Yaþam hoþtur, ölüm rahat ve huzurludur. Zor olan geçiþtir. -Asimov |
|
||||||||||
|
12 Temmuz 1878 (12 Recep 1295) Göçün Yüz Birinci Günü; Üç kiþi öldü. Dimitrovgrad þehrini geride býraktýk. Altý gün önce, sözü edilen Bulgar köyünü uzaktan görünce nasýl bir yer olduðunu aþaðý yukarý anlamýþtým. Çok sayýda, geniþ bahçeleri olan birbirinden güzel evleri vardý. Köyün içinden geçen yol, taþ döþeliydi; o yüzden yolda bir damla çamur ya da toz yoktu. Köyün içine girdiðimizde, bizi gören Bulgarlar'ýn bakýþlarý hiç de dostça deðildi. Buna raðmen biz onlara gülümsüyor, hatta selam veriyorduk. Köy içinde durunca, tek tük yanýmýza yaklaþanlar oldu. Bunlarýn ilk baþta bize karþý davranýþlarý, oldukça þüpheci ve kabaydý. Onlardan bir þeyler dileneceðimizi zannettiklerinden ya da hýrsýzlýk yapacaðýmýzdan çekindiklerinden, çok dikkatli ve kýrýcý davrandýlar. Bizim bir an önce köyü terk etmemizi istiyorlardý. Sayýmýz az olsa, bizi zorla köyden atarlardý; ancak bu kadar çok sayýda insanla baþetmeleri mümkün deðildi. Üstelik kafilede, birçok silahlý göçmen olduðunu onlar da kýsa sürede farketmiþlerdi. Biz para, altýn ve mal karþýlýðý alýþveriþ etmek istediðimizi söyleyince, biraz yumuþadýlar. Hatta pazarlýða giriþenler bile oldu. Sonunda ortak mallardan hayvan ve araba vererek bu köyden bolca yiyecek aldýk ve yolumuza devam ettik. Biz giderken Bulgar köylülerin -kârlý bir alýþveriþ yaptýklarý için- yüzleri gülüyordu. Aylarca sayýsýz dað tepesini aþýp, düze çýkmýþ olmanýn ve çokça yiyeceðe sahip bulunmanýn verdiði huzur ve mutlulukla geniþ, düz, iyi bir yolda eskiye nazaran daha hýzlý bir þekilde kalan yolumuzu katetmeye baþladýk. Yolun önemli bir kýsmý, iyice sertleþmiþ topraktý; bazý yerlerde ise yola çakýl ve kum atýlmýþtý. Dað yollarýna göre bu yolda gitmek çok kolaydý. Gittiðimiz yolda, bizden baþka çok sayýda kafile halinde göç edenler olduðu gibi, tek veya iki-üç araba beraber gidenler de vardý. Yürüyerek giden insanlarýn sayýsý da fazlaydý. Bunlardan bazýlarý, onlarý arabamýza almamýz için bize yalvardý. Almadýk, alamazdýk... Ýþte böylesine merhametsiz olmuþtuk. Önceleri “Merhamet duygusundan yoksun olan kiþi býrakýn insan olmayý, hayvan bile sayýlamaz.” diyen ben, bu zavallýlarýn acýlarýna karþý kayýtsýz kalabiliyordum. Acaba bizim gibi güçsüz, zayýf, yoksul insanlar merhametten de mi yoksundurlar? Yoksa yüreklerimiz mi kurumuþtu? Yayan gidenlerin çoðunun, ayaklarýnda ayakkabý ya da çarýk bile yoktu. Kirli ayaklarýnýn topuklarý çatlamýþ, hatta ayaklarý yara bere içinde kalmýþtý. Yol kenarýnda insan cesetleri görünce önce þaþýrdýk, sonra sýk sýk cesetlerle karþýlaþýnca buna da alýþtýk. Demek ki göçen bu insanlarýn o kadar acelesi vardý ki, ölülerini gömmeye bile zaman ayýramamýþlardý. Ölülerin bazýlarý çürümüþ olduðundan, yanlarýndan geçerken burnumuzu kapatmak zorunda kalýyorduk. Çýrýlçýplak býrakýlmýþ ölüler de vardý. Bu ölülerin üzerlerindeki tüm giysileri alýnmýþtý. Bu da gösteriyordu ki, göçen insanlar, ölü giysilerine bile muhtaçtýlar. Yoksa hiç kimse, kolay kolay bir ölünün üzerindeki giysileri çýkartýp da giymezdi. Karþý yönden kafileler halinde gelen insanlar gördüm. Önce bunlarýn bizim boþalttýðýmýz köylere gidip yerleþmek isteyen Bulgarlar olduðunu sandým. Yanýmýzdan geçerken, dikkatlice yüzlerine baktýðýmda gelenlerin Bulgar deðil Türk olduklarýný anladým. Yolda durmuþ olan bir kafiledeki yaþlý bir adama sordum: -Amca, hayýrlý yolculuklar olsun. Nereden gelir nereye gidersin? -Türkiya'dan gelirim, köyüme giderim. -Neden geri döndün Türkiya'dan? Yoksa orayý beðenmedin mi? -Beðenmem mi? Bizi daha Edirne'ye varmadan Osmanlý askeri durdurup geri gönderdi. Osmanlý Balkanlardaki Türk nüfusun azalmasýný istemezmiþ. -Köyün uzak mý? -Çeker gene en azýndan bir ay. Bakalým sað salim varacak mýyýz? Varsak da köyümüzü bulacak mýyýz? Gavur bizim evimizi barkýmýzý yýkýp yakmýþtýr, ya da oralara yerleþmiþtir. -Öyleyse dönmeseydin geri; orada kalsaydýn! -Nasýl dönmem? Asker silahýný bana çevirmiþ “Dönecen, yoksa basarým kurþunu. Seni asarým, kelleni keserim... Devlete karþý mý gelirsin?” Der. -Köyüne döndüðünde Bulgarlar sana saldýrýnca ne yapacaksýn? -Bilmem. Ýki arada kaldýk. Orada Osmanlý, burada Bulgar... Ya o ya bu öldürecek! Öyle de ölüm, böyle de... Kader... Günler önce karþýlaþtýðýmýz bir göçmen de, zaten bunun benzeri þeyler söylememiþ miydi? Onlarýn baþýna gelenlerin aynýsý, bizim de baþýmýza gelecekti. Onca yolu katedip onca çileye katlandýktan sonra geriye dönmek hiç olur muydu? Oraya gidinceye kadar neredeyse yarýmýz kýrýlmýþ olacaktý. Ya dönerken? Demek ki bitecektik! Ýlk mola yerinde bizim heyete bu köylüden duyduklarýmý da anlattým. Onlar da aile reislerini toplantýya çaðýrdýlar. Meseleyi konuþtuk. Herkesin caný çok sýkýldý. Baðýranlar, çaðýranlar da oldu, suratlarý bir karýþ dinleyenler de. Toplantý sonunda karar verdik: Asla geri dönmeyecektik. Bizi hiçbir güç Bulgar ve Rus öldürsün diye tekrar geldiðimiz yere gönderemezdi. Ölürsek Türkiya'da ölelim; yaþarsak Türkiya'da yaþayalým.. Bu Osmanlý'ya teslim anlamýna da gelmemeliydi. Gerekirse Osmanlý ile de savaþacaktýk. Belki de düþman deðil, Osmanlý kurþunuyla ölecektik; ama olsun. (Devam edecek...)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |