhil olması ile ilahlar arası ittifakı tanıklık ve ahde vefa melez insanın imanı (ittifak sözleşmesi) olmuştu. Yani ön ittifakın imanı, asla sistem dışı güce iman değildir. Oysa köleci dönemin imanı sistem dışı gücün tekliğine ve takdirce oluşuyla ve mülk sahibi oluşuyla ortak tanımaz bir ruha iman oluş üzerinden köleci ittifaka biattir. Çünkü sistemin köleci ittifakı erken dönem ittifakı yaşamına ve geleneğine göre kişilerce kabul edilir değildir. Köleci olupbitti, ittifakın sosyal anlaması içinde kabul edilir olması için bu olupbittiyi takdir edip söyleyen bir gücün olması gerekiyordu. Olupbitti, manaca bu güçle meşru olmalıydı. Eski yasaya göre sistem içinde kimse, köleci yeni yasayı söyleyemezdi. Bu nedenle yeni yasayı ancak sistem dışındaki biri söyleyebilirdi. Bu güç hem yapı dışında olacaktı, hem yapı içindeki totemden de, ilahtan da çok güçlü olup; bunlara benzemeyecekti. Ama aldatılmalar üzerine inşa olan soyut söylemli köleci mananın düzenleme yapan yasası; somut ve insafsız oluşuyla; sefalet, zulüm türünden yaşantılar ortaya koyan sınıf kavgalarıyla da pek gerçekçi ve somuttu. Artık aldatılmanın manaca kabulcü anlaması, sosyal çevrimin tutum tavrı yapıldı. Adım adım oluşlarla zamanın gelişmişliğine göre, zamanın ihtiyacına ve zamanın güncel sorunların cevap oluşmasına göre karşılık iman argümanlarını oluşuyordu. Kişiler sınıf bilincinden yoksun kılınmakla, imanlı olup; kaderci, kadere razı, her şeyi fıtrat görmekle ezilmeye karşı mücadele eder tutum içinde olma karşısında pasifize edilmişlerdi. Vaki bir mücadelesi Tanrı iradesine karşı gelmek oluşla belirtilip, kişiler sindirilmiş korkutulmuş; manaca aldatılmaya karşı aklı kullanamaz olmuştular. Ortaya Tanrı konmuştu. Kimse Tanrı ile baş edemez, baş etmeyi aklına bile koyamazdı. Artık davranış oluşla ölçü; “tanrı iradesine boyun eğmek ve sözle, tutumla, sorguyla, kuşkuyla tanrı iradesine karşı görünüm içinde olmamaktı. 21. Yüz yılda bile İslam ülkelerinde seçmen tavrı oluşla sandığın içine tanrı konacaktı. Ve kimse demokrasi içinde bile, tanrı ile yarışamazdı. Köleci dönem öncesinin yalın ve açık açık olan yaşam düzenlemeli enerji çevrim mekanizmaları, köleci dönemle; yalan ve aldatma örtüsü altında görünmez olmuştu. Köleci manada ilişki, yine bir enerji akış ilişkisiydi. Akan enerji için hiç bir sorun yoktu. Yeter ki enerji akmak için yol bulsundu. Sorun in içindi. Sorun, akan enerji üzerine bindirilmekle modüle edilen mana anlaması genel yararı değil Mamon’du seçilmişlerle varlıklı ezen sınıfın yararını taşıyan dalga imleçlerine dönüşmüştü. Bu imleçti modüle oluş; zengin ve soylu sınıf temsilcisi için çok uygun iken; köleci mana anlayışı genel yarara ve genel zenginliğe aykırıydı. Böylece köleci mana ilişkisi, aldatan birçok mana içerendi yasanın enerji çevrimli şekillerine dönüşmüştüler.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bayram Kaya, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |