Herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez. -Joe Louis |
|
||||||||||
|
Çaydanlıktaki su kaynadı, çayı demledim, ocağı kıstım. Gece bir hayli ilerledi, aksilik bu ya uykum da geldi. Günlerce uyuyamayan, sabahlayan ben şimdi uyumak istiyordum. Aynadakinden kaçışın bir başka yolu olmasın bu? Yatınca gerçek anlaşılacak! Bir kitap alıp tekrar mutfağa geliyorum. Çayın altını söndürüyorum, bir bardağa çay doldurup içiyorum. Sonra bir tane daha, bir tane daha. Kitabı üstünkörü karıştırıyorum, okuduğumdan bir şey anlamıyorum. Tekrar odama dönmeye karar veriyorum. Aynanın yanındayım, oradaki konuşuyor: -Annen seni emziriyor, bak gör! Nasıl hırsla asılıyorsun annenin memesine. İstediğin kadar süt çıkaramamış olmalısın ki başlıyorsun ağlamaya. Kapı açılıyor, içeri girenler senin kardeşin. Üçü de senin gibi erkek. Aranızda ikişer yaş fark var. Yani en büyük kardeşin altı yaşında. Hepsi seni merak ediyor. Uzaktan izliyorlar. Mutfağa doğru koşturuyorum. Ocağı yanık unuttum sanıyorum. Bakıyorum, düğme kapalı konumda, çaydanlığın altında ateş yok; yani söndürmüşüm. Her ihtimale karşı çaydanlığı ocağın üzerinde alıp tezgahın üzerine koyuyorum. Öyle ya çaydanlık oradayken ocak yanarsa, içindeki su kaynaya kaynaya biter, çaydanlık çatır çatır yanar, en sonunda da kıpkırmızı olup patlar ve ev yanar... Bu senaryo sadece şimdi değil her gün aklımdan geçiyor. Karanlık düşüncelerimden bir an bile olsa kurtulmanın bir yolunu bulmalıydım. Bu konuda bana öneride bulunacak ne bir dostum ne de bir yakınım vardı. Tek başıma mücadele edecektim. Çekecektim kılıcımı ya da tabancamı; karanlık düşüncelerimi düelloya davet edecektim Yensem de yenilsem de ben kazanmış olacaktım. Düello aleyhimde sonuçlanırsa ölüp gidecektim, tüm acılar arkamda bırakarak. Lehimde sonuçlandığında ise bu karanlık düşünceleri silip atacaktım hayatımdan. Böyle diyorum da dediklerime kendim inanıyor muyum? Ürküyorum bu düşüncelerden; onlarla mücadele edecek gücüm olduğundan da emin değilim. Kahramanlık taslamaktan vazgeçemesem de gerçek, kendini güneş gibi aydınlatıyor; görmemek için kör olmak gerek. Hangi düşünceme inanacağımı bilemiyorum. Tutarsız, saçma, bazen çocukça, bazen de aptalca düşünceler. Bunlarla bırakın başkalarını inandırmayı, kendimi bile kandıramıyorum. Öyle düşünceler ki bunlar beynimin içini oyan bir matkap gibiler; çünkü beynimde fiziksel şiddetli bir acı hissediyorum. Devam edecek...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |