..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Dilerim, tüm yaşamınız boyunca yaşarsınız. -Swift
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Eleştiri > Yazarlar ve Yapıtlar > ömer akşahan




27 Ocak 2003
„Son Liman“(1) Yorgunu Cahit Tanyol  
ömer akşahan
„Güzel şiirin yitmeyeceğine inanmıştım bir kez. Bir şiir kendi gücüyle yaşayamıyorsa kitaplarda isim kalabalığı olmak neye yarar diye düşünüyordum.“


:CIBF:
Ömer Akşahan

„Ayakları dalgınlığa takılı, bir türlü bağa yetişemiyen!“ ve „Fıstık ağaçlarının alaca gölgesinde/Ak hayallere dalan mavi gözlü çocuk.“ yaşı Türkiye ortalamasının üstüne çıksa da, ve tüm karamsarlığına karşın sürdürür yaşamını. Bu karamsarlık o denli koyulaşmıştır ki: Kendi yalnızlığını eğirmekte, kendi kuşağından kendi cenazesini kaldıran son insan gibi hissetmektedir. Hatta „Her şeyde olduğu gibi galiba ölmekte de geç kaldım.“ diyebilmektedir.

1914’te Nizip’te başlayan yaşam serüveninin her aşaması dolu dolu geçse de, Tanyol ustanın son noktada vardığı yer;“İnsan ölüm ötesindeki karanlığı ancak şiirin kurmuş olduğu köprüyü geçerek aydınlatabilir.“ Ve devamla; „İnsan bu dünyaya kendine ait olandan değil kendisinden bir şeyler bırakmalı, bu da ancak şiirle, sanatla olur.“ diye düşünmektedir.

İlk şiirinin İsmail Habib Sevük’ün çıkardığı „Maarif Mecmuası“nda yayınlanışının ardından geçen 70 yıllık sanat yaşamını, kavgalarını, serüvenlerini, aşklarını ve yaşama olan bağlılığını bir çırpıda kaleme almak kolay olmasa gerek, diye düşünüyorum.Böylesine dopdolu bir yaşam ne yazık ki ülkemizde bir türlü hak ettiği ilgiyi elde edemiyor. Ustanın haklı bir serzenişle dile getirdiği gibi, piyasa şarkılarına söz yazanların gerçek şair ve şiirin yerini alması karşısında maalesef yapılacak bir şey yokmuş gibi geliyor. Hiç bir sanat kaygısı güdülmeden, yalnızca salt ticari amaçla yazılmış sözlere milyonların değer biçilmesi, ekonomide kötü paranın iyi parayı kovması gibi bir şey olsa gerek. Tanyol, diğer yazarların aksine ilk olarak akademik alana ilişkin eserler yayımlar. Bunda ise yanıldığını şöyle getirir; „Güzel şiirin yitmeyeceğine inanmıştım bir kez. Bir şiir kendi gücüyle yaşayamıyorsa kitaplarda isim kalabalığı olmak neye yarar diye düşünüyordum.“ Güzel şiirin kolay kolay destek, propaganda uyarı olmadan kendi gücüyle ayakta duramayacağını anlayamamıştır. Onun yaşamında büyük bir yer tutan Yahya Kemal örneğinden yola çıkarak, şu yargıya varır:“Yahya Kemal bütün ömrü boyunca kendi şiirlerinin reklamını eleştiri ve propagandasını yapmaya ve her kuşaktan çevresinde bir halka oluşturmaya dikkat etmişti.“ Yahya Kemal’in ömrünün son döneminde bile, Orhan Veli’nin kitabını ona,“ En genç şaire!“ diyerek sunması da gösteriyor ki, şairlerin yaşları ömürleriyle ölçülmüyor.78’inde „Son Liman“ı yayımlayan Ustayı tanıtmakta ne yazık ki, ben de çok geç davrandım.Onun her şey de geç kalması gibi, bu yazı da geç kaldı. Umarım, benim bu inanılmaz ihmalkarlığımı affeder. Bu yazının amacı da, genç kuşaklara Cahit Tanyol’u tanıtmak, edebiyatımızda hak ettiği yeri ona verebilmektir.

„Son Liman“: /Yaşam Öyküsü, Sevgiliye Dizeler, Bir Yere Gelirsin ki, İnsan, Sıla ve Başına Buyruk Dizeler/ başlığı altında altı bölümde toplanmış. Şiirlerin çoğunluğunu“ Sevgiliye Dizeler „ bölümünde bulmaktayız. İlk aşkı Elife’ye duygularını /Bir doyumsuz uçuştur aşkların ilki/ olarak tanımlar. Sevdiği uzaklaşınca şair;“Suyunu içtiğin çeşme / Dokunduğun herşey / Çağrışım yağmurlarıyla ıslanarak / Konuk olurlar meclisime“ diye sızlanır. Sevdası giderek koyulaşır; türkülerle yatar, türkülerle uyanır. Onun sevdasının bahçe kapısını ancak bir türkü açar. Ve „Bir türkü dinlesem olurum ağlamaklı“ derken, Anadolu’nun bizi her dem kendine çekiveren büyülü havasını ne güzel dile getirir.

Varlık’ın l962’de 587. sayısında yayımlanan „Yitik Özlem“(s.29) adlı şiiri, ilk yayınlandığında ithafsız olmasına karşın, bu kez Füsun Akarsu’ya ithaf edildiğini görmekteyiz. Ayrıca ilk yayınlandığı biçiminden oldukça değişiklikler var. İlkinde, şair noktalama işaretlerini kullan- masına karşın, bu kez kitabın tümünde çok ender olarak virgül kullanmaktadır. Bu da onun zaman içinde şiirde biçim değişikliğine gittiğini göstermektedir. „Yitik Özlem“in değişen dizeleriyse: „Dudaklarında alev alev gülüş“(eski) / „Dudaklarında alevli bir gülüş“ (yeni)
„Gözlerinde kıvıl kıvıl gece“ (eski) / „Bakışlarında davet yüklü gece“ (yeni)
„Yüzün gölge gölge süzülünce“(eski)/ „Yüzün perde perde ürperince“ (yeni)

Son Liman’daki gezintimize devam ediyoruz. Tanyol Usta’yı tanımlamak ya da bir şekilde kategorize etme haddini kendimde bulmasam da, bunu belirtmeden edemeyeceğim. Gaziantep folklorunun ünü yurtdışına kadar uzanmış önemli folklorik öğesi „gümüşlü zurnası“ sanırım Tanyol’u da büyük ölçüde büyülemiş ki, şiirlerinde -üşenmeden saydım- tam 34 kez türkü sözcüğünü yinelemiş.Onu özellikle etkileyen türkülerse „Vezir Ahmet“, „Deli Mehmet“ ve çoban türküleridir. Fecri yakan bir aşk hikayesini anlatan Vezir Ahmet türküleri onun duygu dünyasını zenginleştirmekle kalmamış, o yağız insanların topraklarına derinden bağlanmasına neden olmuştur. Türkü imgesini böylesine yoğunlukta kullanması ilk bakışta bir zayıflık gibi görünse de, aslında zengin türkü kültürümüz göz önüne alındığında kolayca bağışlanır. Anadolu’nun o uçsuz bucaksız ve yalım yalım yalnızlığı çağrıştıran bozkırında yetişen nice ozanımız başta Aşık Veysel olmak üzere, bizi hep derinden etkilememişler midir?

„Türkü“ imgesi yanında sıkça kullandığı diğer imgeler arasında „liman“ ve „deniz“i görmekteyiz. Bunların da Usta’nın yaşadığı iki önemli kent İzmir ve İstanbul’dan kaynaklandığını belirtmeliyiz. Öte yandan Tanyol’u etkileyen zamansa gecedir.
„Son Liman“da insanı öylesine sarıp sarmalayan dizeler var ki, etkilenmemek olası değil. Örneğin; /Bu gece yarısı sokaklardayım
Ellerimi arıyorum
boş ver
Avuçlarında unutmuş olacağım/ (Bu Gece Yarısı Sokaklardayım)

/ Ne güzel olurdu / Ne yıllar bıraktı peşimizi
Bir ağaçta yaprak
Ne de hatıralar/
Bir suda ses olarak doğmak/
/Bir kaçış var öylesine
Bir türlü yakalayamıyorum seni
Yanımda olsan bile/
/Uyusam/ Bir kuş kanatlanır maviliğe/ Ve bulutlar geçer içimden/ Arınırım/ Uyansam
Kendi yalnızlığıma bürünür/ Sarınırım/

Türk edebiyatına önemli bir eleştirmen olarak ta önemli hizmetler vermiş olan Cahit Tanyol’un şiir üzerine düşündüklerine de kısaca değinmekte yarar var. Usta, şiiri tanımlarken Tolstoy’un „Sanatın, güzelliğin ifadesi olması“ gerçeğinden hareketle, Flaubert’in „Hiçbir anlam ifade etmeyen güzel bir dize, bir anlam ifade eden, fakat daha az güzel olan bir dizeden çok üstündür.“ sözüne sıkı sıkıya bağlıdır. Ona göre şiirin okulu yoktur. Bir şiire, sanat eseri değilse, ne realist olması, ne romantik olması bir değer vermez. Şiir, ya güzeldir, ya değildir. Onun tek bir okulu vardır: Güzellik. Ve yine ona göre, „sanat, sanat için midir?“ yoksa, „sanat toplum için midir?“ çekişmesi gereksizdir. Çünkü bunun, sanatın amacının anlama yönelmiş olduğunu sanmaktan doğan bir anlayıştan kaynaklandığını ileri sürer. Ayrıca, sanat, aşktan söz açtığı kadar sefaleti de kendisine konu yapabilir. İhtilalden söz açtığı kadar rüyayı, hülyayı da anlatabilir. Bu, sanat adamının eğilimi ve yaratılışına bağlı bir şeydir. Sanatçının kendi milletine en büyük borcu, özlü eserler meydana getirmektir. Şiir ona göre bağımsız bir sanattır. İnsanlığın en özlü yanını veren, tek koşulu sınırsız bir özgürlük olan şiir hiçbir şekilde baskı altında bulundurulamaz. Şiir için söylenmesi yasak hiçbir alan yoktur; elverir ki söyleyen şair olsun. Nasıl bilimin amacı, doğruyu bulmaksa, sanatın amacı da„güzellik“tir.(2) Şiir, bir yaz akşamı sahilleri öperek uzaklaşan ince ve karanlık bir kemandan gelen sesler gibi, duygumuzun fecirlerine tılsımlı bir gömlek ören ve ruhumuzun akşamlarını, nerden geldiği belli olmayan bir takım ürperme ateşleriyle yakıp kaybolan anlaşılmaz bir bilmece kutusudur.(3)

Sanat ve düşün yaşamının 70. yılında sevgiyle andığımız Cahit Tanyol ustamızın daha geniş bir araştırmaya konu olmasını diliyorum. Çünkü o, bizim Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı ve Orhan Veli kuşağının en son temsilcisidir. Bu, ayrıca toplumca büyük eksikliğini hissettiğimiz bir kadirbilirlik olması bakımından da büyük önem taşımaktadır. Edebiyatımızda yüzlerce makaleye imza atmış, onlarca eser yayımlamış kavga, düşün adamı ve şair olarak Aramak, Yenilik, Değirmen ve Akademi dergilerini yönetmiş bir insanın yazılı kültürümüzde hak ettiği yeri şimdiden almış olması gerekmez mi?

Son söz

Cahit Tanyol’un Yahya Kemal için söylediği „namuslu dürüst adam“ deyimini izin verirse kendisi için ben de kullanmak istiyorum: Çünkü o, edebiyatımızda hakkı yendiğine inanan ve bunu açık yüreklilikle dile getiren ender namuslu ve dürüst insanlardan biridir../..


Kaynakça
1. Son Liman, Şiirler, Tanyol C., Armoni Yayınları, 1.Basım 1992, 127 sayfa
2. Türk Edebiyatında Yahya Kemal, Tanyol C., Remzi Kitabevi,1.Basım l985, s.116,117,118
3. Aramak Dergisi, Sayı: 1 „Şiir hakkında“ Tanyol C., Nisan 1939, s.5




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yazarlar ve yapıtlar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Aforizmalar, Kafka
Eleştiri mi Özeleştiri mi?
Öğretmen Benisa
Tazlar Köyünden Borusan'a
Folklor Şiire Düşman
Kanserle Kavgam Var
Aşk Çırçıplak
Şeytan ve Genç Kadın
Eleştirebilmek...

Yazarın eleştiri ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Eleştiri Ya Da...
Yazar Adaylarına...
Dilek Kutusu! Peri Olmak İstiyorum!
Eğitim, Ama Nasıl?
Seçim Potporisi
25'le 35 Kelimelik Bir Yaşam
Kum Torbası
Hantal Şirket Dinamik Şirket
Türkiye Yeni Oluşumlara Ne Kadar Hazır?
Lozan Barışının 85. Yılında Türkiye

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Hiçliğe Övgü [Şiir]
Kayıtdışı Şiir [Şiir]
Gece Dokunuşları [Şiir]
kalem [Şiir]
Meğer [Şiir]
Güz Yağmurları [Şiir]
Küçük Mariya İçin Kar Senfonisi [Şiir]
Giderken Düşürdünüz 'Ben'i Çantanızdan [Şiir]
Issız Sokak [Şiir]
ayrılıklar [Şiir]


ömer akşahan kimdir?

Kendini nasıl anlatır ki insan… Oturup yazılmaya kalkılsa, her edebiyat işçisinin yaşamı kalın bir roman olur. Ben bunu zaman zaman yazdığım denemelerde ve şiirlerimde yansıtmaya çalışıyorum. Yapıtlarımı izleyenlere küçük birer ipucudur; söylenen her bir sözcüğümüz, tümcemiz. . Kendimi şiirde ilk keşfedişim beni aynı zamanda büyük bir hayal kırıklığı yaşattı ve düzene yenik düştüm. Yol göstericim de yoktu yanımda; düzene isyan edeceğime, şiire küsüp öyküye yöneldim. Bütün bu yaşananlar ortaokul dönemime rastlar. Yine bir gün düzen beni aldı, bir sonbahar yaprağı gibi Aydın Dağlarının zirvesine fırlattı. Yıl 1981. Ve beni yeniden hayata bağlayan sihirli gücün şiir olduğunu orada anladım. O gün bugündür, can yoldaşım, arkadaşım, sırdaşım ve en büyük sığınağımdır ŞİİR! İnanıyor ve haykırıyorum; şiir mabedinde yanmayan hiç kimse, ben buyum, ben şuyum diyemez. Tek inancım, ömrüm oldukça yazmaya, gerekirse yazdırarak da olsa şiire ihanet etmeyeceğim. Aydın’ın İncirliova ilçesinde, ‘53 yılının Ocak ayında, bir Kova erkeği ve sevgili annemin tek eşinden 14. yavrusu olarak dünyaya gelmişim. Babam ve annem ümmiydi. Okul yüzü görmemiş bir ailenin ilk üniversite mezunu olarak kutsal öğretmenlik uğraşımı resmi düzeyde ‘99 yılına dek sürdürdüm. Halen özel sektörde işimden arta kalan zamanlarda, öğrencilere Türkiye’nin hemen her noktasında şiir dersleri veriyorum, gönüllü. Yeni Türk şiirini mevcut Türkçe ve Edebiyat kitaplarından öğrenemeyen gençlere yeni Türk şiirinin kapısını aralamaya çalışıyorum. İnanın bu çalışmalarda şiir adına öyle ilginç olaylara tanık oluyorum ki, gözyaşlarınızı inanın tutamazsınız. Tüm uğraşlarımdan edindiğim çok önemli bir gerçeğin altını kalınca çizmek istiyorum: ŞİİR ÖYLESİNE SİHİRLİ BİR ANAHTAR Kİ, AÇMADIĞI BİR KAPIYI GÖSTEREN HENÜZ ÇIKMAMIŞTIR! Bugüne dek, bir çok edebiyat dergilerinde şiir, deneme, öykü, inceleme, gezi , anı yazılarımla yer aldım. ‘90’da Ödemiş EFE dergisi yöneticiliği, Almanya’da Almanca yayımlanan GEMEİNSAM adlı yayının sorumluluğunu yaptım. Almanca şiir, öykü denemelerinin yanı sıra yurda döndükten sonra da Almancadan Türkçeye şiir kazandırma çalışmalarımı yayımladım. ‘90’da “Nasıl Çalışalım? Nasıl başaralım?” adlı çalışmam M. E. B. ca tavsiye edildi. Egebank tarafından 3000 adet basıldı. ‘98’de ilk şiir kitabımı Sivas’ta yakılan 37 güzel insana adadığım için yalnızca 37 şiir içermektedir. Evliyim. Eşim de emekli sınıf öğretmeni olup, bir oğlum ve bir kızımla beraber yaşamımızı renklendirmeye çalışmaktayız.

Etkilendiği Yazarlar:
Mayakovski, Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Cahit Tanyol


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © ömer akşahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.