Bilmek kadar kuþku duymaktan da zevk alýyorum. -Dante |
|
||||||||||
|
6 Temmuz 1878 (6 Recep1295) Göçün Doksan Beþinci Günü; Beþ canýmýz hastalýk dolayýsýyla eksildi. On canýmýzý da sel aldý götürdü. En kötü günüm. Bundan daha kötüsü olmadý, olamaz da! Hayatýmýn sonuna kadar, böyle bir korku yaþayacaðýmý sanmýyorum. Çünkü, ya iki dakika önce derenin yanýna gelmiþ olsaydýk, tam bu felaketin olduðu sýrada suyun içinden geçen biz olacaktýk. Ve tabii azgýn sel dalgasý, bizi kurbaný olarak alacaktý. Þu anda, derenin bu tarafýnda kafilenin üçte ikisi, diðer tarafýnda da üçte biri beklemedeyiz. Su alçalýp geçmemize izin verince yola devam edebileceðiz... Bugün bir vadide uzun süre ilerledik. Her taraf yeþillik içindeydi. Yolumuzun sol tarafýnda küçük bir dere çaðýldayarak akýyor, kuþlar neþe içinde þarkýlarýný söylüyordu. Daðlarýn arasýndan yol alýrken, adeta bir masal içinde yaþýyormuþ gibiydik. Önümüzde de yüksek daðlar var, ama bize biraz uzaklar. Yolculuðumuz hep böyle devam edecek diye umuyorum; etmiyor. Rüzgâr çýkýyor, nemli bir hava yüzümü okþuyor. Az sonra da gökyüzündeki bulutlar hýzla çoðalýyor. Bir anda yaðmur yüklü bulutlar, her tarafý sarýyor. Yaðmur baþlýyor. Hem de ne yaðmur! Sanki kovalarla su boþaltýlýyor topraðýn her karýþýna... Kendimizi arabalara atýyoruz, hatta hayvanlarý durdurmak zorunda kalýyoruz. Az önce görünen dað manzarasý kayboldu, yaðmur görmemizi engelliyor. Arabadaki çadýr bezi, su sýzdrmaya baþladý bile. Uzun süre böyle devam ederse iþimiz zor. Neyse ki çok uzun sürmedi, aniden yaðmur kesildi, bulutlar daðlarýn doruklarýnda toplanmaya baþladý. Üvendireler havaya kalktý, öküzlerin kaba etlerine dokunmak için. Yola devam ediyoruz. Güneþ çýktý, yerdeki su zerrecikleri yavaþ yavaþ buharlaþmaya baþladý. Sol tarafýmýzdaki dere bizden ayrýldý. Bizim yolumuzda yaðýþ olmadýðý halde, karþý daðlar simsiyah bulutlarla sarýlýydý. Belli ki oraya çok yaðmur yaðýyor. Çakan þimþekler, karanlýk daðlarý gündüz gibi aydýnlatýyor. Gök gürültüsü bize kadar geliyor. Arada patlamalar da oluyor.Ama seyrek. O zaman da yýldýrým düþtüðünü anlýyoruz. Yolumuzun üzerine küçük bir dere çýkýyor. Bugün yaðan yaðmur ile, sularý biraz yükselmiþse de geçilebilir gibi görünüyor. Buna raðmen korucu ve öncüler, derenin geçmeye müsait en sýð yerini belirlemeye çalýþtýlar. Bulduklarý yerden dikkatli bir þekilde geçmemiz konusunda bizi uyardýlar. Kafile yavaþ yavaþ dereyi geçmeye baþladý. En sýð yer olmasýna raðmen, suyun yüksekliði kaðný tekerleklerinin yarýsýndan fazlaydý. Kafilenin üçte biri karþý tarafa kolayca geçti. Bizim önümüzdeki iki araba da geçmek için hamle yaptý. Onlar geçerken benim dikkatimi, bu küçük derenin yataðý çekti. Çünkü bu, küçük bir dereye göre oldukça geniþ bir yataktý. Ýki arabadan öndeki derenin ortasýnda, diðerinin öküzleri ise henüz ayaklarýný suya sokmuþ iken bir patlama oldu. Müthiþ, korkunç sözcükleri ile anlatýlamaz bu patlama. Top patlamasý desem deðil, yýldýrým düþtü desem deðil... Sanki yan tarafýmýzdaki daðlar patladý, ya da bir volkan fýþkýrdý... Patlamanýn hemen arkasýndan üç-dört metre yüksekliðinde sudan oluþmuþ bir duvar gördüm. Bu çýlgýn su, dere içindeki iki arabayý önüne kattý götürüyor. Bizim taraftan ve karþýdan bu olayý gören insanlarýn çýðlýklarý, selin sesine karýþýyor. Arabalar birkaç saniye içinde gözden kayboldu, çok az sonra sadece gene bir-iki saniyeliðine iki öküz baþý gördüm. Hepsi bu kadar... Ýki araba, dört öküz ve içlerindeki on kiþi kaybolup gitti. Bir dakika sonra o azgýn su gitti, etraf bunun sürüklediði aðaç dallarý ve kökleriyle doluydu. Donup kaldým. Azgýn dalgalara takýlý gözlerimle dalgýn dalgýn baktým durdum. Boþlukta bir yerdeydim, belki de bunlarý yaþayan, algýlayan ben deðildim. Yüzlerce kilo aðýrlýðýndaki dört tane kocaman öküzü bir saman çöpü gibi, nasýl da alýp götürmüþtü sel! Ýþte bunun açýklamasýný yapamýyordum ben... Böylece, derenin yataðýnýn neden bu kadar geniþ olduðu sorusunun cevabý da, bu olayla verilmiþ oluyordu. Kendime gelince bunu ve bizim de çok kýsa bir süre ile atlattýðýmýz tehlikeyi düþündüm. Yaþama ihtimalimiz olan bu büyük tehlike, beni ürkütmüþtü. Anlayamadýðým önemli bir nokta þurasýydý: Bu kadar çok su nerede birikmiþti? Birden nasýl ortaya çýkmýþtý? Yoksa bu yýkýlan bir bentin arkasýndaki su muydu? Derenin suyunun geçilebilecek seviyeye inmesini beklerken, her iki tarafta kafile mola verdi. Daðlarýn tepesindeki yaðýþ biraz sonra kesildi. Ýki saat geçince deredeki su seviyesi de düþtü. Bütün kafile sað salim karþý tarafa geçti. Ýlk mola yerinde aile reisleri çaðrýlýp, bir toplantý yapýldý. Yarýn yolumuzun üstünde bulunan bir Bulgar köyünün içinden geçecekmiþiz. Bu köy büyük ve zenginmiþ. Buradan ihtiyaçlarýmýzý karþýlayabilirmiþiz. Ama köylülerle takýþmaya kalkýþmamalýymýþýz. Yoksa bize bir zýrnýk bile satmazlarmýþ. Bu köyü geçtikten sonra, artýk Balkanlardaki daðlar da bitiyormuþ ve biz geniþ bir anayoldan göçe devam edecekmiþiz. Yalnýz bu anayol rahat olmasýna karþýlýk, tehlikelerle de doluymuþ. Hýrsýzlara dikkat etmeli ve önümüzdeki araba ile olan mesafeyi fazla açmamalýymýþýz. Yoksa araya yabancý arabalar giriverirmiþ. Yolda terk edilmiþ yaralýlar ve yayan gidenler gördüðümüzde sakýn ola ki, onlarý arabamýza almaya kalkmamalýymýþýz. Çünkü onlara iyilik edeyim derken, kendi ailemizi tehlikeye atmýþ olurmuþuz. Herkes korucu ve öncülerin bu uyarýlarýný, cankulaðý ile dinledi ve anladýðýný göstermek için baþýný sallayýp durdu. Benim aklým ise hep sel sularýna kapýlýp giden arabalardaydý. O arabalardan biri bizim araba da olabilirdi, diye düþünmekten kendimi bir türlü alamýyordum. Kafamý baþka konularla meþgul edip, bu olayý unutmaya çalýþsam da olmuyordu. Herkes yatýp uyudu, ben uyanýðým. Ayný düþünce dolanýp duruyor zihnimde: Bir patlama, dev bir su dalgasý, kapýlýp giden öküzler ve arabalar... Ve arabalarýn içindeki insanlarýmýz... Nereye gittiler, yaþama þanslarý var mý, dere onlarý bir kýyýya sað olarak atmýþ olamaz mý, sel birkaç dakika sonra gelseydi bizim halimiz ne olurdu? Hep ayný düþünce ve sorular... Saatler sonra, gözlerimin üzerine bir aðýrlýk bindi. Uykum mu gelmiþti? Öyleyse hemen uyuyuversem ya! Hayýr, uyumuyorum, gene o olayý düþünüyorum. Bir silah sesiyle düþüncelerimden sýyrýldým. Ýnsan baðýrýþlarý ve hayvan sesleri gecenin karanlýðýný yýrtýyordu. Silah sesleri çoðaldý. Herkes uyanmýþ ve ani bir saldýrýya uðradýk sanarak silah, orak, diren v.s.'ye sarýlmýþtý. Telaþ ve heyecan içindeydik. Olay kýsa sürdü. Meseleyi öðrendik. Kafilenin arkasýndaki arabalara bir domuz sürüsü saldýrmýþtý. Kimi domuz sayýsýnýn sekiz, kimi on, kimi de çok daha fazla olduðunu söylüyordu. Bu konuda kesin olan bir þey vardý: Saldýran domuzlardan iki tanesi öldürülmüþ ve diðerleri de kaçmýþtý. Sabah olunca, gündüz gözüyle öldürülen domuzlarý da gördüm. Ayý kadar büyüktü domuzlar. Hiç bu kadar büyük domuza rastlamamýþtým. (Devam edecek...)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |