..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Müzik söylenemeyeni, ama sessiz de kalınamayanı anlatıyor. -Victor Hugo
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




23 Kasım 2017
Köpeğin Adı Badi - 69  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Kenan Baba'nın hastaneye yatışının on ikinci günü. Yağmur atıştırıyor, ıslanmamak için merdiven altına girdim. Bir-iki metre ötemden küçücük bir derecik akıyor, yağmur şiddetini artırınca derecik genişliyor. Benim olduğum yere kadar su çıkar mı diye endişeleniyorum.


:IDJ:
     Ertesi gün, Kenan Baba'nın arkadaşları Hoca, Tüccar ve Doktor ziyaretine geldiler. Ben onları uzaktan gördüm, ama onlar beni görmediler. İki saat sonra çıktıklarında ise etrafta bir şeyler arıyor gibiydiler. Bir ara Tüccar'ın “Badi, Badi” diye bağırdığını da duyunca yanlarına gittim. Hoca:
     -Badi, sen de bizimle geliyorsun. Bu babanın isteğidir. “Birkaç gün sonra taburcu olacağım, Badi'yi eve götürün” dedi.
     Tüccar:
     -Peşimizden gel Badi, araba az ileride.
     Benim yerimden kıpırdamadığımı görünce tekrar birçok laf ettiler. Onca çaba boşunaydı, dönmeyecektim Kenan Baba olmadan. Doktor bile o kadar ısrar etti ki dönmem için. Değişiyor mu diye sormuyorum, çünkü zannetmem. Bir kere değişecek diye kandım, ikincisine hayır.
     Zorla götürmekten başka çareleri kalmamıştı, üçü birden beni yakalamak için hamle yaptılar. Bu da boşunaydı, çünkü niyetlerini anlayıp oradan kaçtım. Arkamdan bağırıp durdular.
     Kenan Baba'nın hastaneye yatışının on ikinci günü. Yağmur atıştırıyor, ıslanmamak için merdiven altına girdim. Bir-iki metre ötemden küçücük bir derecik akıyor, yağmur şiddetini artırınca derecik genişliyor. Benim olduğum yere kadar su çıkar mı diye endişeleniyorum. Çıkmıyor, çünkü biraz sonra yağmur diniyor. Sonra da çatıdan düşen su damlalarının oluşturduğu sesi dinliyorum. Şap, şıp, şap, şap... Ve dinlerken uyumuşum. Hastabakıcının haykırışını duyunca uyandım, sığındığım yerden çıktım, yağmur dinmişti. Neden bu kadar yüksek sesle bağırdığını anlamadım. Acaba beni çok mu aradı? Bana:
     -Badi, ne zamandır seni arıyorum, bakmadığım yer kalmadı. Sana haberlerim var. Birincisi Kenan Baba iyileşti, diğeri bugün Tüccar gelip seni alacakmış. Kenan Baba, “Badi'ye söyle, daha önceki gibi gitmezlik etmesin, adam ta nereden onu götürmek için geliyor. Ben de bugün çıkış işlemlerim tamamlanınca ambulansla eve döneceğim. Bu sefer Badi'yi ambulansa kesinlikle bindirmezler, onun için hiç sorun çıkarmadan Tüccar'la birlikte gitsin.” diye tembihledi. Gel, önce karnımızı doyuralım, sonra da vedalaşırız, dedi.
     Bugünkü yemek tam bir ziyafetti. Döner, köfte, sosis ve bol bol ekmek, pide, sandviç. Yedikten sonra gittim kana kana su içtim. Yediklerim içimi yaktığından suyu fazla kaçırmıştım. Yediklerim uykumu da getirdi, merdiven altına gidip uzandım. Tam dalmış rüya görürken uyandırıldım. Tüccar'ın arabasına bindim, yola çıktık.
     Evimdeyim. Yuvamı özlemişim. Kenan Baba, üç gün evde istirahat etti. Bu süre içerisinde Tüccar ve Hoca hep yanındaydılar. Doktor gelmedi, yeni taşındığı için evinde yapması gereken işleri varmış. İyileşince Kenan Baba, arkadaşlarını neredeyse zorla gönderdi. Onlara: “Merak etmeyin, ben iyileştim. Evinizi barkınızı benim için zaten yeterince terk ettiniz. Sizden ricam, lütfen gidin. Anormal bir durum olursa haber veririm, hem zaten arkadaşım Badi de var ve o da bana birçok konuda yardımcı olur.” deyince kalmak için fazla üstelemeden gittiler.
     Kenan Baba'nın hastaneden çıktıktan sonraki ilk yazdıkları:
     “Evet kabul ediyorum: Unuttum seni, kısa bir süre; ama asla silmedim. İstersen benim bir ahmak olduğuma karar ver. Falcı da öyle düşünmüştür paraları alırken. Onun farkı açık konuşmasıydı, yoksa falda ayrılık gördüğünü söyler miydi?”
     “Meyve yaprak; yaprak da tabii ki meyve değil. İkisi de aynı anadan, aynı bedenden beslenir. Ne meyve yapraktan ne de yaprak meyveden şikayetçidir. Gün gelir meyve olgunlaşır anayı terk eder, gün gelir yaprak kurur bedenden ayrılıp yere düşer. Bazen yerde buluşurlar, bazen de buluşamazlar; çünkü sert bir rüzgâr yaprağı uçurur götürür bilinmeyen bir yere.”
     Ne demek istediğini doğrusu anlamadım bu yazılanlardan. Bir yerlere mesaj mı iletiyor? Belki de ameliyat sonrası birçok hastada görüldüğü gibi, o da saçmalamıştır.
● ● ●
(Devam edecek)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 1. bölüm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeğin Adı Badi - 80 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuş - 48 (Son Bölüm)

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ücretsiz Kitap Dağıtabileceğim İstanbul’da Bir Mekan Arıyorum
Bir Edebiyatçı Gözüyle Mağaranın Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Mağaranın Kamburu – Yorum: 6
Mağaranın Kamburu
Bir Romanın Anatomisi: Mağaranın Kamburu
Bir Anı Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasıl Yazardı?
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 2
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 3

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Siyasi Taşlama: Neşezâde - 2 [Şiir]
Siyasi Taşlama: Karamsarzâde [Şiir]
Kusurî"den Tırtıklama [Şiir]
Zam Zam Zam... [Şiir]
Tırtıklama (Kazak Abdal'dan) [Şiir]
Yoklar ve Varlar [Şiir]
İstanbul,sana Âşık Bu Kul [Şiir]
Âşık Dertli"den Tırtıklama [Şiir]
Namuslu Karaborsacı [Şiir]
Dostlarım [Şiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yıldırım adını kullanarak çeşitli forumlara yazı yazdım. İddiasız iki romanım var. Çok sayıda siyasi içerikli yazıya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öğretmeniyim. Yazmaya çalışan her kişiye büyük bir saygım var. Çünkü yazılan her satır ömürden verilen bir parçadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Az veya çok okuduğum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.